Dinimizde niyetin önemi

 

Niyet ne demektir? 

CEVAP

Niyet, emre itaat ve Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yaptığını kalbinden geçirmek demektir. Niyet, ibadet yapmayı kalbe getirmek, hatırlamak değildir. Allahü teâlâ için yapmayı irade etmek, istemek demektir.

 

Niyet, ibadete başlarken yapılır. Daha önce, mesela bir gün önce yapılırsa, niyet olmaz. Buna emel, arzu, vaat denir. Mesela, Hanefi’de oruca niyet etmek zamanı, bir gün önce, güneşin batmasından başlayarak, ertesi gün, öğleye bir saat kalıncaya kadardır. Daha önce veya daha sonra yapılırsa caiz olmaz.

 

Namaza başlarken, iftitah tekbiri söylenirken niyet edilir. Daha önce de, mesela, cemaat ile namaz kılmak için evinden çıkan kimse, niyet etmeden imama uysa, caiz olur. Şafii’de niyet, iftitah tekbiri alınırken yapılır, daha önce olmaz.

 

Namaza niyet etmek demek, o namazın ismini, vaktini, kıbleyi, imama uymayı irade etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercih etmek demektir. Yalnız ilim, yani ne yapacağını bilmek niyet olmaz. Niyet ederken, hangi farz ve hangi vacip olduğunu bilmek lazımdır. Mesela (Bugünkü öğleyi kılmaya) diye, farzın ismini bilmek veya vaktin farzı demek lazımdır.

 

İbadetlerin sahih olması için, Allahü teâlânın rızası için yapmaya niyet etmek lazımdır. Niyet, kalb ile olur. Yalnız söylemek ile niyet edilmiş olmaz. Kalb ile birlikte olmak şartı ile dil ile söyleyerek niyet etmek caiz olur. Kalb ile niyet, söz ile niyete benzemezse, kalbdeki niyet esastır. Mesela bir kimse, öğle vakti, öğle namazına niyet ederken, dili ile niyet ettim, bugünkü ikindi namazına dese, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet etse öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğinin önemi yoktur. Yalnız yemin etmek böyle değildir. Yemin etmekte, söz esastır.

 

Adakta da söze bakılır. Adak yaparken, kastetmese de, söz arasında dilinden çıkmış ise de, yapması vacip olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden söylemek, ciddi, isteyerek söylemek gibidir. Hatta, (Allah için, bir gün oruç tutmak üzerime borç olsun) diyeceği yerde, (bir ay oruç tutmak) diye ağzından çıksa, bir ay tutması gerekir. Burada kalbin önemi yoktur.

 

Peygamber efendimizin, (Ciddisi de, şakası da ciddidir) buyurduğu hususlar vardır. Mesela, bir kimse, şakadan veya rol gereği, iki şahit yanında evlense, gerçekten evlenmiş olur. Yine bir kimse, şaka ile, alay olsun diye veya hanımını korkutmak niyetiyle (seni boşadım) dese, hanımı gerçekten boş olur. Bir kimse, kölesine (seni azat ettim) dese, kölesi azat edilmiş olur. Sözünden vazgeçemez. Bir kimse, bir gün oruç adamak isteyip de yanlışlıkla bir ay dese, bir ay oruç tutması gerekir. Dinimizin emri budur.

 

Resulullah efendimizin ibadet olarak değil de, âdet olarak, elbise giymesi, oturması, kalkması, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi devamlı yaptığı şeylere zevaid sünnet denir. Bunları yapanlara da sevap verilir. Bunlara sevap verilmesi için, niyet etmek lazım değildir. Niyet edilirse, sevapları çoğalır.

 

Bid'at, dinden olmayan, ibadet olmayan, âdet olan bir şey ise, dinimiz bunu red etmez. Yiyip içmekte, elbisede, nakil vasıtalarında, bina, ev işlerinde, ibadet yapmak, yani Allahü teâlâya yaklaşmak niyet etmeyip, yalnız dünya işi düşünülürse, bunlar bir ibadeti yapmaya mani olmadıkça veya bir haramı işlemeye sebep olmadıkça, bid'at olmaz. (Hadika)

 

Ticaret yapmak ve hac etmek için giden kimsenin, niyetine bakılır. Hac niyeti fazla ise sevap alır. Ticaret niyeti çok ise veya iki niyet eşit ise, hac sevabı kazanamaz. Fakat, şartlarını yerine getirdi ise, yalnız farzı yapmış olur. Farzı yapmamak azabından kurtulur. Hiç hac niyeti yoksa maksadı ticaret veya başka şey ise hiç sevap kazanamaz. Demek ki, hacılarla birlikte hacca gitmek için bilet alıp yola çıkmak, hac için niyet edilmiş olmuyor. Ama niyet etmiyorum dese de seferilik için niyet etmiş olur.

 

Dinde niyetin önemi büyüktür

Kötü iş işlemesek, fakat niyetimiz işlemek olsa, sırf bu niyetimizden dolayı günah işlemiş olur muyuz? Yahut bir iyilik yapmadık ama, niyetimiz o iyiliği yapmaktır. Bu niyetle sevap alabilir miyiz?

CEVAP

Dinimizde niyetin önemi büyüktür. Kötü niyet için günah, iyi niyet için sevap vardır. Sevap kazanmak için niyetin halis olması gerekir. Amel mümkün olmasa da halis niyet, yalnız başına hayırdır. İyi bir amel işlemeye niyet edip, fakat onu işlemek nasip olmayana, niyetinin sevabı yazılır. Bir hadis-i şerifte (Müminin niyeti amelinden hayırlıdır) buyuruluyor. (Taberani)

 

Mubah, taat, farz ve haram işlerken de niyet önemlidir. Mubahlar iyi niyetle yapılırsa taat olur; sevap, kötü niyetle yapılırsa günah olur. Niyet yoksa mubah işe sevap da, günah da olmaz.

Üç örnek verelim:

1- Yiyip içmek mubahtır. Yiyip içerken, Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden kaçmak için kuvvet kazanmaya niyet edilirse, sevap olur. Günah işlemeye kuvvet kazanmak için yenirse, günah olur.

 

2- Uyumak mubahtır. İbadetleri rahat yapmak, sabah namaza vaktinde kalkabilmek niyetiyle uyumak ibadet olur. Onun için hadis-i şerifte, (Âlimin uykusu ibadettir) buyurulmuştur. Yarın bir haramı işlemek düşüncesiyle yatan günah işlemiş olur. Hiçbir şey düşünmeden gafletle yatan, sevap kazanamaz. Böyle gafletin devam etmesi günaha sürükler.

 

3- Elbise giymek mubahtır. Yeni ve temiz elbise giyinirken ibadet için, namaz için süslenmeye, İslamın vakarını, şerefini korumak için niyet edilirse sevap olur. Gösteriş için yahut karşı cinse şık görünmek için güzel giyinen günah işlemiş olur. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, sizin şeklinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar) buyuruldu. (Müslim)

Yani, insanın yeni elbisesi, mal ve rütbesi için sevap verilmez. Bunları yaptığı niyete göre sevap veya günah yazılır.

 

Taat için de üç örnek verelim:

1- Camide oturmak taattır. Camiye kötü niyetle, mesela ayakkabı çalmak için giren, günah işlemiş olur. Caminin Allah’ın sevdiği yer olduğunu düşünen kimse, burayı ziyarete de niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaba kavuşur.

 

2- Fen bilgilerini öğrenmek taattır. Allah’ı tanımak ve insanlığa, müslümanlara hizmet etmek niyetiyle bu ilimleri öğrenmek çok sevaptır. Bu bilgileri kötüye kullanmak niyetiyle öğrenen de günah işlemiş olur.

 

3- Sadaka vermek taattır. Fakire, ihtiyaçlarını gidermesi için sadaka vermek çok sevaptır. Açıktan günah işleyene sadaka vermek günah olur.

 

Farz için de üç örnek verelim: 

1- Hacca gitmek farzdır. Ancak hacıların paralarını çalmak ve kendisine hacı dedirtip itimat kazandırmak için hacca giden, hac borcunu ödemiş ve farzı yapmamak cezasından kurtulmuş olur ise de, sevap kazanamaz ve günaha da girer.

 

2- Oruç tutmak farzdır. Sırf sağlığa faydası var diye oruç tutmak sahih olmaz. Sağlığa da faydası olur niyetiyle oruç tutarsa, sağlık niyeti çoksa sevap kazanamaz. Fakat oruç borcundan kurtulmuş olur.

 

3- Namaz kılmak farzdır. Namaz kılan, kulluk vazifesini yapmayı niyet etmeyip, namazın bir jimnastik, olduğunu düşünerek kılarsa, namazı sahih olmaz, spor yapmış olur. İslamiyetin emrettiği bir şey, dünya menfaati için yapılınca makbul olmaz. Dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet hâlini alır.

 
Haram iyi niyetle haramlıktan çıkmaz

Haramda da niyetin önemi vardır. Bir kâfiri müslüman yapmak için içki içmek caiz olmaz. Çünkü haram iyi niyet ile yapılsa da haramlıktan çıkmaz. (Ameller, niyete göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi, taatlara ve mubahlara niyete göre sevap verilir demektir. Haramdan iyi niyet ile vazgeçen sevap kazanır. Başka bir sebep ile haram işlemezse, sevap kazanmaz. Yalnız, günahından kurtulur. (Hadika)

 

(İş) başka, (İbadet) başka   

İbadetleri dünyevi faydası olduğu için yapmak, mesela vücudun sıhhati için oruç tutmak caiz mi?

CEVAP

İslamiyetin emirlerinde ve yasaklarında, kulların dünyaları ve ahiretleri için nice faydalar bulunmakla beraber, ibadet ederken, Allahü teâlânın emri ve kulluk vazifesi olduğunu niyet etmek, düşünmek gerekir. Böyle düşünmeden yapılan iş, ibadet olmaz. Din ile ilişiği olmayan bayağı bir iş olur. Mesela, namaz kılan adam, Allahü teâlânın emrini yerine getirmeyi ve kulluk vazifesini yapmayı niyet etmeyip, namazın bir jimnastik, beden terbiyesi olduğunu düşünerek kılarsa, namazı sahih olmaz. İbadet etmiş olmaz, spor yapmış olur.

 

Niyet o kadar mühimdir ki, dinimizin emrettiği bir şey, dünya menfaati için yapılınca sahih ve makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi bir dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet halini alıyor. Mümin, hanımına verdiği bir lokmayla bile sevap kazanıyor. Bu durumu göz önüne alarak, düşüncesini temizleyen ve niyetini düzelten bir kimse, yiyip içmekte ve her türlü dünya işlerinde, ahiret faydasını gözeterek, sevap kazanmak fırsatını elden kaçırmaz. İnsanlar bütün işlerinde, hatta ibadetlerinde, dünya menfaati, maddi kazanç aramaya alıştırılırsa, menfaatperestlik, egoistlik hasıl olur. Hâlbuki İslamiyet, nefslerin böyle kötü isteklerini yatıştırmayı, menfaatlerimizden fedakârlık etmeyi, ahlakın ve ruhun temizlenmesini, yükselmesini istemektedir.

 

İslamiyete uymanın, ibadet etmenin, dünya menfaatleri üzerine kurulmayacağı, akıl sahipleri için pek meydanda olan bir gerçektir. Böyle olduğunu şu ayet-i kerime mealleri de göstermektedir:

(Ahireti kazanmak için çalışanların kazançlarını arttırırız. Dünya menfaati için çalışanlara da, ondan veririz. Fakat, ahirette bunların eline bir şey geçmeyecektir.) [Şura 20]

 

(Menfaatleri ve lezzetleri çabuk geçen, tükenen dünyayı isteyenlerden, dilediğimize, istediğimize veririz. Ahiret menfaatleri için çalışan müminlerin mükAfatları boldur.) [İsra 18,19]

 

(Dünyada yaşamayı ve eğlenmeyi isteyenlerin çalışmalarının karşılığını bol bol veririz. Bunlara ahirette yalnız Cehennem ateşi verilecektir. Emekleri ahirette boşa gider. Yalnızca dünya için yaptıkları işlerine, ahirette bir karşılık hasıl olmaz.) [Hud, 15,16]

 

Söz mü, iş mi, niyet mi?

Dinimizde her zaman, her hususta niyete mi bakılır?

CEVAP

Dinimizde bazen söze, bazen niyete veya işe itibar edilir.

Niyetin geçersiz, sözün geçerli olduğu yerlerden bazıları şunlardır:

 

Nikahta:

Bir kimse, şakadan veya rol icabı, iki şahit yanında evlense, gerçekten evlenmiş olur.

 

Boşamakta:

Bir kimse, şaka ile, alay olsun diye veya hanımını korkutmak niyetiyle “seni boşadım” dese, hanımı boş olur. Hadis-i şerifte, (Bir kadınla nikahlanan veya hanımını boşayan kimse, “ben şakadan yaptım” dese, nikahı da boşaması da geçerli olur) buyuruldu. (Taberani)

 

Vazgeçmek:

Bir kimse, hanımına “seni boşadım” dese, sonra, şakadan boşamaktan vazgeçtiğini bildirse, boşamaktan vazgeçmiş olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Üç şeyin şakası da, ciddisi gibi sahihtir. Nikah, boşamak, boşamaktan vazgeçmek.) [Tirmizi]

 

Köle azadında:

Şakadan, kölesine “seni azat ettim” diyenin, kölesi azat edilmiş olur.

 

Adakta:

Adak yaparken hiç niyet etmese de, söz arasında dilinden çıksa da, adağını yapması vacip olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden söylemek, ciddi, isteyerek söylemek gibidir. Hatta, “Allah için, bir gün oruç tutmak üzerime borç olsun” diyeceği yerde, “bir ay oruç tutmak” diye ağzından çıksa, bir ay oruç tutması gerekir. Söz geçerli, niyet geçersizdir. (Dürer)

 

Alış verişte:

Alış veriş yapıldıktan sonra, alıcı veya satıcıdan birisi, ben şaka yapmıştım, bu alış verişten vazgeçtim dese de itibar edilmez. Alış verişte de söze bakılır, niyete bakılmaz.Hediyede: Alacağı olduğu bir parayı borçlusuna veya başkasına hediye eden, şakadan söylemiştim dese de, hediyesinden vazgeçemez. Niyet geçersiz, söz geçerlidir.

 

Yeminde:

Kalbden yemin geçerli olmaz, söz geçerlidir.

 

Küfürde:

Bir kimse şakadan ben Hıristiyanım dese veya günah işleyene helal olsun dese kâfir olur.

 

Niyet geçerli, söz geçersizdir:

Bir kimse, öğle vakti, öğle namazına niyet ederken, dili ile, bugünkü ikindi namazına diye niyet etse, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet etse öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğine itibar edilmez. Tersine, öğleyi kılarken, ikindi sanarak, ikindiye niye etse, fakat dili ile de öğleye niyet

etse, namazı sahih olmaz.

 

Dil sürçmesi:

Sen benim Rabbimsin diyeceği yerde, şaşırıp kulumsun diyen günaha girmez.

 

Niyet geçersiz, iş geçerlidir:

Günah olan işler böyledir. Mesela dinlenmek niyetiyle müzik dinlemek de günahtır. Kâfir kız, “Benimle dans edersen müslüman olurum” dese, müslümanın, iyi niyetle onunla dans etmesi veya başka günah işlemesi caiz olmaz. İyi niyeti geçersiz, günahı geçerlidir. (Ameller niyete göredir) hadis-i şerifi, taat ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir. Günahlar, iyi niyetle de işlense, günah olmaktan çıkmaz.

 

İş geçersiz, niyet geçerlidir:

Su içerken içki içiyormuş gibi bardakları tokuşturmak bile günahtır. Çünkü fasıklara benzemek olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Suyu alkollü içki içenler gibi içmek haramdır.) [R.Muhtar]

Elin evinden, yanlışlıkla kendi malını çalan da günaha girer.

 

Niyet de iş de geçerlidir:

Kur’an okuyan sevap kazanır. Sevap için niyet ederse daha çok sevap kazanır.

 

İşin esası dinin emrine uymaktır

İbadetler eksik veya yanlış olsa, Allahü teâlâ onu tam olarak kabul eder mi?

CEVAP

Bir ibadet eksik veya yanlış yapılsa, Allah’ın bir zararı, bir kaybı olmaz, aksine tam doğru yapılsa bir kârı olmaz. Bunun için Allah’ın emrine uyularak yapılan bir ibadet, eksik veya yanlış olsa da, Allahü teâlâ onu tam olarak kabul eder. Emre uyulmadan eksiksiz yapılsa da o ibadet kabul olmaz. Birkaç örnek verelim:

1- Kıbleyi bilmeyen kimse, araştırır, zannına göre karar verdiği yöne doğru kılar. Sonradan yanlış olduğunu anlasa bile namazını iade etmez. Kıbleyi bilmeyen kimse, bilene sormadan veya araştırmadan kıble yönüne doğru namaz kılarsa, kıbleye rastlamış olsa bile namazı kabul olmaz. Demek ki, işin esası, dinin emrine uymaktır.

 

2- Sabahın iki rekat farzını kılarken (İki mi, bir mi kıldım) diye şüphe eden, bir rekat daha kılsa ve kıldığı üç rekat olsa, namazı sahih olur. Fakat kasten üç rekat kılsa namazı sahih olmaz. Bir kimse de iki kıldım zannıyla bir rekat kılsa, kıldığı namaz sahih olur. Cenab-ı Hak, "Niçin yanlış sandın" demez.

 

3- Şaban ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekten de 29 olarak çekse, Ramazanın girişini tespit için hilal gözetlense, hilal doğduğu hâlde, hava bulutlu olduğu için görülemese, Şaban 30 gün olarak kabul edilir. Yine bunun gibi, Ramazan ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekte de 29 çekse, hava bulutlu olduğu için Ramazanın 29’unda hilal görülmese, Ramazanı 30’a tamamlamak dinimizin emridir. Hadis-i şerifte, (Hilâli görünce, oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu.

 

4- Zekat verilebileceğini soruşturup anlayarak, zekatını verdikten sonra, bunun zengin olduğu anlaşılsa, zararı olmaz. Yani kabul olur. Zekat verilecek olan kimse, fakirler gibi ise yahut fakir olduğunu söyleyip, zekat istemiş ise, bu kimsenin zekat almaya hakkı olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Buna zekat verince, araştırarak vermiş sayılır.

 

5- Dinimiz, “helal olduğu kesin bilinenleri yiyin” demiyor, “Haram olduğu bilinmeyenleri yiyin der. Bilmediğimiz için yediğimiz haram olsa da günah olmaz. Zehir yemek haram olduğu halde, Resulullah efendimiz, bilmediği için Yahudinin zehirli yemeğini yedi, başka bir Yahudinin tereyağlı yemeğini araştırmadan yedi. Bu yağ domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamuru şarap ile mi yoğruldu diye sormadı. Temiz mi diye sormadan müşrik kadının su kabından abdest aldı. Eshab-ı kiram da, gayrı müslimlerin verdiği suyu içerdi. Halbuki pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise ekseriya pis olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara rağmen, necis olduğunu kesin bilmedikleri için, vesvese etmez, et, peynir gibi gıdaları alıp yerlerdi.

 

6- Yaş ayakla necis yerde yürünse, yer kuru ise ayaklar necis olmaz. Elbisenin bir yerine necaset bulaşsa, burayı bulamayıp, zannettiği yeri yıkayan, necaseti temizlemiş kabul edilir. Hatta namazdan sonra necasetli yer meydana çıksa, bir kavle göre kıldığı namazı iade etmesi gerekmez.

 

Abdest aldıktan sonra, iç çamaşırında yaşlık görüp, idrar mı, su mu diye şüphe eden, abdestten önce çamaşırına su serpmeli, sonra orada bir yaşlık gördüğü zaman "Bu benim serptiğim su" demelidir. Hatta o yaşlık idrar bile olsa, idrar olduğu kesin olarak bilinmediği için yıkamak gerekmez.

 

7- Cünübün yıkanması farz iken, su yoksa veya su varken kullanılması zararlı ise teyemmüm edilir.

 

Allah’ın beğendiği bir işi, iyi niyetle yapınca daha çok sevap olur mu?

CEVAP

Evet, Allah’ın beğendiği işlere taat denir. Taat, kötü niyetle yapılınca günah olur. Güzel niyetlerle taatın sevabı artar. Camide oturmak bir taattır. Camiye kötü niyetle giren, mesela ayakkabı çalmak için camiye giren kimse, günah işlemiş olur.

 

Caminin Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek giren kimse, Allahü teâlânın evini ziyarete de niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikaf edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaplara kavuşur.

 

Mubahlar iyi niyetle yapılırsa taat olur. Niyetsiz yapılırsa sevap da olmaz, günah da olmaz. Mesela yemek yemek ve su içmek mubahtır. Yiyip içerken, Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden kaçmak için kuvvet kazanmaya niyet edilirse, taat olur, sevap kazanılır.

 

Mubah olsun, taat olsun her işi iyi niyetlerle yapmaya çalışmak gerekir. İşlerimizi âdet olarak, şuursuz olarak yapmaktan kaçınmak gerekir. İşe gidip gelmek mubah iken, iyi niyetle yapılırsa sevap olur.

Yemekleri, keyf için, lezzet için değil, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeye kuvvet bulmak için yemelidir.

 

Yeni ve temiz elbise giyinmeli, giyinirken ibadet için, namaz için süslenmeye niyet etmelidir.

Elbiseyi herkese gösteriş için giymek günahtır. İbadetleri kuvvetli ve sağlam yapmak niyetiyle uyunursa, uyku ibadet olur. (Mektubat-ı Rabbani)

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Gece ibadet etmek niyetiyle yatan, fakat uyku galebe çalıp sabaha kadar uyanamayan, niyeti sebebiyle gece ibadet etmiş gibi sevaba kavuşur. Uykusu da kendisine Allahü teâlânın ihsan ettiği bir sadaka olur.) [İ.Mace]

 

(Ameller niyetlere göredir.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar.) [Müslim, İbni Mace]

 

(Bir kimse, yapmak niyeti ile verdiği sözü tutamazsa günah olmaz.) [Tirmizi]

(Müminin niyeti amelinden hayırlıdır.) [Taberani, Hatibi Bağdadi, Ziya el-Makdisi]

 

(Bir kimse beni ziyaret etmek için gelse ve başka bir şey için niyeti olmasa, kıyamet günü ona şefaat etmemi hak etmiş olur.) [Müslim]

 

(İnsanlar dört gruptur: Birincisinin ilmi ve malı vardır. Helalinden kazanır, meşru yerlere harcar. Başka biri de, "Benim de malım ve ilmim olsaydı, bunun gibi yapardım" der. Bunların ikisi mükafatta beraberdir. Diğer bir kimsenin de ilmi yok, fakat malı çok. Cahilliği sebebiyle malını harcarken harama, helale aldırış etmez. Başka biri de, "Benim de malım olsaydı, bunun gibi yapardım" der. Bunların ikisi de günahta beraberdir.) [İ.Gazali]

 

Her türlü kötü niyetten kaçmak gerekir. Peygamber efendimiz, (İki müslüman birbirine kılıç çeker, biri diğerini öldürürse, ikisi de Cehennemdedir) buyurunca, (Ölenin suçu ne) diye sordular. Buyurdu ki:

(O da, öldürmek istemişti.) [Buhari]

 

Mümin hep iyi işler yapmak ister. İmkanı olmadığı için düşündüğü iyi işlerin hepsini yapamaz.

Münafık da, hep kötü işler yapmak ister. İmkanı olmadığı için düşündüğü kötü işlerin hepsini yapamaz. Bunun için Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Müminin niyeti amelinden iyidir. Münafığın niyeti amelinden kötüdür. Herkes niyetine göre amel etmek ister.) [Taberani]

 

İslam âlimleri de buyuruyor ki:

Amelden önce, amel için niyeti öğren! Niyetle küçük amel büyük, büyük amel küçük olur. Niyetin hayır olduğu sürece hayır üzeresin. Niyeti tam olana, Allah’ın yardımı da tam olur. Niyet hayır, akıbet hayır.

 

Zemzem, içildiği niyete göre faydalı olur mu?

CEVAP

Evet. Zemzemi içmeyi bir nimet ve ganimet bilmelidir!

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Zemzem, doyurucu ve hastaya şifa vericidir.) [Bezzar]

(Zemzemi, belalardan korunmak niyeti ile içeni Allah muhafaza eder.) [Hakim]

Abdullah ibni Mübarek hazretleri, (Resulullah, "Zemzem, içildiği niyete göre faydalı olur" buyurduğu için ben de kıyamet günü susuzluktan kurtulmak için zemzem içiyorum) derdi. (İbni Mace)

Abdullah ibni Abbas hazretleri de, zemzem içerken, (Ya Rabbi, senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü hastalıktan şifa istiyorum) diye dua ederdi.

 

Yakında ameliyat olacağım. Ameliyat masasından kalkamayarak ölen müslüman şehid olur mu? Nasıl niyet edilir?

CEVAP

Ameliyat edilirken ölen müslüman şehid sevabı alır. Ölmezse, ameliyat yüzünden günahları affolur. Ayağa bir diken batması bile günahlara kefaret olur. Mümin ameliyata yatarken tevbe istiğfar etmeli, (Bu hastalıktan kurtulursam, ibadetlerimi daha kolay yaparım, dinime daha çok hizmet ederim, insanlara daha çok faydalı olurum) gibi niyet ederse, niyeti kadar çok sevap kazanır. Ameliyat masasından kalkamazsa, tevbe de ettiği için günahları da affedilmiş bir şehid olarak vefat eder. Kul hakları da ahirette helalleştirilip, hiç günahsız olarak Cennete gider. Onun için müminin hastalığı da; ameliyatı da, yaşaması da ölmesi de güzeldir.

Sayılı günler, muayyen sıkıntılar bir gün geçecek ve hiç bitmeyen bir gün gelecektir. Ebedi saadet için her türlü sıkıntıya katlanmak, her türlü çileyi nimet bilmek gerekir.

 

Bir hayır kurumu, "Kurumumuzun bankadaki hesabına şu kadar para yatırana kurban kesilir" diyor. Kurumun bankadaki hesabına bir kurban parası yatırmakla, dinimize uygun şekilde kurban kesilmiş olur mu?

CEVAP

Bankaya para yatıran şahıs sayısı kadar kurbanı kesip, (Her kurban birine olur) demek ve kesilen hayvanların her biri, para yatıranlardan birinin olsun demek çok yanlıştır. Çünkü kurbanda niyet önemlidir. Ya kurbanı satın alırken veya kesecek olana vekalet verirken niyet şarttır. Niyetsiz kesilen hayvanlar, kurban değil, et olur. (Redd-ül Muhtar)

 

Bir iş için birkaç niyet

Bir iş için birkaç niyet edilir mi? Mesela teheccüd kılan kaza ve sübha namazına da niyet eder mi?

CEVAP

Evet iyi olur. Camide oturmak taattır. Caminin Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek giren, onu ziyarete de niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikaf edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaba kavuşur. Bunun gibi, bu kimse, sünnet olduğu için koku sürünür, şık giyinirse, camiye saygı için, camideki müslümanları incitmemek için, temiz olmak, sıhhatli olmak için, İslamın vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevap kazanır.

 

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:

(Sünnet namazlar da nafiledir. Camiye girince, iki rekat namaz kılmak sünnettir. Buna Tehiyyet-ül mescid denir. Camiye girince, farz veya başka namaz kılmak bunun yerine geçer. Başka namaz kılarken tehiyyet-ül mescid için de ayrıca niyet gerekmez ise de, niyet edilirse,ettiği niyetin sevabına da kavuşur.) [Redd-ül Muhtar s.710] (Bu şuna benzer: Denize düşüp çıkan kimsenin ağzına burnuna da su girmişse, gusletmiş olur. Niyet şart değildir. Ama niyet ederse niyetinin sevabına da kavuşur.)

Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül müminin s.90)

 

Sünnet kılarken kazaya da niyet gerekir. (Ramiz-ül-mülk Trablus Fetva emini)

 

Tatarhaniyye’de, (Sünnet kılarken kazaya da niyet daha iyidir) deniyor. (Uyun-ül-besair s.103)

 

İlk veya son sünnet demeden hepsini farz diye niyet ederek kılanın namazı sahih olur. Çünkü, sünnete, farz diye niyet edilirse, sünnet sahih olur. İlk kıldığı farz, sonraki sünnet olur. (Fetava-i kübra)

 

Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız, (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. Sünnet demezdi. Farzdan başka namaz kılınca sünnet de kılınmış olur. (Halebi-yi kebir)

 

Öğlenin farzına dururken, hem farz, hem de sünneti olarak iki niyet yapılırsa, iki imama göre, yalnız farz kılınmış olur. İmam-ı Muhammede göre ise, o namaz sahih olmaz. Çünkü, farz ile sünnet ayrı cinsten iki namazdır. İki imama göre, farzı kılınmış olur. Halbuki, camiye girince kılınan herhangi bir namaz, tehiyyet-ül mescid yerine de geçtiği için, farz kılarken tehiyyet-ül mescid olarak da niyet etmek de caiz olur. Yalnız farza niyet edince de, iki namaz birlikte kılınmış olur. (İbni Abidin)

 

Sünnet, farzdan başka kılınan namaz demek olduğu için, sünnetin kazaya benzerliği tehiyyet-ül-mescid namazının farza benzerliği gibidir. Yani, sünnet kılarken vaktin farzına niyet edilmez ama, kazaya kalmış bir namaza veya başka bir nafileye de niyet edilebilir. (İslam Ahlakı, Tahtavi)

 

Sünnet yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. Vaktin farzını kılarken, sünnete de niyet edilirse, sünnet sahih olmaz. Fakat, kaza kılarken sünnete de niyet etmek sahih olur. (Eşbah)

 

Nafile kılmak isteyen, önce namaz kılmayı adamalı, sonra, nafile yerine, bu adak namazı kılmalı. Sünnet namazları adadıktan sonra kılan, bu sünnetleri kılmış olur. (Dürr-ül-muhtar s.458)

 

Nezr edilen namazı kılmak vacip olduğu için, vacip sevabı hasıl olur. Sünnet yerine, nezr olunan namaz kılınınca, sünnet de kılınmış olur. (Redd-ül muhtar)

 

Sünnetleri önceden nezr edip de, nezir olarak kılmak daha iyidir. (Halebi, Merakıl-felah)

 

Öğle sünnetini kılmadan önce (4 rekat namaz kılmak nezrim olsun) dense, sonra nezir olarak kılınsa, hem vacip sevabı kazanır, hem de öğle namazının sünneti kılınmış olur. Kulun, kendine vacip ettiği namazı kılması ile, sünnet terk edilmiş olmayınca, farz olan namazı kılınınca, sünnet elbette terk edilmiş olmaz. Hem kaza kılınmış olur, hem de sünnet kılınmış olur. (S.Ebediyye)

 

Niyet etmenin önemi 

Bir hoca diyor ki: “Gün, imsak vaktinden sonra başlar. Onun için imsak vaktinden önce oruca niyet ederken, yarınki oruca diye niyet edilir. İmsak vakti çıkınca niyet ederken bugünkü oruca diye niyet edilir. Bu bakımdan bir kimse imsakten önce, önümüzdeki günü kastederek bugünkü orucu diye niyet etse, niyeti sahih olmaz. Hatta imsakten sonra oruca diye niyet etse hangi günü kast ettiğini bildirmediği için orucu yine sahih olmaz. Bunun gibi, bir kimse öğle namazını kılarken, bugünkü öğle demezse, sadece öğle namazına diye niyet etse hangi günkü öğleyi kıldığını bildirmediği için namazı sahih olmaz.”

Bu hocanın dedikleri doğru mu? Bir kimse, imsakten önce veya sonra oruca diye niyet etse bugünkü veya yarınki demese orucu sahih olmaz mı? Öğleyi veya başka vakti kılarken bugünkü diye belirtmezse niyeti sahih olmaz mı?

CEVAP

Günün tarifi doğru, diğerleri hep yanlıştır. Fıkıh kitaplarında açıklanıyor. Oruca demekle, niyet sahih olmuş olur. Çünkü o orucun ramazan orucu olduğunu biliyor, hangi gün tutacağını da biliyor. Onun için, yanlışlıkla bugün diyeceğine yarın dese veya gece niyet ederken, yarın demesi gerekirken bugün dese yine orucu sahih olur.

 

Hiçbir namazda, bugünkü demeye gerek yoktur. Çünkü bugünkü namazı kıldığını bilmektedir. Bugünkü demese de niyeti sahihtir.

 

Bir kimse, öğle vakti, öğle namazına niyet ederken, dili ile, bugünkü ikindi namazına diye niyet etse, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet etse, öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğine itibar edilmez. Tersine, öğleyi kılmaya başlarken, ikindi zannetse, fakat dili ile de bugünkü öğleye diye niyet etse, namazı sahih olmaz. Kalben yaptığı geçerlidir.

 

Bunun gibi namaz kılarken kıbleye dönmek, kıblenin Kâbe olduğunu bilmek şarttır. Ancak namaza niyet ederken bunları söylemek şart değildir. Yani döndüm kıbleye, kıblem Kâbe demek şart değildir. Çünkü Müslüman kıblesinin Kâbe olduğunu bilir. Seccadesi Kıbleye doğru değilse düzeltir. Hiç araştırmadan durursa Kıbleye isabet etse bile namazı sahih olmaz. Kıbleye döndüğünü söylemesi gerekmez. Demek ki bugünkü oruca, bugünkü öğleyi kılmaya, döndüm kıbleye demek şart değildir. (Redd-ül muhtar, Dürer ve gurer)

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri