8-NÜZUL
SEBEBİ: Bu âyetlerin Medine
ve civarındaki birtakım münafıklar hakkında inmiş olmasında fikir
birliği
vardır. Rivayet edildiğine göre bunlar Evs ve Hazrec kabilelerine
mensup
bazı kimselerle, onlarla birlikte olanlardır ki, başkanları Abdullah b.
Übeyy b. Selûl'dür. Peygamberimizin ensarı (yardımcıları, dostları)
olan
Evs ve Hazrec kabileleri o zaman Yesrib denilen Medine'nin en esaslı
unsuru
idiler ki, ikisine birden "ma'şeri Hazrec" (Hazrec topluluğu) de
denilirdi.
Bunlardan başka Medine yakınlarında Kurayza, Benî Nadîr, Benî Kaynuka
gibi
yahudi kabileleri vardı. Medine içinde oturan yahudiler de bulunuyordu.
Büyük bir peygamberin gelmek üzere bulunduğu yahudi bilginleri arasında
söyleniyor ve Medine halkı arasına yayılıyordu. Yahudiler, Hz. Musa'nın
"bana benzer pe ygamber" dediği peygamberi, o peygamberi Arapça
"en-Nebî,
er-Resul" ismiyle bekliyorlardı. Ve tahminlere göre bunun zamanı
geldiğini
seziyorlardı. Fakat bunu kendilerinden bekliyorlardı. O sırada Abdullah
b. Übeyy de kendini Evs ve Hazrec içinde Yesrib kr a llığına aday gibi
görüyordu. İçerde ve dışarda bu durumlardan, Allah Teâlâ'nın hikmetiyle
en önce uyanan Evs ve Hazrec oldu. Hac mevsiminde Mekke'ye gidip "ilk
akabe"de
on iki, ertesi sene "ikinci akabe"de yetmiş kişi Hz. Peygamberimiz'e biat
ettiler,
onun "e n sar"ı (yardımcıları) olmaya başladılar, Allah'a ortak
koşmaktan
kurtulup gaybe iman ettiler. Hatta birçokları Hz. Peygamberimiz'i görmeden
iman ettiler. En sonra da Peygamber Efendimiz hicret ettiler. Yesrib
"dâru'l-hicre
= hicret yurdu" oldu ve Medine (yani şehir) ismini aldı.
Peygamberimiz'in
buraya yerleşmesinden sonra İslâm kelimesi çabucak halk arasında
yayıldı.
Müslümanlık ve müslümanlar çoğaldı, puta tapıcılara ve müşriklere karşı
ezici bir çoğunluk oluştu. Bununla birlikte Evs ve Hazrec kabileleri
için
d e iman etmeyen bir azınlık da vardı. Yahudiler "kitap ehli" iseler
de,
tersine çoğunluğu çekememezlik sebebiyle inkârcılıkta inat etmiş ve
bununla
birlikte en büyük âlimlerden Abdullah b. Selâm hazretleri gibi bazı
zatlar
da âyetindeki öğülmelere mazha r olarak ezelî imanlarını
açıklamışlardı.
İman etmeyen ve "Muhakkak ki inkâr edenler" âyetinin nüzul sebebi olan
yahudi âlimleri gizli gizli "gizli örgütler" rolü oynuyordu. Bunlar,
Peygamber'e
ve müslümanlara düşmanlık etmek için öbürlerinden iman e t meyen
azınlık
ile gizlice ittifak ederek İslam ortamında onlardan zâhiren iman etmiş
görünen bir münafıklar zümresi oluşturmuşlardı ki, bunların başkanları
Abdullah b. Übeyy b. Selûl idi. Allah'ın bildirmesi ile Peygamberimiz
onları
tanıyordu ve ashabında n seçkin olanlara da bildiriyordu. Bu sebeple
bunların
adları ve nesebleri bile rivayet olunmuştur ki, tefsirde anılmaları
lüzumsuzdur.
Bu münafıklar, müslümanların ibadetlerine ve bütün dinî hususlarına
görünüşte
ve daima iştirak ederler ve el altından da entrika çevirmeye
çalışırlardı.
Dikkate değer ki bunlar, dıştan küfrü gerektiren bir şeyi göstermemeye
çalışırlar ve yalnız görüntüyü muhafaza ettiklerinden dolayı -Allah
Teâlâ'nın
hikmetiyle- İslâm toplumundan çıkarılmazlardı. İşte açıkça bilinen
kâfirlerden daha çok bu gibilere karşı İslâmî emniyeti muhafaza etmek,
peygamberlik
görevinde ve İslâm'da pek önemli bir mesele olduğundan Cenab-ı Allah
bunlar
sebebiyle yukardaki on üç âyeti indirerek durumlarını bildirmiştir.
"Nâs"
kelimesi, "insan"ın çoğuludur, aslı "ünâs"tır. Yahut lafzından başka
olarak çoğul ismidir. Bazan "halk" ve "ahâli" deyimlerimiz gibi "halk
topluluğu"
mânâsına da kullanılır. Yani anlatılan kâfirlerden
başka insanların bir kısmı da vardır ki,
Allah'a ve o son güne (yani ahirete) iman ettik der. halbuki bunlar
mümin
(inanmış) değillerdir. Mümin olmadıkları halde "âmennâ = inandık" diye
yalan söylerler. Dikkat edilirse Peygamber'e imanı çoğunlukla kâle bile
almazlar da Allah'a ve ahiret gününe imanı söylerler ve güya bu kadarla
Peyg a mber'i tasdik ediyormuş gibi görünürler.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |