Dini kitapların muteber olup olmadığı nasıl bilinir Günümüzde yazılan dini kitapların muteber olup olmadığı nasıl
bilinir? CEVAP Günümüzde müctehid, muhaddis ve müfessir bulunmadığı için yazılan bir kitabın muhakkak muteber kitaplardan nakledilmiş olması gerekir. Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde manaları açık olmayan yerlerden bid’at sahipleri yanlış tevil ederek, yanlış mana çıkarmışlardır. Halbuki Mektubat-ı Rabbanideki hadis-i şerifte, Kur’an-ı kerimden kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaranların, din büyüklerinin Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazanların müslümanlıktan çıkacağı bildirilmektedir. Berika’daki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kur’anı
kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir.) [Nesai]
(Kur’an-ı
kerime ehliyeti olmadan mana veren, Cehennemde azap görür.) [Tirmizi]
Hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı gibi, bir kimse, ehliyeti
olmadan Kur’an-ı kerime doğru mana verse bile, hata ettiğinden Cehennemde
azap görecektir. Âyet-Hadis naklederken Hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri hadis kitaplarından
ve Kur’an-ı kerimden değil, hakiki islam âlimlerinin
kitaplarından alarak nakletmek gerekir. Mesela, (İhya’daki
hadis-i şerifte ve Mektubat’taki âyet-i kerimede
şöyle buyuruldu) diyerek nakletmek gerekir. Kur’an-ı kerime yanlış mana verdikleri için 72 sapık fırka
meydana çıkmıştır. Hanefi mezhebindeki bir kimse, bir hükme delil olarak başka
bir hak mezhepteki müctehidin ictihadını alamaz. Hatta kendi mezhebindeki
müctehidlerin kavillerini değil, sadece fetva verilen hükmü
almak, (sahih olan budur) denilen hükmü bildirmek gerekir. Eshab-ı kiramın hepsi birer müctehid olduğu için, bizim gibi
müctehid olmayan kimseler, bunlardan da nakil yapamaz. Mesela Hz.Ali’nin
veya Hz.Ömer’in (Bu husustaki hükmü şudur, biz de öyle yaparız) demek
caiz olmaz. Çünkü onların hükmü kendileri için muteberdir. Eğer bir
sahabinin bildirdiği hüküm, mezhebimizde de
varsa uyarız. Kısacası biz mezhebimizin hükümlerine uyarız. Diğer mezheplerdeki
hükümlere ancak ihtiyaç halinde uyarız. Mesela seferde güçlük anında,
öğle ile ikindiyi veya akşam ile yatsıyı birleştirerek kılabiliriz.
Çünkü çeşitli muteber kitaplardaki hadis-i şerifte, âlimler arasındaki
ayrılığın rahmet olduğu bildirilmiştir. Edille-i şeriyyenin
dört olması, müctehidler içindir. Mukallidler,
yani dört mezhepten birinde olanlar için delil, senet, bulunduğu mezhebin
hükmüdür. Çünkü, mukallidler, nasstan
yani âyetten ve hadisten hüküm çıkaramaz. Bunun içindir ki, bir mezhebin,
bir hükmü, Nassa uymuyor gibi görünse de yine
o mezhebe uymak gerekir. Çünkü Nass, ictihad
isteyebilir. Tevil edilmesi gerekebilir. Nesh
edilmiş olabilir. Bunu da ancak müctehid anlar. (Berika s.94) İmam-ı Rabbani müceddid-i elfi sani hazretleri buyurdu ki (Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu, Ehl-i sünnet âlimlerinin
bildirdiklerine uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin
bildirdiklerine uymayan her mana yanlıştır. Çünkü her sapık kimse, Kur’an-ı
kerime ve hadis-i şeriflere uyduğunu zannederek, sapıklığının doğru
olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış
manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider. Kur’an-ı kerimde,
(Kur’an-ı kerimde bildirilen misaller, çoklarını
küfre sürükler, çoklarını da hidayete ulaştırır) buyuruluyor. Ehl-i
sünnet âlimlerinin bildirdikleri manalar doğrudur, bunlara uymayanlar
yanlıştır.) [Müj.Mektub.
286] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |