İslamiyet’te ilk itikad ayrılıkları
İslamiyet’te ilk itikad ayrılıkları,
Hz. Osman'ın şehid
edilmesi hadisesinden sonra, Abdullah ibni Sebe adındaki
münafık olan bir Yahudinin ortaya çıkması
ile başlamıştır.
Müslümanların saf ve berrak imanlarını bozmak gayesiyle
itikaddaki birlik ve beraberliklerini parçalamak için çıkarılan
ilk fitne hareketi budur. İbni Sebe, Hz. Ali'nin halifelik
meselesini bahane ederek, müslümanları bölmek gayretine düştü.
Kendisine taraftar toplamak ve onlara görüşlerini kabul
ettirmek için, (Hz. Ali'nin Peygamber olduğundan, Allahü teâlânın ona
hulul ettiğine) varıncaya kadar pek çok
şeyler
uydurdu. Bir kısım
insanları aldattı.
İbni Sebe’ye aldananların içinde siyasi hırs
ve gayret ile hareket edenler çoktu. Böylece Hz. Ali taraftarıyız
diyerek, islam dinine bozuk inançlar karıştırdılar.
Zamanla hilafet, Hz. Ali'nin hakkıdır
diye ve bu inanca sahip olanlara (Şia) Şii
denildi. Şiiler, zamanla başka konularda da Ehl-i
sünnetten ayrılıp, kendi içlerinde çeşitli
kollara bölündüler. Hz. Ali'nin hilafeti, hakem tayini yoluyla Hz. Muaviye'ye bırakmasını
beğenmeyip, Hz. Ali'ye ve Hz. Muaviye'ye karşı çıkıp
ayrılanlara ise Harici ismi
verildi. Hariciler'den bir kısmı
Kur’an-ı kerimin bazı bölümlerini kabul etmezler.
Bir kısmı da
sapıklıklarında, yeni bir peygamber
geleceğine inanacak kadar ileri gitmişlerdir. Bozuk fırkalardan biri olan
Mutezile ise, Hasan-ı Basri hazretlerinin
derslerinde bulunan Vasıl bin Ata tarafından
ortaya çıkarılmıştır.
Büyük Ehl-i sünnet âlimi ve veli bir zat olan Hasan-ı Basri, (Büyük
günah işleyen
ne mümindir ne de kâfirdir) diyerek Ehl-i sünnetten ayrılan
Vasıl bin Ata için, (İ'tezele anna Vasıl), yani (Vasıl
bizden ayrıldı)
buyurmuştu. Buradaki i’tezele=ayrıldı kelimesinden
dolayı Vasıl'a ve onun yolunu tutanlara (Mutezile) ismi verilmiştir.
Ayrıca Mürcie,
Kaderiyye, İbahiye,
Mücessime, Cebriyye gibi
birçok bozuk fırkalar, İslam tarihi
boyunca çeşitli yerlerde ortaya
çıkmış, kendi içlerinde de
sayılamayacak kadar çok kollara ayrılarak bir müddet yaşayıp,
sonra unutulup gitmişlerdir. Ancak son asırlarda zuhur eden Vehhabilik,
bilhassa Arabistan'da yayılmış
ve bugün de, çeşitli İslam ülkelerindeki
müslümanların arasında yayılması
için çalışılmaktadır.
[Selefiyecilik, vehhabiliğin
kamufle adıdır. Türkiye’deki vehhabiler, bu isim altında kendilerini
gizlemektedir. Vehhabilik maddesine bakınız.] Diğer bozuk fırkalar tarih
içinde kaybolup gitmişlerdir. Ehl-i sünnet
vel-cemaatin mevcudu her devirde çok olmuştur. İslamiyet;
iman, itikad, amel ve ahlak esasları olarak Ehl-i
sünnet âlimleri tarafından her asırda, aslı
üzere müdafaa ve muhafaza edilerek, bugüne ulaştırılmıştır.
Bugün dünyadaki müslümanların yarıdan çoğu, Ehl-i sünnet vel-cemaat
itikadı üzeredirler. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |