Takvimlerde farklılık

 

Ramazan imsakiyelerindeki saatler neden değişiktir, niye hepsi aynı değil?

CEVAP

Ramazan münasebetiyle çeşitli firmalar tarafından imsakiyeler dağıtılmaktadır. Dağıtılmakta olan bu Ramazan imsakiyeleri farklı farklıdır. Eğer imsak vaktinden sonra yiyip içilmeye devam edilirse, oruç tutulmamış olur. Bunun için imsak vaktinde yiyip içmeyi kesmek şarttır.

 

Bugün ülkemizde, iki çeşit imsakiye dağıtılmaktadır. Bir kısmı, yüz senedir kullanılmakta olup, doğruluğunda en ufak bir şüphe, tereddüt hasıl olmamış namaz vakitleri cetvelini aynen muhafaza eden takvimler; bir kısmı da, 1983'ten sonra, çok oruç tutuyoruz diyenleri susturmak gayesiyle, imsak vaktini uzatan takvimlerdir.

 

1983 yılından önce bütün takvimler aynı idi. Fakat 1983'ten itibaren Diyanet İşleri temkin vakitlerini kaldırdığından, böyle farklı iki durum ortaya çıkmıştır. 1983 tarihinden önceki takvimlerin yanlış olmadığını herkes kabul etmektedir. Bu hususta bir ihtilaf yoktur. Nitekim, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 30 Mart 1988 tarih ve 234-497 sayılı müftülüklere gönderdiği tamimde şöyle denilmektedir:

(1983 öncesi takvim ile yeni uygulama arasında sadece temkin farkı bulunmaktadır. Buna göre 1983 öncesindeki uygulama yanlış değildir.)

 

Türkiye Gazetesinin Takvimi ve Fazilet takvimi ile diğer bazı takvimler, doğruluğunda ittifak olan 1983 öncesine göre hazırlanmaktadır. Diyanetin tamiminde bildirdiği gibi, 1983 yılından önceki uygulamaya göre hazırlanan takvimler ile bu takvimlere dayanılarak hazırlanan "Ramazan imsakiyeleri" yanlış değil, sadece temkinlidir.

 

Temkin nedir, âlimler, bu temkini niçin koymuştur?

CEVAP

Bir namaz vakti hesaplanırken, hesabı yapılan şehrin arazisinin yükseklik ve alçaklık, doğu-batı, kuzey-güney, genişlik gibi durumları göz önüne alınır. Ayrıca vakte tesir edecek atmosfer şartlarının da en anormal hali düşünülerek, bütün bu şartların hepsini karşılayarak, vakti emniyet altında tutacak zamana, vaktin temkini denir. Bu vakit, ibadet vaktinin emniyeti bakımından zaruri olarak konulması şart olan bir zamandır. Temkinsiz yapılan ibadet, vaktin dışında yapılmış demektir.

 

Birkaç dakika önce olmuş sonra olmuş ne fark eder?

CEVAP

Sonra olması fark etmez de önce olması çok şey fark eder. Çünkü namazları vaktinde kılmak şarttır. Birkaç dakika önce kılınsa namaz sahih olmaz. Oruç da böyledir. Güneş batmadan önce yiyip içilince, oruç sahih olmaz. Namazları vakit girdikten üç-beş dakika sonra kılmakta hiç mahzur yoktur. Güneş battıktan 5-10 dakika sonra orucu açmakta da mahzur yoktur. Hatta yıldızlar görülünceye kadar geciktirmek caizdir. Nur-ül izah şerhinde; "Bulutlu gecelerde, orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyatlı davranarak oruç açmayı biraz geciktirmelidir. Yıldızlar görülmeden önce iftar eden acele etmiş olur" buyuruluyor.

 

Yeni takvimlerde imsak vakti ne kadar sonraya alınmıştır? Sonraya alınması oruca zarar verir mi?

CEVAP

Yeni takvimlerde, imsak vakti 10-15 dakika geciktirilmektedir. Böyle olunca, oruç tehlikeye sokulmaktadır. İmsak vaktinde eski cetvelleri esas alıp, yeni takvimlerden 10-15 dakika önce yiyip içmeyi kesmekte hiç mahzur yoktur. Hatta çok iyi olur, tedbirli ve temkinli hareket edilmiş olur. Tedbirsizlik ve temkinsizlik sebebiyle namaz ve oruçları ifsat etmemek lazımdır.

 

Eski takvimlerle yeni takvimler arasındaki en önemli fark nedir?

CEVAP

İki takvim arasında fark, biri temkinli, öteki temkinsizdir. Yeni takvimlerden Türkiye Gazetesi Takvimi, ehil kimseler tarafından, çok hassas bir şekilde hazırlanmaktadır. Bu hususta takvimimizde her sene, Mühim Tenbih başlığı altında ikaz yapılmaktadır. Mevcut takvimler içinde, Türkiye Gazetesi Takvimi ve bu takvim esas alınarak hazırlanan Ramazan imsakiyeleri temkinli olup, en uygun olanıdır.

 

Takvimlerde yazılı olan imsak ne demektir? Bu vakitte sabah namazı kılınır mı?

CEVAP

İmsak, gecenin bitimi, ramazanda yiyip içmenin yasak olduğu vaktin başlaması demektir.
Türkiye Gazetesi Takvimi’nde yazılı olan imsak vaktinde, yiyip içmeyi kesmelidir! Bundan 20 dakika kadar sonra sabah namazı kılınabilir!

 

Yeni takvimlere göre imsak vaktini uzatan kimsenin sorumluluğu olur mu?

CEVAP

Yanlış takvimlere göre hareket edip de, yiyip içmeye ezan okununcaya kadar devam eden kimsenin, suçu yanlış takvime bulması, kendini mesuliyetten kurtaramaz!

 
Hilal görülünce Ramazan başlar

Siz, Ramazanın başlamasında hesaba göre hareket ediyormuşsunuz, hilalin görülmesine itibar etmiyormuşsunuz, bu iddia doğru mu?

CEVAP

Tamamen iftiradır. Gazetemizin Takvim Servisi, her sene Türkiye’nin çeşitli yerlerinde hilali gözetliyor. Bunu da ilan ediyoruz. Hiçbir zaman hesapla bildirilen günden önce hilal görülmedi.

 

Hilalin görüleceği günü değil, doğacağı günü doğru olarak tespit etmek mümkündür. Nitekim tespit edilmiştir de. Fakat dinimiz, oruca başlamayı, bayram etmeyi hilalin doğmasına değil, hilalin görülmesine bağlamıştır. Hilal, ya hesapların gösterdiği günde veya bir gün sonra görülür, hesapta bildirilen günden önce doğmaz.

 

Bazıları, hesaba, takvime göre hareket ettiğimizi söylüyorlar. Bu tamamen iftiradır. Hiçbir yazımızda, (Hesaba, takvime göre oruca veya bayrama başlanır) demedik. Aksine hilalin gözetlenmesinin şart olduğunu yazdık. Her sene de yazıyoruz.

 

Teknoloji asrındayız. Güneşin ne zaman doğup ne zamana batacağı bilinmiyor mu? Ayın ne zaman görüleceği saniyesi saniyesine tespit edilemiyor mu? Niye her sene bu kargaşa oluyor?

CEVAP

Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklikler, yanlışlıklar olmaz. Güneşin ve Ayın hangi saatte doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Hesapla bildirilen vakitten önce bir dakika bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için hilali, yani gökte yeni ayı aramak ve Ayı görmek, eğer görülemezse, Şaban ayını otuz güne tamamlamak gerekir. 

Kargaşanın sebebi, hilal görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek bir gün önce oruca başlanmasıdır. Hiçbir zaman hesaptan sonra olmuyor da hesaptan önce görülüyor. Halbuki, hava bulutlu idi biz göremedik deseler, söyleyecek bir şeyimiz kalmaz. Vaktinden önce hilal görüldü demeleri çok yanlıştır.

 

Hilal gözetlemede dinin hükmü nasıldır?

CEVAP

Mustafa Sabri Efendi buyuruyor ki:

(Şaban ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekten de 29 olarak çekse, Ramazanın girişini tespit için hilal gözetlense, hilal doğduğu halde, hava bulutlu olduğu için görülemese, Şaban otuz gün olarak kabul edilir. Yine bunun gibi, Ramazan ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekte de 29 çekse, hava bulutlu olduğu için Ramazanın 29unda hilal görülmese, Ramazanı otuza tamamlamak dinimizin emridir. Hadis-i şerifte, (Hilali görünce, oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu.) [Meseleler] 

 

Bu konuda Diyanet yetkilileri ne diyor?

CEVAP

Diyanet yetkilileri özetle dedi ki:

(Dinimiz, rüyeti yani hilalin görülmesi ile oruca başlanacağını emreder. Diyanet olarak, Ramazan hilalini gözetledik. Bugüne kadar, rasathanenin yaptığı hesaplara aykırı hiçbir sonuç tespit edemedik. Suudi Arabistan ile aramızdaki ayrılığın sebebi, onların hilali gözetlemeleri ve bizim de hesaplara göre hareket etmemiz değildir. Bu ülke, hilali gözetlemekle oruca başlamıyor, Amerikan almanaklarına göre hareket ediyor. Bir heyetle S. Arabistan’a gittik. Gelin hilali birlikte gözetleyelim dedik. Rabıta sekreteri Saffet bey, (Biz Amerikan denizcilerinin hesaplarına göre hareket ediyoruz) dedi. 6 kişilik bir heyetle Cebel-i Sefaya çıktık. Dürbün kullanmamıza rağmen hilali göremedik. Zaten hesaplara aykırı olarak görmek mümkün değildi. Akşam olunca, hilalin görüldüğünü, bayram edilmesi gerektiğini ilan edip milyonlarca müslümanın oruçlarını bozdurdular. Onların bu hareketleri, yalan veya yanlış bir beyana dayandığı muhakkaktır.) 

 

Bu yazıda da, hesap değil, hilalin görülmesi esas alınmıştır. Biz de her sene (Hilal görülmeden oruca başlamayın, hilal görülmeden bayram etmeyin) diyoruz. (Hesaba göre hareket edin) demiyoruz. Buna rağmen, (Türkiye Gazetesi hesaba göre hareket ediyor) diye iftira ettiler. 1999 senesinde, heyetler halinde hilali gözetledik, görüldüğü gün kamera ile canlı olarak yayınladık. Fakat fitnecilerin oyunu ortaya çıkınca çamur atmaya başladılar. 

 

Fitnecilere dedik ki: Buyurun birlikte hilali gözetleyelim. Kurban bayramı yaklaşıyor. Belki yine günü gelmeden hac yaptıracaklardır. Her gazeteden isteyen katılsın! Gözetleme yerleri önceden ilan edilsin! İsteyen vatandaşlar da katılsın. Türkiye ve dünyanın hangi yerlerinden gözetleneceği duyurulur. Böylece müslümanlar gününde bayram etmiş, fitnecilerin de yalanı meydana çıkmış olur. Fakat fitneciler katılmadı. Necdiler darılacak diye teklifimize katılmayıp dışarıdan gazel okumaya devam ettiler. Ramazan günü oruç bozduranların ve gününden önce hac yaptıranlara alet olanların samimiyetsiz ve mezhepsiz oldukları böylece meydana çıkmış oldu.

 

Suudlar hilali gördük deseler bizim inanmamızın dini yönden bir mahzuru olur mu?

CEVAP

Vehhabiler Ehl-i sünnet olmadıkları için sözlerine itibar etmek caiz olmaz. İslam âlimleri buyuruyor ki:

Bid'at sahibi, yani itikadda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan 72 fırkanın hepsi, her ibadeti yaptıkları halde, adil değildirler. Çünkü, ya mülhid olarak, imanları gitmiş veya Ehl-i sünneti seb ediyorlar ki, bu da büyük günahtır. (Hadika)

 

Müslümanı seb ve kötülemek günahtır, adaleti yok eder, şahitliği kabul olmaz. (Dürr-ül-muhtar) 

Türkiye’deki mezhepsizler Necdilerin batınılik yolunda birer zındık oldukları, Nimet-i İslam kitabının nikah bahsinde yazılıdır. Bunun için, Ramazan, bayram ve hac zamanının gelmesini anlamakta ve bütün din işlerinde, mezhepsizlerin sözlerine uymak caiz değildir.

 

Hilali gözetlemek farz mıdır?

CEVAP

Hilali gözetlemek farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Aynı manada vacib-i kifaye de denmiştir. Bazı müslümanlar gözetleyince diğerlerinden sakıt olur. Türkiye Gazetesi, her sene hilali Türkiye’nin çeşitli yerlerinde gözetlemekte ve diğer müslümanlardan bu ibadetin sakıt olmasını sağlamaktadır.

 

Hilali gözetlemek için nasıl bir yol takip etmelidir?

CEVAP

Teleskop ve dürbün hilalin çıplak gözle görmesini kolaylaştırır. Önce rahat görebilmek için bu aletlerle hilal aranır, bulunursa çıplak gözle de bakılır. Görülürse ertesi günün, ayın ilki olduğu anlaşılır. Hesap işi de böyle faydalıdır. Hilalin semada ne kadar kalacağı, hangi dakikalarda, dünyanın nerelerinden görüleceğini gösterir. Hesabın, teleskobun faydası inkâr edilemez. Yoksa hesaba göre bayram ilan edilmez.

 

Hilal resmen gözetlenmediğine göre, oruca erken başlama ihtimali olabilir. Bunun zararı yok mu?

CEVAP

Ramazan ve bayramın, hilali görmekle değil de, takvime göre başlatıldığı yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce başlanılmış olabilir. Ramazanın başlaması, dinin emrine uygun olmuyor. Ramazanın ilk ve son günü tutulan oruçlar, Ramazana rastlasa bile, şüpheli olduğu için bayramdan sonra iki gün kaza orucu tutmak gerekir.

 

Necdiler, (Türkiye Gazetesi ve TGRT, yıllardır, Diyanetin hesaplarına yanlış diyordu. Şimdi şip şak anlaşıverdiler) diyerek hep Türkiye Gazetesini suçlamaya çalıştılar. Biz hiçbir zaman hesaba yanlış demedik. Bilgisayar asrında hesaba yanlış denemez.150 yıldır uygulanan namaz vakitlerini değiştirdiler. Âlimlerin koydukları temkin vaktini kaldırdılar. Böylece eski uygulamaya göre, vakti girmeden namaz kılınmaya başlandı. Biz de, hesabın değil, temkin vaktini kaldırmanın yanlış olduğunu söyledik. Diyanetin takvimi temkinsiz, bizimki temkinlidir. Yetkili biri çıksa, namazlar tehlikeye girdiği için yine temkini koysa, bizimle mi anlaşmış olur, yoksa Diyanet işleri eski uygulamasını devam ettirmiş mi olur?

(Ramazanda Necdilere uymayanlar, hacda niçin koyun gibi teslim oluyorlar?) diyenler oldu. Medine’deki Necdi polis (Şefaat ya Resulallah demek şirktir) diyerek, elindeki copla Resulullahın kabr-i şerifini ziyaret edenlere vuruyor. Orada dayak yememek için gizli ziyaret ediliyor. Hilali her sene gözetlediğimizi bilen okuyucularımız, hacca gidince, telefon edip hilali görüp görmediğimizi soruyorlar. Genel olarak bir gün sonra Arafata çıkıyorlar. Koyun gibi teslim olmayanlar da vardır.

Necdi, İngiliz casuslarının oyununa gelip Arabistan’da Ehl-i sünneti yıkan vehhabilere verilen ad.

 

Ateistler, (Siz Müslümanlar, boşu boşuna ibadet ediyorsunuz. Ya ahiret diye bir yer yoksa çektiğiniz zahmetler yanınıza kalacaktır) diyorlar. Bunlara nasıl bir cevap vermeliyiz?

CEVAP

Hz. Ali, dirilmeye inanmayan bir ateiste diyor ki:

“Diyelim ki senin dediğin gibi tekrar dirilmek olmasaydı, inanıp ibadet etmekle bizim hiç zararımız olmazdı. Ya bizim inancımız doğru ise, sen sonsuz olarak ateşte yanarsın”

Ateist ölünce, kendi inancına göre, yok olacak. İslamiyet’e göre ise, kâfir Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan da, sonsuz nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden elbette, ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimal bile olsa, bunu hangi akıl kabul eder? Halbuki, ahiret hayatı, bir ihtimal değil, apaçık bir gerçektir. O halde aklı, ilmi olanın, Allah’a ve ahirete inanması gerekir. İnanmamak, ahmaklık, cahillik olur. İbadetlerde de ihtiyata riayet etmemek ahmaklık olur.

Biz ilmi [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye gazetesinin esas aldığı,150 yıldan beri ecdad tarafından uygulanan namaz vakitleri doğrudur, 1982’den beri uygulanan vakitler temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa bile, namazı vakti girdikten 5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsakten 10-20 dakika önceden yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru ise, namazı vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.

 

Her grup biz doğru yoldayız diyor. Halbuki yetmiş iki fırkanın sadece birisi doğru yoldadır. Kurtuluş fırkasına kavuşmak için ne yapmalıyız?

CEVAP

Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki:

Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz verdi. Rabbimiz sözünden dönmez. Bunun için, Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni ve Peygamberlerini seviyorum. İslam bilgilerini doğru olarak öğrenmek istiyorum. Bunu bana nasip et ve beni, yanlış yollara gitmekten koru diye dua etmeli, istihare yapmalı! Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir. Şu anda çeşitli gruplardaki insanların da, böyle dua etmekten çekinmemeleri gerekir. Hâşâ Allahü teâlâ yanlış bir iş yapmaz. Belki yanlış yolda olabilirim diye düşünmeli ve Ya Rabbi hangi grup doğru yolda ise, senin rızan hangi grupta ise, bana onu nasip eyle diye dua etmelidir. Eğer grubu doğru ise, duanın bir zararı olmaz. Grubu yanlış ise doğruya kavuşmuş, kurtulmuş olur.

Dua etmekten çekinmeyelim, haydi dua edelim.

Ya rabbi, doğru olan hangi grup ise bize onu nasip eyle!

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri