Farz
namaz borcu olanın sünnet kılması Namaz bir özürle
kazaya kalabilir Kaza namazı borcumuz var iken, duha
ve tesbih gibi nafile namazları kılmak caiz
mi? CEVAP Namazın kazaya kalma sebebi önemlidir. Eğer namaz şer’i bir özürle kazaya kalmışsa, mesela, seferde; sel, yırtıcı
hayvan, eşkıya, anarşist gibi bir tehlike varsa, namazı oturarak veya
hayvan üzerinde ima ile de kılmak mümkün değilse, annenin veya çocuğunun
telef olacağı zaman ebenin ve acil ameliyatlarda doktorun müdahalesi
esnasında kılınamamışsa ve uyku, unutmak gibi bir özürle namaz kaçırılmışsa,
kazayı önce kılmak gerekmez, bahsedilen nafile namazları kılmakta hiç
mahzur olmaz. Çünkü namazın bu özürle kazaya kalması günah değildir.
Böyle bir özürle kaçırılan namazlara faite namaz denilmektedir. Çünkü, bir Müslüman
namazlarını terk etmez. Ancak yukarıda bildirilen bir özür ile kaçırabilir.
Bir özür ile kaçırılmış namaz ile özürsüz, kasten terkedilmiş namazın
hükmü aynı değildir. Namazları, bir özürle fevt ederek kazaya bırakmak
günah olmadığı için, bunların kazalarını, nafile kılacak kadar geciktirmek
de günah olmaz. (R. Muhtar, Halebi, Hindiyye) Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir: Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu
ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek
kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş
olmaz. Çünkü sünnetleri kılmaktan maksat, o vakit içinde farzdan başka
bir namaz daha kılmaktır. Kaza kılmakla, sünnet de yerine getirilmiş
olur.) [Nevâdir-i fıkhiyye
fi mezheb-il-eimmet-il
Hanefiyye s.36] Hamza Efendi hazretlerinin (Bey ve Şira)
risalesinin şerhinde, (Kaza borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır)
buyuruluyor. Sünnetlere nafile denir. S.Abdülhakim
Arvasi hazretleri buyuruyor ki: (Kaza borcu olan, sünnetleri
kılarken, kazaya da niyet etmelidir.) Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer’e vasiyetinde,
(Farz olan ibadetler ödenmeden nafileler kabul olmaz) buyurdu. (Kitab-ül Harac) Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Kaza namazı
olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fahire] (Herkes nafile
ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftah-ün-necat] (Hak teâlâ
“Farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz” buyurdu.) [Buhari] (Farz namaz
borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu
yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez.
Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları
kabul olmaz.) [Fütuh-ul-gayb
m.48] Bu kitabı şerh eden Hanefi âlimi Abdülhak-ı
Dehlevi, (Bu hadis, farz borcu olanın, sünnetlerinin
de kabul olmayacağını bildiriyor) buyuruyor. Abdülkadir-i
Geylani hazretleri (Farz borcu varken sünnet
ile meşgul olmak ahmaklıktır. Çünkü sünnetleri kabul olmaz) buyuruyor.
(Fütuh-ul gayb ve şerhi) Farzın yanında nafile ve sünnet, deniz yanında bir damla bile
değildir. (Mekt.
Rabbani) Bu vesikalara rağmen, Allah’ın emri olan farzı bıraktırıp,
Duhâ, Tesbih, Teheccüd
gibi nafileleri kıldırmaya çalışıyorlar. Bir kimse, ömründe hiç nafile
kılmasa, ahirette ceza verilmez. Fakat bir farzı terk etmenin cezası
çok büyüktür. Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkün iken,
terk etmenin cezası, 700 büyük günaha bedeldir. (Câmi’-ül-fetâvâ) O halde Resulullah efendimizin emrine uyup bir an önce kazaları
bitirmeye çalışmalıdır. Bir iş için
birkaç niyet Bir iş için birkaç niyet edilir mi? Mesela teheccüd kılan kaza ve sübha namazına
da niyet eder mi? CEVAP Evet iyi olur. Camide oturmak taattır.
Caminin Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek giren, onu ziyarete de
niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide
itikaf edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse,
her niyeti için ayrı sevaba kavuşur. Bunun gibi, bu kimse, sünnet olduğu
için koku sürünür, şık giyinirse, camiye saygı için, camideki müslümanları
incitmemek için, temiz olmak, sıhhatli olmak için, İslamın
vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevap
kazanır. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: (Sünnet namazlar da nafiledir. Camiye girince, iki rekat namaz
kılmak sünnettir. Buna Tehiyyet-ül mescid denir. Camiye girince,
farz veya başka namaz kılmak bunun yerine geçer. Başka namaz kılarken
tehiyyet-ül mescid
için de ayrıca niyet gerekmez ise de, niyet edilirse iyi olur.) [R.Muhtar s.710] Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış
olur. (Necat-ül müminin s.90)
Sünnet kılarken kazaya da niyet gerekir. (Ramiz-ül-mülk Trablus Fetva emini) Tatarhaniyye’de, (Sünnet
kılarken kazaya da niyet daha iyidir) deniyor. (Uyun-ül-besair s.103) İlk veya son sünnet demeden hepsini farz diye niyet ederek
kılanın namazı sahih olur. Çünkü, sünnete, farz diye niyet edilirse,
sünnet sahih olur. İlk kıldığı farz, sonraki sünnet olur. (Fetava-i kübra)
Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız,
(Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. Sünnet demezdi. Farzdan başka
namaz kılınca sünnet de kılınmış olur.
(Halebi-yi kebir) Öğlenin farzına dururken, hem farz, hem de sünneti olarak iki
niyet yapılırsa, iki imama göre, yalnız farz kılınmış olur. İmam-ı Muhammede göre ise, o namaz sahih olmaz. Çünkü, farz ile sünnet
ayrı cinsten iki namazdır. İki imama göre, farzı kılınmış olur. Halbuki,
camiye girince kılınan herhangi bir namaz, tehiyyet-ül mescid yerine de geçtiği için,
farz kılarken tehiyyet-ül
mescid olarak da niyet etmek de caiz olur. Yalnız farza niyet
edince de, iki namaz birlikte kılınmış olur. (İbni Abidin) Sünnet, farzdan başka kılınan namaz demek olduğu için, sünnetin
kazaya benzerliği tehiyyet-ül-mescid namazının farza benzerliği
gibidir. Yani, sünnet kılarken vaktin farzına niyet edilmez ama, kazaya
kalmış bir namaza veya başka bir nafileye de niyet edilebilir. (İslam Ahlakı, Tahtavi) Sünnet yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. Vaktin farzını kılarken,
sünnete de niyet edilirse, sünnet sahih olmaz. Fakat, kaza kılarken
sünnete de niyet etmek sahih olur. (Eşbah) Nafile kılmak isteyen, önce namaz kılmayı adamalı, sonra, nafile
yerine, bu adak namazı kılmalı. Sünnet namazları adadıktan sonra kılan,
bu sünnetleri kılmış olur. (Dürr-ül-muhtar s.458) Nezr edilen namazı kılmak vacip olduğu
için, vacip sevabı hasıl olur. Sünnet yerine, nezr
olunan namaz kılınınca, sünnet de kılınmış olur. (Redd-ül muhtar) Sünnetleri önceden nezr edip de,
nezir olarak kılmak daha iyidir. (Halebi, Merakıl-felah) Öğle sünnetini kılmadan önce (4 rekat namaz kılmak nezrim olsun)
dense, sonra nezir olarak kılınsa, hem vacip sevabı kazanır, hem de
öğle namazının sünneti kılınmış olur. Kulun, kendine vacip ettiği namazı
kılması ile, sünnet terk edilmiş olmayınca, farz olan namazı kılınınca,
sünnet elbette terk edilmiş olmaz. Hem kaza kılınmış olur, hem de sünnet
kılınmış olur. (S.Ebediyye) Sünneti terk etmek felakettir
Farzı bırakıp haram işleyenler şefaate kavuşurken, “Sünneti
kılarken kazaya da niyet eden şefaate kavuşamaz” demek uygun mudur? CEVAP Çok yanlıştır. Çünkü
oradaki sünnetten maksat İslamiyet’tir, İslamiyeti
terk eden şefaate kavuşamaz. Sünneti değil, farzı bile terk eden şefaate
kavuşur. Çünkü sünnetin üç anlamı vardır: 1- Kitab
ve Sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. 2- Farz ve
Sünnet ifadesindeki sünnet, Resulullahın farz olmayarak yaptıkları
işler demektir. 3- Sünnet
yalnız olarak
kullanılınca, İslamiyet demektir. Çocukların sünnet olmasına da sünnet denir. Bir de, sünnet
âdet, iş anlamındadır. Mesela Sünnetullah tabiri, Allah’ın âdeti, Allah’ın işi demektir.
Hz. Ömer’in sünneti demek, Hz. Ömer’in âdeti demektir. Sünnet bir de
yol, çığır anlamındadır. Mesela bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Dinimizde
bir sünnet-i hasene çıkaran [iyi bir çığır açan] bunun sevabı ile, bununla amel edenlerin sevabına
kavuşur.) [Müslim] (Sünnetimi terk edene şefaatim haramdır) hadis-i
şerifinin (İslamiyet’ten
ayrılan şefaate kavuşamaz) manasına geldiği, Şerh-i
hadis-i erbain’de
yazılıdır. Peygamber efendimizin binlerce sünneti vardır. Bazıları şunlardır:
Camiye girince, iki rekat nafile namaz kılmak [Tehiyyet-ül mescid], Sübha,
Kuşluk, Evvabin, Teheccüd
namazlarını kılmak, abdestte başın tamamını mesh
etmek, misvak kullanmak, ezanı yüksek yerde okumak, siyah başlık giymek,
sarıkla gezmek, sarığın ucunu iki kürek arasına sarkıtmak, cübbe
ve entari giymek, sakal bırakmak, sakalı bir tutamdan uzun veya kısa
yapmamak, bıyığı kaş kadar kısaltmak, saçları uzatıp ikiye ayırmak,
gözlere sürme çekmek, kesilen saç ve tırnakları gömmek, temiz işleri
yaparken sağdan başlamak, evimize sağ ayakla girip sol
ayakla çıkmak, yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmek, çatal kaşık
ile değil el ile yemek, masada değil yerde yemek, deveye binmek, kıbleye
dönüp oturmak, ödünç verirken iki şahit bulundurmak, bayramlarda yüzük
takmak, teke riayet etmek, hacamat olmak, davul çalarak düğünü duyurmak,
istişare yani danışarak iş yapmak sünnettir. Sünneti terk edene şefaat yok diyerek, sünnet yerine kaza namazına
mâni olanlar, bu sünnetleri terk edenler için niye aynı şeyi söylemiyorlar.
Bu da, sözlerinde samimi olmadıklarını göstermektedir. Orada bildirilen
sünnetler, terki halinde şefaat haram olan sünnetlerse, bu sünnetleri
niye kendileri de terk ediyor veya terk edenlere size şefaat haram demiyorlar?
Onlar da biliyor ki, sadece sünnetleri değil, farzları terk edene de
şefaat vardır. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Şirk üzere
ölmeyen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim] (Eshabıma dil uzatanlardan başka herkese şefaat edeceğim.) [Deylemi] (O kadar
çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim bana,
"Razı oldun mu?" diye sorar, "Evet razı oldum" diye
cevap veririm.) [Bezzar,
Taberani] (Büyük günah
işleyenlere şefaat edeceğim.) [Nesai, Tirmizi] Peygamber efendimiz, son hadis-i şerifi bildirince Ebüdderda hazretleri, (Hırsızlar ve zina eden müminler de
şefaate kavuşacak mı?) diye suâl etti. Resulullah efendimiz, (Evet onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)
Bu kadar vesikaya rağmen, sünneti terk edene şefaat haram diyen,
cahil değil ise, dinimizi değiştirmeye çalışan ancak, maksadını gizleyen
bir reformcudur. Nafile farz
ile mukayese edilmez İş yerinde bazı namazları kılamadığım için bir hocaya ne yapacağımı
sordum. O da, (Nafile namaz, kılınmamış farzların yerine geçer. Akşam
eve gidince o kadar nafile kılarsın.
Yahut daha önce nafile kılmış isen, bu nafileler farza sayılır) dedi.
O zaman bir gece bir haftalık nafile kılsam, bir hafta hiç namaz kılmasam
bir sakıncası olur mu? CEVAP Çok yanlış. Namazı, zaruretsiz kazaya bırakmak haramdır. Namazı
kazaya bıraktığı için tevbe etmek ve kaza borçlarını ödemek farzdır.
Milyon rekat nafile namaz, iki rekat farzın yerine geçmez. Milyonlarla
nafile sadaka, bir lira zekât borcunu ödeyemez. Ömür boyu nafile oruç
tutan kimse, Ramazan ayındaki bir günlük farz orucun yerine geçmez.
Bin kere umreye gidilse bir farz hac yerine geçmez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Zekat niyeti ile fakire bir altın
vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü zekat vermek,
farzı yapmaktır. Sadakalar ise, nafile ibadettir. Farz ibadetin yanında
nafile ibadetlerin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla bile değildir.
Şeytan aldatarak, kazaları kıldırtmayıp ve zekat verdirmeyip, nafileleri
güzel gösteriyor. (3/17) İnsanı Allahü teâlânın rızasına kavuşturacak
işler, farzlar ve nafilelerdir. Farzların yanında nafilelerin hiç kıymeti
yoktur. Bir farzı vaktinde yapmak, bin yıl nafile ibadetten daha çok
faydalıdır. Hangi nafile olursa olsun, ne kadar halis niyetle yapılırsa
yapılsın hepsi böyledir. Hatta farzları yaparken, bu farzın sünnetlerinden
bir sünneti, hatta bir edebi gözetmek de böyle çok faydalıdır. (1/29) Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlânın bir kulunu sevmemesi, onun
faydasız şeylerle uğraşmasından anlaşılır) buyuruluyor. Bir farzı
yapmayıp, bir nafile ibadeti yapmak da, boşuna uğraşmaktır. (1/123) Nafilenin kıymeti, farzın yanında hiç gibidir. okyanus yanında
bir damla gibi bile değildir. Sünnet de farzın yanında okyanus yanındaki
bir damla su gibidir. (1/260) Büyük fıkıh âlimi allame seyyid Ahmed
Tahtavi hazretleri, Dürr-ül-muhtar
haşiyesinde buyuruyor ki: (Farzdan
bir şey noksan yapılırsa, nafile namazlarla tamamlanır) hadis-i
şerifi de nafilelerin farzlardaki kusurları tamamlayacağını bildirmektedir.
(Tahtavi) (Tamam yapılmamış
olan namaz, zekat ve başka farzlar, nafilelerle tamamlanır) hadis-i
şerifini İbni Abidin hazretleri şöyle açıklıyor:
İmam-ı Beyheki, "Bu hadis-i şerif,
yapılmış olan farzlar içindeki sünnetler noksan kalırsa, nafilelerin
bunları tamamlayacağını bildirmektedir. Yoksa yapılmamış farzların yerine
nafilelerin geçeceğini bildirmiyor" dedi. Şu halde, nafileler,
terkedilmiş olan farzları değil, noksan olarak kılınan namazlardaki
kusurları tamamlar. (R.Muhtar) İnsan kusursuz
iş yapamaz. Nafileler farzlarda olan kusurları tamamlar. Kurtuluş ise,
farzları noksansız yapmaktadır. Kaza namazını geciktirmek büyük günah
olur. Kaza geciktikçe; günahlar katlanarak artar, sayılamayacak kadar
çoğalır. Hadis-i şerifte, (Bir
farz namazı özürsüz kılmayan, 80 hukbe Cehennemde
kalacaktır) buyuruluyor. (Tergib-üs
salât) Farz namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. Kaza etmeye
gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur.
(Kebair ve segair) Müslim'deki bir
hadis-i şerifte, (Farzlardan
sonra en faziletli namaz, gece [teheccüd]
namazıdır) buyuruldu. Bir kimse, ömründe
hiç teheccüd kılmasa, ahirette hiçbir ceza
verilmez. Çünkü nafiledir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Farz namaz
borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül fahire Fütuh-ul-gayb, Zahire-i Fıkh] Sünnetlere
de nafile denir Namazın sünnetleri de nafile namaz mıdır? CEVAP Bütün fıkıh kitapları, sünnetlerin de nafile olduğunu bildirmektedir.
Birkaç misal verelim: 1- Nafile; sünnet,
müstehap ve belli bir vakti olmayan nafile
ibadetlerdir. (Halebi-i
Sagir) 2- Nafile, farz
ve vacip olmayan ibadetler demektir. Bütün sünnetlere nafile denir.
(Tahtavi) 3- Beş vakit
namazla beraber kılınan sünnetler nafiledir. (Cevhere, Hidaye, Dürer, R.Muhtar) 4- Nafile, farz
ve vacip olmayan namazlar demektir. Nafileler, revatib
ve regaib olarak ikiye ayrılır. Revatib, müekked ve gayrı müekked olarak farzlardan
önce veya sonra kılınan sünnetlerdir. Regaib ise duha ve teheccüd
gibi diğer nafilelerdir. Sünnetlere nafile denmesi, nafile tabirinin
daha şümullu olmasındandır. Her sünnet nafiledir, ama her nafile
sünnet değildir. (Nimet-i İslam)
Sünnetlerin nafile olduğu hadis-i şerifle de bildirilmiştir.
Bunlardan biri şöyledir: (Öğlenin
farzından önce dört, sonra iki, akşamın ve yatsının farzından sonra
iki, sabahın farzından önce iki rekat olmak üzere günde 12 rekat nafile
namaz kılan Cennete girer.) [Nesai] [Bu nafileleri Peygamber efendimiz kıldığı için sünnet denilmiştir.
Âişe validemiz, (Resulullah, sabah namazının iki rekat nafilesi [sünneti] hariç, diğerlerini devamlı kılmazdı) buyurdu.
(Buhari) 5- Diğer 3 mezhepte
de aynen Hanefi’deki gibi sünnetler nafiledir. (Mezahib-i erbea)
Avret yerini açmadan, necaseti temizlemek mümkün olmazsa, namazı,
öyle kılar. Çünkü, temizlemek emirdir. Açmak yasaktır. Günahtan kurtulmak
önce gelir. Sünnet emirden de sonra gelir. Sünnet, sevap kazanmak için
yapılır. Mekruh olan bir şeyi işleyerek de sünnet yapılmaz. Fakat farz
yapılır, borç ödenmiş olur. Mesela başkasının suyu ile abdest almak,
mekruh ise de, farz olan taharet hasıl olur. Abdestli olan, başkasının
suyu ile abdest alınca, sünnet sevabı hasıl olmaz. (R.Muhtar)
Kaza kılıp büyük günahtan kurtulmak, sünnet kılmaktan önce
gelir. Zaten sünnet yerine kaza kılınca sünnet de terk edilmiş olmuyor.
Vaktin farzı ile vaktin sünneti için niyet edilmesi caiz olmaz. Ancak
sünnet ile geçmiş bir farzın kazasına niyet edilirse bütün imamlara
göre sahih olur. (İ. Abidin) Vacibi geciktirmemek için de sünnet terk edilir. İmam, sabah
namazını kılarken gelen, direk arkasında sünneti kılar. Böyle, cemaatten
ayrı bir yer bulamazsa, sünneti cemaatin arkasında kılmaz. Hemen imama
uyar. Çünkü, cemaat ile namaz kılınırken, yalnız namaza başlamak mekruhtur.
Mekruh işlememek için, sabah sünneti bile terk edilir. (İmdad) Şafii’de kazası olanın, sünnet veya nafile kılması haramdır.
(Fetava-i
fıkhiyye) Özürsüz terk
edilen namazı kılmakta dört mezhep arasında fark yoktur. Bazı kimseler de; (Kuşluk, tehiyyet-ül mescid, evvabin,
tesbih namazı gibi nafile namazları kılmak,
kaza namazı kılmaktan iyi olduğu için; kaza namazı kılmak yerine, bu
nafileleri kılmak gerekir) diyorlar. Halbuki, nafileler hiçbir zaman
farzın yerine geçmez. Bir kimse farzları, vacipleri kılsa fakat ömründe
hiç nafile kılmasa; nafile kılmadığı için sorumlu bile olmaz. Müslim'deki
bir hadis-i şerifte, (Farzlardan
sonra en faziletli namaz, gece [teheccüd]
namazıdır) buyuruldu. Bir kimse, ömründe
hiç teheccüd kılmasa, ahirette hiçbir ceza
verilmez. Çünkü nafile namazdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor
ki: Nafilenin kıymeti, farzın yanında hiç gibidir, okyanus yanında
bir damla gibi bile değildir. Sünnet de farzın yanında okyanus yanındaki
bir damla su gibidir. (1/260) İlim ehlinin
söz birliği İsmail Hakkı Bursevi hazretleri,
Ruh-ul-beyan tefsirinde özetle diyor ki: Enam suresinin 160. âyetinde, (Bir iyilik yapana on katı sevap verilir; bir kötülük ise ancak misli
ile [bire bir] cezalandırılır;
kimseye haksızlık yapılmaz) buyuruluyor. Bu, Allahü teâlânın Müslümanlara
bir lutfüdür. Gayri Müslimlerin iyiliklerine
sevap verilmez. Onlara, önce iman etmek farzdır. İmansız olarak yapılan
iyiliğin ahirette faydası olmaz. Regaib ameller, revatib amellerden
efdal değildir. [Nafileler revatib
ve regaib olarak ikiye ayrılır. Revatib, farzlardan
önce veya sonra kılınan sünnetlerdir. Regaib ise duha,
evvabin ve teheccüd
gibi diğer nafilelerdir.] Mesela hadis-i şerifte, (12 rekat kuşluk namazı kılana Allahü teâlâ Cennette altından köşk ihsan
eder) buyuruluyor. Halbuki öğlenin sünneti kuşluk namazından üstündür.
Yine hadis-i şerifte, (Akşamla
yatsı arasında altı rekat [evvabin] kılana Allahü teâlâ 12 yıllık ibadet yazar)
buyuruluyor. Halbuki
akşam namazının sünneti ondan daha faziletlidir. Böyle örnekler çoktur.
Regaib nafilelerin ecirleri, sevapları bildirilmemiş olan revatib
sünnetlerden efdal değildir. Ehli ilim ittifak etti [âlimler sözbirliği ile bildirdiler]
ki, regaib ve revatib ameller ile vacibler,
sevapta, hükümde ve üstünlükte farza ulaşamaz. Sünnetler farzların eksiklerini
tamamlar. Nafileler ise sünnetlerin eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafile
ile farz borcu ödenmiş olmaz. Bazı avamın [cahillerin] iddia ettiği
gibi farzı bırakıp da nafile ile uğraşmalarının, mesela, evvabin
namazının kazaların yerine geçeceğini iddia etmelerinin dinde yeri yoktur.
(Ruh-ul-beyan
3/127) Yine Ruh-ul-beyan’da
En'am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki
hadis-i şerifte bildiriliyor ki: Kıyamet gününde hesaba çekilmek üzere, haram yollardan mal
edinip haramlara harcayan biri getirilir. (Bunu Cehenneme götürün) denilir. Helal
yollardan mal edinip helal yerlere harcayan biri getirilerek hesaba
çekilir. Ona denir ki: (Bu malları
kazanırken ve sarf ederken üzerine farz olan bir namazı vaktinde
kılmamış veya namazın rüku, secde ve abdestte farzları tam
yapmamış olabilirsin.) Kul der ki: (Ya Rabbi helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı
zayi etmedim.) Tekrar denir ki: (Bu
kazançlarınla mal, mülk, makam ve binek elde ettin onunla
övünüp, verilmesini emrettiğim hak sahiplerine, mahrem akrabalara, yetimlere,
yoksullara ve yolda kalmışlara vermemiş olabilirsin.) Kul der ki: (Ya Rabbi helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım
bana farz ettiğin hiçbir farzı zayi etmedim, farzları yerine getirirken
ihlasıma halel getirmedim malımla övünmedim, vermemi emrettiğin her
şeyi zayi etmeden verdim.) Bu zengin adamdan yardım görenler [zekat v.s. alanlar] huzura
getirilip yüzleştirilir onlar derler ki: (Ya Rabbi aramızda ona mal verip zengin ettin
ve ona [zekat v.s.] vermesi
için emrettin. O da hiçbir farzda noksanlık yapmadan, hileye kaçmadan
bize verdi.) Ve böyle sorguya devam edilir. (Ruh-ul-beyan 3/132) Dikkat edilirse hep farzdan sual ediliyor. Allahü teâlâ, (Farz ile bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle
yaklaşılamaz) buyururken,
Resulü de, (Kazası olanın, kıldığı
nafilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler, “sünnet ve nafileler,
farzın yanında denizde damla bile değil” buyururken, farz borcu varken
nafilelerle meşgul olmak ahmaklık olmaz mı? Farzı ödemeye pot kırmak diyenlerBir profesör der ki: "Farz borcu olanın nafileleri kabul olmaz hadisini
esas alıp, sünnet yerine kaza kılanın, farzı kazaya bıraktığı için
özür dilemesi gerekirken, sünnet kılmayıp kaza kılması tekrar suç işlemek
ve pot kırmaktır." Bir başka profesörümüz de der ki: "Farz namazlarını terk ederek bir edepsizlik işleyen
kimse, sünneti bırakıp farz kılarsa, ikinci edepsizliği işlemiş olur." Bu profesörlere verilecek cevabınız var mıdır? CEVAPBirinci profesörü şahsen tanıyorum, İbni Teymiyecidir.
İbni teymiyeye göre, farz namaz kaza edilmez.
Bu profesör de aynı fikirde olduğunu bizzat bana söyledi. Özür dilemek
demek, farz borcunu ödemeye başlamak demektir. Farz borcunu ödemeye
çalışmayan nasıl özür dileyecek ki? Sünnet kılarsa farz borcu tehir
edilmiş olacak. Bir an önce kaza edilmesi gereken şeyi tehir etmek özür
dilemek midir, yoka farza önem vermemek midir? İkinci profesörü de tanıyorum. Dikkat edin, farzı terk etmeye
edepsizlik diyor, haram demiyor. Sünnetle farzı aynı kefeye koyuyor.
Halbuki ikinci bin yılın müceddidi İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Elbette nafilenin kıymeti, farzın kıymeti yanında hiç gibidir.
Okyanus yanında, bir damla kadar bile değildir. Sünnet de, farzın yanında,
okyanus yanındaki bir damla su gibidir.) [Müjdeci Mektublar m.260] Bütün profesörleri terazinin bir kefesine koy, İmam-ı Rabbaniyi
öteki kefeye koy, profesörler havada kalır. Salat, namaz demek değildir, dua demektir.
Kur'anda namaz diye bir şey yok diyen, tesettürü inkâr eden zamane profesörleri
çoktur. Ama illa günümüzün profesörlerinden de örnek istiyorsan ondan
da verelim: İlahiyat fakültesi dekanlarından tefsir profesörü güzide insan Prof.
Dr. Orhan Karmış diyor ki: (Kazası olanın sünnet ve nafilelerini Allah’ın kabul
etmeyeceği fıkıh kitaplarında bildirilmiştir.) Hadis profesörlerinden kıymetli ilim adamı Prof. Dr.
Ramazan Ayvallı ise diyor ki: (Kazası olanın sünnet kılarsa kabul olmayacağı hadis-i
şeriflerle bildirilmektedir.) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |