İmanda, itikadda
tek mezhep vardır Bu iki imamın [İmam-ı Matüridi ve
İmam-ı Eşari’nin] ve hocalarının, amelde dört
hak mezhep imamlarının ve onlara tâbi olanların; imanda, itikadda
tek bir mezhebi vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet
vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün
insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı
emretmektedir. Bu imanın esaslarını
ve nasıl itikad edileceğini,
bizzat Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam tebliğ etmiştir.
İnsanlara, kendilerini ve herşeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamberimiz,
Allahü teâlâya, Onun yarattıklarına ve Onun emir
ve yasaklarına imanın
nasıl olacağını da bildirmiştir. Muhammed
aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine, temiz, dürüst ve hakiki bir iman,
ancak Onun bildirdiğine tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla
mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa
bir ayrılığın,
Ondan ayrılmak olacağı
meydandadır. Böyle bir ayrılığa
düşenlerin kendilerini haklı çıkarmak
için öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai,
fenni.. v.s. gibi sebeplerin hiçbir kıymeti yoktur.
Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda
ayrılığa
asla izin vermemekte, yasaklamaktadır. Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları
olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki
asırlarda gelenler arasında
ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar
ortaya çıkarıldı
ve bid’at fırkalarının sayısı
72 ye ulaştı.
Bu ayrılıkları
çıkaranların ve bunların
sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin
ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber,
esas sebepler (Münafık ve başka
dinden olanların çıkardıkları
fitneler, Kur’an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi
anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları,
eski Hind ve Yunan felsefesi ile, Mecusi inançlarının
İslamiyete sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın
maslahata (huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine) ait konulardaki ictihad
ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya
alet etme, kısa zamanda çok geniş
ülkelere yayılan İslamiyetin henüz
yeni müslüman olmuş büyük kitlelerce tam
anlaşılmadan birtakım insanların
eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk
edememeleri ve bunları İslamiyet’ten sayma
yanlışına düşmeleri) şeklinde
özetlenebilir. Ancak, islam tarihinde görülen 72 sapık
fırkanın ortak vasfı; siyasi
ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış
olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur’an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa
müteşabih
âyet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir
yoluna gitmişler, böylece felsefe
yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikametinde
tevil ederek kendilerine Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını
ileri sürmüşlerdir. Mesela, Kur’an-ı kerimde geçen, Allah’ın eli, yüzü vb. sıfatlarını
gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma
dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zâtı ve
sıfatlarıyla tecsim eden, yani
cisim ve insan şeklinde düşünen
bu sapık fırkalar,
Kur’an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı
ilâhiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan
Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını
kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve
fiilen saldırmışlardır. İmanda parçalanmak,
fırkalara ayrılmak yasaktır
Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler, imanda parçalanmanın,
fırkalara ayrılmanın
kötü olduğunu bildiriyor. Allahü teâlâ Nisa süresi 114. âyetinde mealen;
(Hidayeti (kurtuluş
yolunu) öğrendikten sonra, Peygambere
uymayıp, müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleriz
ve çok fena olan Cehenneme atarız)
ve Âl-i imran süresi 103. âyetinde de mealen; (Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız. Fırkalara bölünmeyiniz) buyurmaktadır. Peygamberimiz de, müslümanlar arasında
imanda ve itikadda ayrılıkların
felaket olduğunu bildirerek, meşhur olan bir hadis-i
şerifinde: (Beni İsrail (yahudiler),
71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70’i
Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Nasara (hıristiyanlar) da, 72 fırkaya ayrılmıştı. 71’i Cehenneme
gitmiştir. Bir zaman sonra benim ümmetim
de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72’si Cehenneme gidip,
yalnız bir fırka kurtulur) buyurmaktadır.
Eshab-ı kiram bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda;
(Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir) buyurdu. Bir başka hadis-i şerifte; (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka kurtulacak,
diğerleri helak olacaktır) buyurduğunda Eshab-ı kiram; "Kurtulan fırka
hangisidir?" diye sorunca,
(Ehl-i sünnet vel-cemaattir) buyurdu.
Eshab-ı kiram bu defa "Ehl-i sünnet vel-cemaat
nedir?" diye sordular. (Bugün
benim ve Eshabımın bulunduğu yolda olanlardır) buyurdu. [İbni
Mace, Tirmizi] İman edilecek şeylerde ayrılık olmaz
İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki: İman edilecek şeylerde
Eshab-ı kiramın hepsine uymak lazımdır. Çünkü, itikat edilecek şeylerde,
birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshab-ı kiramdan birine dil uzatan
kimse, hepsini lekelemiş olur. Çünkü, hepsinin imanı, itikadı birdir.
Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını,
aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek,
onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyet’i bizlere bildiren, onların
hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Herbirinin
İslamiyet’te bildirdiği bir şey vardır. Herbiri
âyet-i kerimeleri getirerek, Kur’an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını
beğenmeyen, İslamiyet’i bildireni beğenmemiş olur. Beğenmeyen de Cehenneme
gider. Âyet-i kerimede, (Kur’an-ı
kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz?
Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil, rüsva olmaktır. Ahirette de,
en şiddetli azaba atılacaklardır) buyuruldu. (Bekara 85) Kur’an-ı kerimi toplayan
üç halifeyi kötülemek, Kur’an-ı kerimi kötülemek olur. Aklı olan kimse,
Eshab-ı kiramın hepsinin, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez.
Halbuki o gün, Eshab-ı kiramdan 33 bini, hep birden, istekle ve seve
seve Hz. Ebu Bekir’i halife yaptı. 33 bin
Sahabinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey
değildir. Nitekim, Resulullah, (Ümmetim,
dalalette birleşmez, yanlış bir iş üzerinde ittifakta bulunmazlar)
buyurdu. (İbni Mace) Eshab-ı kiram arasında
olan ayrılıklar, kötü düşüncelerden değildi. Çünkü onların mübarek nefisleri
tertemiz olmuştu. Onların bütün istekleri, İslamiyet’e uymaktı. Ayrılıkları,
ictihad ayrılığı idi. Yanılanları da sevaba kavuşur. İmam-ı Şafii, (Allahü
teâlâ, ellerimizi o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım.
Resulullahtan sonra, Eshab-ı kiram çok düşündü, Hz. Ebu Bekir’den daha
üstün kimseyi bulamayıp, onu halife yaptılar) buyurdu. Bu da, Hz. Ali’nin
ikiyüzlü olmadığını ve Hz. Ebu Bekir’i seve seve
halife yaptığını göstermektedir. (c.1, m. 80) Muhammed Masum hazretleri
de buyuruyor ki: Allahü teâlâ, (Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?)
buyurdu. O da, (Ya Rabbi!
Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim ve seni zikrettim)
deyince, Allahü teâlâ, (Namaz,
senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekat,
mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir
de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?)
buyurdu. Hz. Musa, (Ya Rabbi, senin
için olan amel nedir) dedi. Allahü teâlâ, (Sevdiğimi benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) buyurdu.
Hz. Musa, Allahü teâlânın sevdiği amelin, Onun dostlarını sevmek ve
düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı. Demek ki, sevgilinin sevdiklerini
sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alametidir. Mümtehine
suresinin, (İbrahim ve Eshabı, kâfirlere, biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Sizin,
bir olan Allah’a inanana kadar, aramızda düşmanlık olacaktır dediler.
Bunların bu güzel halleri, size örnek olmalıdır) mealindeki 4. âyeti
gösteriyor ki, iman sahibi olmak için, bu düşmanlık şarttır ve Allah
düşmanlarını sevmek, imanı yok eder. Resulullahın sohbetine kavuşmakla
şereflenen Eshab-ı kiram, birbirlerini çok severlerdi. Birbirlerine
değil, kâfirlere düşman idi. Fetih suresinin (Kâfirlere
düşman, birbirlerine merhametli idiler) mealindeki 29. âyeti sözümüzü
ispat etmektedir. (m. 29) Doğru
yol nedir?
Bid’at fırkalarını, Ehl-i sünnetin dört doğru mezhebi ile karıştırmamalıdır.
Dört mezhep, birbirlerinin doğru yolda olduğunu söyler ve birbirini
severler. Bid’at fırkaları ise, müslümanları parçalamaktadır. Bu dört
mezhebin birleştirilemeyeceğini, islam âlimleri
sözbirliği ile bildirmişlerdir. Allahü teâlâ, mezheplerin birleştirilmesini
değil, ayrı olmalarını istiyor. Böylece, islam
dinini kolaylaştırıyor. Kur’an-ı kerimde buyuruldu
ki: (Ey iman edenler! Allah’ın dinine sarılın. Birbirinizden ayrılmayın!) [A. İmran 103] Ebussüud Efendi hazretleri burayı açıklarken, (Ehl-i kitabın parçalandığı gibi parçalanıp da doğru imandan ayrılmayın!
Cahiliye zamanında birbirleriniz ile dövüştüğünüz
gibi bölünmeyin!) buyurdu. Doğru yolun,
Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği iman olduğunu, Peygamberimiz haber
verdi. O halde, Ehl-i sünnette birleşerek, kardeş olmaları, birbirini
sevmeleri gerekir. Müslümanların bu birliğinden ayrılan, bu âyet-i kerimeye
uymamış olur. Bu yolda birleşir, birer kardeş olduğumuzu bilip birbirimizi
severek, dünyanın en büyük, en kuvvetli milleti olur, dünyada rahata,
huzura, ahirette de sonsuz saadete kavuşuruz. Düşmanlarımızın ve cahillerin
ve sömürücülerin, kendi çıkarları için söyledikleri yalanlara aldanıp,
bölünmemeye çok dikkat etmeliyiz! (Hadika s. 696)
|
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |