4-NİSA:

160-161- Yine bu kitap ehlinden yahudi olanların, yani buzağıya tapmaktan pek acı bir şekilde nefislerini öldürerek tevbe edenlerin sırf zulümlerinden dolayıdır ki, kendilerine herkes gibi helal kılınmış olan tertemiz nimetleri haram kıldık, onları o güzel şeylerden mahrum ettik. (Âl-i İmran, 3/93. âyet ile En'am, 6/146. âyetlerin tefsirine bkz.)

Bu mahrum edilişleri, o temiz, helal nimetleri yemekten yasaklanmaları hep zulümleri sebebiyle ve Allah yolundan pek çok menetmeleri, ve faizden yasaklanmış oldukları halde faiz almaları ve insanların mallarını batıl yollarla yemeleri sebebiyle oldu. Bundan başka bunların kâfirlerine, yani küfürlerinde ısrar edip sana iman etmiyenlerine ahirette çok can yakıcı bir azab da hazırladık.

162- Fakat ey Muhammed, bu kitap ehlinden -Abdullah b. Selam ve arkadaşları gibi- sağlam bilgi sahibi olanlar ve doğru iman sahibi bulunanlar, hem sana inmiş olana, hem de senden önce inmiş bulunana iman ederler. "Namazı kılanlar" ilk bakışta atıflarıyla ahenk bakımından bunun da her halde "vav" ile olması gerekirdi gibi sanılır. Fakat Bakara sûresinde âyetinde (Bakara, 2/177) fıkrasında da geçtiği üzere, bu gibi yerlerde Arap dili, fıkralardan herhangi birine bir özellik vererek dikkat çekmek istediği zaman irabı değiştirerek "şuna özellikle önem veriyorum" mânâsına "a'nî" takdiriyle üstünlü olarak okur ki, buna "medh üzere nasb" tabir olunur. Ve hatta mevsuf (nitelenen) ile sıfat arasında uygunluk zorunlu iken, bu üstün okuma bazan bir sıfatta bile yapılır da "cömert olan Zeyd'e uğradım" diyecek yerde, sıfatı diye üstünlü okunabilir. İşte burada da salat (namaz)ın üstünlüğüne işaret için namaz kılmaya özellikle önem verilerek yerinde buyurulmuştur ki bunun sonucu demek gibidir. Bundan başka bir de İmam Kisai'nin tercih ettiği yön vardır ki, o da bunun üstünlük olmayıp deki ya atfile kesreli olması, yani iman edenler meyanında değil, iman olunanlar meyanında getirilmiş bulunmasıdır ki bu şekilde namaz kılanlardan maksat, ahid lam'iyle peygamberler veya melekler demek olur. Bununla beraber önceki vecih daha tercihe şayan görülmüştür. Şu halde mânâ: O sağlam ilim sahipleri, inananlar ve namaz kılanlar ki, özellikle önem verilmeye değer ve öğülmüşlerdir, ve zekatlarını verenler, Allah'a ve ahiret gününe iman edenler var ya işte ey Muhammed, biz o kâfirlere karşılık bütün bunlara muhakkak büyük bir mükafat vereceğiz.

Hz. Musa'nın levhalarını ileri sürerek Kur'ân'ı hiçe sayıp üzerlerine gökten bir kitap indirilmesini isteyen ve bu olmadığı takdirde Muhammed (a.s.)'in peygamberliğinin sabit olamayacağı iddiasında bulunan kitap ehli bu istekleriyle manen aleyhlerinde ilâhî bir kitabın inmesini istemiş olduklarından tercüme-i hal (öz geçmiş)lerini, geçmiş ve geleceklerini tasvir eden ve anlatan bu açık âyetler indirildikten sonra, o sorularında ortaya atmak istedikleri şüphenin hem ilmî ve hakikî, hem de inandırıcı ve susturucu bir şekilde cevabı açıklanarak buyuruluyor ki:

Ey Muhammed!

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri