119) Giysilerin Uzunluk Ve Kısalığı (Gömleğin Yeninin, Elbisenin Ve Sarığın Ucunun Uzunluğu, Bunlardan Herhangi Birinin Kibir Ve Büyüklük Taslamak İçin Uzatılmasının Haramlığı, Böyle Bir Gaye Olmadan Uzatılmasının Mekruhluğu)

 

Bu bölümdeki on iki hadis-i şeriften Rasulullah (s.a.v.)’ın giydiği gömleğinin kolunun bileğine kadar olduğunu, kibir için elbisesini uzatana Allah’ın kıyamet günü yüzüne rahmet bakışıyla bakmayacağını, elbisenin topuklardan aşağı olmaması gerektiğini, belden yukarısı için giyilen gömleği, belden aşağısı için giyilen izarı ve başa sarılan sarığını da büyüklük taslamak için uzatanların kıyamette Allah’ın yüzlerine bakmayacağını, topuklardan aşağı elbise uzatmanın kibirden dolayı olduğunu, elbisesini yerde sürükleyen kimsenin namazını Allah’ın kabul etmeyeceğini, elbisenin ve zülüf (favori) lerin uzatılması Rasulullah tarafından beğenilmeyen bir adet olduğunu, elbisenin topuktan aşağıda olmaması gerektiğini kadınlarda da durumun daha uzunca olduğunu öğreneceğiz. [1]

 

791. Esmâ Binti Yezîd el–Ensâriye radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gömleğinin kolu bileğine kadardı.[2]

 

* Elbise örtünmeyi sağlayacak ve hareket etme, iş yapmaya engel teşkil edecek şekilde olmayacaktır. Diğer hususiyetleri lüks ve israfa davetiye çıkardığından haramdır. [3]

 

792. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Taâlâ kibirlenip büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz. ” Bunun üzerine Ebû Bekir:

– Yâ Resûlallah! Dikkat etmediğimde benim de elbisemin eteği yerde sürünüyor, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Şüphesiz sen bunu büyüklük taslamak için yapmıyorsun” buyurdular.[4]

 

793. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteklerini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz.”[5]

 

*  Kibirli kimse de kıyamet günü yüzüne bakılmayacak kimselerden olacaktır. [6]

 

794. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Elbisenin topuklardan aşağı olan kısmı ateştedir.”[7]

 

* Büyüklük taslama ve kendini beğenme büyük ruhi hastalıklardan olup Allah’ın rahmetinden ve bağışlamasından mahrumiyete ve cehenneme girmeye sebep olur. [8]

 

795. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Üç sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve kendilerini temize de çıkarmaz. Onlar için can yakıcı bir azâb vardır.”

Hadisin râvisi diyor ki:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu sözünü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Ebû Zer :

– Ziyana uğradılar ve zarar ettiler; onlar kimlerdir yâ Resûlallah? dedi. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:

“Elbisesinin eteğini yerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve ticaret malını yalan yere yeminle satmaya çalışan kimsedir.”

Müslim’in bir başka rivayetinde: “Kaftanını sürüyen” denilmiştir. (Aynı numaralı hadisin, aynı yerde bir başka tarikidir)[9]

 

796. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Uzatılabilecek elbiseler, izar, gömlek ve sarıktır. Kim bunlardan birini büyüklük taslayıp çalım satmak için uzatırsa, Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimseye bakmaz.”[10]

 

797. Ebû Cürey Câbir İbni Süleym radıyallahu anh şöyle dedi:

Fikirlerine insanların başvurduğu bir zat gördüm; onun her söylediğini kabul edip yerine getiriyorlardı.

– Bu zat kimdir? diye sordum.

– Allah’ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemdir, dediler. Ben iki defa:

– Aleyke’s–selâm yâ Resûlallah=Sana selâm olsun ey Allah’ın Resûlü, dedim. Resûl–i Ekrem:

“– Aleyke’s–selâm deme; aleyke’s–selâm, ölülere verilen selâmdır. es–Selâmü aleyke=selâm sana olsun, de” buyurdu. Ben:

– Sen Allah’ın Resûlü müsün? diye sordum. Resûl–i Ekrem:

“– Ben, sana bir sıkıntı ve darlık geldiği zaman dua ettiğinde senden o sıkıntı ve darlığı gideren, sana bir kıtlık yılı isâbet ettiğinde dua edince senin için mahsul bitiren, çölde veya sahrada deven kaybolduğu zaman dua edince deveni sana geri getiren O Allah’ın Resûlüyüm” buyurdu. Bunun üzerine ben:

– Bana tavsiyede bulunsanız, dedim. Hz. Peygamberimiz:

“– Hiç kimseye sövme” buyurdu. Ben de ondan sonra ne hür ne köle hiçbir kimseye, ne deve ne koyun hiçbir hayvana sövmedim. Sonra tavsiyesine şöyle devam etti: “Hiçbir iyiliği küçük görme; kardeşinle güler yüzlü bir vaziyette konuş; çünkü bu da bir iyiliktir. Elbisenin eteklerini dizinin aşağı tarafına kadar kaldır. Eğer bundan hoşlanmazsan topuklarına kadar indir. Fakat elbiseni yerde sürünecek kadar uzatma, çünkü bu kibirden ve kendini beğenmekten ileri gelir; Allah kibirlenip kendini beğenenleri sevmez. Eğer bir kimse sana söver veya sende bulunduğunu bildiği bir şey sebebiyle seni ayıplarsa, sen o kişi hakkında bildiğin şeyler sebebiyle onu ayıplama. Onun bu davranışının vebâli kendine aittir.”[11]

 

798. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir adam, elbisesinin eteklerini yerde sürüyerek namaz kılıyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

– “Git abdest al!” buyurdu. O da gidip abdest alıp geldi. Hz. Peygamberimiz ona tekrar:

– “Git abdest al!” diye emretti. Bunun üzerine orada bulunanlardan bir kişi:

– Yâ Resûlallah! Niçin ona abdest almasını emrettiniz de sonra sustunuz? diye sordu. Resûl–i Ekrem de:

– “O, elbisesini yerde sürüyerek namaz kılıyordu. Şüphesiz ki Allah, elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin namazını kabul etmez” buyurdular.[12]

 

799. Kays İbni Bişr et–Tağlibî şöyle demiştir:

Bana, Ebü’d–Derdâ’nın arkadaşı olan babam haber verdi ve şöyle dedi:

Dımaşk’da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbından İbnü’l–Hanzaliyye denilen bir zat vardı. Bu adam yalnız başına yaşayan ve insanlarla çok az görüşen bir kimse idi. Hep namaz kılar, namazdan ayrılıp çoluk çocuğunun yanına giderken de tekbir ve tesbih ile meşgul olurdu. Biz Ebü’d–Derdâ’nın yanında otururken bu zat yanımıza uğradı. Ebü’d–Derdâ ona:

– Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle dedi. İbnü’l– Hanzaliyye de şunları söyledi:

– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir seriyye göndermiş, bir süre sonra seriyyeye katılanlar seferden dönmüşlerdi. Onların içinden bir asker gelip Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in oturduğu yere oturdu; yanındaki adama şöyle dedi:

– Düşmanla karşılaştığımız zaman bizi bir görmeliydin; filân kimse düşmana saldırdı, mızrağını sapladı ve:

– Al benden sana! Ben Gıfarlı delikanlıyım, dedi. Sen onun bu sözünü nasıl buluyorsun? diye sordu. Öbür adam:

– Benim kanaatim, o adamın bütün sevabının boşa gittiğidir, diye cevap verdi. Bu sözü işiten bir başkası:

– Bunda bir sakınca görmüyorum, dedi. Bunun üzerine ikisi münakaşa ettiler. Neticede olup biteni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem duydu ve:

“Sübhânellah! Bu kişinin sevap kazanmasında ve övülmesinde bir sakınca yoktur!” buyurdu. Ben Ebü’d–Derdâ’nın buna sevindiğini ve başını kaldırıp adama:

– Sen bunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bizzat kendin işittin mi? diye sorduğunu gördüm. Adam:

– Evet, bizzat işittim, dedi. Ebü’d–Derdâ adama aynı soruyu tekrar edip duruyordu. Hatta ben kendi kendime: Dizlerinin üzerine çökecek, diyordum. Babam sözlerine şöyle devam etti:

– İbnü’l–Hanzaliyye, başka bir gün yine yanımıza uğramıştı. Ebü’d–Derdâ bu defa ona:

– Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle, dedi. O da şunu söyledi:

– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize şöyle buyurdu:

“Cihad için hazır tuttuğu atı yedirip içirip ona güzelce bakan kimse, sadaka vermek için elini açıp hiç kapatmayan kişi gibidir.”

Bu zat, başka bir gün bize yine uğramıştı. Ebü’d–Derdâ yine ona:

– Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle dedi. Bunun üzerine İbnü’l–Hanzaliyye şunları söyledi:

– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hüreym el–Üseydî ne iyi adamdır! Keşke zülüfleri ile elbisesinin eteklerini uzatmasaydı.” Resûl–i Ekrem’in bu sözü Hüreym’e ulaşınca, hemen eline bir ustura alıp zülüflerini kulak memesi hizasından kesti; elbisesinin eteğini de baldırlarını örtecek şekilde kısalttı. İbnü’l–Hanzaliyye bir gün yine bize uğramıştı. Ebü’d–Derdâ kendisine:

– Bize fayda sağlayacak, sana da zararı olmayacak bir söz lutfetseniz, dedi. O da şu cevabı verdi:

– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ i şöyle buyururken işittim:

“Sizler kardeşlerinizin yanına varacaksınız; binek hayvanlarınızı düzene koyun, elbiselerinize çeki düzen veriniz ki, insanlar arasında yüzdeki güzellik timsali ben gibi olunuz. Çünkü Allah çirkin görünüşü ve kötü sözü sevmez.”[13]

 

800. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir müslümanın güzelce giyinmesi, elbisesinin eteklerinin, baldırlarını örtecek şekilde olmasıyladır. Elbisesini topuklarına kadar uzatmasında bir günah yoktur. Topuklardan aşağıda olan kısım ise ateştedir. Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz.”[14]

 

801. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Elbisemin etekleri topuklarımdan aşağı sarkmış vaziyette Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzuruna uğramıştım. Resûl–i Ekrem:

“Abdullah, elbisenin eteklerini yukarıya kaldır!” buyurdular. Ben de hemen kaldırdım. Sonra:

“Biraz daha kaldır!” buyurdu, ben biraz daha kaldırdım. Ondan sonra elbisemin Resûl–i Ekrem’in tasvip ettiği şekilde olmasına daima dikkat etmişimdir. Topluluktan biri:

– Nereye kadar kaldırmıştın? diye sordu. İbni Ömer:

– Baldırlarımın yarısına kadar kaldırmıştım, diye cevap verdi.[15]

 

802. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse, kendini beğendiği için elbisesini yerde sürürse, Allah kıyamet gününde o kimsenin yüzüne bakmaz.” Bunun üzerine Ümmü Seleme:

– Kadınlar eteklerini nasıl yapacaklar? diye sordu. Resûl–i Ekrem:

– “Onlar bir karış aşağı uzatırlar” buyurdu. Ümmü Seleme:

– O durumda ayakları açılır, dedi. Peygamber Efendimiz:

– “Öyleyse bir arşın uzatırlar, daha fazla uzatamazlar” buyurdular.[16]


 

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 251.

[2] Ebû Dâvûd, Libâs 3; Tirmizî, Libâs 27.

519’da geçmişti

[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 251.

[4] Buhârî, Libâs 2, Fezâilü’s–sahâbe 5; Müslim, Libâs 43–44. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 25.

[5] Buhârî, Libâs 1, 5; Müslim, Libâs 43 (Ayrıca bk. 617 numaralı hadisin kaynakları)

[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 251.

[7] Buhârî, Libâs 4. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Libâs 27.

[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 251.

[9] Müslim, Îmân l71. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 25; Nesâî, Büyû 5.

[10] Ebû Dâvûd, Libâs 27; Nesâî, Zînet 104. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 9.

[11] Ebû Dâvud, Libâs 24; Tirmizî, İsti’zân 27 (Tirmizî’nin rivayeti muhtasardır)

[12] Ebû Dâvûd, Libâs 25. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 83; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 379.

[13] Ebû Dâvûd, Libâs 25. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 179–180.

[14] Ebû Dâvud, Libâs 26. Ayrıca bk. İbn Mâce, Libâs 8; Muvatta, Libâs 12.

[15] Müslim, Libâs 47.

[16] Ebû Dâvûd, Libâs 36; Tirmizî, Libâs 9. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 105; İbni Mâce, Libâs 15.
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri