71- Musa buna da dedi ki; Allah şöyle buyuruyor: o öyle bir bakaredir ki; boyunduruk altında ezgin değil, ne toprak sürer, ne de ekin sular, belki başıboş, her ayıptan sâlim, hiçbir lekesi, alacası yoktur.
Bu cevabı alınca, bunda gönüllerinden geçirdikleri şekil ve sureti bulmuş oldular ve nihayet gerçeği itiraf ederek, işte şimdi tam doğruyu söyledin, dediler.
Hikâye olunduğuna göre; dindar ve salih
bir
ihtiyarın tam bu vasıfları taşıyan bir buzağısı ve bir de çocuğu
varmış.
İhtiyar bu buzağıyı bir ormana götürmüş ve Allah'a emanet ederek
bırakmış.
"Ey Rabb'im, bunu çocuğum büyüyünceye kadar sana emanet ediyorum..."
demiş.
Sonra ihtiyar vefat etmiş. İşte o buzağı da böylece ilâhî himayede
büyümüş,
bu sırada çocuk da yetişmiş ve bu olay meydana gelmiş. Araya araya o
bakareyi
bulmuşlar ve derisi dolusunca altın vererek onu satın almışlar. Nihayet
onu bulup kestiler, ve halbuki kesmeye yanaşmıyorlardı, nerdeyse
kesmeyeceklerdi.
Bu işi gözlerinde o kadar büyütmüşlerdi ki, bunun için Hz. Musa'yı,
durmadan
sordukları sorularla rahatsız ediyorlardı. Hatta bazıları, onların bu
işi
kırk sene sürüklediklerini rivayet etmişlerdir. Nihayet ilâhî vahyin
zoru
ile emri yerine getirdiler. İşin başlangıcında alelade bir bakara
kesmekle
işin içinden çıkabilecek durumda idiler, fakat pek ziyade gözde
büyütmeleri
ve olmayacak bir iş sanmaları yüzünden bu iş kendilerine çok pahalıya
mal
oldu. Düşünebilenler için bu bakara kıssasının incelikleri ve
acaiplikleri
pek çok ibretlerle doludur. Bundan dolayı
genel anlamda
hatırlatıldıktan
sonra yine İsrailoğulları'na hitaben bu emrin en mucizeli bir sonucu şu
şekilde hatırlatılıyor:
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |