Aynı
yere giden dört yol
72 fırkanın hepsi de aynı yere yani Cennete gitmiyor mu? Hepsi birleşse daha iyi olmaz mı? CEVAP Bid’at fırkalarını, Ehl-i sünnetin dört doğru mezhebi ile karıştırmamalıdır. Dört mezhep, birbirlerinin doğru yolda olduğunu söyler ve birbirini severler. Bid’at fırkaları ise, müslümanları parçalamaktadır. Bu dört mezhebin birleştirilemeyeceğini, islam âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. Allahü teâlâ, mezheplerin birleştirilmesini değil, ayrı olmalarını istiyor. Böylece, islam dinini kolaylaştırıyor. Kur’an-ı kerimde buyuruldu ki: (Ey iman
edenler! Allah’ın dinine sarılın. Birbirinizden ayrılmayın!) [Al-i İmran
103] Ebüssüud Efendi hazretleri burayı açıklarken, (Ehli kitabın parçalandığı gibi parçalanıp da doğru imandan ayrılmayın!
Cahiliye zamanında birbirleriniz ile dövüştüğünüz
gibi bölünmeyin!) buyurdu. Doğru yolun, Ehl-i sünnet âlimlerinin
bildirdiği iman olduğunu, Peygamberimiz haber verdi. O halde, Ehl-i
sünnette birleşerek, kardeş olmaları, birbirini sevmeleri gerekir. Müslümanların
bu birliğinden ayrılan, bu âyet-i kerimeye uymamış olur. Bu yolda birleşir,
birer kardeş olduğumuzu bilip birbirimizi severek, dünyanın en büyük,
en kuvvetli milleti olur, dünyada rahata, huzura, ahirette de sonsuz
saadete kavuşuruz. Düşmanlarımızın ve cahillerin ve sömürücülerin, kendi
çıkarları için söyledikleri yalanlara aldanıp, bölünmemeye çok dikkat
etmeliyiz! (Hadika s. 696) (Peygamber ve Sahabenin mezhebi var mı? Bir mezhep imamına
ve hadise uymadan Kur'ana göre amel ederim!) CEVAP
Mezhep imamı demek, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça
bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshab-ı kiramdan işiterek toplayan
kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkca
bildirilmeyenleri, açıkca bildirilmiş olanlara
benzeterek meydana çıkaran derin âlimlerdir. Eshab-ı kiramın herbiri müctehid ve mezhep imamı idi. Herbiri
kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün idi.
Mezhepleri daha kıymetli idi. Fakat, bunlar kitaplara yazılmadığı için,
mezhepleri unutuldu. Peygamberin,
sahabenin mezhebi nedir demek, Ordu
kumandanı, hangi bölüğün eridir veya
Fizik öğretmeni, hangi sınıfın talebesidir demeye benzer. Çünkü
sahabenin herbiri bir mezhep imamı, hatta mezhep imamlarının hocaları
idi. Resulullah efendimiz de kâinatın hocası idi. (Mizan, Hadika) (Mezhebe, hadise uymam) demek (Kur'ana uymam) demektir. Zira
Hak teâlâ buyurdu ki: (Resule itaat
eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Peygamberin
emrine uyun, nehyettiğinden sakının.) [Haşr 7] (İndirdiğimi
insanlara beyan edesin, açıklayasın.) [Nahl 44] Beyan etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak
demektir. Âlimler de, âyetleri beyan edebilselerdi ve kapalı olanları
açıklayabilselerdi ve Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü
teâlâ Peygamberine, (Sadece sana
vahy olunanları tebliğ et) derdi. Ayrıca beyan etmesini emretmezdi.
(Huccetullahi alelalemin) Sünnet [hadis-i şerifler], Kur’an-ı kerimi, mezhep imamları
da sünneti açıklamışlardır. Âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini
açıklamışladır. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu,
nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler,
cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekat nisabı, orucun, haccın
farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur’an-ı
kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları peygamber efendimiz açıklamıştır.
Sünneti müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır.
Allahü teâlâ, (Bilmediklerinizi âlimlere sorun) [Nahl 43] buyurduğu gibi, Peygamberimiz
de bu âlimlere uymamızı emrediyor: (Kur’an-ı kerime tâbi
olmak, hepinize farzdır. Onu terk etmek için hiçbir özür olamaz. Kur’an-ı
kerimde bulamadığınız işlerde, sünnetime uyunuz. Sünnetimde de bulamazsanız,
Eshabımın sözüne uyunuz.) [Beyheki] (Âlimlere
tâbi olun!) [Deylemi] (Âlimler
rehberdir.) [İbni Neccar] (Ulema, enbiyanın
vârisidir.) [Tirmizi] (Âlimlerinin
ihtilafları [farklı ictihadları, mezhepleri] rahmettir.) [Beyheki] (Bize yalnız Kur'andan söyle!) diyen birine, İmran bin Husayn
hazretleri: (Ey ahmak! Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğunu
bulabilir misin?) dedi. Hz. Ömere, farzların
seferde kaç rekat kılınacağını Kur’an-ı kerimde bulamadık dediklerinde,
(Allahü teâlâ, bize, Muhammed aleyhisselamı gönderdi. Kur’an-ı kerimde
bulamadığımızı, Resulullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde,
dört rekat farzları iki rekat kılardı. Biz de, öyle yaparız) buyurdu.
(Mizan-ül-kübra) Mezhebe uymam
Kur'anla amel ederim demek, Kanunlara uymam, yalnız Anayasaya göre hareket
ederim demek gibi yanlıştır. Çünkü Anayasada bütün hükümler, bütün
cezalar bildirilmemiştir. Anayasa, kanunlara havale etmiştir. Kanunlardan
başka tüzükler, yönetmelikler de çıkmıştır. (Anayasa varken, kanuna
lüzum yok) demek ne kadar yanlış ise, (Kur'an varken, mezhebe lüzum
yok) demek, bundan daha yanlıştır. Kur’an-ı kerimi hadis-i şerifler,
hadis-i şerifleri de mezhep imamları açıklamıştır. Kanunlar, anayasanın
gösterdiği istikamette hazırlanmış, mezhepler de, Kur’an-ı kerimin ve
hadis-i şeriflerin gösterdiği istikamette teşekkül etmiştir. Hiç kimse, Madem, mezhep,
Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Ben de açıklar
bir mezhep kurarım diyemez. Çünkü bir kimsenin, Madem doktor olmak, tıp kitabı okumaya bağlıdır. Kimyager olmak için de
kimya kitabı okumak kâfidir diyerek eline aldığı bir tıp ve kimya
kitabı ile doktorluk yapmaya, ilaç imal etmeye kalkışması ne kadar gülünç
ise, (Ben de Kur'andan, hadisten hüküm çıkarırım) demek daha gülünçtür. Ben İslama göre hareket ederim, mezhebe uymam demek, Ben devletin emrine uyarım. Fakat, kanunu,
polisi, hakimi dinlemem demeye benzer. Çünkü İslama
uymak demek, dört hak mezhepten birine uymak demektir. İslam ayrı, mezhep
ayrı değildir. Herkes Kur’ana bağlanmalı, çünkü Peygamberin mezhebi ne idi?
Eshabın mezhebi mi vardı? CEVAP Bin küsur yıldan beri herkes bir mezhebe bağlı iken, bazı türediler,
böyle sorularla zihinleri bulandırıp herkesi başı boş, mezhepsiz yapmaya
çalışıyorlar. Dini delillerden anlamayanlara iki akli örnek verelim: Milli eğitime bağlı okullar, sınıflar, müdürler, öğretmenler ve öğrenciler vardır. Okul ile sınıf, müdürle öğretmen mukayese edilmez. Çünkü hepsinin görevleri farklıdır. Öğretmenle öğrenci de mukayese edilmez. Öğrencileri müdür veya öğretmen yerine, öğretmenleri de öğrenci yerine koymak yanlış olur. Öğretmen veya müdür hangi sınıfın öğrencisi denemeyeceği gibi, şu öğrenci, hangi okulun müdürü denmez. Öğretmen ve müdüre öğrenci denmez. Atalarımız, Temsilde
hata olmaz demişlerdir. Müctehid âlimler birer öğretmen gibidir.
Mutlak müctehidler ise müdür gibidir. İnsanlar da öğrenci gibidir. Öğretmene,
bu hangi okulun müdürü denmeyeceği gibi, öğrenciye de hangi okulun öğretmeni
denmez. Öğrenciler öğretmene tâbi olduğu gibi, insanlar da müctehide
tâbi olur. Öğretmenler nasıl müdüre bağlı ise, tamamı müctehid olan Eshab-ı
kiram da, Resulullah efendimize bağlı idiler. Tabiinde ise müctehidler
ve halk var idi. Halk müctehidlere tâbi oluyordu. Halkın mezhebi tâbi
olduğu müctehidin mezhebi idi. Mezhepsiz kimse yok idi. Eshab-ı kiram, Resulullaha
değil, biz yalnız Allaha uyarız demez.
Bir müslüman da, Ben müctehide
uymam, ben yalnız Resulullaha uyarım diyemez. Müctehid, Allahın
ve Resulünün emirlerini bildiriyor. Müctehide uymak Allah ve Resulüne
uymak demektir. Nasıl ki öğretmen müdüre, müdür de Milli eğitim Bakanına, Milli
eğitim bakanı da Başbakana bağlı ise, insanlar bir müctehide, müctehidler
mutlak müctehide, mutlak müctehidler de Resulullah efendimize bağlıdır.
Bağsız yani mezhepsiz kimse yok idi. Ordudaki misal daha cazip. Bütün subayların bir sınıfı olur.
Topçu yüzbaşı, piyade albay gibi. Ama general olunca artık sınıf kalmaz.
Topçu general olmaz. Artık o bütün sınıfların generalidir. Generaller de, sınıfsız ama, onlar da ya havacı, ya karacı
veya denizcidir. Bunlardan birinde olmayan general olmaz. Bunlar da,
ordu komutanlıklarına, ordu komutanları da hava, deniz veya kara kuvvetlerine
bağlıdır. Kuvvet komutanları genel kurmaya bağlıdır. Dikkat edilirse, gerek eğitim sisteminde ve gerekse orduda
bağımsız bir kurum yoktur. Herkesin bağlı olduğu, sorumlu olduğu bir
yer vardır. İnsanlar birer er gibidir. Bağlı oldukları bölükler, taburlar
alaylar vardır. Ben genel kurmay başkanına bağlıyım bölük komutanını
falan takmam diyemez. Müctehidler generaller gibidir. Mutlak müctehidler
kuvvet komutanları gibidir. Resulullah efendimiz de genel kurmay başkanı
gibidir. Genel kurmay başkanı, hangi bölüğün eri veya hangi kuvvet komutanlığına
bağlı denilemeyeceği gibi, Eshab-ı kiramın veya Resulullahın mezhebi
ne idi denemez. Bu durum iyice anlaşılınca, herkes haddini bilmeli, er olan
erim demeli, subayla, generalle benim aramda ne fark var dememeli. Bir
müslüman da müctehidle boy ölçüşmemeli. Hatta peygambere bile uymayıp
ben Kur’ana göre hareket ederim demesi ne kadar yanlıştır. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |