3-5- Bu
hatırlatma ve uyarı şöyle ki:
Ey Muhammed ümmeti! Rabbinizden size
indirilen bu Kitaba uyunuz. Ve bunsuz birtakım dostun, bir yardımcının,
bir âmirin bizzat kendilerine ve kendilerinden olan söz veya
davranışlarına uyuvermeyiniz. Onlara uyup uymamak için öncelikle
Rabbinizden indirilmiş olan bu Kitab'a uymayı ölçü edininiz. Kitab'a
aykırı olan, Rabbinizin emir ve yasaklarına aykırı bulunan hususlarda
gizli açık kimseye uymayın. Rabbinizi bırakıp başkalarının arkasından,
izinden gitmeyin. Siz pek az öğüt alır ve hatırlarsınız. Halbuki nice
karyeler (kentler); insan toplanan memleketler vardı ki, biz onları yok
etmişizdir. Öyle ki ona, o kente azabımız, azap darbemiz ansızın
geliverdi. O sırada halkı yataklarına yatmış, gece uykusuna dalmış veya
kaylûle hâlinde, kuşluk uykusunda bulunuyorlardı. Kısaca, ya Lût kavmi
gibi gece yarısında veya Şuayb kavmi gibi güpe gündüz dinlenme ve
gaflet halinde azap kendilerini bastırıverdi de
6-7-Bu felaket bunların dünyadaki azabları, bunun arkasından bir gün gelecek genellikle kendilerine peygamber gönderilmiş olanlara elbette ve elbette soracağız. Gönderilen peygamberleri nasıl, ne cevap ile karşıladınız. "Elçilere ne cevap verdiniz?" (Kasas, 28/65) diye sorguya çekeceğiz. Ve gönderilmiş olan bütün peygamberlere de elbette ve elbette soracağız "Allah, elçileri toplayacağı gün: Size ne cevap verildi? der." (Mâide, 5/109) buyruğumca ne şekilde, ne cevap ile karşılandınız? diye suâl edeceğiz. İki türlü suâl vardır. Birisi azarlama ve çıkışma suâlidir. Nitekim bu mânâ ile dilimizde "İyi belle bunu ben sana sorarım." denilir. Diğeri de anlayıp öğrenmek için bilgi isteme suâlidir ki, bu mânâca da "Bilmiyorum sorayım." denilir. İşte "O gün ne insana, ne de cinne günahından sorulmaz." (Rahmân, 55/39) "Suçlulara günahlarından sorulmaz." (Kasas, 28/78) âyetlerinde insan ve cinden suçluların hiçbiri o gün günahlarından sorulmaz buyrulması bu anlamdadır ki, suçlu oluşları yüzlerinden belli. Suçları bütün belgeleriyle bilinmiş ve zabtedilmiştir. Kendilerinden veya şundan bundan sormağa gerek yoktur, demektir. Buna karşılık burada kendilerine peygamber gönderilenlere ve peygamberlere elbette ve elbette soracağız, buyrulması da bütün inkârcıları bütün peygamberler önünde azarlama ve çıkışma ile sorumlu tutacağız demektir. Bunun için buyruluyor ki: Elbette ve elbette soracağız da Kendilerine karşı bir ilim ile mutlaka ve mutlaka haber verip anlatacağız. Peygamberler soruldukları zaman "Bizim bilgimiz yok, gizlileri bilen yalnız sensin, sen." (Mâide, 5/109) diyecekler. Bunun üzerine en gizli durumlarına varıncaya kadar hepsinin yaptıklarını, içlerini dışlarını ilmimizle yüzlerine vuracağız. Biz gaib değildik ki bilgimiz olmayan bir durumları bulunabilsin, açık ve gizli her ne yaptılarsa Allah hepsini görüp bilmekte ve tanık olmaktadır.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |