Hadis-i şerif düşmanlarının hilesi

 

Hadis, kadim=eski kelimesinin zıddıdır, yani yeni demektir. Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir. Kur’an-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır.

 

Deyim olarak, Resulullahtan rivayet edilen haberlere hadis denir. Hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şerefli, mübarek sözleridir.

 

Dini yıkmak isteyenler, önce âlimlerden, mezheplerden başladılar, sonra da hadis-i şeriflere saldırdılar. Sahih de olsa hadis-i şerife düşmanlıklarını gizlemediler. Ama her Müslüman bilir ki, hadis-i şeriflere düşman olmak, (O, Resul vahiyden başka söylemez) buyuran Allah’a düşmanlıktır. Bu Allah düşmanları, (Yalnız Kur’an) yaftası altında, hadislerden başlayarak İslamiyet’i yıkmaya çalışıyorlar. Allahü teâlâ, Resulüne uymayı, kendine uymak olarak bildirmekte ve Resulün emri ile kendi emrini ayıranlara kâfir demektedir. İşte âyet-i kerimeler:

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Resulüm de ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [A. İmran 31]

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 4]

(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(De ki, “Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]

(Allah’ın yolu ile, peygamberlerin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150,151]

 

Bu âyetlere rağmen, 19’culuk dinini kuran Reşat Halife, hadislere savaş açmıştı. Onun izinden giden mezhepsizler, kasden söz anlamındaki hadis kelimesini sanki hadis-i şerif gibi göstermeye çalışıyorlar. Uygunsuz bir söz ifadesini, uygunsuz bir hadis diye tercüme ediyorlar. Hadis kelimesini söz olarak tercüme etmeyip hadis olarak söylüyorlar, mesela (Kur’andan sonra hangi söze inanacaklar?) âyetini, (Hangi hadise inanacaklar) diye değiştiriyorlar. Halbuki Kur’anda, hadis kelimesi bazen, Kur’an anlamında da kullanılıyor. O zaman hadis kelimesini, hadis-i şerif olarak göstermek, kendi aleyhlerine delildir. İşte âyet mealleri:

 

(Bu hadise [söze=Kur’ana] inanmayanlar [helak olacakları için] arkalarından üzülerek neredeyse kendini harap edeceksin!) [Kehf 6]

(Allah, hadislerin=sözlerin en güzelini bir kitap halinde indirdi.) [Zümer 23]

(Şimdi siz bu hadise [söze=Kur’ana] mı şaşıyorsunuz?) [Necm 59]

(Alemlerin Rabbi tarafından indirilen bu Kur’an-ı kerime ancak temiz olanlar dokunabilir. Siz bu hadisi mi [sözü mü=Kur’anı mı] küçümsüyorsunuz? [Vakıa 77-81]

 

Kur’an-ı kerimde lehv-el hadis, boş laf demektir. Âyet meali:

(İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır.) [Lokman 6]

 

Hadis düşmanları, buradaki boş lafa, hadis eğlencesi veya uydurma hadis demişlerdir. Bu hileye, bu oyuna gelmemelidir.

 

Hadis-i şeriflerin yazılması

Kur’an-ı kerimde, (Resule uyan, Allah’a uymuş olur) buyurulduğu halde, hadis-i şerifleri delil saymayarak (Yalnız Kur’an) diyen din düşmanları birbirleri ile paslaşıp, aynı şeyleri tekrarlıyorlar. 19’cular diyor ki: (Benden Kur’an haricinde hiçbir şey yazmayın. Kim benden bir şey yazdıysa onu imha etsin) diyen peygamberinize niçin uymuyorsunuz?

CEVAP

Hani hadis-i şerifleri kabul etmiyorlardı. Bunlarda zerre kadar samimiyet yoktur. İlk zamanlarda, ölenlerin çoğu müşrik olduğu için, kabir ziyareti yasak edilmişti. Daha sonra, müminler de ölünce, (Daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi ziyaret edin) buyuruldu. Bunun gibi, daha önce Kur’an-ı kerim yeni inerken, âyetlerle hadislerin karışmaması için, hadis-i şeriflerin yazılması yasaklanmışsa da, daha sonra yazılması emredildi. Bunu istismar ediyorlar. Diyanet İşlerinin, (Sahih-i Buhari muhtasarı tecrid sarih) tercümesinin önsözünde özetle deniyor ki:

 

İlmi talep etmek her Müslümana farz olduğu gibi, ilmi neşretmek de böyledir. Hadis-i şerifte de, hikmetin, müminin kaybolmuş malı olduğu, nerede bulursa, derhal alması gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca, (Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebliğ etsinler! Belki de, kendilerinden daha anlayışlı birine tebliğ etmiş olabilirler) ve (Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allah yüzünü ağartsın) hadis-i şeriflerine uyan âlimler, dini yaymaya çok gayret göstermişlerdir. Hz. Ebu Zer-i Gıfari’nin, (Kılıcı enseme dayasanız, Resulullahtan duyduğum bir sözü, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü muhakkak size yetiştiririm) sözleri hadis ilmine verilen önemi göstermektedir. Kur’an ilk nazil olurken, âyetlerle karışmasın diye, (Benim ağzımdan Kur’andan başka bir şey yazmayın) buyurulmuştu. Daha sonra Kur’anı ezberleyenler çok olduğu için, hadis-i şeriflerin de yazılması emredildi. Abdullah bin Amr bin As, her hadisi yazar, Resulullah buna mani olmazdı. Hatta bazıları, (Sen her şeyi yazıyorsun. Ama Resulullah da insandır. Gazaplı iken de söz söyler) dediler. Durumu Resulullaha arz edince, mübarek parmağını ağzına götürüp buyurdu ki:

(Yaz! Allah’a yemin ederim ki, bu ağızdan hak sözden başkası çıkmaz.) [Ebu Davud, Hakim]

Şu âyet de aynı anlamdadır: (O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 4]

 

Ensardan bir sahabi, hadis-i şerifleri ezberleyemediğini arz edince, Resulullah yazarak muhafaza etmesini isteyerek, (Sağ elinden yardım iste) buyurdu. (Tirmizi), Rafi bin Hadic hazretleri, (Sözlerinizi yazalım mı?) diye sorunca, ona da (Evet yazınız) buyurdu. (Rame hürmüzi)

 

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Hadislerimi Bismillahirrahmanirrahim diyerek yazın.) [Deylemi]

(Hadislerimi senedi ile birlikte yazınız.) [Hakim, Ebu Nuaym]

(Benden hadis yazana, o hadis devam ettikçe, sevap yazılmaya devam edilir.) [Hakim]

(Benden hadis rivayet edin. Ama bana yalan isnat eden Cehenneme hazırlansın.) [Müslim]

(Affolmak niyeti ile, kırk hadis yazana, Allah rahmet edip şehid mertebesi verir.) [İbni Cevzi]

(Geriye Kırk hadis bırakarak ölen, Cennette arkadaşımdır.) [Deylemi]

(İlmi yazı ile bağlayınız!) [Hakim]

Hadis-i şerifler delil değil midir?

Kur’an-ı kerimin birçok yerinde Resulüme uyun buyuruluyor. Eğer Kur’anı herkes anlasaydı, (Resule uymaya lüzum yok, herkes Kur’andan anladığına uysun) denirdi. Aksine Kur’anın açıklanması istenerek buyuruluyor ki:

(İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

 

Kur’an-ı kerimde, sadece (Allah’a uyun) denmiyor. Resulüne de uyulması emrediliyor:

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Demek ki Resulullaha uymak Allah’a uymaktan ayrı değildir.)

 

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Resulüm de ki, “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [A. İmran 31]

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 4]

(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(O ümmi Peygamber, temiz şeyleri helâl, pis, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

 

Demek ki Resulü de haram etme yetkisine sahiptir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]

 

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen kâfirler, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfâl 13]

(Allah’ın yolu ile, peygamberlerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150-1]

(De ki, “Allah’a ve Peygambere uyun! Eğer [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32] (Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Yakında, “Allah’ın kitabının dışında uyacağımız bir şey tanımıyorum” diyenler çıkacaktır.) [Ebu Davud],

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “bunu bırak, Kur’andan söyle” derler.) [Ebu Ya’la]

(Bir zaman gelir, sünnetimi öldüren kimseler çıkacak. Allah bunlara lanet etsin!) [Deylemi]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim],

(Bana uyan Cennete girer, uymayan, isyan eden Cennete giremez.) [Buhari] (Sünnetten yüz çevirip yalnız Kur’an diyenlerin kâfir olduklarını bu âyetler ve hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir.)

(Anlaşamadığınız bir işin hükmünü Allah’a [Kur’ana] ve Resulüne [Sünnete] arz edin!) [Nisa 59] (Yani, bir işte anlaşamazsanız, bu işin nasıl yapılacağını âlimler, Kur’an ve sünnetten anlasınlar, âlim olmayan ise, âlimlere uyarak yapsın demektir. R. V. Hindi)

 

Resulullaha uymanın önemi anlaşılınca, Kur’an-ı kerimin açıklaması olan hadis-i şeriflere de uymanın gereği anlaşılır. Sünnet, [hadis-i şerifler] olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu ve nasıl kılınacağı, zekat, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yani hiç kimse, bunları Kur’an-ı kerimden çıkaramazdı. Şu halde Kur’anı anlamak için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere ihtiyaç vardır. Hadis-i şerifleri de anlamak için âlimlere ihtiyaç vardır. Allahü teâlâ, (Peygambere sorun, âlimlere sorun) buyuruyor. Sapıklar, biz de anlarız diye inat ediyorlar. Herkes Kur’anı anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı? Eğer herkes Kur’an-ı kerimi doğru anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Eğer onun hükmünü peygambere veya ülül-emre [yetkililere, âlimlere] sorsalardı, öğrenmiş olurlardı.) [Nisa 83],

(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43],

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun.) [Nahl 43],

(Allah’tan en çok korkan âlimlerdir.) [Fatır 28]

Bu âyetler, Kur’anı anlamak için âlimlerin açıklamasına da ihtiyaç olduğunu bildirmektedir.