4-NİSA
84-
Durum böyle olunca yani savaş yazılmış, mazlumlar (zulme uğrayanlar) inler, acı büyük, dünya malı az, ölüm nasıl olsa takdir edilmiş, hazırlıklı olmak ve itaat etmek lazım olduğu halde münafıklar itaat etmez, hile ve dolandırmaya çalışır, birtakımları da ağır davranır savaştan kaçınırsa Ey Muhammed! Bizzat sen Allah yolunda savaş. Sen ancak kendi nefsinle mükellefsin, kendi yaptıklarından sorumlusun. O halde yalnız da kalsan bu vazifeni yap. Müminleri de savaşa teşvik et ve istekli kıl ki Allah'ın kâfirlerin zarar ve kuvvetini önlemesi kuvvetle umulmaktadır. Yani vaad edilmiştir. Bu âyet, Küçük Bedir savaşı hakkında inmiştir. Âl-i İmran sûresinde . "Onlara bazı kimseler, insanlar, size karşı bir araya geldiler, demişlerdi" (Âl-i İmran, 3/173) âyetinde açıklandığı üzere Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) Uhud savaşından sonra Ebu Süfyan'a karşı bir sene sonra zilkade ayında Küçük Bedir pazarına katılacağına dair sözleşmiş ve söz vermişti. Zamanı gelince insanları davet etti, fakat onlardan bir takımı çekindi. Bunun üzerine bu âyet indi ve Hz. Peygamber: "Ben yalnız kalsam yine giderim" buyurdu Ve yetmiş atlı arasında hareket etti. Allah Teâlâ da kâfirlerin kalbine bir korku koydu ve onları (Bedir'e gelmekten) caydırdı. Onlar, Merri Zahran'dan döndüler. Hz. Peygamberimiz de beraberindeki (ashabı) ile birlikte Bedir'de sekiz gün kaldılar ve ticaret yaptılar. Bu şekilde Allah'ın, "Kafirlerin şiddet ve kuvvetini önleme" vaadi de Kureyş kâfirlerinin aleyhine gerçekleşti. Bunun genel bir şekilde gerçekleşmesi de Hz. İsa'nın gökten inmesi meselesi olacağı söylenmiştir. Hz. Peygamberimiz bu "Küçük Bedir" olayında bu emre uygun olarak tek başına gitmeye kalkıştığı gibi, buna uyarak Hz. Ebu Bekir Sıddık da Peygamberin vefatı üzerine zekatı vermekten kaçınan mürtedlere karşı böyle yapmış ve Hz. Peygamberin halifesi olmayı hak ettiğini bununla da ispat etmiş ve başarılı olmuştu.

Evet, kâfirlerde şiddet ve kuvvet bulunabilir ve fakat Allah kuvvet ve kudretçe onlardan hem pek çok yüksek, hem de cezası ve azabı onlarınkinden çok şiddetlidir. Bundan dolayı kâfirlerin kuvvetinden korkup da Allah'a isyan etmemeli, Allah'ın kudret ve azabından korkup da Allah'a itaat etmeli ve kâfirlere karşı gelmelidir. Bunun için ey Muhammed! Sen kendin Allah yolunda savaş ve müminleri teşvik et. Çünkü bu bir şefaat demektir.

85-Halbuki kim güzel bir şefaat yaparsa, yani Allah rızası için bir yararlı işe aracılık ederse ve yol gösterirse onun o şefaatten (aracılıktan) bir payı, güzel bir sevabı olur. Yararlı ve güzel bir işte yol gösteren onu yapan gibidir. Ve kim de İslâm'a aykırı kötü bir şefaat (aracılık) yaparsa onun da ondan aynı oranda kötü bir payı vardır. Allah'ın da her şeye gücü yeter. Ve her şeyi layıkıyle gözetir, İyiyi iyiliğinden, kötüyü kötülüğünden derecesine göre hisse sahibi kılar.

Savaş ve teşvik emirlerinden sonra ve ceza bölümünden sonra bu şefaat âyetinin gelmesi ne kadar beliğdir (fasih ve edebidir). Bundan dolayı kötülüğe aracılık etmekten sakınmak gerektiği gibi her çeşit güzel aracılıklar da yapılmalı ve kabul edilmelidir.

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri