Önce temel bilgi gerekir
Bazı okuyucular, İbni Teymiye’nin
veya İbni Sebe’nin yanlış görüşlerinin neler
olduğunu soruyorlar. Mesela, (İbni Teymiyeci bir arkadaşımız var. İbni
Teymiye’nin hatalarını bildirin de arkadaşımızı vazgeçirelim)
diyorlar. Abduh’u, Kardavi’yi
veya daha başkalarını soruyorlar. Bu sapıkların yolundan giden kimseler, Ehl-i sünneti bilmedikleri için verilecek cevaplar onları tatmin etmez. Çünkü temel dini bilgileri yok. Cevap olarak onlar mezhepsiz desek, temel bilgileri olmadığı için, vehhabilerden duyduklarını tekrarlayıp, “âlimin mezhebi mi olur, Eshabın mezhebi mi vardı” diyeceklerdir. Kerameti inkâr ediyorlar desek, yine onların etkisiyle, papağan gibi ezberlediklerini tekrarlayıp, “keramete inanmak şirk” diyeceklerdir. O sapıklar, “Allah’a inanan herkes, Cennete gidecektir” diyorlar, Hıristiyan ve Yahudileri de Cennete sokuyorlar desek, doğrusu da öyle değil mi diyeceklerdir. Bunun gibi yüzlerce şey söylense verecekleri cevaplar aynıdır. Çünkü din düşmanları onları papağan haline getirmiştir. Bu acı durumlardan kurtulmak için önce temel din bilgilerini bilmek gerekir. İman nedir? Hak din hangisi? Mezhep ve mezhepsizlik nedir?
Mucize ve keramet nedir? Bunları doğru olarak bilenin Ehl-i sünnet olduğu
anlaşılır. Bunları bilene, sapıkların sapıklığını anlatmak kolaydır.
(İbni Teymiye, Cehennemin ebedi olduğunu inkâr eden bir mezhepsiz)
dersek kolayca anlar. Muhatabımız Ehl-i sünnet değilse böyle söylememizin
hiçbir kıymeti kalmaz. Bir örnek verelim. Mesela imanı anlatalım: Amentüdeki altı
esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Yani bu altı esastan birini
inkâr eden kâfir olur. Bunun için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir.
Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasına değil, doğru imana bağlıdır.
Elimizde sağlam ölçü vardır. Ehl-i sünnete göre
iman, Amentüde bildirilen altı esasa inanmaktır. Hadis-i şerifte buyuruluyor
ki: (İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe,
ölüme ve öldükten sonra dirilmeye, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana,
kadere, hayrın ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır.) [Nesai] Ancak böyle inananlar Ehl-i sünnettir. Amentüdeki bu altı esasa inanan kimse,
bilir ki, Yahudiler de Hıristiyanlar da, her peygambere ve her semavi
kitaba inanmazlar, mesela Muhammed
aleyhisselamı peygamber ve Kur’an-ı kerimi semavi kitap kabul etmezler.
Peki bunlara iman sahibi demek mümkün mü? Elimizdeki sağlam ölçüye uymamaktadır.
Kur’an-ı kerimde (Hak din ancak
İslamdır) buyuruluyor. Yahudilik ve Hıristiyanlık
hak din denmiyor, aksine, (Onları dost edinenin Allah’ın düşmanı) olduğu
bildiriliyor. Amentüyü Ehl-i sünnet gibi inanana
imanı anlatmak kolaydır. Amentüye inanmayana
da sözümüz yoktur. Abdülgani Nablüsi hazretleri
buyuruyor ki: İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından
getirdiği bilgilere kalbin inanması demektir. Bu bilgileri araştırıp
anlamak gerekmez. (Hadika) İmam-ı
Rabbani
hazretleri de buyurdu ki:
İman, kalbin tasdiki, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı,
çoğu olmaz. Mümin büyük günah işlese de imanı gitmez, kâfir olmaz. Ahirette
kurtulmayacak olan yalnız kâfirlerdir. Zerre kadar imanı olan kurtuluşa
kavuşur. (2/67)
Diğer hususlar da iman örneğindeki gibidir. Ehl-i sünnete uymayan kitap
ve yazarlardan uzak durmalı. Çünkü bunlar, yaldızlanmış necasete veya
altın kupada sunulan zehire benzer. Süsüne,
kabına veya görünüşüne aldanıp, sonsuz saadetten mahrum kalmamalıdır.
|
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |