Mevlid
okumak sevaptır Mevlid
ne demektir, mevlid okumaya bazıları bid’at diyor doğru mu? CEVAP Mevlid,
doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel
ayının onbirinci ve onikinci
günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün müslümanların bayramıdır. Mevlid gecesinde, Peygamber efendimizin doğduğu için sevinenlerin günahları affedilir. Bu gece, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevaptır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı. Dünyanın
her tarafındaki müslümanlar, her sene, bu geceyi, Mevlid kandili olarak
tesid etmektedir. Her yerde Mevlid kasideleri okunarak Resulullah hatırlatılmaktadır. Peygamber
efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan mevlid
kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Asr-ı
saadetten sonra yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Peygamber efendimizi
övmek ibadettir. Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir.
Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid
okumak demek, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak,
Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin Resulullahı çok sevmesi
gerekir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Beni ana-babasından,
evladından ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari] [Vehhabi
Feth-ul mecid kitabı bile
bu hadis-i şerifi 336.sayfasında yazmaktadır.] Peygamber
efendimizi çok seven de Onu çok anar. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Bir şeyi çok
seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Peygamberleri
anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] Anmak ibadettirPeygamber
efendimizi sevip anmak ibadettir. Bunu şiir olarak söylemek daha tesirli
olur. Resulullah
efendimizin şairleri vardı. Düşmanların iftiralarına cevap verirler
ve Resulullahı överlerdi. Bunlardan Hassan bin Sabit hazretlerinin şiirlerini
çok beğenirdi. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, mescide bu şair
için bir minber koydurdu. Hassan bin Sabit hazretleri minbere çıkar,
düşmanları kötüler, Resulullahı överdi. Resulullah efendimiz de buyurdu
ki: (Hassanın sözleri,
düşmanlara ok yarasından daha tesirlidir.) [M. Nasihat] Bu
husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle: (Allahü teâlâ,
Resulünü övmek ve müdafaa etmek hususunda Hassanı, Ruh-ül-kuds
[Cebrail
aleyhisselam] ile takviye etmektedir.)
[Buhari] Peygamber
efendimiz, şairin söylediği şiiri beğenip (Dişlerin
dökülmesin) diye dua etmiştir. (Hakim) Şiir
hakkında hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyle: (Şiir, öyle bir
sözdür ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir.) [Buhari] (Büyüleyici sözler
gibi, hikmetli şiirler de vardır.) [Ebu Davud] (Bazı şiirler
elbette apaçık bir hikmettir.) [Buhari] Peygamber
efendimizin, (Allahü teâlâ bir
kuluna söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını
kötülesin!) hadis-i şerifine uyarak, İslam ülkelerinde mevlid kitapları
yazılmış ve okunmuştur. Resulullah
efendimiz, mevlid gecelerinde Eshabına ziyafet verir, dünyaya teşrif
ettiği ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hz.
Ebu Bekir de halife iken, Eshab-ı kiramı toplayıp, Resulullahın dünyaya
teşriflerindeki olağanüstü halleri konuşurlardı. Doğum günü Doğum
gününe önem vermeyi hıristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır.
İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hz. Mevlana, (Mevlid
okunan yerden belalar, sıkıntılar gider) buyurmuştur. Mevlid
okumanın kıymetli bir ibadet olduğunu bildirmek için İslam âlimleri
çeşitli dillerde kitaplar yazmışlardır. Bunlardan on tanesi, Keşf-üz-zünunda
bildirilmektedir. İbni
Hacer-i Hiytemi
hazretlerinin En-Nimet-ül-kübra
isimli mevlid kitabı ile İmam-ı Süyuti hazretlerinin
Erreddü ala men enkere kıraetel mevlid-in-Nebi kitabı meşhurdur. Haram
ve bid’at karıştırmamak şartı ile mevlid okumak çok sevaptır. Resulullahı
çok övmek, mahlukların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın,
sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek,
büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir
inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, ahzab
suresinin (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor,
iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi
yetmez mi? Hatırlatma: Hıristiyan Yehovacılar,
doğum günü kutlamazlar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak
derler. Vehhabiler (Selefiyeciler) de doğum günü olan mevlidi bid’at
sayar, Peygambere tapmak derler. Bunların, Hıristiyanlarla bu benzer
inanışlarının sebebi ne? Mevliddeki (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi caiz mi?CEVAP Evet.
Şimdi nefsin şehvani arzularına aşk deniyor. Dinde ise, fazla sevgiye
denir. Kadın
kadına mevlid okur mu? CEVAP Evet.
Erkekler duyarsa caiz değildir. Mevlidde (Doğdu ol saatte...)
denirken ayağa kalkılır mı? CEVAP Mahzuru
olmaz. Yılbaşı
gecesi, toplanıp mevlid okumak uygun mu? CEVAP Uygun
değil. Bu gecede de, her gece ne yapılıyorsa aynı şeyler yapmalı, farklı
bir şey yapmamalı. Vehhabiler, Resulullahı
övmeye, Ondan şefaat istemeye şirk, böyle yapan müslümanlara müşrik,
yani kâfir damgasını basarlar. Resulullahı metheden İmam-ı Busayri’nin
(Kaside-i bürde)sinden
örnek vererek: (Bu sözler Allah’tan başkasını övmektir, şirktir) derler.
Bunlar yanlış değil mi? CEVAP Resulullahı,
Allahü teâlâ övmüştür. Kendisi de, kendisini överek, Allahü teâlânın
kendisine ihsan etmiş olduğu nimetleri saymıştır. Bu
övmeleri, o kadar çoktur ki, Busayri hazretlerinin
övmesi, onların yanında hiç kalmaktadır. Resulullahı övmek ibadettir.
Eshab-ı kiramın hepsi övmüşlerdir. Bunlardan Hassan bin Sabit ve Ka’b
bin Züheyrin uzun methleri
meşhurdur. Ka’b bin Züheyr,
Banetsü’ad
kasidesinde, Busayri’den daha çok övmüştü.
Resulullah, bunu beğenip, Ka’bın önceki kusurunu
af buyurmuş ve mübarek hırkasını ona hediye etmişti. Bu hırka-i seadet,
şimdi İstanbul’da Topkapı sarayındadır. İmam-ı
Muhammed bin Said Busayri
sofiyye-i aliyyenin büyüklerindendir.
Şazili olan Ebul-Abbasi Mürsi’nin yetiştirdiği Evliyadandır. Ebül-Abbasi
Mürsi de, Ebül-Hasen-i Şazili’nin talebesidir.
695 [m. 1295] ‘de Mısır’da vefat etmiştir. Kendisine felç hastalığı
geldi. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Resulullaha tevessül edip,
insanların en üstününü öven meşhur kasidesini hazırladı. Rüyada Resulullaha
okudu. Çok hoşuna gidip arkasından mübarek hırkasını çıkarıp, imama
giydirdi. Bedeninin felçli olan yerlerini mübarek eli ile sığadı. Uyanınca,
bedeni sağlam idi. Hırka-i seadet de arkasında idi. Bunun için, bu kasideye
Kaside-i bürde denildi. Bürde, hırka, palto demektir. İmam-ı
Busayri sevinerek, sabah namazına giderken,
salah ve zühd ile meşhur bir zata rastladı. İmama, kasideni dinlemek
isterim dedi. Benim kasidelerim çoktur. Hepsini herkes bilir dedi. Kimsenin
bilmediği bu gece Resulullaha okuduğunu istiyorum deyince, bunu hiç
kimseye söylemedim. Nerden anladın dedi. O zat da, imamın rüyasını,
olduğu gibi haber verdi. Vezir Behaeddin bu kasideyi işitince, hepsini
okutup, saygı ile ayakta dinledi. Hastalara okununca, iyi oldukları,
okunan yerlerin dertlerden, belalardan emin oldukları görüldü. Faydalanmak
için, inanmak ve halis niyet ile okumak lazımdır. Vehhabi
Feth-ul-mecid kitabının,
415. sayfasında, (Kaside-i bürde, büyük cahilliktir.
Yalnız Peygamberlerin koruması ile necat olurmuş. Bu kaside, Kitaba
ve Sünnete karşı gelmektedir. Bu kasideyi Kur’andan üstün tutuyorlar)
diyor. Kitabının
önsözünde, (Süud
torunu Abdülaziz tevhidi yeniledi. Arabistan yarım adasına sulh ve emniyet
getirdi. Oğlu Süud da, geçmişlerinin yoluna
hayat verdi. Hulefa-i raşidinin
yolunu açtı) diyor. Süud oğullarının kılıçlarının
keskin olmasına dua ediyor. Yunanistan’da, Atina’nın en lüks otellerinde,
yüzlerce gayrı meşru cariye ile, Yunan kızları arasında, yıllarca sefalet,
içki ve fuhuş âlemleri sürerek 1964 yılında zevk, safa, işret içinde
ölen Süudü ve dedelerini övmek için (hayat
verdi, yol açtı) gibi methiyeler söylemesi, ondan yardım dilemesi şirk,
suç olmuyor da, imam-ı Busayri’nin, Allahü
teâlânın sevgili Peygamberini övmesi, o yüce Peygamberin, mahlukların
en yüksek derecesinde olduğunu bildirmesi, (Her
istediğini vereceğim) müjdesi ile şereflenmiş olan o en yüksek Peygamberden
yardım ve şefaat istemesi, suç ve şirk oluyormuş! Utanmadan
bu yazıları, din kitabı diyerek müslümanların önüne sürmektedir. Gençleri
aldatmak, mezhepsiz yapmak için, İslam âlimlerine, müslümanların gözbebeklerine,
müşrik, sapık demekten haya duymamaktadır. Hadis-i şeriflerde, Resulullahın
kendi yüksek makamını anlatmasına, acaba ne diyecektir. Peygamberlerin
seyyidi, gelmiş gelecek, bütün insanların
en üstünü olduğunu bildirdiği için, o şerefli Peygambere de, (hâşâ)
kirli kalemini bulaştırmak küstahlığını mı yapacak? Vehhabi
yazar, binlerce müslümanı şehid etmiş olan zalimleri övüyor. Onların,
masum kanları damlayan kılıçlarını, İslam mücahidlerinin
mübarek kılıçlarına benzetiyor da, Allahü teâlânın yüce Peygamberini
övmeyi, puta tapanların putlarını övmelerine benzetiyor. Resulullahı
övenlere müşrik damgası vuruyor. Kâfirler putlarını halık,
mabud [yaratıcı, tanrı] olarak övmüştü. Böyle övmek ancak
Allahü teâlâ için olur. Müslümanlar, yalnız Allahü teâlâyı böyle över.
Resulullahı överek mahlukların en üstünde olduğunu bildiririz. Resulullaha
aşık olan, Onu çok öven, İslam âlimlerinin hiçbiri, o yüce Peygamberi
halık ve mabud derecesine çıkarmamış.
Allahü teâlâyı över gibi övmemiştir. Bu kitabı yazan, hak ile bâtılı
birbirinden ayıramıyor. Kitabını, kâfirleri bildiren âyet-i kerimelerle
ve hadis-i şeriflerle doldurmuş. Bunlara yanlış manalar vererek, İslam
âlimlerine saldırmakta, tasavvuf büyüklerine, Allahü teâlânın sevdiği
müslümanlara müşrik ve kâfir demektedir. Bu vehhabi kitabını okuyanlar,
her sayfasındaki âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri görerek aldanmakta,
bunlara verilen bozuk manaları doğru sanarak felakete sürüklenmektedirler. Mevlide
ve diğer mübarek gecelere, diğer bazı İslam ülkelerinin kıymet vermeyişinin
sebebi nedir? CEVAP Mübarek
geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına
çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve
tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması,
dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Bu geceleri
fırsat bilip değerlendirmeli ve gecelere saygı göstermelidir. Saygı
göstermek, günah işlememekle olur. Haram
ve bid’at karıştırmamak şartı ile mevlid okumak çok sevaptır. Diğer
mübarek gecelerde de müslümanların tebrikleşmeleri ve bu geceleri değerlendirip
kutlamaları bid’at değildir. Bazı İslam ülkesi denilen ülkelerin çoğunun
Ehl-i sünnetle ilgisi kalmamıştır. Onların taraftarları, mübarek gecelere
karşı bir cephe almışlar, bu geceleri değerlendirip kutlamayı bid’at
saymışlardır. Vehhabi
bir yazar diyor ki: (Hz.İsa’yı, Hz.Ali’yi çok sevip küfre düşüldüğü
gibi, Peygamberi, mürşidi çok sevip aynı akıbete maruz kalmamalı.) Halbuki
imanın temeli, Allah’ı, Peygamberi ve Allah dostlarını çok sevmek ve
Allah düşmanlarını sevmemektir. Bir müslümanın, Resulullahı çok sevmesi
gerekir. Çünkü Buhari’deki hadis-i şerifte,
(Beni ana-babasından, evladından ve herkesten
daha çok sevmeyen, mümin olamaz) buyuruldu. Hıristiyanlar gibi,
bir insana ilah demek onu sevmek midir? Bir kimse, hâşâ peygamberimize
ilah dese sevmiş mi olur? İslam
âlimleri buyuruyor ki: Mevlid
gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip
içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine
getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu
geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap
olur. (İbni Battal maliki) Mevlid
cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak,
her zaman sevaptır. Fakat, bunlara çalgı gibi haram karıştırmak büyük
günah olur. (Allame Zahirüddin
bin Cafer) Mevlid
cemiyetinde, sadaka, hediye vermek, neşe ve sevinç göstermek, haram
karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak çok sevap olur. (Allame Nasirüddin) Haram
şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmak müstehaptır. (S.ibni Mace şerhi) Mevlid
gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. El-mukni, el-miyar ve Tenvir-ül-kulub
kitaplarında ise, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu
bildiriliyor. Mevlid okuyanlara ücret Pazarlık
etmeden, sırf Allah rızası için hatim veya mevlid okuyan hafızın, okutanın
verdiği hediyeyi alması caiz olur. Kur'an okuyup hediye almayı meslek
haline getirmemelidir! Zira âdet haline gelen hediye, şart edilen ücret
gibidir. (Dürr-ül muhtar) Ücretle
okunan Kur'andan ölüye sevap hasıl olmaz. (Hidaye)
Misyoner sualine benziyorPeygamber
de insandı. Onu överek putlaştırıyorsunuz. Kur’anı getirmekle vazifesi
bitti. Bir nevi postacı idi. Kur’an yetmiyor mu?
CEVAPSözleriniz
bir müslümandan ziyade bir misyonerin sözlerine benziyor. İfade tarzınızda
öyle. Belki de bir vehhabi de olabilirsiniz. Ne olmanız değil ne söylediğiniz
önemlidir. Aşağıdaki yazıları okumanızı tavsiye ederiz. Resulullahın üstünlükleriİnşirah
suresinin (Biz senin zikrini
yükseltmedik mi) mealindeki 4. âyet-i kerimesi için İbni Ata hazretleri,
(Senin zikrini kendi zikrim kıldım, seni zikreden beni zikretmiş olur.
İmanın sahih olması için benim zikrimin seninkiyle beraber olmasını
sağladım) manasına geldiğini bildiriyor. Katade
hazretleri de bu âyet-i kerimeyi açıklarken buyuruyor ki: (Hak teâlâ,
Fahr-i âlemin zikrini dünya ve ahirette yükseltmiştir.
Namaz kılan herkes, “Eşhedü” diyerek Allah’a ve Resulullaha şehadet
getirmektedir.) Kur’an-ı
kerimde ve namazda olduğu gibi, ezan okunurken de Allah’ın ismi, Habibinin
ismiyle birlikte okunmaktadır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Göklerden geçerken,
“Muhammed Resulullah” olarak ismimi gördüm.) [Bezzar] (Cennette her
ağacın yaprakları üzerinde “La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah” yazılıdır.) [Ebu Nuaym] (Arş üzerinde,
Cennetteki her şeyin üzerinde benim ismim vardır.) [İbni Asakir] Hadis-i
kudsilerde buyuruldu ki: Âdem
aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, (Muhammed
aleyhisselam hakkı için, Onun hürmetine beni affet!) diye dua etti.
Allahü teâlâ ise, (Onu henüz
yaratmadım. Nereden bildin?) buyurdu. Hz. Âdem de, (Arş’ta “La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah” yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına
ancak en çok sevdiğinin ismini layık görürsün) dedi. Allahü teâlâ
da buyurdu ki: (Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların
en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer
Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Taberani] Hz.
Ali, (Allahü teâlâ, Resulullaha iman etmeleri için peygamberlerin hepsinden
ahd [söz] almıştır) buyuruyor. Nitekim Resulullah sallallahü
aleyhi ve sellemin nuru, diğer peygamberlerin nurlarını kaplayınca,
bu nurun kimin olduğunu sual ettiler. Hak teâlâ da, (Bu Habibimin nurudur. Ona iman ederseniz, sizi peygamber olarak gönderirim)
buyurdu. Onlar da (Senin
Habibine iman ettik) dediler. Cenab-ı Hak da, (Ben şahid olayım mı) buyurdu. Onlar da
(Evet) dediler. (Mevahib) Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Âdem, cesedle ruh arasında iken, benden misak
alındığı zaman, ben peygamber idim.) [İ. Şabi] (Allah, yer ve
gökleri yaratmadan elli bin yıl önce, Ümm-il
kitaba şunu yazmıştır: Muhammed peygamberlerin sonuncusudur.) [Müslim] (Ben âlemlerin
efendisiyim.) [Beyheki] (Kıyamette insanların
efendisi benim.) [Buhari] (Soyca da insanların
en şereflisiyim.) [Deylemi] (Arş-ı alaya
benden başka kimse oturmaz.) [Tirmizi] (Allahü teâlâ,
beni insanların en iyisinden yarattı. İnsanların en iyisiyim, en iyi
ailedenim. Kıyamette herkes sustuğu zaman ben söylerim, onlara şefaat
ederim. Kimsenin ümidi kalmadığı bir zamanda onlara müjde veririm. O
gün her iyilik, her türlü yardım, her kapının anahtarı bendedir. Liva-i
hamd benim elimdedir. Peygamberlerin imamı, hatibi ve hepsinin şefaatçisiyim.
Bunları öğünmek için söylemiyorum, hakikati bildiriyorum.) [Hakikati bildirmek vazifemdir. Bunları
söylemezsem vazifemi yapmamış olurum. Müjdeci Mek.
44] Âlemlerin rahmet ve uyarıcısıKur’an-ı
kerimdeki, (Resulüme uyun, ona
uyan bana uymuş olur) mealindeki birçok âyete rağmen, Yalnız Kur’an
diyerek Resulullaha uymayan, onun hadislerine itibar etmeyen “Kur’anı
getirmekle onun işi bitmiştir, o bir postacı idi” diyenlerin Allah’a
inanmadıkları pek açıktır. Müslüman görünmeye çalışan böyle münafıkların
oyununa gelmemelidir. Kur’an-ı kerimdeki bazı âyetlere inanıp da bazı
âyetleri inkâr etmek de kâfirliktir. Allah’ın yolu ile Peygamberimizin
yolu birbirinden ayrı değildir. Yalnız Kur’an diyerek ayırmaya çalışanların
kâfir olduklarını Kur’an-ı kerim bildiriyor: (Allah ile resullerinin
emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen
kâfirdir.) [Nisa 150,151] (Allah’a ve Resulüne
uyun [uymayıp] yüz çeviren
[kâfirdir] Allah da kâfirleri
sevmez.) [Al-i İmran 32] (Ey inkârcılar [resulü ve hadislerini]
yalanladığınız için, azap yakanızı
bırakmayacaktır.) [Furkan 77] Kur’an-ı
kerim baştan sona kadar Resulullahı övmekte ve ona uymayı emretmektedir.
Bu
konudaki âyet-i kerimelerden bazıları şöyledir: (Biz seni âlemlere
rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107] Bu rahmet, yalnız insanlar
için değil, bütün mahluklar içindir. Hatta kâfirler bile faydalanır.
Nitekim (Sen içlerinde bulunduğun
sürece, Allah onlara [kâfirlere] azap
etmez) buyuruluyor. (Enfal 33) (De ki, ey insanlar,
ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği Resulüyüm.) [Araf 158] (Âlemlere [Cin ve insanlara
ilahi azap ile] korkutucu [uyarıcı]
olarak Furkanı
[Kur’anı] kuluna [Muhammed
aleyhisselama] indiren [Allah’ın
şanı] ne yücedir.) [Furkan
1] (Biz seni bütün
insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların
çoğu bunu bilmez.) [Sebe, 28] (Rabbinin sana
verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmeyen, sonsuz mükafat
vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin) [Kalem 2-4] (Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5] (Allah ve melekleri,
Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56] (Resullerden
kimisini kimisine üstün kıldık.) [Bekara 253] (Nebilerden bazısını
bazısından üstün kıldık.) [İsra 55] Son
iki âyet-i kerime de, Peygamberlerden bazısının, diğerinden üstün olduğunu
göstermektedir. Bir hadis-i şerifte de, (Beni
insanların en iyisi bilmeyen kâfirdir) buyuruluyor. (Hatib) Fetih
suresinin, (Bütün dinlerden üstün
kılmak üzere, Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur) mealindeki
28. âyeti de Resulünün en üstün olduğunu göstermektedir. Resulullah,
her peygamberden üstün olduğu gibi, eshabı da diğer eshabdan,
ümmeti de diğer ümmetlerden üstündür. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Muhammed [aleyhisselam],
Allah’ın peygamberidir, Onunla
birlikte bulunanlar [Eshab],
kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth
29] (Mekke’nin fethinden
önce Allah için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra verenlerden
ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit
değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.)
[Hadid 10] (Allah, hepsine
hüsnayı [Cenneti] vâdetmiştir!) [Nisa
95] (Muhacir ve Ensar
ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden
Allah razıdır, onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100] (Siz, insanların
iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.) [Al-i İmran
110] Peygamber efendimiz hem habib hem halildir “Bazı
kimseler, Peygamberimize Habib denmesi uygun değildir. Habib sevgili
demektir. Allah’ın sevgilisi olur mu!“ diyorlar. Allahü
teâlâ, Muhammed aleyhisselama "Habibim"
buyuruyor. Habib, sevgili demektir. Sevgi ise çeşitlidir. Ormanı, çiçeği,
suyu sevmek başkadır, yemekleri, meyveleri sevmek başkadır. Ana-babayı,
evladı sevmek başka, hanımı sevmek başka, Allahü teâlâyı sevmek daha
başkadır. Bütün sevgileri yalnız hanımı sevmek gibi kabul etmek çok
yanlıştır. Şimdi
İmam-ı Gazali, İmam-ı Kastalani hazretleri
gibi İslam âlimlerinden naklen Allahü teâlânın sevip sevmediği kimseleri
bildirelim! Kur'an-ı
kerimde mealen (Allah, onları
[Eshab-ı kiramı, salihleri] sever,
onlar da Allah’ı sever) buyuruluyor. (Maide 54) Allahü teâlâ
şunları sever: (Sabredenleri
sever.)
[Al-i İmran 146] (Tevekkül edenleri
sever.) [Al-i İmran 159] (İyilik edenleri
sever.) [Bekara 195] (Adalet edenleri
sever.) [Maide 42] (Tevbe edenleri
sever.) [Bekara 222] Allahü teâlâ
şunları sevmez: (Aşırı gidenleri
sevmez.) [Bekara 190] (Fesadı sevmez.)
[Bekara
205] (Zalimleri sevmez.)
[Al-i İmran 57] (Kibredenleri sevmez.) [Nahl 23] (Hainleri sevmez.)
[Enfal 58] Allahü
teâlâ, Peygamber efendimize, (De
ki, eğer, Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin,
günahlarınızı affetsin!) buyuruyor. (Al-i İmran 31) Peygamber
efendimiz de, (Allah ve Resulü
bir kimseye, herkesten daha sevgili olmadıkça, iman etmiş olmaz)
buyuruyor. (Buhari) Selman-ı Farisi hazretlerinin
bildirdiği hadis-i kudside buyuruluyor ki: (Ey Resulüm,
İbrahimi halil [dost] edindiysem de,
seni de habib [sevgili] edindim.
Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.)
(Mevahib-i Ledünniyye) Yine
aynı kitaptaki hadis-i şerifte, (Allah,
İbrahimi halil edindiği gibi beni de halil edindi) buyuruluyor.
Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir,
hem halildir. Sevginin
kuvvetli olmasına aşk denir. Mevlidde de (Habibim sana aşık olmuşam)
ifadesi geçer. Bazı kimseler, nefsin şehvani arzularına aşk dedikleri
için Allahü teâlânın, Habibini çok sevmesini, yani aşk ile sevmesini
kabul edemiyorlar. (Mevlidin burası yanlış) diyorlar. Allahü teâlâ,
en çok Habibini sever. Dinde, fazla sevgiye aşk denir. Mevlidde
geçen ifade de yanlış değildir. İlahi tenzihe aykırı yeri yoktur. (Allah
Habibini çok sevmez) demek yanlıştır. SonsözCuma, bayram ve kandil günleri ve geceleri, Müslümanların mübarek gün ve geceleridir. Bu mübarek gün ve gecelere kıymet veren Allahü teâlâdır. Peygamberler de insandır. Ancak Allahü teâlâ onları kıymetlendirmiş, güzide mevki ihsan etmiştir. Diğer insanlardan niye ayırt ediliyor denemediği gibi, bazı gün ve geceleri kıymetli yaratan Allahü teâlâya da bugünleri diğer günlerden niye ayırdın denemez. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |