Ehl-i
kıble ve ehl-i sünnet olmak için
Ehl-i sünnet,
Ehl-i kıbleye [namaz kılana] kâfir demediği halde, İmam-ı Rabbani hazretleri,
namaz kılan bid’at fırkalarının Cehenneme gideceğini bildiriyor. Bunun
açıklaması nasıldır? CEVAP
İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki: (Hadis-i
şerifte, (Ümmetim yetmiş üç fırkaya
ayrılır, yetmiş ikisi Cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur.
Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu
fırkaya (Ehl-i sünnet) denir.) [c.2, m.67] İ 1- Zaruri olan ve icma ile bildirilen
din bilgilerinde ictihad caiz olmadığı için böyle bilgilere inanmayan
kimse, namaz kılsa da ebedi Cehennemliktir. (Milel
Nihal) 2- Yetmiş iki bid’at fırkası, namaz
kıldığı ve her ibadeti yaptığı halde, bir kısmı mülhid
olmuş, imanları gitmiştir. (Hadika) 3- Zaruri din bilgilerinden birine
inanmayan, namaz kılsa da kâfirdir. (R. Muhtar) 4- Dinde inanılması zaruri olan hususlara
inanmayan kâfirdir. (Mektubat-ı Rabbani) Bir kimse namaz kılıp oruç
tutsa, fakat Miracın tamamını inkâr etse kâfir olur. Mezhepsiz yazarlar,
Mirac gibi birçok mucizeyi inkâr etmektedir. Böyle kimseler,
namaz kılsa da kâfirdir. (Berika) Ehl-i sünnet
olmak için gereken itikadlardan bazıları
şunlardır: Kur’an-ı kerimin Kelam-ı İlahi olup mahluk [yaratık] olmadığına
inanmak. Kendi imanından şüphe etmemek. Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, hiçbirini kötülememek. Cennette Allahü teâlânın görüleceğine inanmak. Dar-ül islamda
fıskı bilinmeyen her imamın arkasında namaz
kılmak. [Dar-ül-harbde
ise, Ehl-i sünnet ve salih olduğu bilinmeyen imam arkasında namaz kılmamalıdır!] Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği
günahlardan dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir
inanışı, manası çok açık olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle
bir kimse, namaz kılsa da, her ibadeti yapsa da kâfir olur.] İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah
işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir,
büyük günahları affedebilir. İman artıp eksilmez. [Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir.] İman, dil ile ikrar, kalp ile de tasdiktir. İman herkese gerekirken,
her amel herkese gerekmez. Mesela nisaba ulaşmayan fakir zekat vermez.
Hayz ve nifas halinde
namaz kılınmaz. Fakat fakire ve böyle kadına iman gerekmez denemez.
Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak. Miracın Mescid-i aksaya kadar olan kısmını inkâr eden kâfir olur.
Bundan sonrasına inanmayan ise, bid’at ehli, sapık olur. Tasavvufu inkâr etmemek. Mucize ve keramet haktır. Mest üzerine mesh caizdir. Bugün için dört hak mezhepten birine uymak, mezhepsiz olmamak.
Hz. Ebu Bekir ve Hz.Ömer’in halifeliklerine ve üstünlüklerinin
halifelik sırasına göre olduğuna inanmak. Ölüden yardım istemek, Kabir ziyareti, enbiyadan ve evliyadan yardım istemek caizdir.
Okunan Kur’an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere
göndermenin caiz olduğuna, bu sevapların ve duaların ölülere vasıl olarak,
azaplarının azalmasına sebep olacağına inanmak. Kabir suali haktır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. Sırat köprüsü vardır. Şefaata, hesaba ve mizana inanmak. Öldürülenin kendi eceli ile öldüğüne inanmak. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Allahü teâlâ, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini dalalette
bırakır. Hayrın ve şerrin takdiri Allah’tandır. Kul ve yaptığı işler mahluktur. Yaratıcı ve rızık verici yalnız Allah’tır.
Cennet ve Cehennem şu anda vardır. Günahkâr müminler, Cehennemde
sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz kalır. Cennet ve Cehennem ebedidir. Aşere-i mübeşşereye inanmak. Kıyamet alametlerinden olan Deccal,
Dabbet-ül-arz, Hz.Mehdinin
geleceğine, Hz. İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına
ve diğer bildirilenlere inanmak. [Bunları tevil edenlere itibar etmemek
gerekir] (R.Nasıhin, Feraid, İtikadname) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |