Günümüzde mezhep taklidi ile ilgili müslümanlar
üçe ayrılır: 1- Zaruret de olsa, başka
hak mezhebi taklit etmeyi caiz görmeyenler. (Taassup ehlinin yolu) 2- Her mezhebin kolay
gelen hükümlerini alıp ortaya yeni mezhep çıkarmaya çalışanlar. (Mezhepsizlerin
yolu) 3- Bir zaruret veya
ihtiyaç olunca, başka mezhebi taklit edenler. (Ehli sünnet ulemasının
yolu) İslamiyet, ifrat ve tefrit, yani aşırı
hareketlerden uzak her müslümanın rahatça uygulayabileceği hükümler
topluluğudur. Mezhep taklidinden kaçanlar tefrit
ehlidir. Telfîk yapanlar, yani her mezhebin kolay tarafını toplayanlar
ifrat ehlidir. Bunların her ikisi de yanlıştır.
Seadet-i Ebediyye’de; İbni
Abidin, Hadika, Berika ve Hulasat-üt-tahkik gibi daha birçok kitaptan delil
gösterildiği halde, taklide yanaşmayan mutaassıp kimseler çıkabiliyor. Bütün gerçekler, vesikalar kendisine gösterildiği
halde, kabul etmeyen, kendi indi ve hatalı görüşünde körü körüne ısrar
ve inat eden katı kimseye mutaassıp denir, şimdi bağnaz diyorlar. Taassup ehli, kendisinin yeni duyduğu
hak ve doğru bir şeyi kabul etmekte zorlanır. Hakkı başkasının ağzından,
başkasının kitabından duymayı kendine yediremez. Zamanın şeyhülislamı matbaanın Türkiye’ye
girmesi için fetva verdiği halde, kabul etmemekte direnenler çıkmıştır.
İmam-ı Rabbani hazretlerinin bildirdiğine göre, Medine’deki bir vehhabi âlim, bid’atlere alıştığı
için, Hz. Mehdi’nin sünnet olarak bildirdiklerini
kabul etmeyecek, “Bu adam dinimizi yıkacak” diye Hz. Mehdi’ye
karşı gelecektir. Ama Hz. Mehdi, bu vehhabiyi
öldürecektir. Mason Abduh’un
çömezleri de, hiç mezhep tanımayarak, hangi hüküm akıllarına yatıyorsa
ona tâbi oluyorlar. “Hanefi’nin bu kavlini, Maliki’nin bu görüşünü tercih
ederiz” diyerek ortaya yeni bir din çıkarmaya çalışıyorlar. Ehl-i sünnet ulemasının yolu, bir haraç [sıkıntı] olunca başka
mezhebi taklittir. Ama yeni duydukları doğru bilgileri, kabul etmekte
zorlanan bazı kimseler, bu işte taassup gösteriyorlar, taklidi başka mezhebe geçmek sanıyorlar. Mesela, ödünç almakta zorluk
çeken birisine, Maliki’yi taklit
et, gün tayin ederek ödünç al dedim. Olur mu öyle şey diyerek itiraz
etti. Sonra, “Yazdıkların doğru ama, alışmadığımız için kabullenmek
bize zor geliyor” diye itiraf etti. Hak olan mezheplerin rahmet olan
ayrılıklarından, yine o âlimlere uyarak, faydalanmamak cahillikten başka
ne olabilir? İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalı.
Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını
istiyor. Çünkü insanın zayıf, dayanıksız yaratıldığını bildiriyor. Kur’an-ı
kerimde, (Allah, size kolaylık
ister, zorluk, güçlük istemez) buyuruldu. (Bekara 185) Allahü teâlâ böyle isterken, kolay kavle
uymayı öcü gibi görmek taassup değil midir? Hadis-i şeriflerde de buyuruldu
ki: (Allah’ın
verdiği kolaylık ve ruhsatlardan faydalanın!) [Buhari] (Ruhsatlardan
faydalanmayan, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani] (Allahü
teâlâ, ruhsatla da amel edilmesini sever.) [Beyheki] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |