9 -TEVBE

27- Sonra Allah, yine de bütün bu olup bitenlerin ardından dilediğine tevbe nasib eder. Reisleri ve savaşta başkumandanları olan Malik b. Avfî Nadrî ile birlikte Havazin ve daha başkalarından birçoklarına nasib ettiği gibi, müslüman olmaya muvaffak kılar, ve Allah ğafurdur onların geçmişteki küfür ve masiyetlerine afv ü mağfiret eder, rahîmdir, onlara ayrıca rahmetinden ihsanda da bulunur.

Resul-i Ekrem, Huneyn ve Evtas'ta alınan esirlerin ve ganimet mallarının, Cirane'de muhafazasını emrederek Taif üzerine hareket etmişti. Onsekiz gün kadar süren Taif kuşatmasını kaldırdıktan sonra Cirane'ye döndüğünde erkekli kadınlı altı bin esir, yirmidört bin deve kırk binden ziyade koyun ve keçi ve dört bin okka kadar olduğu söylenen altın ve gümüş nakit toplanmış bulunmakta idi. Belki bir yerden esirlerini kurtarmak için müracaat vaki olur diye on günden fazla orada durup bekledi ve oyalandı. Kimse gelmeyince esirleri ve malları taksim etti. Daha sonra Havazin heyeti çıka geldi. Resulullah'a İslâm üzere biat ettiler ve "Ey Allah'ın Resulü, sen insanların en hayırlısı ve en çok hayır sevenisin, bizim eşlerimiz ve çocuklarımız esir edildi, mallarımız alındı." diyerek, mallarının ve esir alınan yakınlarının kendilerine geri verilmesini istediler. Resulullah, "Yanımdakileri görüyorsunuz, sözün en hayırlısı en doğrusudur. Bekledim gelmediniz, şimdi iki yoldan birini seçiniz: Ya çoluk çocuğunuzu, ya da mallarınızı." Bunun üzerine "Biz soyumuza hiçbir şeyi denk tutmayız." dediler. Sonra Resulullah ayağa kalktı, müslümanlara hitaben şu konuşmayı yaptı. Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra ashabına dönerek, "Bunlar tevbe ettiler ve huzurumuza müslüman olarak geldiler. Biz de kendilerini çocukları ve eşleriyle malları arasında birinden birini tercih etmekte serbest bıraktık. Onlar da soylarına hiçbir şeyi denk tutmayacaklarını söylediler. Şimdi her kimin elinde bir esir varsa, gönül hoşluğuyla onu geri versin, böyle yaparsa ne âlâ, gönül rızasıyla vermek istemezse bize satsın ve onun karşılığını ödemek boynumuza borç olsun, ilk fırsatta onu ödeyelim." dedi. Bunun üzerine hepsi bir ağızdan "Bu karara razıyız ve teslim ettik gitti." dediler. Hz. Peygamberimiz "Belli olmaz, belki içinizde razı olmayanlar vardır, temsilcilerinize söyleyiniz de bunu bize iletsinler." diye buyurdu. Sonra temsilcileri de "Hepsi razı oldular." diyerek ikrar verdiler. Bütün o esirler topluca serbest bırakıdılar ve kurtuldular. Ancak Safvan b. Ümeyye'ye düşmüş ve ondan hamile kalmış olan bir kadın geri verilmemiştir.

Taberani'nin rivayetine göre; bu âyette işte Hz. Peygamber'in esirleri serbest bıraktırması konusundaki rahmete işaret edilmiştir. Fakat görülüyor ki, burada daha önceki âyetlerde olduğu gibi mazi sigası değil diyerek muzari sıgası irad buyurulmuştur. Buna göre bunun esas ifade etmek istediği şey, bir sene önceki Huneyn Vak'ası'ndaki rahmet değil, bu kere, yukarıdan beri açıklanan Berâet ve özellikle cihadın dış görünüşüyle rahmet ve ihsana ters düştüğü zannı ile Öz babalarınız ve kardeşleriniz de olsa müşrik ve kâfirlere velayet verilmemesini emreden âyetin içyüzünde gizli olan rahmet ve gelecekte müslümanlara sağlayacağı faydayı açıklamaya yöneliktir. Hasılı mânâ şudur:

İmana karşı küfrü seven baba ve kardeşlerden velayeti kaldırmayı, hısım akrabadan ilişkiyi kesmeyi ve bütün müşriklere karşı bu kere ilan edilen berâeti ve cihad emirlerini gayet çetin bulup, hakikatte rahmet ve ihsan hedefine aykırı sanmayın. Huneyn Vak'ası'nda olduğu gibi, bunun sonucunda da bir çok kimseye tevbe nasib olacak ve nice nice mağfiret tecellisi ve rahmet meydana gelecek, nice fenalık ortadan silinip gidecektir.

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri