Türkçe Kur'an sözü
yanlıştır Mirac ve diğer mucizelerin kimini inkâr,
kimini tevil eden, (Peygamberler günah işler. Livatanın
cezası, azarlamaktır. Cennette de Allah görülmez. Peygamberimiz okur-yazar
idi. Ölü için Kur'an okunmaz. İslamiyette
reenkarnasyon vardır. Mushafa cünüp
el sürülür. Hayzlı kadın namaz kılar, oruç
tutar. Namazda kıbleye dönme şartı yoktur. Müslüman kadın, yahudi
ile evlenebilir. Faiz helal, riba haramdır.
Kadınların örtünmesi farz değildir. Kabir azabı yoktur. Namaz 5 değil,
3 vakittir. Yahudi ve Hıristiyan da Cennete girecektir) diyen bir yazar,
şimdi de, (Türkçe Kur'an olur, Kur'anın tercümesi ile namaz kılınır)
lafını ortaya attı. Halkın sosyete hocası dediği bu sicilli yazar,
ne yapmak istiyor? CEVAP Yazarın asıl maksadı, sosyeteye şirin görünmek, din düşmanlarına
yaranmak ve dinimizi içten yıkmaktır. Bunun yapmak istediğini, diğer
reformcular defalarca yapmaya teşebbüs etmiştir. Mesela, bir zamanlar,
İstanbul İlahiyat Fakültesi profesörleri, dinimizde yapılacak yenilikleri
bir rapor halinde hazırlamışlardı. Rapor, özetle şöyle idi: (Din de, diğer sosyal teşekküller gibi, hayatın akıntısına
uymalıdır! Din, eski şekillere bağlı kalamaz. Türk demokrasisinde, din
de, muhtaç olduğu gelişmeyi göstermelidir! Camilerimiz kullanılır hâle
getirilmeli, sıralar, elbise askıları konmalı, içeriye ayakkabı ile
girilmelidir! İbadet lisanı Türkçe olmalı, âyetler ve hutbeler Türkçe
okunmalıdır!) Ezanı yabancı dil ile okumak, namazı yabancı dil ile kılmak
caiz değildir. Orucu, Ramazan ayında tutmak Allah’ın emri olduğu gibi,
namazda kıraati Arapça okumak da Allah’ın emridir. Kur'an-ı kerimin
tercümesini, Kur'an hükmünde tutmanın ve namazda okumanın asla caiz
olmadığını bütün İslam âlimleri bildirmektedir. Kur'an-ı kerim Arapça
olarak indirilmiştir. (Yusuf 2) Allahü teâlâ, (Benim
kitabım Arapçadır) buyuruyor. O halde,
Allahü teâlânın melek ile indirdiği kelimelerin, harflerin ve anlamların
toplamı Kur'andır. Başka dile, hatta Arapçaya
çevrilirse, yine Kur'an olmaz. Büyük İslam âlimi İbni
Hacer-i Mekki hazretleri
buyurdu ki: (Kur'an-ı kerimi Arapçadan başka harf ile yazmak ve Kur'an-ı kerim yerine tercümesini
okumak haramdır. Kur'an-ı kerimi tercüme etmek başka, yapılan tercümeyi
Kur'an yerine koymak başkadır. Selman-ı Farisi,
Fatiha'yı Farisi harflerle yazmadı. Tercümesini
de yazmadı. Fatiha'nın Farisi tefsirini yazdı.
Arapçadan başka harf ile yazmak ve böyle yazılmış
olanı okumak haramdır. Kur'anı Arapça harflerle, okunduğu gibi yazmak
bile haramdır.) [Fetava-i fıkhıyye
s.37] Ünlü fıkıh âlimi İbni Abidin hazretleri,
(Hutbeyi de Arapçadan başka dil ile okumak,
tahrimen mekruhtur) buyurdu. Hindistan âlimlerinden
Muhammed Viltori de, (Hutbelerin bir kısmını bile Arapçadan başka dil ile okumak bid'attir) buyurdu. [El-edille] Eshab-ı kiram ve sonra gelen âlimler, bid'at işlememek için,
Asya ve Afrika'da, hutbeleri hep Arapça okudu. Halbuki, dinleyenler
Arapça bilmiyordu. Bunun için, Osmanlı âlimleri, 600 yıl, hutbelerin,
kabul olmayacağını bildikleri için, Türkçe okunmasına izin vermediler. (Namazda okunanı anlamak gerekir) demek, ibadetin ne olduğunu
bilmemek demektir. Çünkü, namazı, insanın kendisi tertip etmemiştir.
Namazın ve bütün ibadetlerin nasıl yapılacağını, yaparken neler okunacağını
Allahü teâlâ Peygamberine bildirmiştir. Peygamber de, bunları, öğrendiği
gibi eshabına bildirmiş ve kendi de yapmıştır. Allahü teâlâ, namazda
(Kur'andan kolayınıza geleni
okuyun) buyurmuştur. (Müzemmil 20) Âlimlerimiz, eshab-ı kiramdan görüp işiterek, namazın nasıl
kılınacağını öğrenmişler ve (Namazda okunacak Kur'anın, Allah kelamı
olması gerekir. Vazife, ancak böylece yapılmış olur) buyurmuşlardır.
(F. Fıkhıyye) Diyanet işleri Başkanlığı Din işleri Yüksek Kurulu'nun 4.12.1997
gün ve 103 sayılı kararı da özetle şöyle: (Kur'andan
kolayınıza geleni okuyun) âyetinde olduğu gibi, Peygamber efendimiz de namaz kılmayı
tarif ederken, (Kur'andan hafızandakilerden
kolayına geleni oku) buyurmuştur. Bu itibarla namazda Kur'an-ı kerim
okumak; kitap, sünnet ve icma ile sabit bir farzdır. Kur'an, sadece
mana olarak değil, Resulullahın kalbine elfazı
[sözleri] ile indirilmiştir. Bu elfazdan başka
lafızlarla ifade edilen mana Kur'an değildir. Çünkü, indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade
edilen mana, Kur'an değildir. Kur'an kavramında sadece mana değil, bir
rüknü olarak onun elfazı da vardır. Bunun
için tercümesine Kur'an denilemeyeceği ve Kur'an hükmünde olmadığı konusunda
İslam âlimleri görüş birliği içindedir. 1926'da Göztepe camii imamı Cemal Efendi'nin
cuma namazında Kur'an-ı kerimin tercümesini okuması üzerine, İstanbul
müftülüğü, Diyanet işleri reisi Rıfat
Börekçi'nin de imzası bulunan Müşavere heyeti kararında denmiştir ki:
“Namazda Kur'an okumak, icma ile farz ve Kur'anın herhangi bir tercümesini Kur'an yerine koymak asla caiz değildir. Bu husus İslam âlimlerinin icmaı ile sabittir. Bu bakımdan Cemal Efendi'nin vazifeden alınmasına zaruret hasıl olmuştur.” |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |