9 -TEVBE 13- Böyle bir
kavimle savaş yapmaz mısınız ki,
yeminlerini
bozdular ve Peygamber'i çıkarmak istediler. O Peygamber ki, içlerinde
bulunduğu müddetçe "Sen onların içinde olduğun müddetçe Allah onlara
azab edici değildir." (Enfâl, 8/33) Allah onları azaba uğratmayacaktı,
yurtları selamet yurdu olacaktı. Lâkin onlar kendileri için ve bütün
âlemler için rahmet olan bir peygamberi bile aralarında tutmak
istemediler. Onu yerinden yurdundan etmek, kendi vatanlarını da dâr-ı
harp yapmaktan çekinmediler. Bunu önce Mekke'de istediler, hicret vaki
oldu. Bununla beraber işin peşini bırakmadılar, daha sonra Medine'den
de kovup çıkarmak istediler. (Enfâl Sûresi'nde 8/30. âyetin tefsirine
bkz.) Yahudilerle işbirliği ederek Ahzab olayını gerçekleştirdiler. Bir
de "ihrac"ın diğer bir mânâsıyla: Hudeybiye'den önce ve sonra Hz.
Peygamberi bir huruc hareketine ve saldırganlığa zorladılar. Gerçi
bütün tahriklere rağmen bunu başaramadılar, fakat öyle olsun istediler.
Ve ilk önce onlar size başladılar. Size karşı savaş açan ilk önce
saldırıyı başlatan onlar oldular. Başlangıçta Resulullah onlara
"Kitab-ı Mübin" ile geldi, müjdeler getirdi ve uyarıda bulundu, öğütler
verdi ve birtakım gerçekleri hatırlattı. Belgelerle, kanıtlarla doğruyu
isbat etmeye çağırdı. Onlar bu konuda aciz kaldılar. Belge ve bürhanla
mücadele etmeyi bir yana bırakıp, kılıçlara sarıldılar. Hz. Peygamberimiz'i
ve ona inananları öldürmeye kalkıştılar. Bu suretle kendi vatanlarını
dâr-ı harb haline getirdiler, kendilerini de harbî durumuna düşürdüler.
Müslümanlarla aralarında harp halini ortaya çıkaran önce onlar oldular.
Bu bir mütareke (ateşkes) ahdi ile sonuçlanmadan önce Bedir'de savaşa
azmettiler: Kervan geçip gittikten sonra bile, "Muhammed'e ve
yanındakilere çatmadan ve Bedir'de zevk u sefa yapmadan geri dönmeyiz."
dediler. Orada mağlup oldular, fakat Bedir'den Hudeybiye'ye kadar
aralarında barış sağlanmadı ve hep savaş durumu sürüp gitti. Nihayet
Mescid-i Haram civarında, Hudeybiye'de arzularına göre, bir muâhede
meydana geldi. Bunu bozan ilk saldırı da yine onlardan geldi. Bunun
üzerine Mekke'nin fethi gerçekleşti. Kureyş müşriklerinin birçoğu
İslâm'a girdiler, girmeyenler de umumi aftan yararlandılar. Bu kere de
Huneyn Savaşı'na sebebiyet veren ilk saldırı da yine onlardan geldi.
Nihayet yine rahat durmadılar. Tebük Seferi'ni fırsat bilerek içerde ve
dışarda ihtilal teşebbüslerinde bulundular. Buna göre bu güne kadar
meydana gelen bütün saldırıların ilk başlatıcısı onlardır. Yemini
bozmak, Peygamberi çıkarma sevdası, sebepsiz yere saldırıya geçmek,
işte bu üç sebepten her biri başlı başına birer savaş sebebi olduğu
halde bunların hepsi kendilerinde birleşmiş bulunan bir kavme karşı siz
artık savaşmaz mısınız? Bunlardan korkuyor musunuz? Bunlara karşı da
savaşmıyacaksanız, bunun korkaklıktan başka ne sebebi olabilir? Eğer
öyleyse Allah korkmanıza daha layıktır. Çünkü Allah izin vermezse onlar
size ne zarar verebilir, ne de fayda sağlayabilir. Hiçbir şey
yapamazlar. Fakat Allah'ın ilan ettiği bu emirlerine muhalefet edip
onlarla savaşmayı terkettiğiniz takdirde başınıza gelecek ilâhî gazap
ve azaptan sizi ne onlar, ne de başkası kurtarabilir. Eğer siz müminler
iseniz bu böyledir. İman yalnızca Allah'dan korkmayı gerektirir. Yemine
inananların yeminsizlere karşı savaşmaları gerekir.