Tarihe uygulamaya koyduğu "Tanzimat Fermanı" ile
geçen Osmanlı devlet ricalinin önemli şahsiyetlerinden
Mustafa Reşit Paşa'nın (1810/1858) insana ilk
anda garip gelen dikkatleri vardı. Ölümünden sekiz ay
evvel, Ramazan dolayısıyla sahilhanesinde okunan
mevlütte duayı yapan hoca efendi, dua sırasında kendi
ismini anmayı unutmuştu. Yalnız kaldıkları zaman,
Reşit Paşa, oğlu Ali Galip Paşa'ya dedi ki:
"Bizim şu fani dünyada son senemizdir zannederim.
Bugün mevlütte duagu efendi, benim ismimi söylemedi.
İçine doğdu her halde... Zaten, ahiret hazırlıklarının
zamanı da geliyor."
Ali Galip Paşa, memlekette olup-bitenler sebebiyle
yorgun ve sinirleri bozuk babasını, bunun normal bir
unutkanlıktan başka birşey olmadığını söyleyerek
teselli etti. Fakat hikmet-i İlahi bu hadiseden sekiz ay
sonra Reşit Paşa vefat etti.
Babasının ölümünün kırkıncı günü vesilesi ile
Ali Galip Paşa, aynı sahilhanede bir mevlüt okuttu. Tevafuk,
aynı hoca efendi mevlüdün "son dua"sını yaptı
ve bu defa da, Ali Galip Paşa'nın ismini unuttu.
Önceki hadisenin tesiri ile Ali Galip Paşa olanları
mevlütte hazır bulunan Keçecizade Fuat Paşa'ya anlattı.
Fuat Paşa da bunlara kafayı takmanın doğru olmadığını
söyleyerek konuyu değiştirdi. Fakat çok
enteresandır ki, Ali Galip Paşa da, bu mevlüdden
kısa bir süre sonra bir deniz kazasında boğularak öldü.
Asıl mesleği hekimlik olan devlet adamı Keçecizade
Fuat Paşa, bu iki hadiseyi sık sık anlatır ve
"İnsanın istikbali bir muammadır." derdi.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |