119- Ey iman etmiş olanlar Allah'a ittika ediniz. Allah'ın razı olmayacağı şeyleri yapmaktan sakınınız, razı olacağı amellere sarılınız. Ve doğrularla beraber olunuz. İmanlarında, ahitlerinde, hak dine olan bağlılıklarında, gerek niyet, gerek söz veya fiil olarak, yani her hususta doğru ve dürüst kişilerle beraber olunuz. Onlarla yakınlık kurunuz, onların tarafını tutunuz, hasılı onlardan uzaklaşıp ayrı kalmayınız. Açıkçası, münafıklardan sakınıp Hz. Peygamberimiz'in ve ashabının yanında olanların safında yer alınız. Onlar gibi, özü doğru, sözü doğru, işi doğru olunuz. Onlarla beraber olunuz ve onlara uyunuz.
120- Medine ahalisi ile civarlarındaki bedeviler için (yani ne Medine halkına, ne de Medine civarında yaşayan bedevilere) Resulullah'a ters düşmek, ona aykırı davranmak yoktur. Onun kararının dışına çıkmaları ve onun önem verip bizzat katıldığı bir gazadan geri kalmaları yasaktır. Ve Resulullah'ın bizzat çektiği, katlandığı sıkıntılara aldırış etmeyip, önemsememeleri de yasaktır. Yani kendi canlarını Hz. Peygamberimiz'den daha çok sevmeleri, Peygamber'in kendilerini sakındırmadığı şeylerden kendilerinin sakınmak istemeleri de yasaktır. Onun çektiği zahmetlerde, katlandığı zorluklarda, karşılaştığı tehlikelerde hepsinin Peygamber'le beraber olmaları, onun emrinde bulunmaları ve ondan kopmamaları gerekir.
Rivayet olunduğuna göre; Ebu Hayseme, yukarıda geçen (Tevbe 79) âyeti nazil olduktan sonra, kendisine ait hurma bahçeliğine gitmiş, güzel de bir eşi varmış, kadın gölgeye hasırı sermiş, yaygıyı yaymış, taze hurma ve soğuk su da hazırlamış, kocasına sunmuş. Bu Hayseme bakmış ki koyu gölge, taze hurma, soğuk su, güzel kadın, Resulullah ise açık güneşte ve rüzgar altında, sonra kendi kendine "Vallahi bu, benim için hayır değil." demiş, hemen kalkmış, kılıcını kuşanıp mızrağını almış, devesine bindiği gibi rüzgar misali gitmiş. Peygamber (s.a.v) de uzaktan yola bakıyormuş, tozu dumana katarak bir süvarinin kendilerine doğru geldiğini görmüş "Bu gelen Ebu Hayseme'dir." buyurmuş. Gerçekten de gelen o imiş, sonra Resulullah sevinmiş ve ona dua ve istiğfar etmiştir.
Bu, yani Resulullah'a uymak ve itaat etmenin gereği şu sebepten dolayıdır ki, Allah yolunda onlara ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne de bir açlık isabet etmez ve kâfirleri kızdıracak, öfkelendirecek hiçbir yeri çiğnemezler ve düşmana karşı hiçbir başarı sağlamazlar ki, mutlaka kendileri için bunların her biri ile salih bir amel, (yani en güzel ecre layık, Allah katında makbul olan bir iyilik) yazılır. Hiç şüphesiz Allah muhsinlerin (yani güzel iş yapanların) ecrini zayi etmez. Özellikle ve öncelikle bunların ecrini zayi etmeyeceği kesindir.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |