13- Kasîde-i bürde gibi medhiyyeler şirk dolu imiş. cevaplandı.
- Ayrıntılar
- Kategori: Vehhabilere cevaplar
- Gösterim: 1619
13- Kasîde-i bürde gibi medhiyyeler şirk dolu imiş. Buna Muhammed Ma'sûm hazretlerinden cevâb verilmiştir.
13 - Yüzsekseninci sayfasında, İmâm-ı Busayrînin (Kasîde-i bürde)sinden örnek vererek: (Bu sözler Allahdan başkasına güvenmek, mahlûku büyültmektir. Şirktir) diyor.
Resûlullahı, Allahü teâlâ övmüştür. Kendisi de, kendisini överek, Allahü teâlânın kendisine ihsân etmiş olduğu nîmetleri saymıştır. Bu övmeleri, o kadar çoktur ki, Busayrî hazretlerinin övmesi, onların yanında hiç kalmaktadır. Resûlullahı övmek ibâdettir. Eshâb-ı kirâmın hepsi övmüşlerdir. Bunlardan Hassân bin Sâbit ve Kâ'b bin Züheyrin uzun medhleri meşhûrdur. Kâ'b bin Züheyr, (Bânetsü'âd) kasîdesinde, Busayrîden daha çok övmüştü. Resûlullah, bunu beğenip, Kâ'bın kusurunu af buyurmuş ve mübârek hırkasını ona hediye etmişti. Bu hırka-i saadet, şimdi İstanbulda Topkapı sarayındadır. Vehhâbî kitabı, Busayrînin kasîdesindeki, (Yâ ekremelhalkı mâ lî men e'ûzü bihi-sivâke inde hulûl-i hâdisil-amemi) beytini yazarak, Resûlullahdan istigâse şirktir diyor. Bu beyt, (Ey bütün yaratılmışların en üstünü ve en cömerdi olan yüce Peygamber! Son nefesimde, sığınacağım senden başka kimse yoktur) demektir. Vehhâbî yazar, Taberânînin bildirdiği hadis-i şerifi yazarak, kuldan istigâse etmek şirktir diyor. Bu hadis-i şerifte, bir münâfık, müminlere sıkıntı veriyordu. Ebû Bekr-i Sıddîk, gidelim, Resûlullaha istigâse edelim, ona sığınalım dedi. Resûlullah da, (Bana istigâse olunmaz. Allaha istigâse olunur) buyurdu. Vehhâbî, bu hadis-i şerifi ileri sürerek, Ehl-i sünnete hücûm etmek çabasındadır. Hâlbuki hadis-i şerif, herkesi her zarardan koruyan Allahü teâlâdır. Koruyucu sebepleri yaratan ve bu sebeplere koruma kuvvetini ve te'sîrini veren Odur. O korumak istemese, sebebe kavuşturmaz. Sebep olsa da, te'sîr edemez demektir. Hadis-i şerif, (Bana sığınanlar, te'sîri benden değil, Allahdan bilsin) demektir. Hz. Ebû Bekr, böyle olduğunu bilmiyor mu idi. Elbet biliyordu. Fakat kıyâmete kadar gelecek olan müminlerin, onun bu sözünü yanlış anlamamaları için, Resûlullah, onun bu kısa sözünü açıkladı. Bunun için, bütün müminler, her zaman, te'sîri yalnız Allahü teâlâdan bilirler. İmâm-ı Muhammed Mâsum, (Mektûbât)ının birinci cildi, yüzonuncu mektûbunda buyuruyor ki: Allahü teâlâ, kendi kudretini sebepler altında gizledi. Kudret sahibi yalnız kendisi olduğunu bildirdiği gibi, sebeplere yapışmağı emir buyurdu. Tâm müslümanın, sebeplere yapışmasını ve sebeplere kuvvet veren yaratana güveneceğini bildirdi. Ya'kûb aleyhisselâmın bu ikisini birlikte yaptığını Kur'an-ı kerimde bildirerek, onu övdü. Yûsüf sûresinde meâlen, (Ya'kûb aleyhisselâm, bizim bildirdiğimizi bilir. Fakat, insanların çoğu, takdîrin tedbîre gâlib olduğunu bilmezler) buyurdu. Tibyân tefsîrinde, bu âyet-i kerimeye (Müşrikler, Allahü teâlânın Evliyâsına ilhâm ettiği şeyleri bilmezler) demiştir. Te'sîri sebeplerden bilip, Allahü teâlânın kuvveti ile te'sîr ettiklerini bilmiyenler sapıktır. Sebepleri ortadan kaldırmak isteyen de, Allahü teâlânın hikmetini bilmemiş, Allahü teâlânın, mahlûkları boş yere, faydasız yaratmış olduğunu söylemiş olur. İnsanları tenbelliğe sürükler. Sebeplere te'sîr kuvvetini Allahü teâlânın verdiğine inanan ise, hak yola kavuşmuş olur. Her iki tehlikeden kurtulmuş olur. Yüzonuncu mektûbun tercümesi tamam oldu. Bu inceliği anlıyabilen, yukarıdaki hadis-i şerifi de doğru anlayabilir.
İmâm-ı Muhammed bin Sa'îd Busayrî sôfiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Şâzilî olan Ebûl-Abbâs-i Mürsînin yetiştirdiği Evliyâdandır. Ebül-Abbâs-i Mürsî de, Ebül-Hasen-i Şâzilînin talebesidir. 695 [m. 1295] senesinde Mısrda vefât etmiştir. Kendisine felç hastalığı geldi. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Resûlullaha tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhûr kasîdesini hazırladı. Rü'yâda Resûlullaha okudu. Çok hoşuna gidip arkasından mübârek hırkasını çıkarıp, imama giydirdi. Bedeninin felçli olan yerlerini mübârek eli ile sığadı. Uyanınca, bedeni sağlam idi. Hırka-i saadet de arkasında idi. Bunun için, bu kasîdeye (Kasîde-i bürde) denildi. Bürde, hırka, palto demektir. İmâm-ı Busayrî sevinerek, sabah namazına giderken, salâh ve zühd ile meşhûr bir zata rastladı. İmâma, kasîdeni dinlemek isterim dedi. Benim kasîdelerim çoktur. Hepsini herkes bilir dedi. Kimsenin bilmediği bu gece Resûlullaha okuduğunu istiyorum deyince, bunu hiç kimseye söylemedim. Nerden anladın dedi. O zat da, imamın rü'yâsını, olduğu gibi haber verdi. Vezîr Behâeddîn bu kasîdeyi işitince, hepsini okutup, saygı ile ayakta dinledi. Hastalara okununca, iyi oldukları, okunan yerlerin derdlerden, belâlardan emîn oldukları görüldü. Faydalanmak için, inanmak ve hâlis niyet ile okumak lâzımdır.
Kasîde-i bürde, on kısmdır:
Birinci kısm, Resûlullaha olan sevginin kıymetini bildirmektedir.
İkinci kısm, insanın nefsinin kötülüğünü anlatmaktadır.
Üçüncü kısm, Resûlullahı övmektedir.
Dördüncü kısm, Resûlullahın dünyaya teşrifini anlatmaktadır.
Beşinci kısm, Resûlullahın duâlarının hemen kabûl olduğunu bildirmektedir.
Altıncı kısm, Kur'an-ı kerim övülmektedir.
Yedinci kısm, Resûlullahın mi'racındaki incelikleri bildirmektedir.
Sekizinci kısm, Resûlullahın cihâdlarını anlatmaktadır.
Dokuzuncu kısm, Allahü teâlâdan af ve mağfiret ve Resûlullahdan şefaat istemektedir.
Onuncu kısm, Resûlullahın derecesinin yüksekliği bildirilmektedir.
Vehhâbî yazar, binlerce müslümanı şehit etmiş olan zâlimleri övüyor. Onların, mâsum kanları damlıyan kılınclarını, islâm mücâhidlerinin mübârek kılınclarına benzetiyor da, Allahü teâlânın yüce Peygamberini övmeği, puta tapanların putlarını övmelerine benzetiyor. Resûlullahı övenlere müşrik damgası vuruyor. Kâfirler putlarını hâlık, mâbut olarak övmüştü. Böyle övmek ancak Allahü teâlâ için olur. Müslümanlar, yalnız Allahü teâlâyı böyle över. Resûlullahı överek mahlûkların en üstüne çıkarırız. Resûlullaha âşık olan, Onu çok öven, islâm âlimlerinin hiçbiri, o yüce Peygamberi hâlık ve mâbut derecesine çıkarmamış. Allahü teâlâyı över gibi övmemiştir. Bu kitabı yazan, hak ile bâtılı birbirinden ayıramıyor. Kitabını, kâfirleri bildiren âyet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle doldurmuş. Bunlara yanlış mânalar vererek, islâm âlimlerine saldırmakta, tasavvuf büyüklerine, Allahü teâlânın sevdiği müslümanlara müşrik ve kâfir demektedir. Bu kitabı okuyanlar, her sayfasındaki âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri görerek aldanmakta, bunlara verilen mânaları doğru sanarak felakete sürüklenmektedirler.
Anasayfaya dön | Kapak Sayfası |
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri |