181-Cehennem için yaratılmış olan böyle gafillere, böyle dinsizlere karşılık yarattığımız kimselerden öyle bir bir ümmet, öyle üstün bir cemaat de vardır ki, hakka sarılarak rehberlik ederler ve yol gösterirler ve hakkiyle adalet eylerler. Şu halde bunların oy birliğiyle ortaya koydukları kararlara uymak, arkalarından gitmek hidayettir ve bütün bunlar Allah'ın âyetlerindendir.
182-183- O inkârcılara bilmiyecekleri bir taraftan istidrac yaparız.
"İstidrac", aslında derece derece çıkarmak veya indirmek demek olup, bir kimseyi arzusuna göre bir noktaya kadar tedricen götürüp haberi olmayacak bir şekilde felakete atmak anlamına bir deyim olmuştur ki, o kimse onu kendi yararına bir terakki, hayırlı bir gelişme zanneder, gerçekte onun için o durum, bir anlamda uçuruma sürüklenmek demektir. Allah Teâlâ'nın istidrac yapması da uzun süre bir kimse hakkında hayırlı olmayan nimetler verip onun da bunu lütuf olarak görmesi ve kendi tuttuğu yolun kendisi için hayır olduğunu sanması, bundan dolayı da gitgide gurur, kibir ve taşkınlığını arttırması ve en sonunda da bütünüyle hayal kırıklığına uğrayıp en acı ve en feci bir şekilde hakkında azab hükmünün gerçekleşmesidir ki, bu çok çetin bir azap olur. Dış yüzüyle lutuf gibi görülen o nimetler, işin iç yüzü açısından gerçekten bir kahırdır. İşte bundan dolayı buna bir keyd (hile, oyun) adı verilmiştir. Bu bir zavallının başvurduğu bir hile bir keyd değildir, Kâdir-i Mutlak olan Allah'ın, o kulun azabını şiddetlendirmek için lütuf şeklinde ortaya koyduğu bir kahır ve hesaba çekme yöntemidir. Görülüyor ki, bu istidracta manevî bir zorlama vardır. Fakat kulun inkârına bağlı bir ayrıntı ve o inkârın bir cezası olan, yani kulun kendi hür iradesi ile yaptığı bir seçime ilişkin olan ve ömrün belli bir noktasından başlayan bir zorlama (cebr) şekli olduğundan, esas itibarıyla bir mutlak cebr değildir.
184- Bir defa olsun düşünmediler mi ki, arkadaşlarında, yani ne zamandan beri bir arkadaş olarak görüşüp konuştukları ve her bakımdan çok iyi tanıdıkları ve dostluğundan yararlanıp durdukları Muhammed'in şahsında cinnet namına bir şey yoktur. O bir uyarıcıdan başka biri değildir.
Hasen ve Katâde'den rivayet olunmuştur ki, Hz. Peygamberimiz bir gece Safa Tepesi'ne çıkmış, Kureyş'i boy boy, oymak oymak çağırmış, Allah Teâlâ'nın azabından sakınmalarını hatırlatarak nasihat etmişti. İçlerinden birisi "Bu adam iyice delirmiş, sabaha kadar bağıracak." demiş. Bunun üzerine bu âyet nazil olmuş.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |