Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften ellerimizin altında bulunan her kişiye de iyilikte bulunmamız gerektiğini, onlara yediğimizden yedirip giydiğimizden giydirmemiz gerektiğini, hakkından gelemiyecekleri işleri onlara yüklemememiz gerektiğini, aynı sofrada yemesek bile o yiyeceğimizden bir miktarını ayırmamız gerektiğini öğreneceğiz. [1]
"Yalnızca Allah'a kulluk edin ve ondan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayın. Ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, muhtaçlara, kendi çevrenizde olan komşulara, uzak komşulara, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve elinizin altındaki hizmetçi ve işçilere iyilik yapın iyi davranın. Doğrusu Allah, kendini beğenip böbürlenenleri sevmez." (Nisa: 4/36)
1363. Ma'rûr İbni Süveyd şöyle dedi:
Ben, Ebû Zer radıyallahu anh'ı üzerinde değerli bir elbise ile gördüm. Aynı elbiseden kölesinin üzerinde de vardı. Kendisine bunun sebebini sordum; Ebû Zer, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir adama sövdüğünü ve onu annesinden dolayı ayıpladığını anlattı. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:
"Sen, kendisinde Câhiliye huyu bulunan bir kimsesin. Onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin himayesinde bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara üstesinden gelemeyecekleri şeyleri yüklemeyiniz. Şayet yükleyecek olursanız kendilerine yardım ediniz."[2]
1364. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden birinize hizmetçisi yemeğini getirdiğinde, şayet onu yanına oturtmazsa, kendisine bir iki lokma (veya bir iki çiğnem) versin. Çünkü yemeği o yapmıştır."[3]
* Bu iki hadiste köle, hizmetçi, işçi, yardımcı, çırak, kalfa gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Böyle kimse kullananlar ve çalıştıranlar ağır yükler yüklememeliler, eğer yükleri ağır olursa, yardım etmeliler. Yemeklerini de beraber yemezlerse aynı yemekten onlara da yedirsinler diyerek toplum içinde gerçek hoşgörü ve adaletin nasıl gerçekleşeceğini bize öğretmektedir. [4]
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 391.
[2] Buhârî, Îmân 22, Itk 15; Müslim, Eymân 40. Ayrıca bk. Buhârî, Edeb 44; Ebû Dâvûd, Edeb 124; Tirmizî, Birr 29; İbni Mâce, Edeb 10.
[3] Buhârî, Itk 18, Et'ıme 55. Ayrıca bk. Müslim, Eymân 42; İbni Mâce, Et'ıme 19.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 391.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |