303) Falcılara Ve Kâhinlere İnanma Yasağı (Gaybden Haber Verdiğini Söyleyen Kâhinlere, Müneccimlere, Gizli İşleri Ortaya Çıkaracağını İddia Edenlere, Kum, Çakıl, Arpa Ve Benzeri Şeylerle Falcılık Yapanlara Gitmenin Ve Söylediklerine İnanmanın Nehyedilmiş Olduğu)

 

Bu bölümdeki altı hadis-i şeriften falcılara inanmanın doğru olmadığını, bu tür insanlara inanan kimsenin kırk gün namazının kabul olunmayacağını, falcılığın her türlüsünün sihir çeşidinden olduğunu, yıldızname türü bilgileri elde edenlerin günahlarının da arttığını, haram olan ücretlerden birinin de falcılık ücreti olduğunu öğreneceğiz. [1]

 

1672. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Bazı insanlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e kâhinleri (n yaptıkları hakkında fikrini) sordular da Resûl–i Ekrem:

– "Aslı olan, (doğru) bir şey değildir" buyurdu.

– Ey Allah'ın Resûlü! Ama onların bize verdikleri geleceğe ait bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz:

– "Onların bu tür haberleri (görevli meleğin ilham ettiği) gerçeklerdendir. Onu bir cin meleklerden kaparak kâhin dostunun kulağına fısıldar. O kâhinler de bir doğruya yüz yalan karıştırır (halka sunar) lar" cevabını verdi.[2]

 

1673. Safiyye Binti Ebû Ubeyd, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in bir eşinden naklen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

"Kim, çalıntı veya yitik bir malın yerini haber veren kimseye (arrâfa) gidip ondan bir şey sorar, söylediğini de tasdik ederse, o kişinin kırk gün hiçbir namazı kabul olunmaz."[3]

 

1674. Kabîsa İbni'l–Muhârık radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim, demiştir:

"Kuşları ürkütüp isimlerinden, seslerinden ve hareketlerinden mânalar çıkarmak, uğursuzluğa inanmak, kum üzerine çizgiler çizerek geleceğe yönelik hükümler çıkarmak bir çeşit sihir ve kehânettir."[4]

 

1675. İbni Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Yıldızlardan bir bilgi edinen, bir parça sihir elde etmiş olur. Bilgisi arttıkça günahı da artar."[5]

 

1676. Muâviye İbni'l–Hakem radıyallahu anh şöyle dedi:

– Ey Allah'ın Resûlü! Ben, yeni müslüman olmuş biriyim. Allah Teâlâ bizi İslâm ile şereflendirdi. Bizden öyle kimseler vardır ki, kâhinlere gider, onların söylediklerine inanırlar, dedim.

– "Artık onlara gitmeyin (söylediklerine de inanmayın)!" buyurdu. Ben:

– Bizden kimileri de kuşların ötmesini, sağa –sola uçmasını uğursuzluk sayarlar, dedim.

– "Bu, içlerinde buldukları bir zan, bir duygudur; bu his onlara mâni olmasın" buyurdu. Ben:

– Bizden kum üzerine birtakım çizgiler çizen ve öylece hüküm çıkarmaya çalışanlar da var, dedim.

– "Peygamberlerden biri de çizgi çizerdi. Kimin çizgisi onun çizgisine uygun düşerse o isabet etmiş olur" cevabını verdi.[6]

 

1677. Ebû Mes'ûd el–Bedrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, köpek parasını, fuhuş gelirini ve falcılık ücretini yasaklamıştır.[7]

 

* Bu bölümün altı hadisinden Kahin ve Arraf dediğimiz sihirbaz, müneccim, falcı kimselerin sözlerinin % 99'unun yalan ve yakıştırma olduğunu öğreniyoruz. Her dönemde insanlar gelecekte nelerin olacağını önceden bilip öğrenmek istemişlerdir. Bu istekten dolayı da toplumlarda sihirbazlar revaç bulmuş ve yaygınlaşmıştır. Günümüzde de aynı istekten dolayı gazetelerde ve televizyonlarda astroloji, yıldızname ve falcılık yaygınlaşmış olup, insanlar bunları takip edip durmaktadırlar. Gerçeklerin (Allah ve Peygamber sözlerinin) unutulduğu dönem ve yörelerde bu tür hurafeler çok yaygınlaşmıştır ve toplumu yönlendirenler kahinler ve sihirbazlar olmuşlardır. Bugün 20. asrın sihirbazları diyebileceğimiz Medya da (yani Basın ve TV kanalları) aynı işi yapmakta ve toplumu yönlendirmektedir. Müslüman bunların haber ve programlarını kitap ve sünnet ölçüsüyle ölçmeden kabul etmemeli ve bunlara aldanarak hem dünya, hem de ahiretini perişan etmemelidir. Müslüman istihare dediğimiz usulle hakkında karar veremediği şeyleri halleder. [8]


 

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 490.

[2] Buhârî, Tıb 46, Bed'ül–halk 6, Tevhîd 57; Müslim, Selâm 122–124.

[3] Müslim, Selâm 125. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 429, IV, 68, V, 380.

[4] Ebû Dâvûd, Tıb 23. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 477, V, 60.

[5] Ebû Dâvûd Tıb 22, 51. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 28.

[6] Müslim, Mesâcid 33. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, salât 167; Nesâî, Sehiv 20.

[7] Buhârî, Büyû 25, 113, İcâre 20, Talâk 51, Tıb 46, Libâs 86, 96; Müslim, Müsâkât 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû 26, 63; Tirmizî, Büyû 46, 49, 50, Nikâh 37, Tıb 23; Nesâî, Sayd 15, Büyû 91, 92, 94; İbni Mâce, Ticârât 9.

Falcılıkla alakalı, 701'e bkz.

[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 491.
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri