Nurul İzah

İmamlık

İMAMLIK[1][1]

 

İmamlık ve Fazileti

 

İmamlık yapmak, ezan okumaktan (derece itibariyle) daha üstündür. Cemaatle namaz kılmak, özürsüz ve hür erkekler için sünnettir.[2][2]

 

İmamlığın Sıhhatinin Şartları

 

Sağlığı yerinde olan erkekler için imamlığın sahih (ve doğru) olmasının şartlan altıdır:

 1) Müslüman olmak,

 2) erginlik çağında bulunmak,

 3) akıllı olmak,

 4) erkek olmak,

 5) (namaza yetecek ka­dar Kur'an'dan âyet) oku(yabil)mak;

 6) imamın, sürekli burun kanaması, (konuşurken "fe" veya "te" harflerini tekrarlamak, pelteklik[3][3] gibi özürlerden uzak bulunmasının yanı sıra, temizlik ve avret mahallinin örtülmesi gibi (her türlü) şartın (kendisinde) mevcut bulunması.

 

İmama Uymanın Sıhhatinin (Doğruluğunun) Şartları

 

İmama uymanın sahih olmasının şartları on dörttür:

 (1) (İmama) uyarak namaz kılacak kimsenin imama uymaya niyet edip onunla birlikte tekbir alması;

 (2) [kendilerine kadınların da uyabilmesi için erkeklerin imamlığa niyet etmeleri şarttır.]

 (3) imamın topuklarının kendisine uyanlardan Önde olması ve

 (4) imamın durumunun cematmkinden (meselâ imamın nafile kılıp cemaatın farz kılması gibi) daha düşük bir mertebede bulunmaması,

 (5) imamın, cemaatın kıldığı farzdan başka bir farz kılıyor olmaması;

 (6) dört rek'atlı (farz)larda mukîm olan kimse­nin, seferi (yolcu) olanlara imam olmaması ve

 (7) (cemaatle kılman bir namaza) sonradan iştirak etmiş(lerden) olmaması,

 (8) imamla (erkeklerden oluşan) cemaat arasında kadınların saf tutmuş olmamaları,

 (9) imam ile cemaat arasında, kayık (vs. gibi şey)lerin gelip geçebileceği bir ırmak, araba1 (vs. gibi şey)lerin gelip geçeceği bir yol bulunmaması,

 (10) imamın (rükünler arasındaki) geçişlerinin birbirinden ayırd edilmesini engelleyecek (herhangi) bir duvarın bulunmaması, [eğer imam(ın okudukları rahatça) duyulabiliyor veya (hareketleri) görülebiliyorsa, (bu durumda ima-

Nitekim Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Kendisiyle imam arasında, ırmak, yol yahut kadınlardan meydana gelmiş bir saf bulunan kimselerin namazı olmaz" buyurmuştur. Burada ırmakla, kayık vs. gibi şeylerin; yol ile de araba vs. gibi şeylerin gelip geçebileceği yerler kasdedilmektedir. Kayık ve arabanın bilfiil geçmesi şart değildir.

ma) uyulabilir ki doğrusu da budur[4][4]

 (11) imam binekte, (ona) uyanlar yaya olmamalı,

 (12) yanut imam, binek (hayvanm)dan başka bir binekte bulunmamalı;

 (13) imam bir gemide, (ona) uyan­lar yanında bulunmayan bir başka gemide olmamalı;

 (14), cemaatın, kan çıktığı ve kustuğu halde imamlarının yeniden abdest almamış olduğu hakkında ki bu, onların namazlarını bozucu­dur- bir kanaate sahip bulunmamaları.

 

Üstün Haldeki Birinin Daha Düşük Halde Olan Bir Kimseye Uyması

 

Abdestli bir kimse teyemmümlüye;[5][5] uzuvlarını yıkayan mes heden kişiye; ayaktaki[6][6] oturana ve kambur bir kimseye; îmâ (v işaret) ile kılan, kendisi gibi birine; nafile kılan farz kılana uyabilir.

İmamın namazının bozulduğu anlaşıldığında iade etmelidir.

İmam, mümkün mertebe cemaata namazlarını iade etmeleri ni bildirmelidir ki tercih edilen görüş de budur.

 

Cemaate Gelmemeyi Mazur Gösterecek Haller

 

On sekiz şey, cemaata gelmemeyi mazur gösterir:

 (1) Yağmur,

 (2) soğuk

,( 3) korku,

 (4) karanlık,

 (5) hapis,

 (6)körlük,

 (7) felçli olmak,

 (8) el ve ayak  kesikliği,  

 (9) hastalık]

 10) yürümeye engel olan dizlerdeki dermansızlık,

 (11) çamur,

 (12) tötürüm halde bulunmak,

 (13) yaşlılık,

 (14) cemaate gitmekle nüzakere ettiği fıkıh dersini kaçırma (endişe)si,

 (15) canın çekeceği bir yemeğin[7][7] hazır bulunması,

 (16) yola çıkmaya niyetlen­me,

 (17) bir hastayla ilgileniyor olmak,

 (18) gündüz değil de gece­leyin şiddetli rüzgâr esmesi.

Geçerli bir özür sebebiyle cemaattan geri kalanlara da ce­maat sevabı verilir.[8][8]

 

İmamlığa Liyâkat ve Safların Tertibi

 

imamlığa liyâkat

 

(Namaz için) hazır bulunanlar arasında ev sahibi, (namaz kıldırmakla) vazifeli[9][9] veya (idarî) yetkiye sahip herhangi bir kimse[10][10] bulunmadığı takdirde, (bunlar arasında şer'î hükümleri) en çok bilenler[11][11] imamlığa daha lâyıktır. (Bunlardan) sonra en çok (Kur'ân ezberinde olan ve) okuyanlar,[12][12] sonra (şüphelilerden) en

çok sakınanlar,[13][13] sonra (aralarında) daha yaşlı olanlar,[14][14] sonra (içlerinde) ahlâkı daha güzel olanlar, sonra daha güzel yüzlü olan­lar, sonra soy ve sülâlece (diğerlerinden) daha (asıl ve daha) şerefli olanlar, sonra sesi daha güzel olanlar ve nihayet elbisesi daha te­miz olanlar imamlığa diğerlerinden daha lâyıktır.

Eğer bütün bunlarda eşitseler (imamlığı İrimin yapacağını tesbit için) kur'a çekilir, yahut (imamı) cemaat seçer. Şayet bu hu­susta ihtilâfa düşülürse, çoğunluğun seçtiği kabul edilir. (Ara­larından) daha iyisini öne geçirmedikleri takdirde iyi birşey yapmamış olurlar.

 

İmamlık Yapması Mekruh Olan Kimseler

 

 (1) Kölenin,

 (2) âmânın,

 (3) Araplardan (olsun, diğer millet­lerden olsun câhil) çöl insanının,

 (4) zina sonucu doğmuş bulunan (kimsen)in,

 (5) câhilin,

 (6) (dine önem vermeyen) fâsıkın ve bid'atçı (dinde olmayan şeyleri dine sokan)ların imamlık yapmaları mek­ruhtur.

Namazı uzatmak, [15][15]çıplakların ve kadınların cemaat olması mekruhtur. (Kadınlar) cemaat oldukları takdirde, tıpkı çıplakların imamı gibi, (onların) imamları (da) ortalarında durur.

 

 (İmama Göre) Cemaatın Yeri

 

(İmama) bir kişi (uyacaksa) imamın sağma,[16][16] fazlası arkasına durur.

 

Namazda Safların Düzeni

 

(En önde) erkekler saf tutarlar, bunların arkasına ço sonra çift cinsiyetliler ve en son kadınlar[17][17] saf tutarlar.

 

Cemaatın İmama Uyup Uymayacağı Haller   

.

(1) Cemaat henüz "et-tahiyyâtü"yü bitirmeden imam selâm verirse, cemaat tahıyyâtı tamamlamalı,

(2) rükû ve secdelerde üç kere teşbih söylemeden imam başını kaldırsa cemaat imama uymalıdır.

 (3) İmam, unutarak fazladan bir secde yapsa veya son oturuştan sonra sehven ayağa kalksa kendisine uyulmaz. Eğer (imam, sehven kılmak üzere kalktığı rek'ata devam eder ve bunu secdeyle) tescil ederse, cemaat (imamı beklemeden) selâm verir.

 (4) İmam eğer son oturuştan önce unutarak ayağa kalkarsa ce­maat bekler; imamın fazladan kılmaya kalktığı rek'atm secdesini 'henüz yapmadan cemaat selâm verirse (kıldıkları) farz(namaz)ları bozulur.

(5) İmamın teşehhüd miktarı oturmasından sonra ve onun selâmını beklemeden cemaatın selâm vermesi mekruhtur.

Farzlardan Sonra Yapılan Dua, Zikir ve Tesbihat   

  

Farzdan hemen sonra (varsa) sünnetti kılmay)a kalkmak sünnettir. Şemsü'l-Eimme el-Hulvânî: "Farzla sünnet arasında dua okumanın bir sakıncası yoktur" demiştir. İmamın farzdan sonra, sünnet kılmak için sol tarafa çekilmesi ve daha sonra da in­sanlara dönmesi müstehabdır.

(İmam ve cemaat namazdan sonra) üç kere istiğfar ederler;[18][18] Âyet el-kürsî'yi, Muavvizeteyn'i,[19][19] okurlar ve otuz üç kere (sübha-nallah diyerek) teşbih getirirler, aym şekilde (otuz üç kere el­hamdülillah diyerek) Allah'a hamd eder ve (otuz üç kere Allâhü ekber diyerek) Allah'ı tekbir ederler. Sonra da: "Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir[20][20] derler. En sonunda da ellerini kaldırıp hem kendileri, hem de müslümanlar için dua edip[21][21] ellerini yüzlerine sürerler.

 

Geçmiş Konularla İlgili Sorular

 

İmamlık nedir, cemaat ve cemaatla namazın hükmü nedir? Âlimlerin, imamlıkla ilgili görüşlerini söyleyin.

İmamlığın {fazilet yönünden) derecesi nedir? İmamlığın sıhhatinin (doğı ğunun) şartı nedir?

Daima burnu kanayanlar ve konuşurlarken "fe" veya "te"yi tekrar edenler ve peltek konuşanlarla ilgili hükümler nelerdir? İmama uymanın sıhhatinin şartları neler­dir?

Kendisine uyanların namazlarının sahih olabilmesi için hangi hallerde imamlığa niyet etmelidir.

İmamla cemaatın arasında vasıta geçebilecek bir yol bulunması halinde (ima­ma) uyanların namazlarının bozulacağına delil nedir?

Üstün bir haide bulunanların kendilerinden daha düşük bir halde bulunan kim­selere uymaları doğru olur mu? Buna üç misal getiriniz.

İmamın namazının bozulduğu anlaşılınca, ona uyanlar ne yaparlar? Cemaate gelmemeyi mazur gösterecek beş şey söyleyin.

Canının çektiği bir yemeğin hazır bulunması halinde namaz kılan bir kimse ce­maata gitmekten neden mazurdur?

Herhangi bir Özürden dolayı cemaata gidemeyenlerle ilgili hükümler nelerdir?

İmamlık yapmak, insanlar arasında en çok kimlerin hakkıdır? İki veya daha faz­la kimselerin imamlığa liyâkat yönünden eşit olmaları halinde bunlar arasında nasıl bir tercih yapılacaktır?

İmamlık yapması mekruh olanlar kimlerdir? İmama tek bir kişi uyarsa nereye, iki kişi uyarsa nereye duracaklardır?

İmama uyanların bir kısmı erkek, bir kısmı kadın, bir kısmı çocuk ve bir kısmı da çift cinsiyeti! olmaları halinde nasıl bir saf tutmaları gerekir?

(İmama) uyan kimse henüz et-Tahıyyatü'yü bitirmeden imam selâm verirse durum ne olur? İmam teşehhüd miktarı oturmadan, fazladan bir rek'at için kalkarsa durum ne olur?

(İmama) uyan kimsenin, imamdan Önce selâm vermesi halinde durum ne olur?

 

 



 



[1][1]  imamlık, kıldıkları namazın bir kısmında cemaatın imama uymalarıdır. Cemâat da lügat itibariyle bir topluluğa; şer'î yönden ise, camide olsun

  olmasın, imamm bir kişiyle (de olsa) birlikte (namaz kılması)na denilir.

[2][2] Beş vakit namazın cemaatla kılınması hususunda islâm şeriatı âlimleri çeşitli görüşlere sahiptirler. Hanefî mezhebinde en meşhur görüş, bunun sağlamlık yönünden vacibe benzemesi itibariyle erkekler için müekked sünnet olduğudur. Çünkü Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam), buna devam etmiş ve: "Cemaatla kılınan namaz, sizin tek başınıza kıldığınız namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir" buyurmuştur. Bir kısmı bu namazın vâcib olduğunu söylemiştir. Aralarında el-Kerhî ve et-Tahâvî'nin de bulunduğu bir grup Hanefî âlimi ise, farz-ı kifâye olduğunu ifade etmişlerdir ki bu, Şâfıî mezhebince de yaygın bir görüştür. Hatta İmam Ahmed b. Han-bel (Radıyallahü anh) gibi bunun farz-ı ayın olduğunu söyleyenler de vardır.

[3][3]  Pelteklik "se" harfinin, dilin üst ön dişleri konularak söylenmesi yahut "rar yerine "ğayın" veya "lam" telefruz edilmesidir. Böylelerinin namazına gelince, eğer bu kimseler her zaman bir başkasına uyarak namaz kılma imkânına sahiplerse tek başlarına namaz kılmaları doğru olmaz. Aksi halde, eğer güçleri yetiyorsa, mutlak yanlış söylenilen harfleri içermeyen âyetlerden ezberleyip namazı bunlarla kılmalı, bu mümkün olmazsa dillerin­deki peltekliği gece gündüz gidermeye çalışmalıdırlar. Bu çalışmaları sırasmda kıldıkları namaz sahih (ve doğru) olur.

 

[4][4] Rivayet  olunduğuna   göre  Efendimiz (Aleykissalâtü  vesselam),  "Aişe (Radıyallâhu anha)'nin   odasında  kılar,  

insanlar   da  Mescid'de   O'na uyarlardı."

[5][5] Muhammed b. Hasan (Rahimehullah), abdestlinin teyemmümlüye uymasını uygun görmemiştir.

[6][6]  Muhammed b. Hasan (Rahimehullah), ayakta namaz kılanın, oturup rükû ve secde ederek namaz kılan kimseye uymasına cevaz vermemiştir.

Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem), vefatından önceki hastalığında, öğle namazını oturarak kılmış, insanlar da ayakta kendisine uymuşlardır.

[7][7]   Canın çektiği bir yemeğin hazır bulunması cemaate gitmeye mânidir. Çünkü kalp, o anda yemekle meşgul olur, dolayısıyla namazın rükünlerini, vacip ve menduplarını (hakkıyla) yerine getirmek mümkün olmaz.

[8][8]  Niyeti cemaatla kılmak olanlar için bu böyledir. Çünkü bunların özrü bulunmamış olsaydı, cemaata gidecekleri kesindi.

[9][9]   "Vazifeli" ifadesiyle, o mahallin imamı kasdolunmaktadır. Çünkü namaz kıldırma hususunda idarî otoriteyi o temsil etmektedir.

[10][10]  İdarî yetkiye sahip olanlar; emîr, vali, kadı gibi idarî otoriteye sahip kimse­lerdir. Bunlar (imamlığa hepsinden, ev sahibinden, vazifelilerden daha lâyıktırlar. Çünkü herkesin vekilidir onlar. Bu sıfata sahip olanlardan biri ve imam bir arada bulunsalar, (imamlık için) bunlar vazifeli imama tercih edilir.

[11][11] "En çok bilenler" ifadesiyle, şer'î hükümleri en çok bilenler, ezberinde Kur'an'dan âyetler bulunan ve alenî günah işlemekten sakınanlar kasdolun-makta olup, bunların diğer ilimlerde derinlemesine bilgi sahibi olmaları şart değildir.

[12][12]   "En çok (Kur'an ezberinde olan ve ) okuyanlar" ifadesiyle bir yandan ezbe­rinde daha çok Kur'ân'(dan sûre va âyet) bulunurken, bir yandan da (Kur'an'ı) okuma (usûl ve) ahkâmını bilenler kasdolunuyor, yoksa bu bil­giden yoksun ve yalnızca ezberinde Kur'an'dan çok âyet bulunanlar değil.

[13][13]  Arapça vera1 kelimesi, şüpheli olan şeylerden dahi sakınmak demek olup,], takvadan da ileri bir sıfattır. Çünkü takva, haramlardan sakınmaktır.

[14][14]  Nitekim Rasûlullah (Saüallahu aleyhi vesellem), yola çıkmak istediğinde? Mâlik b. el-Huveyris ve amcasının oğluna: "Namaz vakti geldiğinde ezan okuyun ve sonra kamet getirin ve yaşça büyük olanınız imamlık yapsın" buyurmuş olup, hadisi Buharı ve Müslim rivayet etmiştir.

[15][15]  îmamın, uzun uzun Kur'an, tesbihat ve benzeri şeyler okumak suretiyle namazı uzatması mekruhtur. İmama uyanların bundan memnun olup olmamaları birşeyi değiştirmez. Nitekim Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve­sellem): "îmam olanlar (namazı) kısa tutsun" buyurmuştur. Bir başka ha-dis-i şerifinde Efendimiz: "Ey insanlar, içinizde (namazın uzun tutulmasını) hoş karşılamayanlar olabilir. (Dolayısıyla) cemaatla namaz kılanlarınız (namazı uzatmayıp) kısa tutsunlar; çünkü içlerinde yaşlı (düşkün), zayıf ve ihtiyaç sahipleri olabilir' buyurmuştur. (Öte yandan) Peygamber (Aley-hissalâtü vesselam), sabah namazında Felak ve Nâs sûrelerini okuyunca, "Ya Rasûlallah, kısa tuttun" dediler. Efendimiz, bunun üzerine buyurdu ki: "Küçük bir çocuk ağlaması duydum ve annesinden uzaklaşmış olacağından endişelendim."

[16][16]    (Tek kişinin) imamın sol yanına veya arkasına durması mekruhtur, çünkü İbn Abbas (birlikte namaz kılarken) Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm)'m soluna durunca, o sağ yanına durdurmuştur.

[17][17]  Rivayet olunduğuna göre Ebû Mâlik el-Eş'arî (Radıyallahu anh): "Peygam­ber (Aleyhisselam) namaz kıldığında erkekler onun ardına durdular, çocuklar bunların arkasına ve kadınlar da çocukların arkasına durdular" demiştir.

Yine Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bir hadis-i şerifinde:

"Akıllı ve erginlik çağında bulunanlar benim (hemen) ardımda dursun lar" buyurmuştur.

 

[18][18]  Müslim'in   Sevban'dan   rivayetine   göre,   «Peygamber  (Aleyhissalâtü vesselam), "namazını kılıp (insanlara) döndüğünde üç kere Allah'a istiğfar eder ve: 'Allahümme entesselâmü ve minkesselâmü tebarekte yâ ze'1-celâli ve'1-ikrâm' derdi."

Başka bir rivayette Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Her namazın ardından kim üç kere Allah'a istiğfar ederek: "Estağfirullahe'l-azîmüllezî lâ ilahe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm ve etûbu ileyh' derse; ordudan firar etmiş olsa dahi günahları affolunur" demiştir.

[19][19]   Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Her namazın sonunda âyet el-kürsî okuyanların   cennete  girmelerine   ölümden   başka   bir   engel  yoktur" buyurmuştur.

Ukbe b. Âmir de: "Rasûlullah (Aleyhissalâtü vesselam) bana, her namazın sonunda muavuizeleri (yani Felah ve Nâs sûrelerini) okumamı em­retti" demiştir.

[20][20] Rivayete göre Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Her namazdan sonra kim otuz üç kere Sübhanallah, otuz üç kere el-Hamdülillah, otuz üç kere Allâhü ekber derse -ki tamamı doksan dokuz eder- ve yüzüncüde de 'lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir, derse, günahı deniz köpüğü kadar da olsa affolunur" buyurmuştur.

[21][21] Rivayet olunduğuna göre Efendimiz (Aley his selâm) Muaz'a: "Vallahi ya Muaz, seni seviyorum. Her namazdan sonra, tavsiye ederim, 'Allahümme emnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ıbâdetike' diye dua etmekten asla geri durma" diye söylemiştir.