4-NİSA:
157- ve Allah'ın peygamberi olan Mesih Meryem oğlu İsa'yı biz öldürdük demeleri, yani peygamberlik vasfıyla alay ettik ve böyle bir zatı öldürdük diye öğünmeleri sebebiyledir ki, Allah bunları gazab ve düşüklüğe düçar etmiş, belalarını vermiştir. Halbuki bunlar onu gerçekte ne öldürdüler, ne astılar. Çünkü İsa'nın hakikati bir kelime, bir ruh idi. Bunu ise ne öldürebildiler, ne de asabildiler. Ve fakat şüpheye düşürüldüler, onlara öyle gibi gösterildi.
Bu teşbih (benzetme) meselesinde çeşitli rivayetler vardır ki, başlıca iki vecih (görüş) vardır:
I- Kelâmcıların birçoğu demiştir ki, yahudiler Hz. İsa'yı öldürmek istedikleri zaman Allah onu göğe kaldırdı. Yahudi reisleri de halkın fitneye düşmesinden korktular, bir insan tuttular, öldürüp astılar ve insanlara: "Mesih işte bu" diye aldatarak ilan ettiler. Çünkü halkın çoğunluğu onu şahsen değil, ancak ismiyle tanıyorlardı.
II- demek, İsa'nın benzeri birine ilka olundu, başka bir insan ona benzetildi, ona benzer bir şekle konuldu demektir demişler ve bunda dört görüş nakletmişlerdir:
1- Yahudiler Hz. İsa'nın ashab (arkadaşlar)ı ile beraber filan evde bulunduklarını öğrendikleri zaman başlarında bulunan Yahuda, kendi adamlarından Taytayus adında birine eve girip İsa'yı öldürülmek üzere çıkarmasını emretmiş, o da girmiş, Allah Teâlâ da Hz. İsa'yı evin tavanından çıkarıp o adamı ona benzettirmiş, bundan dolayı onu Hz. İsa zannetmişler, tutup asarak öldürmüşler.
2- İsa'yı gözetmek için bir adam görevlendirmişler, İsa (a.s.) dağa çıkmış ve göğe çıkartılmış, Allah o gözcüyü ona benzettirmiş, onu yakalamışlar, öldürmüşler, "ben İsa değilim" demişse de dinlememişler.
3- Yahudiler Hz. İsa'yı tutmaya azmettikleri zaman ashabından on kişi beraberinde bulunuyormuş. Onlara: "Benim kılığıma sokulmaya razı olup cenneti satın alacak olan kim var?" diye sormuş. İçlerinden birisi de: "ben" demiş. Bundan dolayı Allah onu İsa'ya benzettirmiş, çıkarılmış öldürülmüş ve İsa yükseltilmiş.
4- Birisi İsa Aleyhisselam'ın ashabından olduğunu iddia edermiş ve münafıkmış. Gitmiş Hz. İsa aleyhine yahudilere yol göstermiş ve onu tutmak için yahudilerle beraber girmiş, Allah Teâlâ da onu ona benzettirmiş, bundan dolayı o öldürülüp asılmış. Fakat görülüyor ki Fahruddin-i Razi'nin dediği gibi: "Bu vecih (görüş)ler birbirine zıt ve itişmektedirler". Şu halde âyeti açıklama hususunda delil getirmeye elverişli değildirler.
Hıristiyanlar Filatos devrinde Hz. İsa'nın yahudiler tarafından öldürülüp asıldığını ve sonra ayağa kalkıp semaya yükseltildiğini söylemişlerdir. On iki Havariyyundan biri olan Yahuda Esharyutı'nın, yahudi kahinlerinden para alarak Hz. İsa'ya ihanet ettiği ve öldürülmesine yol gösterdiği, sonra pişman olup kendini astığı İnciller'de nakledilmektedir. Fakat hıristiyanlar, diğer taraftan, başlıca üç grup olarak, öldürmenin Mesih'le ilgisinin durumu hususunda ihtilaf etmişlerdir: Bir kısmı öldürme ve asmanın hem nâsut (cism)e hem lahut (ruh)a vaki olduğuna; fakat ruha dokunmakla değil, duygu ve şuur ile vasıl olduğuna kani olmuşlar ki, bunlara Melkaiyye denir. Diğer kısmı, öldürme ve asmanın iki cevher (esas)den doğmuş olan Mesih'in cevherine vaki olduğunu söylemişlerdir ki, bunlara Ya'kubiyye denir. Üçüncü bir kısmı da, onun cismi öldürüldü, ruhu yükseltildi demişlerdir ki, bunlara da Nesturiyye derler.
İmam Fahruddin Razi der ki: "Filozofların çoğu bu görüşe yakın bir kanaattedirler. Zira isbat edilmiştir ki, insan şu heykelden ibaret değildir. Belki ya bu beden içinde şerefli bir cisim veya zatında mücerred (soyut) ve bu bedeni idare eden bir ruhani cevherdir. Şu halde öldürme işi, o heykel (maddi yapı) üzerinde vaki olmuş, gerçekte İsa aleyhisselam olan nefs (ruh) ise öldürülmemiştir. Buna karşı, "Her insan böyle değil mi? O halde bunu İsa'ya tahsis etmenin mânâsı nedir?" de denilemez. Çünkü İsa'nın nefsi kudsî, ulvî, semavî, ilâhî nurlar ile çok parlatılmış, meleklerin ruhlarına çok yakın bir nefs idi. Böyle bir nefsin de öldürülmesi ve harab edilmesi beden ile büyük bir acı duyma olmaz ve karanlık bedenden ayrıldıktan sonra da kurtulup geniş semalara, Allah'ın nur âlemlerine yükselir, şirinlik ve saadeti büyür de büyür. Ve bilinmektedir ki, bu durumlar herkesde olmaz ve belki Âdem (a.s.)'in yaratılışının başlangıcından kıyamete kadar çok az kimseye nasip olmuştur. İsa (a.s.)'nın bu hale tahsisinde mânâ işte budur."
Bu farklı görüşler hakkında buyuruluyor ki: Bu hususta, bu İsa işinde ihtilaf etmiş olanlar da muhakkak bundan dolayı şüphe içindedirler. Buna dair hiç bir ilimleri yoktur. Fakat zanna tabi olmuşlardır. Halbuki, biz Mesih'i öldürdük diyenler onu yakînen öldürmediler. Şu halde öldürme cinayetiyle öğünmeleri de bir yalandır. Çünkü bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir. Onların ise öldürmeye teşebbüsten maksatları asla hasıl olmadı.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |