Geleneksel El İşlemelerimiz-Türk İşi
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2377
Türk işlemelerinin tarihi çok eskidir, araştırmalar sonunda XIII. yy.da Türklerle beraber doğduğu, Orta Asya’dan Avrupa’ya yayıldığı ortaya çıkmıştır. Fakat bugün elimizde XV. yy.dan daha öncesine ait örnekler bulunmamaktadır. İşleme sanatı da diğer el sanatları gibi, insanların günlük ihtiyacını karşılamak, giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusuyla doğmuştur.
Osmanlılarda mahya ve mahyacılık
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2507
Kültür, bir topluluğun bütün fertlerinin sahip olduğu, olayları ve meseleleri karşılayan, duyuş, düşünüş şekilleriyle , tarih içinde meydana gelen fikir ve sanat verimleri ve değer hükümlerinin bütünüdür. Kültürler daima ve kesin şekilde millîdir. Her kültür, bir milletin hayatının maddi olmayan taraflarının yekûnüdür. Bir milletin bütün sanat faaliyetlerinin, örf ve adetlerinin, tefekkür ve inançlarının, telâkki ve davranışlarının toplamı, o milletin kültürüdür.
Porselen Boyama
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2450
Porselen boyama, beyaz olarak alınan porselen üzerine, özel porselen boyalarıyla yapılan el dekoru sanat dalıdır. Bu çalışmalar sır üstü yapılır. Bunun için özel porselen boyaları ve yağları kullanılır. Bu boyalar toz olarak alınır ve kullanılacağı zaman özel yağı ile karıştırılarak desenleme işlemi yapılır. En son altın çalışmasıyla tamamlanır.
Bütün bu çalışmalar sonunda obje, 650-800 santigrata kadar yükselebilen özel porselen fırınlarında pişirilir. Bazen bu pişirme işlemi, aynı obje için, birkaç aşamada yapılarak birden fazla pişirme işlemi gerekebilir.
İslami Yazmaların Tarihçesi
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 1644
1- YAZMALARIN DOÐUÞU VE GELİÞMESİ
Ülkelerin en değerli kültür varlıkları arasında yer alan, bilim, sanat ve kültür araştırmalarında en otantik kaynaklardan olan yazmalar, el ile yazılarak meydana getirilmiş eserlerdir.Papirustan deriye, pamuk levhadan kâğıda kadar uzanan bu yolda konumuz, kâğıt üzerine el ile yazılan eserlerdir. Hiçbir yazma eser, basma eser gibi birbirinin aynısı değildir.
Bir Hüsn-ü Hat Teşhirgahı
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2286
Tarih sahnesinde varlığını uzun süre devam ettirmiş milletler, bu devamlılıklarını kültürleri ve ortaya koydukları eserlerle sağlamıştır. Osmanlı, yaşadığı dönemde ulu bir devletti. Osmanlı, medeniyet gergefini işlerken, bu ululuğunun mührü gibi duran bir kültür manzûmesi oluşturmuş ve şaheserler bırakmıştır. Günümüzde bu eserlerin bazıları hüzünle biten bir hikâyenin son cümlesi gibi dururken, bazıları da o ihtişam yıllarının bütün heybetini gelecek asırlara taşımaya devam etmekte, Osmanlı'nın yâd-ı cemîli olarak durmaktadır. Bunların en önemlilerinden biri de ulu devletin ilk başşehri olan ve Uludağ'ın eteklerinde kurulan Bursa'daki Ulucami'dir.
Tarihin Taştan Vesikaları
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 1664
Osmanlı’nın hüküm-ferma olduğu coğrafyada bulunan cami, medrese, han, hamam, köprü, bedesten, türbe, çeşme ve resmî binalardaki hat sanatının değişik tarzlarıyla oluşturulmuş kitabeler karşısında; “Acaba burada neler yazıyor?” diye düşündüğümüz olmuştur. Binaların genellikle kapı üstlerinde bulunan mermer, taş, ahşap veya çinilere kabartma yahut oyma tarzında işlenmiş mânâlı yazılara ‘kitabe’ denir. Çeşmelere, mezar taşlarına, menzillere, nişan taşlarına ve savaş alanlarındaki kayalara işlenmiş yazılar da, aynı kategoride değerlendirilir.
Aşk Suya Düşünce
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 1705
Ebruya dair' Ateş denizi.Gül bahçesi.
Renk fırtınası Aşk seması. Işık ve bakış.
Su üzerinde buluşuyor. Renk ve ahenk
Suya koşuyor.
Aşkın yüzü suyu hürmetine ateş suya konuk oluyor.
Çiçek Tarihimizde Türk Karanfilleri
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 1729
Tıp tarihi Enstitütüsü Müdürü Meşhur Türk Hekim karanfilcileden Tabib Mehmed Aşkî ve Dr. Salih Efendilere ve Cevad Rüştü Bey’e ithaf
9 asırdır payidar anavatanımızda madem ki tabiatinde karanfil de vardır. Bu da lâle gibi asırlar boyunca millî çiçeklerimizden olmuştur. Tarihini bu kadar eskiye götüren bu çiçek için en mühim kaynak eski eserlerimizde istilize edilmiş örneklerinin mevcudiyetidir. Selçuk taş ve çini işlerinde görülmektedir. Esasen menşei Asya ve Küçük Asya (Anadolu) dur.
XV. asırda da bu merakın devam ettiğini buluyoruz. Zira karanfiller zevkimizin sembolü ve bahçelerimizin ananesi olmuştur.
Anadolu Selçuklu da Süslemeler
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2730
Anadolu Selçukluları’nda özellikle taş, çini, yalancı mermer üzerine işlenmiş birbirini kesen sekizgenlerden, altıgenlerden, yıldızlardan doğan çeşitli geometrik motifler, dörtlü düğümler, gamalı haçlar, mukarnaslar, rozetler, madalyonlar, palmet, lotus, kıvrık dallar, rûmiler, hataîler, Kûfî ve nesih yazılar yaygın biçimde kullanılmıştır. Bunların yanısıra insan ve hayvan figürleriyle sıkça karşılaşılmaktadır. Uygur Turfan resimlerini hatırlatan insan figürleri, yuvarlak yüzlü, çekik gözlü, küçük ağızlı, ince burunlu tiplerdir. Bir elinde mendil tutan, bağdaş kurmuş biçimde oturan (Türk oturuşu) hükümdar motifine çinilerde, yalancı mermer kabartmalarda ve maden sanatında rastlanmaktadır.
Osmanlı Kumaşları
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2169
ATLAS: İnce ipekten sık dokunmuş, düz renkte, sert ve parlak bir kumaştır. Genellikle kırmızı renkte dokunurdu. Atlas, tel adedine ve dokunuşuna göre kıymetlenen bir kumaştır. Padişahlara mahsus giyim eşyaları arasında atlastan kaftanlar dikkati çekecek çoğunluktadır.
ÇATMA: Dokunuşu itibarıyla kadifenin bir cinsi olan ve Fransızlar'ın “velours à double hauteur” dedikleri çatmanın kadifeden farkı, zemine nisbetle çiçeklerinin veya süslemesinin havının daha yüksek olmasındadır.
Türk Süsleme Sanatında Rumi Motifi
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 3150
Türk süsleme sanatının temel unsurlarından olan “Rumi”, başlangıcından itibaren sadece el yazmalarında değil çinilerde, giysilerde, ağaç oymacılığında, kısacası, süsleme sanatının tüm dallarında temel bir motif olarak süregelmiştir. Bu motif, Anadolu Selçukluları'nın ellerinde gelişmiş olup Rumi ismini de onlara borçludur. Günümüze kadar ulaşan ruminin en eski örneklerine, Uygur Türkleri tarafından IX. ve X. yüzyıllarda yapılan fresklerde resmedilen deniz canavarının kanadında rastlıyoruz. Burada görülen şekil, sonraki yüzyıllarda sıkça karşılaşacağımız “Rumi”nin klâsik bir örneğidir.