96- Eğer o mahvedilen memleketlerin halkı iman ve ittikâ etmiş, yani peygamberlerin tebliğ etmiş oldukları şeylere inanmış ve onların gereğini yerine getirmek suretiyle korunulması lazım gelen şeylerden korunup sakınmış olsalardı elbette üzerlerine yerin göğün hayır ve bereketlerini açardık. Her taraflarından azabın yerine bolluk ve bereket yağar, her işleri yolunda gider, mutluluk ve refahları artardı. ve fakat yalanladılar, inanıp korunmadılar. Bundan dolayı biz de kendilerini kazanıp durdukları küfür ve isyanlarıyla kısacası "... atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu... " (A'raf, 7/95) diyerek lâubâlilikleriyle yakalayıverdik.
97- Önceki kent ehlinden maksat, helak edilmiş olan kent halkı idi. Burada zikredilen "netice fâsı" ile, yaşayan bütün kent halkından söz edilmiştir. Gerçi bazı tefsirciler bunu da, öncekilerle ilgili görmüşlerse de bu münasip değildir. Burada uygun olan mânâ şudur: Şimdi bütün kent halkı -başta Mekke halkı olmak üzere medeniyyyet hayatı yaşayan bütün halk kendilerine be'simizin (şiddetli azabımızın) uyurlarken gece baskını halinde gelivermesinden emin mi oldular?
98-*} Veya kent halkı kuşluk vakti oynayıp dururlarken kendilerine azabımızın gelivermesinden emin mi oldular?
99- Kısacası Allah'ın tuzağından emin mi oldular? Allahın mekri (tuzağı) ifadesi, O'nun, kullarını yavaş yavaş ve umulmadık bir yönden cezalandırması mânâsına bir istiâredir. Eğer öyle ise Allah'ın tuzağına, hüsrâna uğrayan topluluktan başkası, yani tabiatlarında Allah'ın kendilerine bahşetmiş olduğu ibret kabiliyetini, gerçek delilleri düşünme ve delillere dayanarak sonuç çıkarma yeteneğini kaybederek nefislerini zayi etmiş olan hüsran ehlinden başkası emin olmaz.
100- Şu yeryüzüne önceki sahiplerinden sonra vâris olanlara, yani önceden bu vatanların sahibi iken helak olmuş bulunanların bugün yerlerini yurtlarını işgal ederek onların ardından gelenlere ve özellikle Mekke ve etrafındaki halka Allah şu gerçeği anlatmadı mı ki dilesek biz onları da o geçenler gibi günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık. Evet şüphe yok ki diğer âyet ve delillere bakmadan kendilerini onlara vâris kılmış olmakla bu gerçeği anlatmıştır. Ve fakat biz kalblerini tab'eder, mühürleriz de onlar bunu ve bu çeşit gerçekleri duymazlar.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |