İnşaata taş taşınmıyor ki
Bir yabancı yazar, “Teknolojinin ilerlediği günümüzde yeni fen vasıtaları çıktı, devir değişti. Yeni olaylarla karşılaşıyoruz. İctihad kapısı açılıp yeni ictihadlar yapılmalı, farzlar azaltılmalı, kolaylıklar getirilmeli. Yeni ictihad gerekir. Ancak müctehid olmadığı için, İslam ülkelerinden davet edilecek kalabalık bir kuruldan, bir ictihad şu’rası kurulmalıdır. Kurul üyesi fazla olursa, hata daha az olur. Alınacak kararlarla, yeni tefsirler, yeni ictihadlar yapılmalı, farzlar azaltılmalı” diyor. Dinde reform caiz mi? CEVAP
Mecelle’nin Dürer-ül-hükkâm şerhinde, (Zamanın
değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa
dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: (Bazıları, yapacakları değişikliklerle, dini düzelteceklerini,
olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid’atler çıkarıyorlar. Bid’atlerin
zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını
tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir.
Kur’an-ı kerimde, meâlen, (Bugün
sizin için dininizi ikmâl eyledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım,
size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) buyuruluyor. Dini
noksan sanıp, tamamlamaya [dinde reform yapmaya] çalışmak, bu âyete
inanmamak olur.) [c.1, m.260] Dini değiştirip yıkmak isteyen reformcuların kuracakları şu’radakiler, ya imam-ı a’zam hazretleri gibi birer müctehiddir veya değildir. Eğer müctehid iseler, ictihadlarını
birleştiremezler. Mesela imam-ı a’zam hazretlerinin üç talebesi müctehid
oldukları ve hocalarından farklı ictihadda bulundukları halde, hocalarının
ictihadının yanlış olduğunu söylememişler. Çünkü ictihad, ictihadla
nakzedilmez, yani hükmü ortadan kaldırılmaz. En mühimi de farklı ictihadların
rahmet olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Müctehid âlimlerin farklı ictihadları rahmettir)
buyuruluyor. (Beyheki) Bu rahmeti ortadan kaldırmak caiz olmaz. Reformcuların kuracakları şu’rada, 5 reformcu, guslün farzının iki, yedi reformcu da dört olduğuna karar verse, 5 müctehid, 7 müctehidin kararına uymaya mecbur mu edilecektir? Halbuki, her müctehid kendi ictihadı ile hareket eder. Başka müctehide uyması caiz değildir. Sonra gusül ile namaz ile fen vasıtalarının ilerlemesinin ne alâkası olur? Zamanla farzlar, sünnetler değişmez. Ef’âl-i
mükellefini değiştirmeye kalkmak düpedüz dini yıkmaktır. Önce, ictihad
edebilmek için ictihad edilecek konu olması lazımdır. İctihad, dini
konularda olur. Dinde yeni bir şeye ihtiyaç yok ki ictihad düşünülsün. Teknolojinin ilerlemesi dinde değişikliği gerektirmez. Namazın
yeni bir kılınış şekli, orucun yeni bir tutuluş şekli olmaz. İctihad edecek âlim olmayınca kimler ictihad edecek? Davet
edilecek din görevlisi sayısının fazla olması neyi halleder? Yani kemiyetin
çok olması keyfiyete tesir etmez. İnşaata taş taşınmıyor ki, çok kişi olursa, çok taş taşınır diye düşünülsün.
Milyonlarca ilkokul talebesi, bir profesör ile mukayese edilemez. Milyonlarca
profesör de bir müctehidle mukayese edilemez. Reform şu’rası, ittifakla namaz vakitlerini,
rekat sayılarını azaltsa veya çoğaltsa, zekat 1/40 iken 1/100 veya 1/20
yapsalar, yaptıkları bu reform, dine hizmet mi olur, yoksa dini yıkmak
mı olur? Şu’radaki reformcular, müctehid değilse, o
zaman alacakları kararların ne kıymeti olur? Her iki halde de yapacakları
iş, dini değiştirmekten başka bir şey değildir. Şu’ra
sözünü ağzına alanların cahil değilse, sapık olduğu apaçık meydandadır. Düşmanların sinsi planları
Din düşmanları, İslamiyet’i yıkmak için, özellikle şu yollarla
saldırıyorlar: 1- Âlimlere
olan itimadı yıkmaya çalışıyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Bu misalleri
ancak âlimler anlar.) [Ankebut 43] (Bilmiyorsanız
âlimlerden sorun!) [Nahl 43] (Bilenle
bilmeyen bir olur mu?) [Zümer 9] Peygamber efendimiz de buyuruyor ki: (Âlimlere
tâbi olun.) [Deylemi] (Âlimler
benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym] (Âlimler,
kurtuluş rehberleridir.) [İ. Neccar] 2- Mezhepleri
birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak istiyorlar. Mason Abduh’un çömezi Reşit
Rıza ile onları taklit eden mezhepsizler, mezheplere kinli boğa
gibi saldırıyorlar. Halbuki mezhepler kardeştir. Birinde yapılması güç
olan şey, ötekine göre yapılır. Bunun için Peygamber efendimiz, (Âlimlerin farklı ictihadları, mezheplere ayrılmaları rahmettir) buyuruyor.
(Beyheki) 3- Eshab-ı
kirama olan itimadı sarsmaya çalışıyorlar. Maksatları onların rivayet
ettiği hadis-i şeriflere ve onların topladığı Kur'an-ı kerime gölge
düşürmektir. Halbuki Allahü teâlâ hepsinden razı olduğunu, hepsinin
Cennetlik olduğunu bildiriyor. (Tevbe
100, Hadid 10) Rafizi meşrepli kimseler de, “Müslüman
müslümanla savaşmaz” diyerek Hz. Ali ile savaşan eshab-ı kirama kâfir
diyerek hakaret ediyorlar. Halbuki iki müslüman ordunun savaşabileceği
Kur’anı kerimde bildiriliyor. İki tarafa da kâfir denmez. Çünkü, (Eğer müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz)
buyurulmuştur. (Hücurat 9) 4- Asırlardır
gelen halifelerin gerçek halife olmadığı, onların hilafetinin sahih
olduğunu söyleyen binlerce âlimin de gerçek âlim olmadığı, dolayısıyla
bu âlimlerin sözlerine itimat edilemeyeceği fikrini yaymak istiyorlar.
[Âlimlere itimat sarsılınca, onların bildirdikleri dine de itimat kalmaz.]
5- Geri kalışımızı
yeni ictihadlar yapılmayışına bağlamaya çalışıyorlar. Kur'an-ı kerimin
yanlış şekilde tevil ve tefsirleri yapılarak yeni görüşler çıkarmak
suretiyle dini bozmaya çalışıyorlar. 6- Hadis-i şeriflere olan itimadı
sarsmaya çalışıyorlar. Halbuki hiçbir hadis kitabında ve hiçbir İslam âliminin kitabında uydurma hadis
yoktur. İslam âlimleri din düşmanları tarafından, din kitaplarına sokmaya
çalıştıkları sözleri kitaplarına almamışlardır. Bazı cahil okuyucular, bir hadisi Kur’ana göre ölç ona göre yaz
diyorlar. Sanki imam-ı Buhari
ve diğer hadis âlimleri bir hadisi kitaplarına alırken Kur’ana uyup
uymadığını anlamamışlar da biz mi anlayacağız? 7- Herkesin
meal okumasına teşvik ediyorlar. Böylece her anlayışa göre farklı görüşler
meydana çıkmasına, yani dinde anarşi çıkarmaya çalışıyorlar. Mesela
Kur’anı yanlış tevil ederek, namaz üç vakittir, tesettür farz değildir,
tavuktan, balıktan kurban olur diyorlar. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize
Kur’anı açıklamasını emretmiştir. (Nahl
44), Peygamber efendimiz de, Kur'an-ı kerimi açıklamıştır. Onun
için Kur’anın yorumlamak için Resulullahın açıklamasına bakmak şarttır.
Onun açıklamasından farklı yorumlar getirmek dinde
reform olur. Hatta Peygamber efendimizin hadis-i
şeriflerini de âlimler açıklamış, bize onlara uymaktan başka şey bırakmamışlardır. Din düşmanlarının bu oyunlara bilmeden alet olmak gaflet, bilerek alet olmak hainliktir. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |