Cemaat-üt tebligiyye
Bu sapık fırkadakiler kendilerine Cemaatüt-teblig diyorlar.
Merkezleri Delhidedir. Bunların teşkilatını kuran, Mevlana Muhammed
İlyas isminde bir Hindlidir. Bu adam 1886 yılında Kandla şehrinde doğmuştur.
Bunlar, Hindistan’dan, Pakistan’dan üçer beşer kişilik kafileler
halinde çıkarak dünyanın her yerine gidiyor. Eshab-ı kiramın yolunda
olduklarını söylüyorlarsa da, Hindistan’da ve Pakistan’daki bazı din
adamları bunların sapık olduklarını yazıyorlar.
Vehhabiliğin etkisinde kaldıkları görülmektedir. Muhammed İlyas, Reşid Ahmed Kenkühinin talebesi idi. Bu da önce İsmaili Dehleviden okudu. Bu İsmail, Vehhabiliği kuran Abdülvehhab oğlunun (Kitab-üt-tevhid)ini urdu diline tercüme ederek, (Takviyet-ül-iman) ismini vermiştir. 38. sayfasında, (Resulullah öldü, çürüdü. Toprak oldu. Resulullahın kıyamette şefaat edeceğine inanan kâfir olur, müşrik olur) diyor.
İlyasın bir hocası da, Eşref Ali Tehanevidir. Bu da hacı İmdadullahın
halifelerindendir. Urdu dili ile yazdığı (Behişti Ziver) adındaki kitabında,
birinci kısmında Resulullahın yüksek derecesini çocuk, deli ve hayvanlar
derekesine düşüren çok çirkin şeyler yazmaktadır.
İlyasın hocaları, kitaplarındaki böyle yazıları ile Müslümanları
hayrete düşürmüşlerdir. İlyas, bunları övmekte, büyültmekte ve aşırı
saygı göstermektedir. Onlar için, zamanın evliyası, kutbları demektedir.
(Melfuzat-ı Mevlana İlyas...) ismindeki kitabın 114. sayfası bu methiyelerle
doludur.
Şeyhi Reşid Ahmed için, eğer onu görmeseydim kalbim itminana kavuşmayacaktı. Gece uyanınca, onun yatak odasına gider, onun yüzüne bakar, gelir uyurdum. Onun sevgisi, damarlarımdaki kan gibi her yerime işlemiştir demektedir. Bu sözleri (Mevlana İlyas uranki) kitabının 44. ve 49. sayfalarında yazılıdır.
Ehl-i sünnet âlimleri, Tebligi cemaatcıları red etmek, sapık olduklarını ortaya koymak için çok kitap yazdılar. Onlar, bu kitaplara hiç cevap veremedi. Abdülalim Sıddıki, İlyasın ve hocalarının İslamiyet’i içerden yıkmakta olduklarını yazmaktadır. (El-müstened) ve (El-mütenebbi-ül-Kadyani) ve (El-üstaz-ül-Mevdudi) ve (Ed-devlet-ül-Mekkiyye) ve (Hediyet-ül mehdiyyin) kitabının sonunda da uzun yazılıdır. Bu beş kitap arabidir. 1975 de İstanbul'da Hakikat Kitabevi tarafından ofset yolu ile tekrar bastırılmıştır. İlyas,1944 senesinde öldü. Yerine oğlu Muhammed Yusuf geçti.
Yusuf da 1974 de Lahorda vefat etti. Hayat-üs-Sahabe ismindeki üç cilt
kitabı 1975 senesinde Türkçeye tercüme ve neşir edilmiştir. Bu kitabında
Eshab-ı kiramı çok övmüş olduğundan, okuyanların takdirlerini çekmektedir.
Fakat, (ayinesi işidir kişinin, lafa bakılmaz) sözü meşhurdur. Eshab-ı
kiramın üstünlüklerine inanan ve onları seven kimsenin, onların yolunda
bulunması lazımdır. Onların yolu, Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdikleri
yoldur. Eshab-ı kiramı sevmenin alameti, Ehl-i sünnetin dört mezhebinden
birinin Fıkıh kitaplarını öğrenmek ve bu bilgilerin yayılmasına çalışmak
ve bunlara uygun yaşamaktır.
Hindistan’ın Kerala eyaletinde neşredilen aylık (El-muallim)
mecmuasının 1979 Şevval ayı, 9. ve daha sonraki birkaç sayılarında,
Ehl-i sünnet âlimlerinden Mevlevi Ebu Ahmed, (Cemaat-üt-tebliga)daki
Şüphenin Keşfi başlığı altında diyor ki:
Hindistan’ın şimal kısımlarında, çeşitli fırkalar ortaya çıkmış, dini tecdid edeceklerini, her yere yayacaklarını söylüyorlar. Çok kimse, bunların yaldızlı sözlerine bakarak, kendilerinin ve kurucularının itikadlarını incelemeksizin onlara tabi oluyorlar. İçyüzleri ortaya çıkınca, tekrar ayrılanları, onların yalanlarını, hilelerini anlatanları çok oluyor. Tarihe bakılırsa, böyle sapık kimseler çok görülür. Bunlar nefislerine, bozuk düşüncelerine kapılmış zavallılardır. İslamiyet'in delillerine istedikleri gibi yanlış manalar veriyorlar. İbni Teymiye’nin ve Abdülvehhab oğlu Muhammed Necdinin çürük ilkelerine kayıyorlar. Din bilgilerinden haberi olmayanlar, bunları doğru yolda sanıyor. Dine hizmet ettiklerine inanıyorlar. Bu sapık fırkalardan biri mevlana İlyasın ortaya attığı yoldur. Kendilerine (Cemaat-üt-tebligiyye) diyorlar. Dünyayı dolaşıyorlar. İbadetleri ile, cazibeli sözleri ile ve giyinişleri ile dinine bağlı, salih kimseler olarak görünüyorlar. İnanışlarını, tuttukları yolu hiç bildirmiyorlar. Tohumlarını Kerala topraklarına da saçmaya başladılar. (Samasta Kerala) âlimleri, bunların kitaplarını, inanışlarını, ortaya çıkışlarını, kurucularının hayatını, yolunu ortaya koyarak, kendileri ile cihada başladılar. Bunları inceleyenler, hilelerini, bid’at ehli olduklarını anlıyorlar. Bunların Ehl-i sünnet ve cemaatin hak yolundan sapmış, bid’at ve dalalet yolunda olduklarına fetva verdiler. Hindistan’ın şimalindeki ve cenubundaki ve Seylan adasındaki Ehl-i sünnet âlimlerinin bu fetvaları icma hâlini aldı. Biz de, Allahü teâlânın tevfiki ile ve selefi salihinin izlerine sarılarak, bozuk inanışlarını ve sapık yollarını aşağıda bildireceğiz. (Cemaat-üt-tebligıyye) sapık yolunun kurucusu, İsmail oğlu
Muhammed İlyasdır. Önceleri (Mezahir-ül-ulum) medresesinde ders verdi.
Bu işte muvaffak olamayınca, şeyhlik yapmaya başladı. Cahil halka muska
ve dualar yaparak geçimini sağladı. Bu arada (Teblig) tarikatini kurdu.
Delhide bulunan (Cemaat-üt-tebligiyye) reisi ve arkadaşı Muhammed
İdris Ensari, Delhide Cemal matbaasında basılmış olan (Tebligi Düsturülamel)
risalesinde, bu tarikatin kuruluş sebebini şöyle bildiriyorlar: (Tarih incelenirse, 4 temel üsul ile insanlar huzura ve saadete
kavuşturulamamıştır. Bu da, Âl-i İmran suresinin (Siz onlardan şerefli, yükseksiniz. Çünkü imanınız var) mealindeki
139. âyetinden anlaşılmaktadır. Birincisi, İslam dininin maksadı, bâtıl
nizamını, yani sapık inanışları ve huyları değiştirmektir. İkincisi,
bunları değiştirmek, ancak Peygamberlerin seçtikleri yol ile olur. Üçüncüsü,
Müslümanların, gerek birer birer, gerekse toplu olarak bugüne kadar
yaptıkları çalışmalar, bu maksat için değildi ve Peygamberlerin yolunda
olmadılar. Dördüncüsü, bunun için salih olan bir cemaat, yani (Cemaati
İslamiye) kurmak ve bunun, İslamın gösterdiği yolda çalışması lazımdır.
İşte bu işi, Allahın salih kullarından Muhammed İlyas yaptı. İslam yolunda
çalışmak isteyenleri toplayarak, (Cemaat-üt-tebligiyye) denilen yeni
bir topluluk meydana getirdi) diyorlar.
Şu laflara bakınız! Ümmet-i Muhammediyyenin 1400 seneden beri,
gerek birer birer, gerekse toplu olarak yaptıkları çalışmalar, Peygamberlerin
yolu değilmiş ve insanlar arasına yayılmış olan bâtıl inanışları değiştirmek
için değilmiş. Bunun için, yeni bir cemaat kurmak lazım olmuş. Bunu
Cemaati tebligiyyenin emiri bildiriyor! Ümmet-i Muhammediyyeyi parçalamak,
Ehl-i sünnetin dışında yeni sapık bir çığır açmak isteyenler, hep böyle
söyleyerek ortaya çıktılar. Ümmet-i İslamiyenin hepsi, doğru yoldan
ayrıldı, hidayet yolundan saptılar diyerek, yeni bir tarikat kurdular.
Uydurdukları, bozuk, kötü ilkeleri, böylece ortaya koydular.
Yine bunun gibi son zamanlarda Ebül-ala Mevdudi ismindeki kimse Pakistanda, (Cemaati İslami) denilen bir teşkilat
kurdu. Bunu kurmasının sebebini urdu dilinde çıkardığı (Min Müslüman ur mevcudühu siyasi) risalesinin
15.sayfasında anlatıyor, bakın ne yapmış:
(Çok araştırmış, incelemiş. Bugünkü İslam halkasını boynundan çıkarmaya karar vermiş. Eğer böyle yapmasaymış, o da ilhad ve dehriyye denilen dinsizlerin yolunda kalırmış. Ecdadından, dedelerinden gelen din, ilhad ve dehrilik imiş. Bunun için, kelime-i tevhidin manasına tam uygun olarak yeni bir din ortaya koymuş. Bulunduğu zamanın ilk hakiki Müslümanı kendisi imiş. Müslüman olsun, olmasın, herkesi bu yeni dine çağırıyormuş.)
Muhammed İlyas da böyle söylüyor. Bu ümmet-i Muhammediyyenin,
asırlardan beri yaptıkları herşey Peygamberlerin yoluna uygun değilmiş.
Muhammed Manzuri Numani, İlyasın (Ümmet-i Muhammediyyenin şimdi yaptıkları
ibadetler, hep rüsum ve âdetlerdir. Din öğretenler, din idarecileri,
rüsum ve âdetlere bağlı kalmışlardır) dediğini (Melfuzat) risalesinin
onikinci sayfasında bildirmektedir. (Tebligi cemaat) önderlerinden Muhammed Hasen han, (Miftah-ut-teblig)
önsözünde diyor ki, (Zamanımızda din işleri başı boş kaldığı için, çok
kimse şirk, küfür ve ilhad akıntısına kapılmıştır. Allahü teâlâ insanların
bu haline acıyıp, mucize olarak, Müslümanları gafletten uyandırmak ve
onlara din ruhunu aşılamak için Şeyh Muhammed İlyası gönderdi. Bu mücahid,
Delhi şehrinin cenubundaki Mivat kasabasında, zamanın şartları izin
verdiği kadar, insanları uyandırmaya çalıştı) diyor. Bütün ümmet küfürde,
dalalette olunca, İlyas doğru yolu acaba nereden buldu denirse, buna
cevap vermeleri kolay olmayacaktır sanırız.
Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, (Tebligi cemaat)
fırkası, diğer eşkiya arkadaşlarının söyledikleri gibi, (Bu ümmet-i
Muhammediyye dalalete düştü. Doğru yoldan ayrıldı) diyorlar. Bu sözleri,
Peygamberimizin bildirdiğine
taban tabana zıddır. Çünkü Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Ümmetim, dalalet üzerinde birleşmez)
buyurdu. Bu hadis-i şerif müctehidlerin yani İslam âlimlerinin sözbirliği
yaptıkları bilgilerin hep doğru olacağını kesin olarak bildirmektedir.
Yalnız âlimler değil, aklı başında olan herkes, böyle olduğunu hemen
anlar.
Şimdi, bu (Cemaat-üt-tebligiyye) fırkasının nasıl teessüs ettiğini bildirelim: Hindistanın meşhur din ve tarih adamlarından Ebül-Hasen Ali Nedvi, Cemaat-üt-tebligiyyenin kurucusu İlyasın sözlerini şöyle bildiriyor: 1926 da, Medine’de iken, bu işe başladım. (Bu hareketi, senin
elinde gerçekleştireceğiz) diye rüyada müjdelendim. Bunlar, (Muhammed
İlyasın dine daveti) kitabının 77. sayfasında urdu dili ile yazılıdır.
Bir sayfa sonra da, Medine’den Hindistan’a döndükten sonra, insanları
dine davet etmeye başladı. Bu iki satır yazıdan anlaşılıyor ki, bu davet
Allahü teâlânın emri ile başlamış ve Allah tarafından kendisine rüyada
müjdelenmiş. Bu yolun iç yüzü, (İlyasın melfuzatı) kitabında geniş açıklanmaktadır.
Bu kitapta, talebesinden, Muhammed Manzur Numani, arkadaşlarına, hocasının
şu müjdesini vermektedir: (Riyazetler çekmekle, mücahedeler yapmakla
hasıl olmayan terakkiler, bazı seçilmişlere rüyada hasıl olmaktadır.
Rüyada insana sahih ilimler verilir. Bundan dolayı, bu emirinizin çok
uyuması için dua ediniz! Asabım bozularak, uykum azaldığı zamanlar,
uykumu arttırmak için tabibe müracaat ediyor, verdiği ilaçları kullanıyorum.
Bu teblig ile davet etmek yolu bana rüyada gösterildi. (Siz
ümmetlerin en iyisi oldunuz. İnsanların iyiliği için yaratıldınız. İyilik
yapılmasını emir eder, kötülükten nehy edersiniz) mealindeki âyetin
tefsiri bana rüyada bildirildi. Ben, Peygamberler gibi, insanları davet
için yaratıldım.)
Bunlar, kitabın ellinci sayfasında yazılıdır. Şu sözlere bakınız! Kur'an-ı kerim rüyada tefsir ediliyor. Rüyada kendisine sahih ilimler verildiğini, bunların mücahede ve riyazet ile elde edilemeyeceğini iddia etmektedir.
Tasavvuf büyükleri, Veliler, mürşidler, hep İslamiyet’e uymuşlardır.
Yüksek derecelere böyle kavuşmuşlardır. İslamiyet’e uymak, İslamiyet’in
dört deliline uymak demektir. Bu dört delil, Kur'an-ı kerim ve Sünnet
ve İcmaı ümmet ve Kıyas-ı fükahadır. Bu dört kaynaktan başka şeylere
tâbi olanlar Cehennem azabına gideceklerdir. Bunlar, saadet-i ebediyye
yolunu kesiciler, bâtılı hak şeklinde gösteren yalancılardır.
İbni Haceri Askalani, (Peygamberlerden başkasının rüyası, İslamiyet’in
hükümlerini bildirmez. İslamiyetin hükümleri, vahy ile ve ictihad ile
anlaşılır) dedi.
Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimi, insanlara beyan edilmesi, anlatılması
için gönderdiğini bildiriyor. Cemaat-üt-tebligiyyenin reisi ise, kendisine
Kur’anın rüyada tefsir edildiğini söylüyor. Buna göre ve bu görüşte
olan Ebülala Mevdudi’nin
(Tenbihat)ında iddia ettiğine göre, Kur'an-ı kerimin, bilinen tefsir
kitapları ile açıklanması, lüzumsuzdur. Dinde reformcu olan bu iki kişi,
her bid’at sahibi gibi, hem Kur'an-ı kerime kendi görüşlerine göre mana
veriyorlar, hem de, Kitab ve sünnet yolunda olduklarını söylüyorlar.
Bu ise açık bir yalancılıktır.
Resulullah, ümmetinin başına gelecekleri bildirirken, (Beni İsrail 72 millete ayrıldı. Ümmetim de,
73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yalnız bir fırka kurtulacak, diğerlerinin
hepsi Cehenneme gidecektir) buyurdu. Eshab-ı kiram, bunu işitince,
(O hangisidir, ya Resulallah) dediler. (Benim ve Eshabımın yolunda olanlardır) buyurdu. Bu hadis-i şerifi,
Tirmizi yazıyor ve Abdullah bin Ömerin haber verdiğini bildiriyor. İmam-ı
Ahmedin ve Ebu Davudun yazdıklarına ve Hz. Muaviyeden haber aldıklarına
göre de, (Bunlardan yetmişikisi
Cehennemde, geri kalan biri Cennettedir. Bu da, bir cemaattir) buyurdu.
Bu hadis-i şerif (Mişkat) kitabının (İtisam) babında da yazılıdır.
Ey Müslümanlar! Bu hadis-i şerifte bildirilen tek kurtuluş fırkasını ve bunların Cennete girmeye sebep olan itikadlarını arayıp bulmalıyız ve bunların itikadına uymayan sapık fırkalardan sakınmalıyız! Bu suretle Cehennem azabından kurtulmaya çalışmalıyız!
Zamanımızda ortaya çıkıp yeni bir İslam fırkası kuranın, yalnız
(La ilahe illallah Muhammedün Resulullah) demekle kalıp, Ehl-i sünnet
velcemaat itikadında olduğunu söylemesi doğru değildir, müslümanları
aldatmak için bir hiledir.
(Cemaat-üt-tebligiyye) isminde yeni türeyen bu fırkanın sözleri
ve yazıları gösteriyor ki, bu fırkaya girmek için yalnız (La ilahe illallah
Muhammedün Resulullah) demek şarttır. Bunu söyleyen kimse, hangi sapık
fırkadan olursa olsun ve Resulullahtan başka kimseye hatta Eshab-ı kirama
ve müctehid imamlara itaat etmese de, bu fırkaya girmektedir. Kadıyani,
Niceri, Vehhabi, (Cemaati İslamiye)ci yani Mevdudici ve Müslüman olmayan
başka yollardaki kimselerin, bu cemaatten olduklarını görüyoruz. Bu
halleri ümmet içinde fesat çıkarmak, bölücülük yapmak değil de, ne olabilir?
Acaba içlerine aldıkları böyle sapık kimseleri, sonra ıslah
etmiyorlar mı? Kitaplarından anlaşılan ve yaptıklarından görülen, bunun
tersidir. Mezhepler üzerinde konuşmayı men ediyorlar. Herkesi kendi
akidesinde serbest bırakıyorlar. (Düstur-ül-amel)in 16. sayfasında,
(Bölücü ve lüzumsuz mesele üzerinde durulmaz. Tevhidin aslı ve İslamın
esası incelenir) diyor. (Miftah-ut-teblig) kitaplarının 218. sayfasında
da, aynı şeyler yazılıdır. Kurucuları olan Muhammed İlyas, (Melfuzat)ının
116. sayfasında, (Yolumuzun aslı, imanı kuvvetlendirmektir. Akaid bilgilerini
genişletmek doğru değildir. Yoksa, kalblerde fitne, zihinlerde şüpheler
hasıl olur) diyor. (Mekatib)inin 142.sayfasında, (Ara sıra, bid’at kelimesini
kullanıyorsunuz. Böyle sözleri söylemeyiniz! Böyle sözler, insanlar
arasında fitne çıkmasına sebep olur) demektedir.
Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, bunlarda Ehl-i sünnet
itikadı yoktur. Yetmişüç fırkadan herbiri aralarına serbestçe karışabilir.
Hatta Müslüman olmayanlar da, dahil olur. İtikad bilgileri üzerinde
durmazlar. Hatta bunların öğrenilmesini men etmektedirler. Yalnız Peygamberlerin
yolunda olduklarını söylerler. Hadis-i şerifte bildirilmiş olan, itikadı
doğru tek fırkayı araştırmazlar. Bunu talep etmenin fitneye sebep olacağını
söylerler. Bid’at ve benzeri kelimeleri kullanmazlar. Böyle sözler,
fitne çıkarır derler. Bütün bu sapık davranışları ile birlikte, kendilerinin
Ehl-i sünnet velcemaat mezhebinde olduklarını söylerler. Halbuki, bu
hak mezheptekilere göre, bunların dalalette olduklarında hiç şüphe yoktur.
İslam âlimleri, Müslümanların bid’at sahipleri ile görüşmelerini,
onlara yaklaşmalarını, konuşmalarını yasak ettiler. Abdülkadir Geylani
hazretleri, bid’at ehlinin mezheplerinin bozuk olduklarına inanmak,
onlara uymamak lazım geldiğini, onları sevmemenin çok sevap olduğunu
bildirdi. Peygamberimiz, (Bid’at
sahibine düşman gözü ile bakan kimsenin kalbini Allahü teâlâ eman ve
iman ile doldurur. Bid’at sahibini kötü bileni Allahü teâlâ, Kıyamet
gününün korkularından korur. Bid’at sahibine hakaret edene, Allahü teâlâ,
Cennette yüz derece ihsan eder. Bid’at sahibini güler yüzle karşılayan
veya ona iyilik eden, Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselama göndermiş
olduğu İslamiyet’i beğenmemiş olur) buyurdu.
Mugirenin Abdullah ibni Abbastan haber verdiği hadis-i şerifte
de, (Bid’at sahibi, bid’atinden
vazgeçmedikçe, Allahü teâlâ, onun hiçbir ibadetini kabul etmez!)
buyuruldu.
Fudayl bin İyad buyurdu ki: (Bid’at sahibini seven kimsenin ibadetlerini Allahü teâlâ yok
eder ve kalbinden iman nurunu çıkarır.) Bid’at sahibini sevmeyenin ibadetleri az olsa bile günahlarının
af olunması umulur. (Yolda, bir bid’at sahibi ile karşılaşmamak için
yolunu değiştir!)
Bu hadis-i şerifler ve nasihatler, Gunye kitabının doksanıncı sayfasında yazılıdır. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |