Nurul İzah

Nurul izah ve tercümesi

SEBÎLÜ'L-FELÂH FÎ ŞERHİ NÛRU’L-ÎZÂH ve TERCÜMESİ

 

Kitaba Başlarken  

                                    

Bütün kullarına lütuf ve ihsanda bulunan âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun ki; O, Kitab-ı Kerîm'inde:

"Onların her kesiminden bir gurup, din(t ilimler)de geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak üzere geri­de kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar" (Tevbe, 122) buyurmaktadır.

Mahlûkatın ve rasûllerin en üstünü Sâdık ve Emin Peygamber'e de salât ve selâm olsun ki, O da:

"Allah, kime hayır vermek dilerse, dinî ilimlerde onu geniş bilgi sahibi yapar" buyuruyor.

Hanefî fıkhına dair en önemli kitaplardan biri oian, gerek ilim erbabının ve gerekse öğrencilerin ihtiyaç duyduğu (ve müracaat ettiği) bu Nûru'f-îzâh metnini, Ebû Ahmed Muhammed Muhyiddîn Abdü'l-Hamîd'in şerh ve açıkla­malarıyla daha da istifade edilir bir hale getirerek, (okuyucuya) sunmayı dü­şündük. Muhtelif konularda yazılmış birçok kitaba yaptığı şerhlerden de anla­şılmaktadır ki, adı geçen zat, ilmin (hemen) bütün dallarında söz sahibi olup çalışmalarından bir kısmı şunlardır:

Guneymî'nin el-Lübâb fî Şerhi'l-Kitâb isimli eseri üzerindeki inceleme­si,

Katru'n-Nedâ, İbn Akîl, Şüzûru'z-Zeheb, Muğni'l-Lebîb gibi nahiv kitap­larına yaptığı şerhler ve ferâize dair Sirâciye adlı kitap üzerindeki çalışmaları ile "İslâm şeriatı, bakımından kişinin medeni halleri" ve şâir konularda telif tiği eserler...                                                                         !

Bunlara ilâve olarak adı geçen zât, Nûru'l-îzâh ve Necâtü'l-Ervâh met­nini şerh etmiş ve daha da yararlı, hale getirmek için sonuna, zekât, hac ve umre bölümlerini de ilâve ederek buna, "Hibetü'l-Fettâh bi Tekmileti Nöri'l-/zâ/7"adını vermiştir.

Bu mezhebin sahibi İmam A'zam Ebû Hanîfe Hazretleri ile elinizdeki kıymetli kitabın müellifi Şeyh Hasan el-Vefâî eş-Şürünbülâlî'nin kısa ha! ter­cümelerini takdim etmeyi bir kadirşinaslık sayıyoruz.

Ecir ve sevabı Allah'tan bekliyor ve bütün müsiüman kardeşlerimizden de hayır dualar ümid ediyoruz.

Muhammed Muhammed Bedevi Vehbe[1][1]

 

İmam A'zam Ebu Hanîfe En-Nu'mân

 

İmam Efaû Hanîfe Nü'mân b. Sabit hicrî seksen yılında Abdülmelîk b. Mervarİ' hilâfeti zamanında Kûfe'de doğdu. Babasının denetim ve gözetiminde delikanlılık ç ı-ğına geldi.

Daha sonra Ebu Hanîfe alış veriş ve ticaretle uğraşmaya başladı. İlimle her­hangi bir teması olmadığı gibi, ilim erbabından kimseyi de tanımazdı.

Bir gün büyük din âlimlerinden Şa'bî adında biriyle karşılaştığında bu zat kendi­sine, ilim tahsil etmesini, ilim meclislerinde bufunmasını, ulemanın görüş ve fikirlerin­den yararlanmasını tavsiye etti.

Ebu Hanîfe bu tavsiyeye uydu ve geçici olarak çarşı pazar işlerini terkedip vak­tinin çoğunu Kûfe'de ilim tahsiline ayırdı. Burada öğrenebildiği kadar ilim tahsil eden Ebu Hanîfe, daha büyük âlimler bulunduğunu duyduğu Basra'ya intikal etti. Burada keskin ve kıvrak zekâsıyla; meselelere vukufu, kuvvetli delillerle çözüm getirişi ve ho­calarını doğruya yöneltmesiyle İmam A'zam, hemen Basralılann dikkatini çekti ve ahaii tarafından hayranlık ve gıbtayla karşılandı.

İmam Ebu Hanîfe sadece İslâm fıkhı, tefsir ve hadis ilimlerinde söz sahibi ol­mayıp aynı zamanda edebî ilimler ve diğer ilim dallarında da haklı bir şöhrete sahip idi. Büyük İslâm âlimlerinden çoğu kendisi hakkında sitayişkâr sözler sarfet m işlerdir.

Meselâ İmam Mâlik'e, İmam A'zam hakkındaki fikri sorulduğunda şöyle demiş­tir: "Vallahi onun gibisini görmedim! Eğer o, 'Şu direk altındandır dese, bu sözünün doğruluğunu isbat için mutlaka kıyasî bir delil getirir."

İmam Şafiî de şöyle demiştir: "Fıkıh ilminde derinlemesine bilgi sahibi ol­mak isteyenler İmam Ebû Hanîfe'nin lyâli olmak durumundadır, ben fıkıh konu­sunda ondan daha âlim birine rastlamadım."

İmam Ahmed, yanında Ebû Hanîfe'den bahsedilince, İmam'ın haline acır ve ağlardı. Nadr, onun hakkında şöyle demiştir: "İnsanlar fıkıhtan habersizdi, İmam Ebu Hanîfe (Radıyallahu anh) gelip insanları fıkıhtan haberdar etti, onlara fıkhı öğretti."

Ebu Hanîfe (Radıyallahu anh) ilâhî emirlere itaati ve yaptığı (bol) ibadetleriyle mâruftu. Gecelerini namazla ve Kur'an okuyarak geçirirdi... Kırk yıl yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kıldığı söylenir. Komşuları, İmam'ın geceleri namaz kıldığına şahit olduklarını, okuduğu Kur'ân'ı ve Aflah korkusundan ağladığını duyduklarını söylerlerdi.

Kendisine bir keresinde, Esved ve Alkame'den hangisinin daha üstün olduğunu sorduklarında, "Vallahi biz onların adlarını anmaya bile lâyık değiliz. Hal bu iken. nasıl olur da ikisi arasında derecelendirme yapabiliriz?" diye cevap vermişti.

Ebû Hanîfe (Radıyallahu anh), dünya nimetlerinden aza kanaat eder ve az konuşurdu. Kendisine yapılan kötülükleri affederdi. Hiçbir kimseyi gıybet ettiği asla görülmüş değildir. Cömertti, muhtaçlara yardım eder, kendi aile fertlerine ve komşularına iyilik ve yardımlarda bulunurdu.                                                               

İmam A'zam şöyle derdi: "Bolluk ve rahat içinde yaşayıp sonra pişmanlık duymaktansa, dünyada aza kanaat etmek daha hayırlıdır,"

"İlim tahsiliyle ve zamanından önce riyaset elde etmek isteyen kimse, ömrünün geri kalan kısmını zillet içerisinde geçirir." [2][2]

 

İctlhaddaki Metodu     

                                                                                               

Ebu Hanîfe (Radıyallahu anh), kendi takib ettiği metod hakkında, "Herhangi! bir hususta Allah'ın Kitabı'na müracaat eder, konuyla ilgili birşey bulursam alırım, aksi halde Rasûlullah'ın hadisine (sünnetine) ve güvenilir kimselerin sözlerine müracaat; ederim. Aradığımı bunlarda da bulamazsam Rasûluliah'ın ashabından dilediğimin, sözünü alırım ve artık bu sözü bırakıp bir başka sahabenin sözüne yönelmem. Şayet iş İbrahim, Şa'bî, İbn Şîrîn -burada birkaç müctehidin adlarını saymıştır- gibi zatlara kadar gelirse ben de artık onlar gibi ictihad ederim" derdi. [3][3]                                           

 

Karşılaştığı Sıkıntılar            

                                                                                     

Ümeyye Oğullarının son hükümdarlarından Mervan b. Muhammed zamanında;: Irakta bir fitne zuhur etmişti. İrak valisi, Yezid b. Hü bey re'yi Ebu Hanîfe'ye göndererek İmam'ı kendisine "Yardımcı" yapmak istediğini iletti. Ebu Hanîfe, bu işte insanlara:! zulüm yapıldığını göz önünde bulundurarak, teklifi şiddetle reddetti. Hükümdar bunun üzerine, Ebu Hanîfe'yi iki cuma hapsetti ve dövdürdü. [4][4]                                                       

 

Vefatı

 

Daha sonra Mansur, Ebu Hanîfe'nin kadılara reis (Kâdı'l-Kudât) olmasını taleb etti. Bunu da reddedince, Ebu Hanîfe'yi yeniden hapse attırdı. Valilere itaat etmiyor, kadılığı reddediyor diyerek, Mansur, İmam't çarşı pazarda teşhir edip ona sürekli işkence etmeye başladı... Gördüğü işkence ve şiddetli darbeler sebebiyle Ebû Hanîfe inlemekten ve ağlamaktan kendini alamıyordu! Tatbik edilen ağır işkencelere dayana-, mayan bu mübarek zat, beş gün sonra hicrî 150 senesinde yetmiş yaşında iken azizi ruhunu Cenab-ı Hakk'a teslim etti. Allah, kendisini rahmet ve mağfiretiyle kucaklasın.

İmam'ın telif ettiği eserlerin en meşhurları hadis sahasında yazdığı "el-Müsned"\\e "el-Fıkhu'l-Ekber"d\r. [5][5]

 

Yararlanılan Eserler

 

1- el-A'iâm'm dokuzuncu cildinden kısaltılarak,                                                

2- el-Bidâye ve'n-Nihâye'n'm onuncu cildinden kısaltılarak,                               

3-  Prof. Ahmed İzzüddin el-Biyânûnî"nin el-îctihad ve'l-Müctehidîn adlı ese-| rinden kısaltılarak,                                                                                                           

4- Târih-i Bağdad'm üçüncü cildinden kısaltılarak,

5- İbn Hallikan'ın ikinci cildinden kısaltılarak.

6- en-Nücûmu'z-Zâhire'nm ikinci cildinden kısaltılarak,

7- el-Cevâhiru'l-Mudiyye'nm birinci cildinden kısaltılarak yararlanılmıştır. [6][6]

 

Kitabın Müellifi Hasan Eş-Şürünbülâlî

 

Mısır'ın el-Menûfiyye bölgesinin Yukarı Menûf tarafındaki Şabrabulûle adında bir beldeden olup bir Hanefî fıkıh âlimi bulunan Allâme Hasan b. Ammâr Ebu'l-İhlâs eş-Şürünbülâiî, hicrî 994, milâdî 1585 tarihinde doğmuştur. [7][7]

 

Fıkıh İlmindeki Yeri 

 

Kendisi fakihlerin önde gelenlerindendi. Zamanının fazıl kişilerinden ve müteahhirîn'in en iyilerinden olan bu zat fıkıh iiminde otorite idi. Fıkhî kaideleri en iyi o bilirdi. Eli kalem tutanların ve müelliflerin en iyisiydi. Verdiği fetvalara herkes itimad ederdi.                                                                         

Fıkıh ilmini İmam Abdullah en-Nıhrîrî ve Allâme Muhammed el* Muhibbî'den aldı. Fıkhî delillerini, bu iki İmam ile Şeyh Ali b. Ğânim e\\ Makdisî'ye dayandırır.

Şürünbülâlî (Rahmetullahi aleyh), Mısır'da Câmiu'l-Ezher'de ders yermiş ve birçokları kendisinin ilim ve fazîletinden istifade etmiş olup Allâme İsmail Nablusîde bunlardan birisidir. [8][8]

 

Ulemanın Müellif Hakkındaki Sözleri

 

Müellif hakkında Muhibbî'nin babası şöyle demiştir:

"O, Ezher'in kandili ve parlak bir yıldızıydı; eğer "Sirâcu'l-Vehkâc" müellifi kendisini görseydi, onun ziyasmdan mutlaka istifade ederdi. Şayet "ez-Zahîre" müellifi bu zatın zamanında bulunsaydı, hiç ortalıklarda görünmezdi. Şayet İbnü'l-Hasen onun zamanında hayatta olsaydı, Hasan eş-Şürünbülârî'yi methetmekten geri durmazdı. Eğer Ebu Yusuf kendisini görseydi, kesinlikle ona tazim eder, başkalarına iltifat etmezdi."

Ahlâkı ve Telif Ettiği Bazı Eserler

Müellif merhum ahlâk ve fazilet sahibi bir zat olup güzel konuşma yeteneğine sahipti. Takva ehliydi, Allah'ın dinine sıkı sıkıya bağlıydı. Hanefî mezhebinde birçok kitap telif etmiş olup en meşhurları şunlardır:

— Molla Hüsrev'in ed-Dürer ve'l-Ğurer adlı kitabına yaptığı haşiye, |

— İbn Vehban'ın Manzûme'sme yaptığı şerh,

— Nûru'l-îzah ve Necâtü'l-Ervâh (elinizdeki kitap),

— Tuhfetü'l-Ekmel

— "Şürünbülâlî'nin Risaleleri" diye bilinen ve 48 risaleden Oİfjj "et-Tahkîkâtü 'l-Kudsiyye."

AT. İzah. Forma

İnsanlar hakkında geniş bilgiye sahipti. Salih ve mümtaz şahsiyetlere inanır ve hürmet ederdi.

Salihlerden biri ona: "Hasan! Bugünden itibaren kendine, aile efradına ve çocuklarına (böyle değerli) elbiseler alma" demişti. [Çünkü merhum kıymetli elbiseler giyerdi.) Bunun üzerine bu nevi elbiselerden asla giymemiştir.

Vefatı

Müellif merhum 75 yaşında hicrî 11 Ramazan 1069, miladî 1-659 yılında cuma günü ikindi namazından sonra vefat etmiş ve Mücâvirîn'deki türbeye defnedilmiştir. Allah kendisine rahmet etsin.

İş bu bilgiler,

1- Hulâsatü'l-Eser ila

2- Hayruddin Ziriklî'nin el-A'lâm'möan kısaltılarak alınmıştır.

 

 



 



[1][1] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 5-6.

[2][2] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 7-8.

[3][3] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 8.

[4][4] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 8.

[5][5] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 8.

[6][6] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 8.

[7][7] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: 9.

[8][8] Hasan b. Ammar Ebu’l-İhlas el-Mısri eş-Şurunbulâli, Sebilu’l-Felah Fi şerhi Nuru’l-İzah ve Tercümesi, Kahraman Yayınları: