4-NİSA

91- Diğer birtakımlarını bulacaksınız hem sizden emin olmak, hem de kendi toplumlarından emin olmak isterler. Ya iki tarafca da hoş görünmek, göze girmek, el tutmak, zarar etmemek, sırasını bulunca külah kapmak için mümin ile mümin, kâfir ile kâfir olurlar veya yalnız zarar etmemek maksadıyla tarafsız olmak ve savaşan her iki tarafın kavgasından güven içinde kalmak, siyaset yapmak isterler. Rivayet edildiğine göre Esed ve Gatafan kabilelerinden birtakım insanlar Medine'ye gelirler, müslümanların güven ve itimadını celbetmek, bir savaşın meydana gelmesi durumunda canlarını, mallarını güven altına almak için müslüman görünürler, söz verirler, yurtlarına gidince de kâfir olurlardı. Deniliyor ki bu durum, Abdüddâr oğullarının bir geleneği haline gelmişti. Bir de Nuaym b. Mesud Eşcaî müslümanlarla müşrikler arasında güvenli bir durumda bulunur, Peygamber ile müşrikler arasında söz götürür getirirdi. Âyetin iniş sebebi bunlardan birisi olmuştur.

Böyleleri her fitneye itildikçe, küfür ve şirke veya savaş ve ihtilâle doğru davet veya sevk edildikçe ona tepe taklak atılır, fena halde dalarlardı. Her türlü edepsizliği yaparlardı. Şu halde bunlar hakkında ilk önce iyi bir siyaset takip etmek, onları küfür ve şirke doğru itmemek gerektir. Bundan dolayı bunlar sizden çekinirler, barış ve güven isterler ve ellerini çekip usulca otururlarsa yapılacak bir şey yoktur. "Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın..." (Nisâ, 4/86). Fakat savaşta sizden çekinmezler ve size barış ve andlaşma teklif etmezler ve ellerini çekmezlerse bunları tutunuz ve yakaladığınız yerde öldürünüz ve işte bunlara saldırmak için size açık bir emir ve yetki verdik.

Bu âyetleri, Mümtehine sûresindeki: "Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar." (Mümtehıne, 60/8-9) âyetleriyle ve "Berâe = Tevbe" sûresindeki bazı âyetlerle beraber gözönünde bulundurmak gerekir ki, uzun açıklaması ve teferruatlı hükümleri İmam Muhammed'in Siyer-i Kebir'indedir. Orada geniş bir şekilde açıklanmıştır.

Savaş esnasında olabilir ki bir adam diğer bir adamı görür, seçemez, savaş halindeki bir kâfir zanneder öldürür, sonra da bir mümin veya bir muahid (zimmi) olduğu ortaya çıkar, işte burada bu olayın hükmü genel bir şekilde açıklanmak ve ondan sonra savaşla ilgili diğer bazı hükümlere geçilmek üzere buyuruluyor ki:

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri