Alay alay,
fırka fırka, bölük bölük, birbiri
ardınca, katar katar çeşitli yönlerden.
TAYR, bilindiği üzere uçan kuş demek olan
"tair"in çoğuludur. diye nekre olarak getirilmesi de bunların
tanınmadık,
garib birtakım kuşlar olduğunu hatırlatır. Gerçekte kuşların o zamana
kadar
oralarda görülmemiş irili, ufaklı, siyah, yeşil, beyaz, takım takım
garip
kuşlar olduğu da rivayet edilmiştir.
Hz. Peygamber'in dedesi Hz. Abdülmuttalib "Ne Necd' li, ne de Tihame'li." demiş. "Tayran"den sıfat veya hal veya beyan atfı olması muhtemel olan Ebabil de garibdir. Bir kısım tefsirciler bu Ebabil kelimesi şemati ve abâdîd ve benzerleri gibi müfred (tekil)i olmayan çoğullardandır, fırkalar demektir, demişl e r. Ferra, Arap'tan tekilini işitmedim, demiş. Ebu Ubeyde, Ma'mer b. Müsenna da, bunun müfredi olduğunu söyleyen görmedim, demiş. "Kamus"ta da fırak (fırkalar) demektir, tekili olmayan çoğuldur, diyor. İbnü Cerir'in naklettiği vechile Abdullah b. Mes'ud'da n: fırak (fırkalar); İbnü Abbas'dan: "Birbiri ardınca." Abdullah b. Haris İbnü Nevfel'den: İbil-i müebbele gibi ekâtı'; yani besi develeri gibi bölük bölük, katar katar. Said b. Abdirrahman Bezzi'den: Müteferrika; Hasen ve Katade'den: Kesire (çok); Mücah i d'den yani "çeşitli, ardı ardınca, toplu halde." İbnü Zeyd'den: Şuradan, buradan, her taraftan gelmiş çeşitli, diye rivayet olunmuş ve İbnü Cerir bunları, ayrı ayrı birbiri ardınca çeşitli bölgelerden diye özetlemiştir. Bununla beraber tefsircilerden ve lügatçılardan bir kısmı da: Ebabil'in müfredi (tekili) ibbale veya ibbevl veya ibbil olduğunu söylemişlerdir. Ebu Cafer Revasi, bunun müfredi olarak ibbale'yi işittiğini söylemiş, Kisaî de nahivcilerin ibbevl dediklerini, bazılarının da ibbil dedikler i ni işittim demiştir. Zemahşerî, ebabil, hazaik (yani cemaat) diye tefsir ettikten sonra der ki: Bunun tekili ibbâledir. Araplar'ın ata sözlerinde tabiri vardır. İbbale büyük demet demektir. Bir kuş topluluğu birbirine sıkışmakta büyük bir demete benzet i lmiştir. Abadid, şematil gibi tekili yoktur da denildi. Ragıb da: İbbale odun demetine benzetilmesindendir. Ebâbil, ibbîlin çoğuludur. Deve bölükleri gibi ayrı ayrı demekir, diyor. "Kamus"ta da şöyle diyor: İbbâle, ibâle, ibbevl, ibbîl, ibîl, kuştan, att a n, deveden bir kıt'a (bölük) yahut peyderpey gelen kötülüklerden her biri (ki katar demek) olur ve ibbale huzme (bir bağ) demektir. "Bir bağ üzere bir demet" tabiri de darb-ı mesel (atalar sözü)dir. Bela üzerine bela yerinde söylenir. Ebabil bunlardan b irinin çoğulu olduğu şekilde de mânâ: Küme küme, çeşitli bölükler halinde, katar katar, alay alay, birçok kuşlar demek olur ki, bu da İbnü Cerir'in açıkladığı mânâ demektir. Ancak ebabil, ibbalenin çoğulu olduğuna göre bunda darb-ı meselinin mânâsına işaret olarak demek gibi bir mânâ daha muhtemel olur. Zira büyük bela üzerine bir küçük bela daha meâlinde olduğu halde bunda büyük bela üzerine büyük bela, hatta belalar halinde denilmek gibi bir mânâ anlaşılmak gerekir ki, bu "el-Kâria" Sûresi' n de geçtiği üzere "haviye"nin "anası ağladı" tabirinden türemiş olmasına benzer. Yani bu kuşları onlara bela üzerine bela olmak üzere belalar yığını halinde gönderdi, demek olur. Fakat kimse bundan böyle bir mânâ anladığını söylememiştir. Bununla ber a ber Zemahşerî'nin anılan darb-ı meseli şahit olarak getirmesi buna işaretten uzak olması gerektir. Bu mânâlarca ebabil, tayrın sıfatı veya halidir. Bundan başka ebabil adıyla bilinir olmuş ve kırlangıca benzer bir kuş vardır ki ayaklarının uçları kıvrık o l ması hasebiyle yere konunca uçamadığından yuvalarını hep yüksek yerlere yapar ve yüksecik yerlerden atılarak uçarlar. "Kamus" şerhçisinin ve tercümesinin zikrettikleri vechile bazıları ebabilin, dağ kırlangıcı dedikleri bu kuş olduğunu kabul etmişlerdir. Çoğunlukla bu kuşların vasfında "kırlangıçlar benzeri", "avuçları köpeklerin avuçları gibi" diye rivayet edilmesi dolayısıyla bu yaygın olmuştur. Bu takdirde ebâbil tayr'a atf-ı beyan demek olur. Ve ebâbil lafzının tekili yoktur denilmesine de u y ar. Fakat yukarıda görüldüğü üzere imam tefsirciler ebâbilin böyle bir çeşit kuş ismi olduğunu söylememiş, çeşitli şekilde, bölük bölük, peyderpey gelen sürüleriyle çokluklarını ifade eden bir sıfat veya hal mânâsıyla açıklamış oldukları ve âyetin sevki d e özellikle bu kuşların garipliğine işaret ettiği cihetle bunu atf-ı beyan gibi bir kuş ismi olarak anlamak doğru görünmez, müvelled (yapay kelime) olması gerektir. Gerçi söylediğimiz gibi bunların hacimleri kırlangıçlar kadar olduğu yaygın ve hortumları kuş hortumları ve avuçları köpek avuçları gibi diye İbnü Abbas'dan rivayet edilmiş ise de rivayetlerin tamamı bunların hepsi bir çeşit kuş olmayıp, gerek hacim ve gerekse renk itibarıyla çeşitli olduğunu anlatmaktadır. Şu halde çarpışmalarda leşler üzerin d e dolaşan kartallar, kara kuşlar gibi irileriyle kargalar gibi ortaları ve sinek avlayan kırlangıçlar gibi küçükleri ve siyah, beyaz, yeşil ve alaca çeşitli renkleriyle türlü türlü ve birbiri ardınca takip ederek gelen çeşitli sürüleriyle irili ufaklı, al a y alay kuşlar demek olur ki, bunların Yemen'den doğru ve deniz tarafından geldikleri de vaki olan rivayetler cümlesindendir. Böyle bir fırtına gibi birdenbire bir kuş akımının saldırması acaib bir şekilde onların başına bir bela yağdırdı. Şöyle ki:
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |