Oruç kefareti
Oruç kefareti var mıdır? CEVAP Elbette vardır. Geceden niyetli orucunu, kasten bozana kefaret lazım geldiği
din kitaplarının hepsinde yazılıdır. Kütüb-i
sitte isimli meşhur altı hadis kitabından Buhari, Müslim,
Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'de mevcuttur.
Hz. Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği hadis-i şerif şöyle: Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, (Helâk oldum yâ
Resulallah) dedi. Peygamber efendimiz, ne olduğunu sordu. O da Ramazan
orucunu kasten bozduğunu söyledi. Peygamber efendimiz, bir köle azad
etmesini bildirdi. Kölesi olmadığını bildirince, aralıksız iki ay oruç
tutmasını emretti. Bunu da yapamayacağını bildirince, fakir doyurmasını
bildirdi. İslam âlimleri de, geceden niyetli orucunu bozan kimsenin kefaret olarak,
varsa bir köle azad etmesini, yoksa peşpeşe 60 gün oruç tutmasını, tutamazsa, 60 fakiri doyurmasını
bildirmişlerdir. (Redd-ül Muhtâr) Peygamber efendimizin bildirdiği hükmü kabul etmeyen, Allahü
teâlânın emrini kabul etmemiş olur. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor
ki: (Resule itaat
eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Peygamberin
emrine uyun, nehyettiğinden sakının.) [Haşr 7] Bir kimse, oruç kefaretini nasıl tutar? CEVAP Oruç kefareti için peş peşe, 60 gün oruç tutar. 60 gün sonra,
tutmadığı her gün için, birer gün daha tutar. Birkaç Ramazanda kefaretleri
olan veya bir Ramazanda, 2 gün kefareti olan kimse, birinci kefareti
yapmamış ise, ikisi için yalnız bir kefaret yapar. Birinci kefareti
yapmış ise, ikinci kefareti de, ayrıca yapar. Kefaret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden 60 gün tutmak gerekir. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması gerekir. Hayz ve nifas sebebi ile bozunca, yeniden başlamaz. Temizlenince, geri kalan günleri tamamlar. Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, 60 gün kefaret orucunu tutamaz
ise, 60 fakiri bir gün doyurur. 60 fakiri, bir günde iki defa doyurmak
gerekir. Hepsine aynı gün yedirmek şart değildir. Bir fakiri her gün
iki defa doyurmak üzere 60 gün veya her gün bir defa doyurmak üzere
120 gün yedirmek de olur. Yahut, 60 fakirin her birine, 1750 g buğday
veya un veya 3.5 kg arpa, kuru üzüm, hurma verir. Bunların kıymeti kadar
ekmek, başka mal veya altın vermek veya bunları bir fakire 60 gün devamlı
vermek de caiz olur. Kendisini doyurması için fakire kâğıt para da verilir.
60 günlüğü, bir fakire, bir günde toplu verse, bir günlük vermiş olur.
60 fakiri sabah, 60 başka fakiri de akşam doyurursa, sabah doyurduklarını
akşam veya akşam doyurduklarını sabah, bir daha doyurmalıdır. Yahut,
bunlardan 60’ının her birine, sadaka-i fıtr
miktarı mal verir. Oruç tutabilenin fakir doyurması caiz değildir. Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak haramdır, büyük günahtır.
Önce, tutulmayan oruçlar için tövbe edilir. Sonra gününe gün, yani kaç
gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan
ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza orucu tutar.
Bu oruçlara kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli
iken Ramazan orucunu kasten bozmanın cezasıdır. Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir.
Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi
kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın veya gümüş para, tutulamayan
otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında
veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi,
başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle
gelen kimse, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık) Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı Ramazan orucunu
tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek
verilmesini vasiyet eder. Velisi de; onun tutamadığı her oruç için,
fakire bir fıtra veya değerini verir. (Bedâyi) Bir diş tabibi hanım, (Unutarak da yense, oruç bozulur.
Çünkü bozulmaz diye bir âyet yok) ve (oruç kefareti diye bir şey yoktur)
diyor. Bir husus Kur’anda bulunamazsa sünnete bakılmaz mı? CEVAP Bir kimsenin, kendi uzmanlık sahasının dışında bir uzman
gibi konuşması elbette uygun olmaz. Diş tabibi bu hanım, âyetleri, hadisleri
diş çeker gibi, hem de morfinsiz, çekip atıyor. Kur’an-ı kerimin çeşitli
yerlerinde, (Yalnız Allah’a uyun) denmiyor, (Allah’a ve Resulüne uyun) buyuruluyor. Sonra Resulullaha uymak Allah’a
uymaktan farklı değildir. (O,
[Resulullah] vahyedilenden başkasını söylemez) buyuruluyor.
(Necm 3) Bu âyet-i kerime, Peygamber efendimizin din hakkında bildirdiklerinin
Allahü teâlânın vahyettiğinden başka olmadığını bildirmektedir. Ayrıca,
(Peygamber size neyi verdiyse
[neyi emretmişse] onu alın,
neyi yasakladıysa ondan da sakının) buyurulmaktadır. (Haşr 7) Demek ki Allahü teâlânın Kur’an-ı kerimde açıkça bildirmediği
hususlar var ki, (Peygamberin
emrettiklerini yapın, yasakladıklarından sakının) buyuruluyor. Mesela
namazları nasıl kılacağımızı Kur’andan bulamayız. Kaç rekat olduğunu
da bulamayız. Hangi rekatta neleri okuyacağımızı da bulamayız. Yanılırsak,
ne yapacağımızı da bulamayız. Nerede buluruz? Peygamber efendimiz namazı
nasıl kılmışsa öyle kılarız. Hangi rekatlarda neleri okumuşsa veya neleri
okuyun buyurmuşsa öyle yaparız. Yanılma secdesini de onun bildirdiği
gibi yaparız. Orucu bozan ve bozmayan çok şey vardır. İğne orucu bozar
mı, hayz halinde oruç tutmak gerekir mi? Orucun farzları nelerdir? Bunları
Peygamber efendimizden öğreniriz. Biz Peygamber efendimizin emrine uyarsak,
başka bir kitaptan mı okumuş oluruz? Sünnetler Kur’andan başka değildir.
Allahü teâlâ, Resule uymamızı emrediyor. Allah’ın bu emrine uymamız
niye anormal karşılanır ki? Dârimi’nin bildirdiği hadis-i şerifte,
Allah’ın emri ile, Cebrail aleyhisselam, Kur'an-ı kerimi getirdiği gibi,
açıklaması olan sünneti de getirmiştir. Hadis-i şerifte de, (Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram
kılması gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi) Tabibe hanım, (Unutarak da yense, oruç bozulur. Çünkü
bozulmaz diye bir âyet yok) diyor. Âyette olmayanlar sünnet ile bildirilmiştir.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Oruçlunun unutarak
yiyip içtiği Allah’ın ona gönderdiği bir rızıktır. Kaza gerekmez.) [Dâre Kutni] (Oruçlu iken
unutarak yiyip içen, orucuna devam etsin, Çünkü onu Allah yedirip içirmiştir.) [Buhari, Müslim, Tirmizi,
Nesai] Âyetleri herkes kendine göre yorumladığı için 72 sapık
mezhep meydana çıkmıştır. Peygamber efendimizin açıklamasına uyulsa
idi, bu ayrılıklar olmazdı. Ayrılıklar, Peygamber efendimize uyulmamaktan
ileri gelmektedir. Herkes Peygamber efendimizin açıklamasını esas alsa,
ayrılık olmaz. Tabibe hanım, (oruç kefareti diye bir şey yoktur) diyor.
Ramazan orucunu, kasten bozana kefaret lazım geldiği din kitaplarının
hepsinde yazılıdır. Kütüb-i sitte
isimli meşhur altı hadis kitabından Buhari,
Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve
Nesai’de mevcuttur. Hz. Ebu Hüreyrenin rivayet ettiği hadis-i şerif
şöyledir: Bir kimse, (Helak oldum ya Resulallah) dedi. Peygamber
efendimiz, ne olduğunu sordu. O da Ramazan orucunu kasten bozduğunu
söyledi. Peygamber efendimiz, bir köle azad etmesini bildirdi. Kölesi
olmadığını bildirince, aralıksız iki ay oruç tutmasını emretti. Bunu
da yapamıyacağını bildirince, fakir doyurmasını bildirdi. Demek ki oruç
kefareti varmış. Yahudi ve Hıristiyanların da cennete gideceklerini söyleyen,
altın yüzüğe cevaz veren, melekler rüzgarlardır diyen bir ilahiyat profesörünün
oruçla ilgili bir yazısını gönderiyorum. Profesör diyor ki: (Her ne kadar hadislerde hayzlı ve nifaslı kadınlar namaz
kılamaz, oruç tutamaz, Kur’ana dokunamaz deniyorsa da, namaz kılmasında,
oruç tutmasında ve Kur’ana dokunmasında sakınca yoktur. Bu hadisler
dinin ruhuna aykırıdır. Bir de kütüb-i sitte denilen altı hadis kitabında,
kasten orucu bozanlara, ceza olarak 61 gün oruç tutmaları gerektiği
bildiriliyorsa da, bu da Kur’anın ruhuna, dinin temel prensiplerine
aykırıdır. Çünkü ceza işlenen suça uygun olmalıdır. Bir gün oruç yiyene,
61 gün oruç tutturmak zulüm olur.) Bu ne biçim profesör? CEVAP Dinimizde delil dörttür: Kitab, Sünnet, İcma ve Kıyas-ı fukaha.
Bir hüküm için bu delillere bakılır. Hem kütüb-i sittedeki hadislerde
var diyor, hem de, bu hadisler dinin ruhuna aykırıdır diyor. Önce hadis
dinde delil midir değil midir, bunu kasten bildirmiyor. Sonra bu hadisler
uydurma mıdır, yoksa sahih midir? Bunları da kasten söylemiyor. Uydurma
demesine imkan yok. Çünkü kütüb-i sitte denilen en kıymetli altı hadis
kitabındaki hadisler, bütün âlimlerce sahihtir. Mezhepsiz olmayan bir
kimse, bu kitaplardaki hadis-i şeriflere uydurma diyemez. Profesör açıkça,
peygamber Kur’anın ruhuna aykırı konuşmuş demek istiyor. Zaten mezhepsizler,
anlayamadığı hadis-i şeriflere, (Uydurma veya Kur’anın ruhuna aykırı) damgasını basarlar. Profesör oruç tutmamakla, kasten orucu bozmayı birbirine
karıştırıyor. Kefaret oruç tutmamanın cezası değildir. Orucu kasten
bozmanın cezasıdır. Bir adamı yanlışlıkla öldürmekle, kasten öldürmenin
cezası aynı olur mu? Hatta öldürmek niyetiyle kurşun sıksa, öldüremese
bile, öldürmüş gibi ceza verilir. Ama kazaen öldürenin cezası hafiftir.
Orucu kazaen bozmak ile, hiç niyet etmeden oruç tutmamak ve kasten niyetli
orucu bozmak arasında çok fark vardır. İmansızın cezası Sanki profesör, Kur’anın ruhunu, dinin temel prensiplerini
biliyormuş gibi konuşuyor. Şimdi bu zavallı profesöre soruyorum: Kur’an-ı
kerimde, imanla ölenlerin yarın ahirette sonsuz olarak cennette, imansız
ölenlerin ise Cehennemde sonsuz olarak kalacağı bildirilmektedir. Bir
kimse, 50 veya 100 yıl yaşıyor, yüz yıllık iyi işlerine karşı sonsuz
olarak cennette kalıyor. Bir kimse de 100 yıl günahına ve küfrüne karşılık
bin yıl, milyar yıl, trilyon yıl değil, sonsuz olarak Cehennemde kalıyor.
Bu dinin ruhuna aykırı olmadığına göre, orucu kasten bozmanın cezasının
da 60 gün olması, dinin ruhuna aykırı olmaz. Bir gün orucu kasten bozmanın
cezası 61 değil, 60 gündür. Bir gün de bozarak tutmadığı orucun kazasıdır. Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın hanımları da,
yıllarca hayz ve nifas hali olmuştur, onlar namaz kılmamış, oruç tutmamıştır.
Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram Kur’anın ruhuna aykırı mı hareket
ediyorlardı? Hz. Âişe’nin naklettiği hadis-i şerifte, hayzlı iken tutulamıyan
orucu kaza etmek gerektiği, kılınmayan namazları kaza etmek gerekmediği
bildirilmiştir. (Buhari) Hadis-i şerifte, (Hayzlı
Kur'andan birşey okuyamaz) buyuruldu. (Tirmizi) 14 asırdır gelen yüzlerce müctehidler ve âlimler, bu meseleleri
bilememiş de, birkaç mezhepsiz bunların dinin ruhuna aykırı olduğunu
nasıl söyleyebilir ki? Bu ve benzeri çıkışlar, dini bozarak, yozlaştırarak yıkmak
için yapılan sinsi bir oyundur. 14 asırdan beri din kitapları ne yazıyorsa
onlara uymalı, türedilere itibar edilmemelidir. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |