9 -TEVBE

121- Ayrıca onlar küçük veya büyük bir nafaka sarfetmezler, bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi kesmezler, düşmanın geçeceği bir yolu kesip tutmazlar ki, bu da ancak onlar için yazılmış: Lehlerine, hayır ve sevap olarak kayda geçirilmiş olur, ki yapageldikleri amellerin daha güzel karşılığı ile (yani mükafatı ile) kendilerini mükafatlandırır. Mükafatlandırmak istediği için o yaptıkları işlerden dolayı kendilerine sevap ihsan eder.

122- Bununla beraber müminler bütünüyle hep birden, nefir olarak savaşa katılacak değillerdir. Yani daha yukarıda "Sizinle topyekün savaşa tutuştukları gibi siz de müşriklere karşı topyekün savaşın!" (Tevbe, 9/36) ve "İster hafif, ister ağır hazırlıklarla hepiniz topyekün savaşa katılın!" (Tevbe, 9/41) buyurulmuş olmak ve Medinelilerle civardaki bedevilerin savaştan kalmaları caiz olmamakla beraber gerek gaza ve gerek ilim öğrenmek için yeryüzündeki bütün müminlerin hepsinin birden koşup harekete geçmesi doğru değildir. Hepsinin birden savaştan kalmaları doğru olmadığı gibi, hepsinin birden seferber olmaları da doğru olmaz. O halde onların herbir oymağından, bir şehir halkı veya büyük bir kabile gibi herbir topluluktan bir taife, yani bir kısım, bir grup, bir cemaat kalıp dinde tefakkuh etmeliler, külfet ve zahmete katlanıp dinin inceliklerini iyice ve derinlemesine öğrenmeliler ve nefir olup savaşa katılanları dönüp geldikleri vakit, belki hazer ederler diye uyarmalılar. Yani halka üstünlük taslamak ve tahakküm etmek veya daha başka dünya çıkarları elde etmek gibi maksatlar uğruna değil, sırf kendi halkını, özellikle savaşa katılıp da din eğitim ve öğretiminden uzak kalmış olan din kardeşlerini inzar ve irşad maksadı ile fıkıh ve din ilimleri öğrensinler, kalanlar da bu iş için, yani eğitim ve öğretim için seferber olup toplansınlar. Şu halde dinde tefakkuh, yani derinliğine bilgi edinme işi de bir farz-ı kifayedir. Ve Allah yolunda cihaddan sayılmaktadır. Bu mânâya göre, din ilimlerinin tahsili için de bir seferberlik söz konusudur. Burada zamirleri nefir olan taifeye racidir.

Fakat âyette diğer bir mânâ daha rivayet edilmiştir. Şöyle ki: Müminler cihaddan tehallüf edenler (katılmayıp evlerinde oturanlar) aleyhinde nazil olan ilâhî açıklamaları işitince bu sefer de hepsi cihad için seferberliğe koşmaya başlamışlar, bunun üzerine her oymaktan bir kısmının cihada gitmesi bir kısmının da kalıp din ilimleri tahsil etmesi, bilgilerini derinleştirmesi ve kavmini uyarıp bilinçlendirmesi emrolunmuş. Ve böylece ilim belgelerle cihad, savaş da kılıçla cihad olmuştur. Her ikisinin de asıl gayesi, Allah'ın peygamber ve vahiy göndermesinin hikmeti olan nefse karşı cihad-ı ekberi kazanmak olduğu böylece anlatılmıştır. İşte bundan dolayıdır ki "Dinde derinleşsinler ve inzarda, uyarıda bulunsunlar." zamirleri savaşa katılanlara değil, katılmayıp kalanlara raci olmuş demektir.

Bu açıklamalardan sonra "acaba savaşa hangi düşmandan başlamalı?" denecek olursa:

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri