Peygamber düşmanlığı din düşmanlığıdır

 

Bir dergi, kabir azabını, miracı, Cennette Allahü teâlânın görüleceği gibi hususları inkâr ediyor. Ehl-i sünnetin inanışının yanlış, mutezilenin görüşünün doğru olduğunu savunuyor. Eshab-ı kirama dil uzatıyor. Peygamber efendimizin gelecekten bahseden hadislerini, mesela Deccalı, Mehdiyi, kıyamet alametlerini inkâr ediyor. "Çünkü peygamber gaybı bilmez. Sözleri bir tahminden ibarettir. Tahmini doğru da, yanlış da çıkabilir" diyor. "Kitab ve Sünnet" tâbirine de çok saldırıyor. "Kur'andan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslamı yıkmaktır" diyor.

 

Mısırlı, Suriyeli mezhepsizler, dinimizdeki dört delilden ikisini inkâr eder, sadece "Kitab ve Sünnet" diyorlardı. Bunlar daha ileri giderek, sünneti de inkâr ediyorlar. Sünneti Kur'an-ı kerimden farklı bir şey zannediyorlar. Bunların asıl maksadı Kur'an-ı kerimi inkârdır. Edille-i şeriyyeden, dindeki dört delilden üçü inkâr edilince, herkes kendi anladığını doğru kabul edecek, herkesin anladığı din olacak. Böylece insan sayısı kadar din meydana gelecek. Bir kaos yaşanacak. Maksatları İslamiyet’i yıkmaktır. Fakat buna muvaffak olamayacakları Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen (Onlar, ağızları ile [sihir, kehanet diyerek] Allah’ın nurunu [Allah’ın dinini, kitabını, delillerini] söndürmeye yelteniyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır) buyuruluyor. (Saf 8)

Hemen sonra, (Allah peygamberini hidayet ile [Kur'an ile, mucize ile] ve hak din ile gönderendir) buyuruluyor. (Saf 9)

 

Kur'an-ı kerimde gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği yazılıdır. Allahü teâlânın gaybı bildirdiği kimseler de vardır. Mealen buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâ, gaybdan bazılarını yalnız peygamberlerden dilediğine bildirir.) [Cin 27]

Gaybdan bilmek peygamberlerin mucizesidir. Evliyanın gaybdan bildiği kerametleri de yine Peygamber efendimizin mucizesinin devamıdır. (Redd-ül muhtar)

 

Bu âyet-i kerimede bazı gaybları Allahü teâlânın peygamberlere bildirdiği açıkça yazılıdır. Peygamber efendimiz de, Allahü teâlânın kendisine bildirdiği gaybları, gelecekte olacak hadiseleri bildirmiştir. Mesela Deccalın ve Hz. Mehdinin geleceğini bildirmiştir. Hâşâ Peygamberimiz yalan mı söylemiştir? Kur'an-ı kerimde mealen (O, [Resulullah] vahyedilenden başkasını söylemez) buyuruluyor. (Necm 3)

 

Sünnet, Kur'andan ayrı değil

Necm suresindeki âyet-i kerime Peygamber efendimizin din hakkında bildirdiklerinin Allahü teâlânın vahyettiğinden başka olmadığını bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde yine mealen buyuruluyor ki:

(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının!) [Haşr 7]

Kur'an-ı kerimde, Resulullaha itaatin Allah’a itaat olduğu, Ona isyan edenin Allah’a isyan etmiş olduğu çok yerde bildirilmektedir. [Nisa 80]

 

Yine Kur'an-ı kerimin çok yerinde (Allah’a ve Resulüne itaat), (Allah ve Resulüne isyan) ifadeleri çok yerde geçer. (Nisa 13-14)

 

Sünneti, Kur'an-ı kerimden ayrı göstermek büyük sapıklıktır. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kâfirler, Allahü teâlânın emirleri ile, peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar.) [Nisa 150]

 

Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet de, yani hadis-i şerifler de Kur'an-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Kıyas, Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kur'an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanlar, dalalet ehlidir. (Mektubat-ı Rabbani)

 

İngiliz Hempherin torunları

"İngiliz yazar" denilen biri, "Peygamberin bir mucizesi vardır. O da Kur'andır. Kur'an mucize olarak yetmiyor mu da başka mucizelere ihtiyaç hasıl olsun? Bir şeyin farz veya haram olması, ancak Kur'anın söylemesi ile mümkündür. Kur'anda olmayan farz ve harama itibar edilmez. Peygamberin ve âlimlerin sözleri, Kur'ana uymuyorsa alınmaz. Mukallidlik çok kötüdür. Peygambere uyan onun mukallidi olur. Mukallid, aklını kullanmamış olur. Kur'an sık sık Aklını kullan derken, bir mezhebe, bir âlime, bir peygambere uyan aklını kullanmış olamaz. Mukallid olur. Kur'anı herkes anlar. Bunda sahabenin veya âlimlerin bizden bu hususta bir üstünlüğü yoktur. Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın! Bunda da ölçü sadece Kur'andır" diyor.

 

İslam âlimleri, asırlardır bu tip yazarlara cevap vermişlerdir. Yayınlarımız böyle yazarlara cevaplarla doludur. Her şey yazılmıştır, eksik bir şey bırakılmamıştır. Zaman zaman bu kitaplardan nakiller yapıyoruz. Tek tük de olsa böyle maşaların ağlarına takılan kimseler oluyor. İyi niyetli kimselerin bunların tuzağına yakalanmamaları için İslam âlimlerinin eserlerinden nakiller yapıyoruz.

 

Peygamber efendimizin binden fazla mucizesinin görüldüğü tevatürle sabittir. Eshab-ı kiram tevatürle bildirmiştir. Bunları inkâr eden, Eshab-ı kiramın sözüne inanmayan, Kur'an-ı kerime nasıl inanır? Çünkü Kur'an-ı kerimi toplayan da Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramda - hâşâ - yalancılık olursa, onların topladığı Kur'an-ı kerime nasıl itimat edilir? Bazı dinsizlerin dediği gibi, "Kur'anı indiren biziz, koruyan da biz olacağız" diye bir âyet niye uydurmasınlar? Zaten İngiliz maşalarının asıl gayesi de budur. Kur'an-ı kerime olan itimadı sarsmaktır. Önce hadis-i şeriflere olan itimadı sarsıyorlar, sonra da

Kur'an-ı kerime olan itimada gölge düşürmeye çalışıyorlar.

 

İngiliz yazar, (Kur'anda olmayan şeylere, [hadis-i şeriflere, Eshab-ı kiramın ve âlimlerin hükümlerine] itibar edilmez) diyor. Kur'an-ı kerimde bizim anlamamız mümkün olmayan çok şey vardır. Mesela namazların nasıl kılınacağını Kur'an-ı kerimden öğrenmemiz mümkün değildir. Hadis-i şeriflere veya İcmaya bakmadan bilmemiz mümkün olmaz. Bu maşalar, (Kur'an Kur'an...) diyerek Peygamber efendimizi devreden çıkarmak istiyorlar.

 

Resulullaha Tâbi Olmak

İngiliz, "Kur'an varken başka şeye ihtiyaç yok" diyerek hadis-i şerifleri inkâra kalkışıyor. Halbuki

Kur'an-ı kerimin bir çok yerinde (Allah’a ve Resulüne tâbi olun!) buyuruluyor. Peki Allah’a tâbi olmak yetmiyor mu da "Peygambere de tâbi olun!" buyuruluyor? Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın bildirdiklerini bize anlatıyor, açıklıyor. (Onun söylediği vahiyden başka bir şey değildir) buyuruluyor. (Peygamber size neyi emrettiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan vazgeçin!) buyuruluyor. Peygamber efendimize uymak Allah’tan gayriye uymak değildir. Kur'an-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) buyuruluyor. Âlimlere sorup onlara tâbi olmak da Allah’tan gayriye tâbi olmak değildir. Allahü teâlânın emrine uymak olur. Mukallid, aklını kullanarak Peygamberimize ve âlimlere tâbi olmuştur.

 

Eshab-ı kiramın ilminin, faziletinin üstünlüğü Kur'an-ı kerimle, hadis-i şeriflerle sabittir. Hepsinin istisnasız Cennetlik olduğu yine Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Hadis-i şerifte de (Eshabımdan birine uyan, hidayete kavuşur) buyuruluyor. Tâbiin, Eshab-ı kirama uyduğu için kıymetli oldular. Yani onları taklid ettikleri, onların mukallidi oldukları için kıymetli oldular.

 

İngiliz yazar, "Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın” diyor.

Ben doğruyu yanlışı biliyorsam senin yazılarını niçin okuyayım? Doğruyu öğrenmek için Kur'an-ı kerim yetmiyor mu? [Hem İmam-ı Azam, İmam-ı Şafi, İmam-ı Malik, İmam-ı Ahmed hazretlerini bırakıp seni ve senin gibileri niye okuyayım? Onları bırakıp sana ve senin gibilere niye tâbi olayım?]

 

Allahü teâlâ, İngiliz yazarlara değil, Allah’a, Resulüne ve âlimlere tâbi olmamızı emrediyor. İşte bunun için biz kendi anladıklarımızı değil, Peygamber efendimizin ve âlimlerimizin bildirdiklerini ölçü kabul ediyoruz. Herkes aklına uyarsa, insan sayısı kadar din meydana çıkar. Buna din değil dinsizlik denir.

 

Peygamberimizi inkâr edenler

Bazı insanlar, yabancıların etkisi altında kalarak, "Yalnız Kur'ana uyalım. Kur'andaki dine uyalım!" diyerek Resulullah efendimize tâbi olmayı ve onun sünnetlerini inkâr ediyorlar. Kur'an, Peygamberimize tâbi olmayı emretmiyor mu?

 

Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, "Yalnız Kur'an", "Kur'andaki din" gibi ifadelerle Peygamber efendimize tâbi olmayı reddederek dinimizi bozmaya çalışıyorlar. Bir kısmı da sadece "Kur'an ve Sünnet" diyerek dinimizin dört kaynağından ikisi olan İcma ve Kıyas-ı fukahayı kaldırmaya çalışıyorlar. Halbuki Kur'an-ı kerimde çok yerde Allahü teâlâ, hem kendine, hem de Peygamberine uymayı emrediyor.

 

Din düşmanlarının iddia ettikleri gibi Allahü teâlâ "Yalnız bana uyun, bana itaat edin" demiyor, çok yerde "Allah’a ve Resulüne itaat edin!" buyuruyor. [A.İmran 32, 132, Nisa 13, 59, 69, Enfal 1, 20, 24, 46, Tevbe 71, Nur 52, 54, Ahzab 31, 33, 71, Muhammed 33, Feth 17, Hucurat 14, Mücadele 13, Tegabün 12]

 

Allahü teâlâ, (Allah’a ve Resulüne itaat edin!) buyurduğu gibi, (Allah’a ve Resulüne isyan etmeyin!) de buyuruyor. [Nisa 14, Enfal 13, Tevbe 26, 63, Ahzab 36, Mücadele 5, Haşr 4, Talak 8, Cin 23]

 

Cenab-ı Hakkın tekrar tekrar (Bana ve Resulüme uyun, Bana ve Resulüme karşı gelmeyin!) buyurması, işin öneminden dolayıdır. Resule uyan, Allah’a uymuş olur. Nitekim Kur'an-ı kerimde (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruluyor. (Nisa 80)

 

Resulünün emri, kendi emrinden ayrı değildir. Onun için Kur'an-ı kerimde (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!) buyuruluyor. (Haşr 7)

 

Allahü teâlâ, sadece bizim peygamberimizi değil, diğer kavimlerin peygamberlerini de kendilerine itaat edilsin diye göndermiştir. Nitekim Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Biz her peygamberi ancak Allah’ın izniyle itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

 

Diğer peygamberlerin de (Allah’tan korkun, bana uyun!) buyurduğu çeşitli âyet-i kerimelerde bildirilmiştir. (Mesela Şuara 126, 144, 163, 179)

 

Bu kadar vesika karşısında, gerçekten Allah’a inanan Onu seven kimsenin Resulünün bildirdiklerine de uyması şarttır. Nitekim Kur'an-ı kerimde (Ey peygamberim, de ki, "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun!") buyuruluyor. (A. İmran 31)

 

Cenab-ı Hak, Kur'an-ı kerimde peygamberine itaat etmenin kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O halde, peygamberine itaat edilmedikçe, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kesin ve çok kuvvetli olduğunu bildirmek için de (Muhakkak böyledir) buyurdu. Bazı doğru düşünmeyenlerin bu iki itaati birbirinden ayrı göstermelerine meydan vermedi. Yine Allahü teâlâ, (Kâfirler, Allah’ın emirleri ile peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar) buyurdu. [c.1, m.152]

 

Allahü teâlâ, emre uymakta kendi ismi ile Resulünün ismini birlikte bildirdiği gibi, iman hususunda da beraber bildirmiştir. (Yalnız bana iman edin) demiyor. (Allah’a ve Resulüne iman edin!) buyuruyor. (Mesela Araf 158, Nur 62, Nisa 136, Feth 9, 13, Hadid 7, Saf 11, Tegabün 8)

 

İhtilafları halletmek için de (Allah ve Resulüne) müracaat etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü Allah’tan [Kur'an-ı kerimden] ve Resulünden [hadis-i şeriflerden] anlayınız!) [Nisa 59]

 

Buradaki (Anlayınız!) emri âlimler içindir. Çünkü bilmeyenin, âlimlere sormasını da Kur'an-ı kerim bildiriyor. (Nahl 43)

 

Yabancı İslam düşmanları (Kur'ana, Kur'andaki İslama uyun! Yalnız Kur'an) diyerek Peygamber efendimizin, âlimlerin bildirdiklerini Kur'an-ı kerimden farklı göstermeye çalışıyorlar. Bu İslam düşmanlarına, (Biz her zaman Kur'an-ı kerime uyuyoruz. Kur'an-ı kerim bize, Resulullaha ve âlimlere uymamızı emrediyor) demeliyiz.

 

Kur’anı insanlara açıkla

İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor. Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, tebliğ et yeter denilirdi, ayrıca açıkla denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir:

(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]

 

Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi vardır. Ancak açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir.

 

Hz. Cebrail, Peygamber efendimize gelip, beş vakit namazın her şeyini bizzat tatbiki olarak öğretmiştir. Peygamber efendimiz de, (Namazı benim kıldığım gibi kılın) buyurmuştur. (Buhari) Kur’an-ı kerimden namazın kılınış şeklini öğrenmemiz mümkün değildir. Peygamber efendimizin bildirdiği namaz şekline, Emevi namazı, Osmanlı namazı veya işkence namazı demek, Allah’ın Resulüne yapılan çirkin bir iftiradır. Müslümanlar, böyle sapıkların oyununa gelmemelidir.

 

Din düşmanlarını iyi tanımalı

Din düşmanları asırlardır, dinimizi içten ve dıştan yıkmaya uğraşmışlar ve hâlâ da uğraşıyorlar. Bütün çalışmalarına rağmen yıkamadıklarını görünce, dini bozmaya, yanlış yorumlar yapmaya çalıştılar. Din böylece kendiliğinden yıkılmış olur. Bunun için de, dinimizdeki dört delilin (Kur’an, sünnet, icma ve kıyas’ın), üçünü inkâr edip sadece Kur’an diye ortaya çıkıyorlar. Onu da kendi anladıkları gibi yorumluyorlar. Böylece müslümanlık adında başka bir din meydana çıkıyor.

 

Geçen gün (Son peygamber) diye bir yazı yazmıştım. Artık başka bir peygamber gelmeyecek demiştim. Peygamber olduğunu söyleyen Mısırlı Reşat Khalife, Hintli Ahmet Kadıyani ve yine (Ben resulüm, ben mehdiyim) diyen yerli bir sapığın müritleri, (Kur’an nebi gelmez diyor, resul gelmez demiyor) dediler, sanki (Resul gelir) diye bir hüküm varmış gibi, tenkit yazıları gönderdiler, Kütüb-i sitte olarak bilinen en kıymetli altı hadis kitabından naklettiğim hadis-i şerifleri yalanladılar.

 

Hadisleri inkâr etmek

Hadis-i şerifler yalanlanınca ne olur? Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, Resulüne (Kur'an-ı kerimi insanlara açıklayasın diye sana indirdik) buyuruyor. Peygamber efendimiz de bunu açıklamıştır. Açıklamalara inanılmazsa, ortada din diye bir şey kalmaz. Namazın nasıl kılınacağı, zekatın nasıl verileceği asla bilinemez. Herkes kendine göre bir namaz şekli meydana çıkarır. 25 yıl önce bir dergi çıkarıyordum. Anayasaya baktım. (Dergi çıkarmak için önceden izin almak gerekmez) diyor. Ben de dergiyi bastırmak üzere matbaaya verdim. İyi ki bir tanıdık, (Habersiz dergi çıkarmak suç, derhal, valiliğe dilekçe verin) dedi. Kanuna bakmadan sadece Anayasa ile hareket edilemeyeceğini bir kere daha anlamıştım. Sünnete itibar etmeden, Kur’an-ı kerimle amel etmeye çalışmak da böyledir.

 

Din düşmanlarının bir kısmı da, (Biz Buhari, Müslim gibi hadis kitaplarının tamamını değil, bir kısmına inanmıyoruz) diyor. Peki bir kısmı yalan ise, ötekilerin doğru olduğuna nasıl inanılır? Bir tane yalan bile olsa, ötekilere nasıl itimat edilir? Zaten onların maksadı da bu. İşine gelmeyen hadis-i şeriflere uydurma diyerek dini yıkmaya çalışıyorlar.

 

Eğer herkes sadece Kur’an-ı kerim ile amel edebilseydi, Peygamber gönderilmezdi. Herkes bu Kur’an ile amel etsin denirdi. Kur’an-ı kerimde Allah ile birlikte Resulüne de uyulması emrediliyor:

(Allah’a ve Resulüne itaat edin, onların emirlerine uyun!) [Enfal 20]

 

(Resule itaat eden [onun emrine uyan], Allah’a itaat etmiş [onun emrine uymuş] olur.) [Nisa 80]

(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü Allah’tan [Kur'an-ı kerimden] ve Resulünden [Sünnet-i seniyyeden] anlayın!) [Nisa 59] [Elbette bu "anlayın” emri de âlimler içindir. Başkaları, âlimlerin anladıkları hükme uyar. Çünkü Kur'an-ı kerimde (Âlimlere sorun!) buyuruluyor. (Nahl 43)

 

Sünnete inanmayan

Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:

(Sünnetimi kabul etmeyen benden değildir.) [Müslim]

(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]

(Bir zaman gelir "Kur'andan başka şey tanımam" diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar olur. Şöyle ki, kendisine benden bir hadis söylenince "Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur'andan söyle" derler.") [Ebu Ya’la]

(Kur'ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]

(Kur'anda bildirilen hükümler kadar bana daha başka hükümler de bildirildi.) [İ.Ahmed]

 

Hz. Cebrail, Kur'an-ı kerimi getirdiği gibi, açıklaması olan sünneti de getirmiştir. (Darimi)

Allahü teâlâ, Maide suresinin 3. Âyetinde (Bugün, dininiz [İslamı] tamamladım) buyuruyor. Tamamlanan din için yeni bir Resule, yeni bir kitaba ihtiyaç olur mu?

 

Allahü teâlâ, bütün kitaplarda Peygamber efendimizin geleceğini bildirmiştir. O geldikten sonra da, (Peygamberim) diyen yalancıların çıkacağını bildiği için (Ondan sonra nebi [Peygamber] gelmeyecek) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerle de bu husus iyice açıklanmıştır.

 

Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre yorumlayana, Sünneti kabul etmeyene, hadis âlimlerine inanmayanlara sözümüz yoktur.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri