4-NİSA
30-Bunun için kim insanı öldürmeyi veya haram yemeyi veya surenin başından beri yasaklanan günahları işleyip haddini aşar, başkalarına zulmedip veya nefsine zulm ederek bunları kasıtlı olarak yaparsa biz onu ilerde muhakkak bir ateşe sokacağız. Gerçi bu nasıl olur diye bunu imkansız görenler bulunabilir. Fakat bunu yapmak da Allah'a göre çok kolaydır. "Haksızlık ve zulüm ederek" kayıtları gösteriyor ki, cehennem ateşini hak etmede en fazla göz önünde bulundurulacak yönler bunlardır.
31-Bununla beraber Allah'ın rahmetinin tecellilerine bakınız ki eğer size yasaklanan günahlardan, büyük günah denilen günahlardan sakınır, kasıtlı olarak haksızlık ve zulüm ile günah yapmaktan sakınırsanız küçük günahlar denilen diğer kusurlarınızı, tarafınızdan örteriz, bağışlarız. Ve sizi, saygı gösterilen yer olan hoş bir yere koyarız, Yahut -Nâfi' ve Ebu Cafer kırâetlerinde mimin üstün harekesi ile okunduğuna göre"sizi ikramla ağırlanacağınız hoş bir yere koyacağız." Evlerinizin kapılarından ikram edilmiş olarak girer, mezarlarınıza ikram edilmiş olarak gider ve en son cennette ağırlanmış olarak kalırsınız, Fakat bu noktada ahlâkla ilgili pek önemli bir konu vardır ki, o da genel bir şekilde ve özellikle erkeklerle kadınlar arasında birbirinizin makamına göz dikerek hased ve kin taşımamak, yarışma ve rekabet davalarına girişmemektir. Çünkü haset ve kin, bir çok büyük günahlara sevk eden huylardır.
32- Bunun için Allah'ın bazınıza diğer bazınızdan fazla olarak bağışladığı şeyleri temenni etmeye de kalkışmayınız, birbirinizin malına, makamına ve sahip olduğu Allah tarafından verilmiş veya çalışmakla elde edilen nimetlerine göz dikmeyiniz. Çünkü bu gibi temenniler, ilkönce hased, kin ve düşmanlık uyandırır. İkinci olarak Allah'ın takdir ve taksimine razı olmamayı bildirir. Üçüncü olarak, kendi hakkında takdir edilmeyen bir şeyi temenni etmek, kaderdeki hikmete karşı gelmek ve boş bir ızdıraptır. Başkasının hakkında çalışmakta takdir edileni, kuru kuru temenni etmek bir işsizlik ve avarelik ve zamanı boşa harcamaktır. Çalışmadan takdir edileni, temenni etmek de gerçekleşmesi imkansız olan boş bir temennidir. Erkekler için kendi kazandıkları şeylerden bir payları kadınlar için de kazandıkları şeylerden bir payları vardır. Hiç birinin çalışması ve kazancı boşa gitmez, mutlaka kendisine bir pay verilir. Fakat yaratılıştan birinin kabiliyeti, kazancı fazla, diğerinin eksik olması, aynı şekilde birine kazancına uygun olarak verildiği halde, diğer birine kazancından fazla verilmesi gibi yalnız Allah'ın vergisi olan özellikler, başlıbaşına Allah'ın iradesinin eseri olan bir ihsandır ki, bunda kimsenin etkisi ve müdahele hakkı yoktur. Bunun için gerek erkek ve gerek dişiye yakışan başkalarının payını temenni etmek değil, Allah'ın kendisine bağışladığı kabiliyet ve yeteneğe uygun olarak çalışmak ve Allah'tan istemektir. Bundan dolayı çalışınız, ve Allah'tan, Allah'ın lutuf ve ihsanından isteyiniz de herkesin elindeki şeyleri temenni etmeyiniz. Allah her şeyi bilendir, herkesin hak ettiğini bilir ve üstün kılmayı bilerek yapar. Demek ki yasağın esas hedefi hasedden, işsizlikten, Allah'ın hükümlerine ve takdir ettiği şeylere itiraz etmekten menedip, üstünlük ve ihsanın ve girilecek kıymetli yerin hased ve temenni ile değil, çalışma ile istenmesinin lazım geldiğini hatırlatmaktır.
Bu âyetin inmesi, miras âyetlerinden dolayı kadınlar tarafından ortaya konan bazı temenniler ile ilgilidir. Bu cümleden olarak Hz. Peygamberimizin hanımlarından Hz. Ümmü Seleme'nin, "Ey Allah'ın elçisi! Erkekler, din uğruna savaşıyorlar, biz savaşmıyoruz ve bizim mirastan hakkımız erkeğin yarısı oluyor. Ne olurdu biz de erkek olsaydık." diye bir temennide bulunduğu ve bunun üzerine bu âyetin indirildiği rivâyet edilmiştir. Bunun için yukarıda "Erkeğe, iki kadının payı kadar miras verilir." (Nisa, 4/11) kuralının hikmetlerine bağlı olmak üzere; yaratılıştan var olan, hukuki ve iktisadi açılardan zikredilmiş olan açıklamaların kaynaklarını burada ve bundan sonraki bir iki âyette bir ahlâki kuralı telkin etmek ve erkek, kadın çekememezliğinin düzeltilmesi ve ortadan kaldırılması ve aile hayatının takviye ve düzenlenmesi mahiyetinde tamamen göstermiş bulunuyoruz ki; üstün kılmak ve fazilet ve keremde yarışma, yaratılıştan var olan kabiliyetlere; kazanma ve kazanma payı, çalışma ve iktisatla ilgili değerlere; aşağıda gelecek olan harcama eşitliğine işaret etmiştir.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |