Hiç kimsenin kalbini incitmeyin
Bir
kimsenin kusurunu, emr-i maruf için de olsa, herkesin önünde söylemek,
uygun mudur? CEVAP Büyük
islam âlimi Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin vasiyetnamesinin
son satırı şöyledir: (Hiç
kimsenin kalbini incitmeyin.) Kur'an-ı
kerimde, (Rabbinin yoluna hikmet
ile, güzel öğütlerle çağır!) buyuruluyor. İyi ve doğru şeyleri,
bilmeyenlere, en güzel tarzda öğretmek gerekir. Çünkü ilmin zekatı,
bilmeyenlere ilmi öğretmekle ödenir. Emr-i maruf yapan, tavsiye ettiği
iyi şeyleri kendi yapmalı, kötü olarak bildirdiği şeyleri kendisi işlememelidir!
Yoksa sözü etkili olmaz. Kur'an-ı kerimde, (İnsanlara
iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz) buyuruluyor . Allahü
teâlâ, Hz. İsa’ya, (Önce kendine
nasihat et, eğer kendin bu nasihati tutarsan, kendin bunu yaparsan,
başkalarına da söyle! Kendin yapmazsan benden utan) buyurdu. O halde
emr-i maruf yapan, ilmi ile amel etmelidir. Hadis-i
şerifte, (Miraca çıktığım gece
ateşten makaslarla, dudakları kesilen insanlar gördüm. Suçunuz ne diye
sordum. Onlar da, “İyiliği emreder, kendimiz yapmaz, kötülüğü nehy
eder; kendimiz sakınmazdık” diye
cevap verdiler) buyuruldu. Bir
kimsenin kusurunu, emr-i maruf için de olsa, herkesin önünde söylemek,
uygun değildir. Aksine, kusurlarını gizlemek gerekir. Hadis-i şerifte,
(Kim arkadaşının aybını örterse, Allahü teâlâ
da kıyamette, onun aybını örter. Kim de, müslüman arkadaşının aybını
açığa vurursa, Allah da onun aybını açığa vurur) buyuruldu. Birisine
nasihat eder gibi yanlışını söylersek, ona, (Sen cahilsin, sen bunları
bilmiyorsun) demiş oluruz. Böylece o üzülmüş olur. İmam-ı Rabbani hazretleri,
(Kalb kırmaktan pek sakının! Allahü teâlâyı en çok inciten, küfürden
sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur) buyuruyor. Hadis-i
şeriflerde de, (Bir müslümanı
incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.)
(İnsanların en kötüsü, insanlara zarar veren, onları incitendir)
buyuruluyor. İyi Müslüman hiç gönül kırmaz, bilir bundan büyük günah
olmaz. İyiliği
tavsiye için üç şart gerekir: İlim,
akıl ve ihlas. İlim: Anlatacağı iyiliğin iyi, kötülüğün kötü olduğuna dair muteber
kitaplardan delili bulunmalıdır! Sabretmesini bilmelidir! İlmi noksan
olan, tebliğ edeceğini kendisi bilmeyen ve kendi tatbik etmeyen, başkalarına
doğruyu nasıl öğretebilir? Tecrübesi de yoksa, birçok yanlışlık yapar,
fayda yerine zarar verir. Akıl: Bir kimsenin aklı az ise, nakli anlamakta aciz ise, ilmi de
noksan olur. Ahmak, hizmet ediyorum diye uygunsuz işler yapar. İlm-i
siyaseti bilmeyen, yumuşak söylemeyen, insanları idare etme sanatından
uzak olan kimse de, fitneye sebep olur. Akıllı yumuşak konuşur. Sert
ve kaba konuşan, fitneye sebep olur. Tatlılıkla söylemeli, şefkatle
muamele etmelidir. Bir vaiz, zalim sultan karşısında doğruyu söylemek
cihad diyerek, Halife Memun’a, sert sözlerle
nasihat etti. Halife, (Ey vaiz, Allahü teâlâ, senden iyisini, benden
kötüsüne gönderdiği halde, o, yumuşak konuştu) dedi. Vaiz, (Benden iyi
ve senden kötü olan kim) dedi. Halife, (Benden kötü olan Firavun, senden
iyi olan da Hz. Musa’dır) dedi. Allahü teâlâ da, Hz. Musa’ya, Firavunla
konuşurken yumuşak konuşmasını emretmiştir.
İhlas: İhlas yoksa, yaptığı işleri dünya menfaati için yapıyorsa,
o işin hayrı olmaz. Genelde
kendini beğenen, kibirli olan kalb kırar. Bu
konuda Yunus Emre diyor ki: Tevazu
ile gelsin, kimde erlik var ise. Merdivenden iterler,
yüksekten bakar ise. Kim ki yüksekte gezer,
er geç yolundan azar Dış yüzüne o sızar,
içinde ne var ise. Aksakallı bir koca,
hiç bilmez ki hal nice Boşa gitmesin hacca,
bir gönül yıkar ise. Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı İki cihan bedbahtı kim
gönül yıkar ise. Bir kez gönül yıktınsa
kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet de
yüzünü yumaz değil. Yol odur doğru vara,
göz odur Hakkı göre, Er odur yerde dura,
üstten bakan göz değil. Doğru yola gittinse,
er eteğin tuttunsa, Bir tek hayır ettinse,
biri bindir az değil. Yunus sözleri çatar,
balını yağa katar, Çok kıymetli mal satar,
cevherdir o, tuz değil |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |