Bu bölümdeki ondört hadis-i şeriften; Fatiha suresinin Kur’an’ın en büyük suresi olduğunu, İhlas suresinin Kur’an’ın 1/3’ine denk olduğunu ve İhlas suresindeki gibi Allah’ı tanıyarak bir ömür sürdüren kimsenin mutlaka cennete gireceğini, cin, şeytan vb gibi şeylerden korunmak için nas ve felak surelerinin okunması gerektiğini, mülk suresinin içerisindekilere göre yaşayan kimseye o surenin şefaat edip bağışlanacağını, Bakara suresi son iki ayeti okunduğunda ve gereği gibi yaşandığında o kimseye her yönden kafi geleceğini, evlerimizi Kur’an okumamak suretiyle kabir haline getirmememiz gerektiğini, Bakara suresi okunan ve içerisindekilere göre yaşanan evden şeytanın kaçacağını Ayet-el Kürsi’nin çok kıymetli ve değerli bir ayet olduğunu, şeytanın bazen doğru söz söyleyebileceğini, Kehf suresinin baştan veya sondan on ayeti okunduğunda deccal şerrinden korunulabileceğini öğreneceğiz. [1]
1011. Ebû Saîd Râfi‘ İbni Muallâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– ”Mescidden çıkmazdan önce sana Kur’an’daki en büyük sûreyi öğreteyim mi?” buyurdu ve elimi tuttu. Çıkmak istediğimizde ben:
–Yâ Resûlallah! Bana Kur’an’daki en büyük sûreyi sana öğreteyim mi demiştiniz? dedim. Bunun üzerine:
– ”Elhamdülillâhi Rabbi’l–âlemîn’dir. O seb’ul–mesânîdir; bana verilen Kur’ân–ı Azîmdir” buyurdular.[2]
* Fatiha suresi Kur’an’ın en kapsamlı suresidir. Kur’an’ın anası, kitabın anası isimleri de verilir. Tevhid inancı Allah’a kulluk ve Allah’ın tüm kainatın işlerini ayarladığı da bu sure ile bildirilmiştir. Kur’an’ın tamamı bu surede gizlidir. Çünkü bu sure çok kısa olmasına rağmen Allah’tan, kuldan ve kulluk prensiplerinden bahseden tek kısa suredir. Tefsirlerde faziletiyle alakalı çok bilgiler verilen bu sure için “Fatiha suresi tefsiri” adı altında pek çok müstakil eserler yazılmıştır.
Kur’an’daki sure ve ayetler birbirinden farklı ve faziletli olabilir.
Şifa olması dolayısıyla tedavi için okunacak surelerdendir.
Hıcr: 15/87 ayetine göre Kur’an’ın tamamına denk bir sure olduğu da beyan edilir. [3]
1012. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Kul hüvallahü ahad” sûresi hakkında şöyle buyurdu:
“Canımı gücü ve kuvvetiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bu sûre Kur’an’ın üçte birine denktir.”[4]
Bir başka rivayete göre: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz bir gecede Kur’an’ın üçte birini okumaktan âciz mi kalıyor?” Bu onlara gerçekten zor geldi ve:
–Buna hangimizin gücü yeter ki, yâ Resûlallah! dediler. Bunun üzerine Efendimiz:
“Kul hüvellahü ahad Allahü’s–samed, Kur’an’ın üçte biridir” buyurdular.[5]
1013. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam başka bir adamın “Kul hüvellahü ahad”’ı tekrar tekrar okuduğunu duydu. Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu durumu anlattı. Adamın kendisi bunu azımsıyordu. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, o sûre Kur’an’ın üçte birine denktir” buyurdu.[6]
1014. Ebû Hüreyre radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Kul hüvellahü ahad” sûresi hakkında:
“Şüphesiz ki o sûre Kur’an’ın üçte birine denktir” buyurdu.[7]
1015. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam:
–Ben şu “kul hüvellahü ahad” sûresini seviyorum, dedi. Peygamberimiz:
“Şüphesiz ki onun sevgisi seni cennete sokar” buyurdular.[8]
* Bu surede Fatiha suresi gibi birden fazla isimle anılır.
Tevhid suresi: İnsanları şirk ve küfürden kurtarıp tek Allah’a yöneltir.
Marifet suresi: Allah’ı en özlü biçimde tanıtan sure.
Necat suresi: Küfür ve şirkten kurtaran sure.
İslam dininin üç temel esasa dayandığı Kur’an’ın pek çok ayetleriyle sabittir. Bunlar;
Tevhid: Allah’ın birliği.
Risalet: Peygamberlik ve peygamberler.
Ahiret: Öteki dünya hayatı.
Bu üç esastan “Tevhid”i en güzel ve kısa bir şekilde izah ettiği için anlam ve mana itibarıyla Kur’an’ın üçte birine denktir. Dolayısıyla kişi bu sureyi sever hayatını küfür ve şirkten uzak olarak devam ettirirse mutlaka cennete girecektir. Çünkü Allah iyiliklere en az 10 karşılık sevap veriyor[9] veya yedi yüz katı ve fazlasını veriyor.[10] Veya otuz bin kat ve derece fazlasıyla lütufta bulunuyor.[11] Böyle olunca bu sure de değişik yönlerden Kur’an’ın üçte birine denk olabilir. Çünkü Allah Rasulü yalan ve yanlış söylemez, onun söyledikleri mutlaka vahye dayanır.[12] Her şeyin bir özü ve mayası olduğu gibi bu surede es Samed ismi geçmektedir ki çok geniş anlamları içermektedir. Mesela: Geniş ve yüksek makam, açlık ve susuzluk hissetmeyen, zor durumda başvurulan reis, kendisine danışılmadan hiçbir karara varılamayan, herkesin her ihtiyacını istediği kişi eksiği bulunmayan, kendisinden üstün hiçbir kimse ve şey olmayan, hiçbir kimseye muhtaç olmayan fakat herkesin ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu zat gibi pek çok anlamlarda Rabbimiz, kendisini bu surede tanıtmış oluyor. [13]
1016. Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu gece indirilen âyetleri görmedin mi? Onların benzerleri asla görülmemiştir: Kul eûzü birabbi’l–felak ve kul eûzü birabbi’n–nâs.”[14]
1017. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cinlerden ve göz değmesinden Allah’a sığınırdı. Nihayet Muavvizeteyn (Kul eûzü birabbi’l–felak ve kul eûzü birabbi’n–nâs) nâzil oldu. Ondan sonra Muavvizeteyn ile Allah’a sığınmaya başladı ve diğer duaları bıraktı.[15]
* Bu iki sureye iki sığındırıcı sure anlamına gelen muavvizeteyn adı verilir. İhlas suresi de ilave edilirse üçüne birden muavvizât denilir. Rasûlullah her gece yatağına girdiklerinde bu üç sureyi okuyup avuçlarına üfleyerek başından ayağına kadar tüm vücudunu sıvazlar ve bunu üç sefer yaparlardı.[16] Medine’de peygamberimize yahudi Lebid ibn A’sam’ın sihir yapması üzerine bu iki sure nazil olmuş kendisindeki sihrin tesiri bu iki sureyi okumak suretiyle Allah’ın izniyle giderilmiştir. Önceden okumakta olduğu ayet ve sureleri bırakıp en tesirli ve güçlü olan bu iki sure ile nazar değmesi ve cin şeytan işlerine yani büyüye karşı bu iki sureyi bir silah olarak veya bir sigorta olarak kullanmışlardır ve bize de tavsiyeleri bu doğrultudadır. İslamda dualarla da Rabbimize sığınmamız emredilmiştir. Hadis kitaplarında “Rukye” denilen bölüm hep bundan bahseder zaten Kur’an’da da şifa ile ilgili ayetler bu maksatla okunup kişinin kendisini emniyete alıp Allah’a sığındırması uygun görülmüştür. Şifa ayetleri şunlardır: (Tevbe: 9/14, Şuara: 26/80, Yunus: 10/57, İsra: 17/82, Fussilet: 41/44) Ayrıca hadis kitaplarında zikredilen ve ileride 1020 numarada gelecek olan Ayet-el Kürsi (Bakara: 2/255) ayeti ile de kişi her türlü kötülüklerden korunabilir. Sihir hadislerde büyük günahların ikincisi olarak belirtilir ve haram olan bir iştir. Yapmak, yaptırmak, vasıta olmak küfür, şirk ve haram olan işlerdendir. [17]
1018. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir sûre bir adama şefaat etti; neticede o kişi bağışlandı. O sûre: Tebârekellezî biyedihi’l–mülk’dür.”[18]
* Bu surenin faziletine ve özelliklerine dair tefsirlerimizde pek çok bilgiler verilmektedir. Hadis kitaplarının Fezailül Kur’an bölümünde yine pek çok malumatla karşılaşmaktayız. Hatta bu sureye Mülk ismi yanı sıra Mania ve Münciye isimleri de verilir ki kabir azabından ve cehennemden koruyan kurtaran engel olan anlamındadır. Yani surenin tümünü mana ve mahiyetini kavrayarak inanıp Allah’ı o şekilde tanıyıp o şekilde bir hayat süren kimseye Allah’ın izni ile bu sure şefaat edecek ve onun affına sebep olacaktır. Değilse kuru kuru anlamadan muhtevasından habersiz bir yaşantı içerisinde yaşayarak okuyanlara şefaatçi değil belki de şikayetçi olacaktır. Çünkü yüzlerce ayet Kur’an’ın bize okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak üzere indirilen bir kitap olduğunu bize bildirmektedir. [19]
1019. Ebû Mes’ûd el–Bedrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bakara sûresinin sonundan iki âyeti geceleyin okuyan kimseye bunlar yeter.”[20]
* Bakara suresinin sonundaki bu iki ayet halk arasında Amenerrasulü diye bilinen ve başlanan iki ayettir. Hadis kitaplarımızdan (Müslim, İman 199-200)’de bildirildiğine göre peygamberimiz bu iki ayetin ikincisini okurken yedi ayrı dua cümlesini okudukça Rabbimizin “Duanı kabul ettim” buyurduğu aktarılır.
Her müslümanın kendi başına mutlaka yatmazdan önce okuması gereken ve tavsiye edilen bu iki ayet hakkında hadis kitaplarımızda: “Bu iki ayeti belleyiniz, çoluk çocuğunuza belletiniz. Çünkü bunlar hem dua hem namaz sevabına denk hem de Kur’andır” denilmektedir. Memleketimizde yatsı namazı sonrası imamlar tarafından okunması da bir hatırlatma kabilindendir. Herkes kendisi evde yatmazdan önce okuyup, manasını düşünüp imanını kuvvetlendirmelidir. Çünkü ilk ayet imanın temel şartlarını, ikincisi ise yedi ayrı dua cümlesinden oluşmaktadır. (Darimi Fedailül Kur’an 14)’de Hz. Ömer ve Hz. Ali “Akıllı olan müslüman mutlaka Bakara suresinin son iki ayetini okuyarak uyur” dediklerini de öğreniyoruz. Müslüman manasıyla birlikte her gün okumalı ve Allah’a bu iki ayetle yönelmeli ki gündüz işlediği günahlara ve her şeyine karşı bu iki ayet kafi gelmiş olsun. [21]
1020. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden kaçar.”[22]
* Kabirler canlılık ve hayat olmayan yerlerdir. Issız ve sessizdir. Kuran okunup namaz kılınmayan evler de Rasûlullah (s.a.v) tarafından kabirlere benzetilmiştir ve mezarlıklara benzemesin diye müslümanlar uyarılmıştır. Nafile namazları evde kılınız diye emretmesi de bu sebepledir. Çünkü kabirlerde namaz kılınmaz. Biz de böylece evlerimizde Kuran okuyup farz dışındaki namazları evlerimizde kılmak suretiyle evlerimizi kabirler haline çevirmeyeceğiz. Hepimizin evi birer eğitim yeri mektep ve kreş olacak adeta...
Bu sure Kur’an’ın tüm surelerinin özü durumundadır. Çünkü içerisinde emir, yasak, hüküm ve haber olarak pek çok özellik bulunmaktadır. Sahabeden pek çoğunun da bu sureyi çok uzun zamanlarda okuyup hazmettikleri de anlatılır. Dolayısıyla böyle bir sureyi bilen kimseyi şeytanın aldatması veya aldatmak için o evde oyalanması düşünülemez. Mutlaka o evden şeytan iş yapamayacağı için kaçar. [23]
1021. Übey İbni Kâ’b radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ey Ebü’l–Münzir! Allah’ın kitabından ezberinde bulunan âyetlerden hangisinin daha büyük olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Ben:
–Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l–hayyu’l–kayyûm, dedim. Bu cevabım üzerine elini göğsüme vurdu ve:
– “İlim sana mübarek olsun, ey Ebü’l–Münzir” buyurdu.[24]
* Bu hadis hakkındaki açıklama bir sonraki 1020 nolu hadisle birlikte verilecektir.
Hadisin ravisi Übey ibni Ka’b Rasûlullah döneminde Kur’an’ı baştan sona ezbere bilen kimselerdendir. Ebu-l Münzir onun künyesidir. Ezbere bilmekle birlikte manaya aşina oluşu ve Allah’ın yüce saltanatının izah edildiği bu ayeti hemen cevap vererek bilmesi; bizlerin de ezbere bilmediğimiz yerleri manasıyla birlikte anlamamız gerektiğini ve öyle değilsek bile öyle olmamız gerektiğini bize öğretmiş oluyor. [25]
1022. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ramazan zekâtı olan sadaka–i fıtrı korumakla görevlendirmişti. Bir adam gelip yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Adamı tuttum ve:
– Vallahi seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna götüreceğim, dedim. Adam:
– Şüphesiz ben muhtacım, çoluğum çocuğum ve pek çok ihtiyacım var, dedi. Bunun üzerine ben adamı salıverdim. Sabaha çıkınca, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Yâ Ebâ Hüreyre! Dün gece tutsağını ne yaptı?” buyurdu. Ben de:
– Yâ Resûlallah! İhtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Resûl–i Ekrem:
– “O sana yalan söyledi, tekrar gelecek” buyurdu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu sözü üzerine tekrar geleceğini anladım ve onu gözetlemeye koyuldum. Adam geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Bunun üzerine:
– Seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıkaracağım, dedim. Adam:
– Beni bırak, çünkü ben gerçekten muhtacım. Çoluk çocuğum da var. Bir daha gelmem, dedi. Ben de acıdım ve salıverdim. Sabah olunca yine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– “Yâ Ebâ Hüreyre! Dün gece tutsağın ne yaptı?” diye sordu. Ben de:
– Yâ Resûlallah! Bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Peygamberimiz:
– “O kesinlikle sana yalan söyledi, ama tekrar gelecek” buyurdu. Ben de üçüncü defa gelmesini bekledim. Gerçekten geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve:
– Seni mutlaka Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıkaracağım; artık bu üçüncü ve son gelişindir. Bir daha gelmeyeceğine söz veriyorsun sonra tekrar geliyorsun, dedim. Bu defa bana:
– Beni bırak! Allah’ın seni faydalandıracağı bazı kelimeleri ben sana öğreteyim, dedi. Ben:
– O kelimeler nelerdir? dedim. O:
– Yatağına girdiğinde Âyetü’l–kürsî’yi oku. O takdirde, senin yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz, dedi. Bunun üzerine ben onu salıverdim. Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– “Tutsağın dün gece ne yaptı?” diye sordu. Ben de:
–Yâ Resûlallah! Allah’ın beni faydalandıracağı birtakım kelimeleri bana öğreteceğini söyledi, ben de onu salıverdim, dedim. Peygamber Efendimiz:
– “O kelimeler neler?” diye sordu, ben de o kimsenin bana:
–Yatağına girdiğin zaman Âyetü’l–kürsî’yi, “Allahü lâ ilâhe illâ hüve’l–hayyü’l–kayyûm” âyetini başından sonuna kadar oku; senin yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana asla yaklaşamaz, dediğini söyledim. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Bak hele! Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğruyu söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun, ey Ebû Hüreyre?” dedi. Ben:
– Hayır, bilmiyorum, dedim. Resûl–i Ekrem:
– “O şeytandır” buyurdular.[26]
* Tefsirlerde ve hadis kitaplarının Fezailül Kur’an bölümlerinde Ayet-el Kürsi’nin fazilet ve faydalarına dair pek çok hadis-i şerifler vardır.
Allah’tan gelen doğruların tam karşısında olan şeytan ve şeytani güçler her zaman yalan söylerler. Bu onların esas görevleridir ama böyle nadiren de olsa doğru söyledikleri de bir gerçektir. İnsan ve cin şeytanlarından oluşan bu güçlerin bazan söyledikleri bu tür doğruları esas alıp onlara uymak, onların arkasından gitmek doğru olmaz. Bu hadisteki olayda vahiyle desteklenen ve haber verilen Peygamberimizin bu işaretinden bunları anlayacak ve ölünceye dek şeytani güçlerin bazı kere söyledikleri doğrularla yolumuzu değiştirmeyeceğiz. Allah’ın kitabıyla, Rasûlullah (s.a.v)’in sünneti ile bize gösterilen dosdoğru yolda yürümeye devam edeceğiz.
Kitabımızın, hayatımızın gece ve gündüzlerini küfre şirke ve şeytani güçlerin aldatmasına karşı birer sigorta hükmünde olan sure ve ayetlerine sıkı sarılıp onların emirleri doğrultusunda yaşamak yasaklarından da kaçınmak suretiyle kendimizi küfre, şirke ve şeytani güçlerin şerlerine karşı her zaman koruma altına almalıyız.
Bu sebeple yatarken felak-nas sureleri ve Ayet-el Kürsiyi, Bakara suresinin son iki ayeti olan Amenerrasulü ayetlerini manalarını da öğrenip anlayarak okumalıyız ki ibadetlerimiz de bilerek ve şuurlu biçimde yapılmış olsun.
Bugün yirminci asrın insanının hayatından, kafasından, kalbinden ve gündeminden çıkan ayetlerle korunma ve sığınma = rukye modelini yeniden diriltip hayatımıza hakim kılmalıyız ki çağın ve materyalizmin bizlere verdiği stres, bunalım, sıkıntı ve buhranlardan kurtulup huzurlu bir hayata kavuşmuş olalım. Bu hususta gayret bizden olmalı, yardım da Allah’tan beklenmelidir. [27]
1023. Ebü’d–Derdâ radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kehf sûresi’nin başından on âyet ezberleyen kimse deccâlden korunmuş olur.”
Bir rivayette: “Kehf sûresi’nin sonundan” buyurulmuştur.[28]
* Bu surenin ilk on ve son on ayetlerini gözden geçirdiğimizde çıkan ayette Allah’ın kullarına indirdiği eğrilik olmayan kitaptan insanların bu kitapla uyarılıp gerçek karşılıklarını alacaklarından ve onun da cennet olduğundan. Allah’a oğul isnad edenlerin ne büyük sapıklıkta olduğundan. Dünyadaki her şeyin imtihan için yaratıldığından ve geçmiş toplumlardan zalim ve diktatör islam düşmanlarına karşı gelip hicrette ve mağaraya sığınmada kurtuluşu arayan gençlerin durumlarını görüyoruz.
* Son on ayetlerde ise dünyada Allah’ın kitabına karşı gözleri perdeli olan kafirleri ve onların Allah’ın dışındaki kulları Allah’ın yerine koyduklarını cehennemin o tip kişilere konak olduğunu, dünyada iyi iş yaptıklarını sanıp ahirette zararda olanları ve bunlar için terazi bile kurulmayacağını direkt cehenneme gireceklerini, iyi iş yapanların ise firdevs cennetlerinde ebedi kalacaklarını, Rabbimizin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa bir katı daha olsa biteceğini fakat Rabbimizin sözlerinin bitmeyeceğini, Rabbimizin tek olduğunu kimin ona kavuşma isteği varsa iyi işler yapması ve kimseyi ona ortak koşmaması gerektiğini öğreniyoruz.
Surenin başında ve sonunda onar ayetten anlaşılan budur. Böyle olunca bir kimse bunları bilerek ve bildiği gibi de yaşayarak ömrünü tüketirse deccal denilen hakkı batıla karıştıranlardan veya her türlü dini istismar ederek aldatanların şerrinden ve kendisinden korunmuş olacağı bildirilmektedir. Yani Allah’ın gönderdiği eğrilik olmayan kitabın muhtevasıyla iman üzere olup şirke ve küfre bulaşmaksızın hayatı devam ettirmek gerekiyor. [29]
1024. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, bir keresinde Cebrâil aleyhisselâm Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturmakta iken, Resûl–i Ekrem yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işitti ve başını kaldırdı. Cebrâil:
– Bu, şimdiye kadar hiçbir şekilde açılmayıp sadece bugün açılan bir gök kapısıdır, dedi. Peşinden o kapıdan bir melek indi. Bunun üzerine Cebrâil:
– Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemişti, dedi. Melek selâm verdi ve Peygamberimiz’e şöyle dedi:
– Müjde! Sana, senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur verildi. Biri Fâtiha sûresi, diğeri Bakara sûresi’nin son âyetleri. Bunlardan okuyacağın her harfe karşılık sana sevap ve ecir verilir.[30]
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 305.
[2] Buhârî, Tefsîr 1; Fezâilü’l–Kur’ân 9. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitr 15; Nesâî, İftitâh 26; İbni Mâce, Edeb 52.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 305.
[4] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitr 18; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 11.
[5] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 13. Ayrıca bk. Müslim, Müsâfirîn 259; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 11.
[6] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 13.
[7] Müslim, Müsâfirîn 261.
[8] Buhârî, Ezân 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu’l–Kur’ân 11.
[9] Enam: 6/160.
[10] Bakara: 2/261
[11] Kadr: 97/3.
[12] Necm: 53/4.
[13] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 306.
[14] Müslim, Müsâfirîn 264. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 12.
[15] Tirmizî, Tıb 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, Tıb 33.
[16] Ebu Davut, Tıb 19, Buhari Fezailül Kur’an 14, Müslim, Selam 51.
[17] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 306.
[18] Ebû Dâvud, Salât 327; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 52.
[19] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307.
[20] Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 10, 27, 34; Müslim, Müsâfirîn 255. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Ramazan 9; Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 4; İbni Mâce, İkâmet 183.
[21] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307.
[22] Müslim, Müsâfirîn 212. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 2.
[23] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307.
[24] Müslim, Müsâfirîn 258.
[25] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 307-308.
[26] Buhârî, Vekâlet 10, Fezâilü’l–Kur’ân 10, Bed’ü’l–halk 11.
[27] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 309.
[28] Müslim, Müsâfirîn, 257. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 14; Tirmizî, Fezâilu’l–Kur’ân 6.
[29] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 309.
[30] Müslim, Müsâfirîn 254. Ayrıca bk. Nesâî, İftitâh 25.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |