27- Sonra Allah, yine
de bütün bu olup bitenlerin
ardından
dilediğine tevbe nasib eder. Reisleri ve savaşta başkumandanları olan
Malik b. Avfî Nadrî ile birlikte Havazin ve daha başkalarından
birçoklarına nasib ettiği gibi, müslüman olmaya muvaffak kılar, ve
Allah ğafurdur onların geçmişteki küfür ve masiyetlerine afv ü mağfiret
eder, rahîmdir, onlara ayrıca rahmetinden ihsanda da bulunur.
Resul-i Ekrem, Huneyn ve Evtas'ta alınan esirlerin ve
ganimet
mallarının, Cirane'de muhafazasını emrederek Taif üzerine hareket
etmişti. Onsekiz gün kadar süren Taif kuşatmasını kaldırdıktan sonra
Cirane'ye döndüğünde erkekli kadınlı altı bin esir, yirmidört bin deve
kırk binden ziyade koyun ve keçi ve dört bin okka kadar olduğu söylenen
altın ve gümüş nakit toplanmış bulunmakta idi. Belki bir yerden
esirlerini kurtarmak için müracaat vaki olur diye on günden fazla orada
durup bekledi ve oyalandı. Kimse gelmeyince esirleri ve malları taksim
etti. Daha sonra Havazin heyeti çıka geldi. Resulullah'a İslâm üzere
biat ettiler ve "Ey Allah'ın Resulü, sen insanların en hayırlısı ve en
çok hayır sevenisin, bizim eşlerimiz ve çocuklarımız esir edildi,
mallarımız alındı." diyerek, mallarının ve esir alınan yakınlarının
kendilerine geri verilmesini istediler. Resulullah, "Yanımdakileri
görüyorsunuz, sözün en hayırlısı en doğrusudur. Bekledim gelmediniz,
şimdi iki yoldan birini seçiniz: Ya çoluk çocuğunuzu, ya da
mallarınızı." Bunun üzerine "Biz soyumuza hiçbir şeyi denk tutmayız."
dediler. Sonra Resulullah ayağa kalktı, müslümanlara hitaben şu
konuşmayı yaptı. Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra ashabına
dönerek, "Bunlar tevbe ettiler ve huzurumuza müslüman olarak geldiler.
Biz de kendilerini çocukları ve eşleriyle malları arasında birinden
birini tercih etmekte serbest bıraktık. Onlar da soylarına hiçbir şeyi
denk tutmayacaklarını söylediler. Şimdi her kimin elinde bir esir
varsa, gönül hoşluğuyla onu geri versin, böyle yaparsa ne âlâ, gönül
rızasıyla vermek istemezse bize satsın ve onun karşılığını ödemek
boynumuza borç olsun, ilk fırsatta onu ödeyelim." dedi. Bunun üzerine
hepsi bir ağızdan "Bu karara razıyız ve teslim ettik gitti." dediler.
Hz. Peygamberimiz "Belli olmaz, belki içinizde razı olmayanlar vardır,
temsilcilerinize söyleyiniz de bunu bize iletsinler." diye buyurdu.
Sonra temsilcileri de "Hepsi razı oldular." diyerek ikrar verdiler.
Bütün o esirler topluca serbest bırakıdılar ve kurtuldular. Ancak
Safvan b. Ümeyye'ye düşmüş ve ondan hamile kalmış olan bir kadın geri
verilmemiştir.
Taberani'nin rivayetine göre; bu âyette işte Hz. Peygamber'in esirleri serbest bıraktırması konusundaki rahmete işaret edilmiştir. Fakat görülüyor ki, burada daha önceki âyetlerde olduğu gibi mazi sigası değil diyerek muzari sıgası irad buyurulmuştur. Buna göre bunun esas ifade etmek istediği şey, bir sene önceki Huneyn Vak'ası'ndaki rahmet değil, bu kere, yukarıdan beri açıklanan Berâet ve özellikle cihadın dış görünüşüyle rahmet ve ihsana ters düştüğü zannı ile Öz babalarınız ve kardeşleriniz de olsa müşrik ve kâfirlere velayet verilmemesini emreden âyetin içyüzünde gizli olan rahmet ve gelecekte müslümanlara sağlayacağı faydayı açıklamaya yöneliktir. Hasılı mânâ şudur:
İmana karşı küfrü seven baba ve kardeşlerden velayeti kaldırmayı, hısım akrabadan ilişkiyi kesmeyi ve bütün müşriklere karşı bu kere ilan edilen berâeti ve cihad emirlerini gayet çetin bulup, hakikatte rahmet ve ihsan hedefine aykırı sanmayın. Huneyn Vak'ası'nda olduğu gibi, bunun sonucunda da bir çok kimseye tevbe nasib olacak ve nice nice mağfiret tecellisi ve rahmet meydana gelecek, nice fenalık ortadan silinip gidecektir.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |