Fıkıh ilminin önemi

 

Mealden mi yoksa fıkıh kitabından mı dini öğrenmeyi tavsiye edersiniz?

CEVAP

Mealden tefsirden din öğrenilmez. Ahmed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:

Kur'an-ı kerimdeki (Allah’ın ipine sarılın) ifadesindeki ipten maksat, cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sevad-ı a'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullahın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Kurtuluş, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at ehlidir. (Tahtavi)

 

Muhammed Hadimi hazretleri buyurdu ki:

(Dindeki dört delil, müctehid âlimler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü biz, âyet ve hadisten hüküm çıkaramayız. Bunun için, mezhebimizin bir hükmü, âyet ve hadise uymuyor gibi görünse de, mezhebimizin hükmüne uyulur. Yahut başka bir âyet veya hadisle değişmiştir, yahut tevil edilmesi gerekir. Bunları da ancak müctehid âlimler anlar. Bunun için tefsir ve hadis değil, âlimlerin kitaplarını okumak gerekir.) [Berika]

 

Nisa suresinin (Bir işte anlaşamazsanız bu işin hükmünü, Allah ve Resulünden anlayın!) mealindeki 59. âyeti, (Bu işin nasıl yapılacağını âlimler, Kur'an ve sünnetten anlasınlar, âlim olmayan ise, âlimlere uyarak yapsın!) demektir. (Reddi vehhabi-yi Hindi)

 

Buradaki Anlayın emri âlimler içindir. Çünkü Allahü teâlâ, âlimlere sorulmasının gerektiğini bildiriyor. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43]

 

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emri maruf ve nehyi anilmünker sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]

 

(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr]

(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.) [Beyheki]

(Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.) [İ. Maverdi]

 

(Allah, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi yapar.) [Buhari]

(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]

 

(Hikmetsiz kalb, harap ev gibidir. Şu halde öğrenin, öğretin. Fıkıh öğrenin, cahil olarak ölmeyin. Çünkü Hak teâlâ cahillik için mazeret kabul etmez.) [İ.Sünni]

 

(Allah indinde en üstün kimse fakihtir.) [M. Zühdiyye]

(Az fıkıh, çok ibadetten iyidir. İhlasla ibadet edene fıkhı öğrenmek nasip olur.) [Taberani]

 

Hz. Ebu Bekir (Ya Resulallah, savaştan başka cihad yolu var mı?) diye sordu. Resul-i ekrem buyurdu ki:

(Evet vardır. Emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktır.) [Tibyan]

 

Fıkhı öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. fıkıh âliminin Müslümanlara sağladığı faydanın sevabı, cihad sevabından çoktur. (Redd-ül muhtar)

 

Mezhep imamları, (Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki âyet gereğince, Kur'an-ı kerimin manasını, Tabiinden ve Eshab-ı kiramdan öğrenerek, kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de, bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim gibilere açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve İlmihal kitabı hazırlamışlardır. (Birgivi)

 

Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh, âyet ve hadislerden çıkarılmıştır. (Hadika)

 

Fıkıh, salih kimselerin yazdığı ilmihallerden öğrenilir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden derlenerek hazırlanan (Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye) kitabı, fıkıh bilgileri öğrenilecek en emin kaynaktır.

 

En lüzumlu bilgiler 

Lüzumlu fıkıh bilgilerini öğrenmek farz-ı ayn iken, bu farzı terk edip, (İmanı araştırıyorum) diyerek ağaçların, çiçeklerin, insan ve hayvanların anatomisini incelemekle meşgul olmak haramdır. İman esasları tahkik edilmez, yani araştırılmaz. Peygamber efendimiz, (Ahir zamanda, kocakarı gibi itikad edin!) buyurarak, kocakarı gibi iman etmeyi tavsiye etmiştir. (Deylemi)

 

İspat ile delil ile iman olmaz. İman, görmeden inanmaktır. Kur’an-ı kerimde, salihler övülürken, (O müttekiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz mallardan [zekat ve her türlü hayır hasenat için] harcarlar) buyuruluyor. (2/3)

 

İman bilgilerini anlatan derin ilme ilm-i kelam denir. Kelam ilmini, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri itikadı öğrenecek ve bunları akıl ve nakil ile ispat edecek ve sapıklara, dinsizlere anlatacak kadar okumak farz-ı ayn olup, bundan fazlasını öğrenmek, ancak din âlimlerine lazımdır. Başkalarına caiz değildir. Başkaları bu ilimle meşgul olursa, bâtıl yollara kayar, sapıtıp zındık olur. (Hadika)

 

Âlimler buyuruyor ki

İlm-i kelam ile uğraşıp sapıtmak yanında, büyük günah işlemek hafif kalır. Ehl-i sünnet itikadını iyi öğrenmeden önce, ilm-i kelam ile uğraşmanın zararı bilinseydi, kelam ilmi ile uğraşmaktan, aslandan kaçar gibi kaçınılırdı. (İmam-ı Şafii)

 

Bid’at ehli ile kelamcıların şahitlikleri kabul değildir. (İmam-ı Malik)

Kelam ilmi ile uğraşan hep şüphe içindedir, iflâh olmaz. (İmam-ı Ahmed)

Kelam ilmi ile uğraşan imam olamaz, zamanla dinden çıkar. (İmam-ı Ebu Yusuf)

Resulullah efendimiz, fıkhı teşvik etti, kelamı yasakladı. (Hadis âlimleri)

Kelam ilmi ile uğraşanların çoğu zındık olur. (Fetava-i Bezzâziyye)

Fıkıh öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. (İbni Abidin)

 

Tasavvuf sayesinde iman sağlamlaşır. Akıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlenen iman böyle sağlam olmaz. (İmam-ı Rabbani)

 

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de buyuruyor ki:

İman, Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanmaz. Hadis-i şerifte, (Dini aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur) buyurulmaktadır. (Taberani)

İman kıymetlidir

 

Cahil ve âlim herkes, kelam ilmi ile uğraşmayı bırakıp, ilmihal bilgilerini öğrenmeye çalışmalı; zira fıkıh ilmi zaruri lazımdır. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(İmanın sermayesi fıkıhtır.) [Deylemi]

(Fıkıh ilmi her Müslümana farzdır.) [İ.Maverdi]

(Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyheki]

 

Fıkıh ilmi ise, nakli esas alan doğru bir ilmihal kitabından öğrenilir. Bir Müslümanın, imanını ehl-i sünnet itikadına göre düzelttikten sonra, imanın gereği olan amellerini ilmihale uygun yapması gerekir. Ayrıca imanını tehlikeye düşürecek iş ve sözlerden de uzak durmalıdır. Çünkü iman ne kadar kıymetli ise, zıddı olan küfür de o kadar kötüdür. İmanı kurtarmak için ibadetleri yapmak ve haramlardan kaçmak gerekir. Bilhassa küfre düşürücü söz ve hareketlerden sakınmalıdır. Mesela imanını çok kuvvetli sanan biri, Allah dostlarından birine düşman olsa veya Allah düşmanlarından birini sevse, yahut, (Kuşların uçuşunda ilahi şuuru görüyoruz) veya (Bu iş Allah’ın aklına aykırıdır) dese, yaptığı ibadetler kıymetsiz olur ve Cehenneme gider. Çünkü küfre düşürücü ifade kullananın imanı gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Halbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemi]

 

Şeytanın ağlatıp sızlattıkları

Tarikata bağlı arkadaşlar şeyhlerinden bahsederken muhabbetlerinden ağlayabiliyorlar, fakat Allahü teâlâdan ve Peygamber efendimizden bahsederken hiç de böyle bir hal içerisinde olduklarını göremiyoruz. Bu durumda ortaya İslamiyet’in ruhuna aykırı bir durum ortaya çıkmış olmaz m?

CEVAP

Aykırı olmayabilir. Fakat aykırı olması daha kuvvetlidir. Çünkü şeytan, dinimizi doğru ve tam bilmeyen, (fıkıh bilmeyen) tarikatçıları oynatır, ağlatır, zıplatır, cezbeye sürükler.

Size Seadet-i Ebediyyeden aldığım bir menkıbeyi yazıyorum. Bu haller şeytandan olabilir.

 

Fârisi Tezkiret-ül-Evliya kitabında diyor ki, İbrahim Ethem hazretlerine, falanca yerde bir genç var. Gece gündüz ibadet ediyor. Vecde gelip kendinden geçiyor, dediler. Gencin yanına gidip, üç gün misafir kaldı. Dikkat etti, söylediklerinden daha çok şeyler gördü. Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin ise, böyle uykusuz ve gayretli hâline şaşıp kaldı. Genci, şeytan mı aldatmış, yoksa hâlis ve doğru mu diye anlamak istiyordu. Yediğine dikkat etti. Lokması helalden değildi. (Bu hâlleri hep şeytandandır) deyip, genci evine davet etti. Ona helalinden bir lokma yedirince, gencin hâli değişip, o aşkı, o arzusu, o gayreti kalmadı. Genç, İbrahime sorup, (Bana ne yaptın?) deyince, (Lokmaların helalden değildi. Yemek yerken, şeytan da midene giriyordu. O hâller, şeytandan oluyordu. Helal yiyince şeytan giremedi. Asıl, doğru hâlin meydana çıktı) dedi

Fıkıh kitaplarındaki mahrem bahisleri, birkaç kişi birlikte okumak günah olur mu?

CEVAP

Olmaz.

 

Mealden tefsirden din öğrenilmez

Mealen ne demektir?

CEVAP

Mealen demek, tefsir âlimlerinin bildirdiklerine göre demektir. Yani tefsir âlimlerinin anladığı mana demektir. Bunun için Kur'an tercümesi denilen  kitaplardan, Kur'an-ı kerimin manası anlaşılmaz. Kur'an tercümesi okuyan kimse, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre, yaptığı açıklamayı öğrenir. Bir cahilin veya bir sapığın yaptığı tercümeyi okuyan kimse de, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, tercüme edenin anladım sanarak kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir.

 

Kur'an-ı kerim tercümesini okuyan, amele, ibadete ait bilgileri öğrenemez.

İtikada ait bilgileri ise öğrenmesi hiç mümkün olmaz. Çünkü 72 dalalet fırkası, Kur'an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır. Kur'an tercümesi okuyarak, doğru imanı, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek mümkün olmaz. Hatta (Beydavi), (Celaleyn) gibi kıymetli tefsirleri bile bizim gibilerin anlaması mümkün değildir. Kur'an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen kimse, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı, kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. (Hadika)

 

Âlimler sapıtınca

Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika)

 

Dinimizi, asıl kaynağından öğrenmek için hangi meali ve tefsiri tavsiye edersiniz?

CEVAP

Kur'an-ı kerimin muhatabı Muhammed aleyhisselamdır. Ona gelmiştir. Manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur'an-ı kerimi tefsir eden Odur. Doğru tefsir kitabı da, Onun hadis-i şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir yazmışlardır. Âyet-i kerimeler kısa ve tam tercüme edilemediği için, İslam âlimleri, tercüme değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir. Resulullahın bildirdiği manalara Tefsir denir. Tefsir, ancak Fahr-i âlemin mübarek lisanından, Sahabe-i kirama ve onlardan Tabiine ve Tebe-i tabiine ve böylece sağlam, kıymetli insanların söylemesi ile, fıkıh ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir. Bundan başka olan bilgilere tefsir denmez. Müfessir, tefsir kitabı yazan demek değildir. Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim demektir. Beydavi tefsiri bunların en kıymetlilerindendir. Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir.

 

1986da İstanbul’da yapılan (Kur'an Tercümeleri Sempozyumu)nda 1500den fazla tercüme incelendiğinde, birbirini tutmayan hükümler görüldü. Herkes anlayışına göre tefsir ettiği için, karşımıza bir korkunç, dehşetli ve vahim manzara çıkmıştır. Halbuki nakle dayanılsaydı böyle olmazdı. Türkiye’de ilk defa Kur'an tercüme işini, Cihan Kitabevi sahibi Misak isimli bir Ermeni başlatmıştır. Maksat dinimizi bozmaktır. Bu oyuna gelinmemeli!

 

Din fıkıhtan öğrenilir

Bizim gibilerin, tefsirden din öğrenmesi mümkün değildir. Tefsirden abdestin farzını bile öğrenmemiz mümkün değilken, itikadi konuları öğrenmemiz nasıl mümkün olur? İslam âlimleri yıllarca çalışarak, Kur'an-ı kerimden çıkardıkları hükümleri, kitaplara yazmışlardır. Bir müslüman, hangi mezhepte ise, mezhebine ait kitapları okur, dinini öğrenir. Zaten her müslümanın, bir ilmihal kitabı okumakla, dinine ait lüzumlu bütün bilgileri öğrenmesi mümkündür. Tıp kitabı okuyarak hastalıklara teşhis koymak, tedavi ve ameliyatlara girişmek milyonda bir ihtimal de olsa belki mümkün olabilir, fakat Kur'andan din öğrenmek mümkün olmaz. Her işi ehlinden öğrenmek gerekir. Fıkıh kitaplarını "Tabu" olarak gösterenler, "Dini Kur'andan, tefsirden öğrenin!" diyenler, eğer cahil değilseler, din anarşisi meydana çıkarmak için çalışan hain ve sapık kimselerdir.

 

Tefsirler ve fıkhın önemi 

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:

(Namaz kılacak kadar sure ezberlemek farzdır. Bundan sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmek, Kur'an-ı kerimin fazlasını ezberlemekten daha iyidir. Çünkü, Kur'an-ı kerimi ezberlemek [hafız olmak] farz-ı kifayedir. İbadetler ve muamelat için gereken fıkıh bilgilerini öğrenmek ise farz-ı ayndır. Helalden, haramdan ikiyüzbin meseleyi ezberlemek gerekir. Bunların bir kısmı farz-ı ayndır. Bir kısmı da farz-ı kifâyedir. Herkese, işine göre, lüzumlu olan farz-ı ayn olur. Fakat hepsini öğrenmek, hafızlıktan daha iyidir.  

 

Mezhep imamlarımız, (Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki âyet-i kerime mucibince, Kur'an-ı kerimin manasını, Tabiinden ve Eshab-ı kiramdan öğrenerek, kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de, bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim gibilere açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve İlmihal kitabı hazırlamışlardır. (Birgivi)

 

Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkhı, âlimler, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. (Hadika s. 324)

 

İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:

(Hadis-i şerifler, Kur'an-ı kerimi açıklar. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıkladı. Diğer âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini açıkladı. Namazların kaç rekat olduğunu rüku ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekat nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklaması olmadan Kur'an-ı kerimden anlamak mümkün değildir.

 

İmran bin Husayn hazretleri, (Bize yalnız Kur'andan söyle!) diyene, (Ey ahmak, Kur'an-ı kerimden her şeyi anlamak mümkün mü? Mesela namazların kaç rekat olduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu. Hz. Ömere de, (Farzlar seferde kaç rekat kılınır? Kur'anda bulamadık) dediler. Cevaben, "Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselamı gönderdi. Biz, Kur'an-ı kerimde bulamadıklarımızı, Resulullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde dört rekatlık farzları, iki rekat olarak kılardı. Biz de öyle yaparız" buyurdu.) [Mizan]

 

Kur'an-ı kerimde, Resulullaha ve âlimlere uymamız emrediliyor. (A.İmran 31, Haşr 7, Nahl 43)

Peygamber efendimiz de, (Âlimlere tabi olun) buyuruyor. (Deylemi)

 

O halde, Allahü teâlânın emrine uyarak, âlimlere tabi olmamız, uymamız şarttır. Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli fıkıhtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr]

(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.) [Beyheki]

(Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.) [İ. Maverdi]

(Allah, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi yapar.) [Buhari]

(İbadet için fıkıh kâfidir.) [Beyheki]

(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]

 

İlmihal bilgileri 

Fıkıh, yani ilmihal bilgilerinden önce başka kitap okumak uygun mudur?

CEVAP

Asla uygun değildir. Fıkıh ilmi ile uğraşmak, yani farzları ve haramları öğrenmek, her müslümana farz-ı ayndır. Fazlasını öğrenmek de, farz-ı kifaye olup, çok sevaptır. (Hadika)

 

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:

Her müslümanın ilmihal öğrenmesinin farz olduğunu fıkıh âlimleri sözbirliği ile bildirdi. Bunun için, karı-kocanın hayz ve nifas bilgilerini öğrenmeleri gerekir. Kocası, hanımına öğretmeli, kendisi bilmiyorsa, bilen kadınlardan öğrenmesi için izin vermelidir. Kocası izin vermeyen kadının, ondan izinsiz gidip öğrenmesi gerekir. (Menhel)

 

İmam-ı Muhammede, mütehassıs olduğu tasavvuf bilgisinde bir kitap yazmadığını sorduklarında, (Zühd ve takva, ancak, bütün işlerde şeriate uymakla, bâtıl, fasid ve mekruh sözleşmelerden sakınmakla elde edilebilir. Bunlar da, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Alış-veriş ve başka sözleşmeleri yapacak kimsenin bunların sahih ve helal olması şartlarını öğrenmesi gerekir. Bunun için, bu işlerin ilmihalini öğrenmek her mükellefe farz-ı ayndır. Bu farzın yerine getirilmesi için, alış-veriş kitabını yazdım) buyurdu. (Hadika)

 

Önce lüzumlu bilgi

Ehl-i sünnet itikadını ve fıkıh bilgilerini öğrenmeden önce, Gülistan ve benzeri kitapları okumamalıdır. Fıkıh kitapları yanında, Gülistan ve benzeri kitaplar lüzumsuzdur. Dinde gerekenleri, önce okumak ve öğrenmek ve öğretmek gerekir. [Din bilgilerini öğrenmeden, başka şeyler öğrenenler ve çocuklarına doğru din bilgisi öğretmeyerek, para kazanmaya uğraşanlar, ne kadar aldanıyor.]

 

Kur'an-ı kerimin hakiki manasını anlamak isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam ve fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmış ve yazılmıştır. Kur'an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez. Okuyanları, bunları yazanların fikirlerine, düşüncelerine ve maksatlarına esir eder ve dinden ayrılmalarına sebep olur.

Abdest, gusül, teyemmüm, mest, namaz, oruç, zekat, adak, yemin çeşitleri, hac bilgilerini öğrenmek, fıkıh bilgisi ile mümkündür. Fıkıh bilgisi de ancak doğru yazılmış bir ilmihalden öğrenilir.

 

Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında, bir müslümana gereken bütün dini bilgiler vardır. Hepsi de en kıymetli eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı baştan sona dikkatlice okuyan birisi, dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir. Dinimiz hakkında kâfi bilgiye sahip olur. Her müslümanın dinimizi çok iyi bilmesi şarttır. Dinini bilmeyenin dini yoktur. 89. baskısı yapılan, 1248 sayfalık Tam İlmihali, her müslümanın okuyup, çoluk çocuğuna da okutması gerekir.

 

Kaynak kitap 

Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye, nasıl bir kitaptır?

CEVAP

Yüzlerce kıymetli eserden hazırlanmış bir kitaptır. İstifade edilen bu eserler çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. Bunların çoğu da tercüme edilmemiştir. Her okuyucunun bu eserleri bulup istifade etmesi imkansız denecek kadar zordur. Bal, bir madde ise de, çeşitli birçok çiçekten toplanarak imal edilmiştir. Seadet-i Ebediyye de buna benzetilebilir. Dini kitap sorana, Süleymaniye Kütüphanesinde var denilse, ona sadece bir yer gösterilmiş ise de, yalnız bir kitap değil, binlerce kitap tavsiye edilmiş olur. Bu eser, Redd-ül- Muhtar, Halebi, Hadika, Mektubat-ı Rabbani gibi bir çok eserden meydana gelmiştir. Bu eseri okuyan, bahsi geçen muteber kitaplardaki gereken bilgileri okuyup öğrenmiş olur.

Piyasada bulunan bazı ilmihallerin hataları bir tarafa, doğru olan bir meselenin hangi kitabın hangi sayfasından alındığı bilinmemektedir. Bunlardan bazıları muteber bir kitaptan naklederken hata etmektedir. Kitap ve sayfa numarası verilmediğinden doğru olup olmadığı kontrol edilememektedir.

Bu eser, tamamen nakle dayanmakta, içinde hazırlayan zata ait bir hüküm bulunmamaktadır. Her meselenin hangi kitabın neresinden alındığı bildirilmektedir.

 

Bu eserde, imanın esasları, Ehl-i sünnet itikadı çok geniş ve herkesin anlayabileceği şekilde açıklanmıştır. Bâtıl fırkalar ve dinler, inançlar bildirilerek, Müslümanlar bunların zararlı propagandalarından korunmuştur. İtikadi meselelerden sonra, İslamın beş şartı çok geniş bir şekilde kaynaklı olarak açıklanmıştır. Her konu Hanefi mezhebine göre hazırlanmış, zaman zaman diğer üç mezhebe göre de hükümler ayrıca bildirilmiştir. Hiç bir Türkçe ilmihalde olmayan, ihtiyaç halinde yapılan Mezhep taklidi geniş olarak açıklanmıştır. Müslümanların herhangi bir özürle kendi mezhebine göre yapamadığı amelleri, hak olan dört mezhepten birini taklit ederek nasıl yapacağı anlatılmıştır.

Kırk yıldan fazla bir araştırmanın mahsulü olan  ve 89. baskısı yapılan bu eser, çeşitli ilim adamlarının tetkikinden de geçmiştir.

 

Ruh çağırmak ve cin hakkında uzun açıklamalar yapılmıştır. İnsan kaderini kendi çizer mi? Kısmet meselesi, alınyazısının mahiyeti bildirilmiştir. Tefsir, Meal hakkında kâfi malumat verilmiştir. Hadis-i şerif çeşitleri de geniş olarak açıklanmıştır.

 

İslamiyet’te kadının yeri, kadının ve kocasının birbirlerine karşı hak ve görevleri ve evlilik hakkında geniş bilgi verilmiştir. Yemesi, içmesi haram ve helal olanlar bildirilmiştir.

 

Kısacası, bu kıymetli eserde, bir Müslümana gereken bütün dini bilgiler vardır. Hepsi de en kıymetli eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı baştan sona dikkatlice okuyan birisi, dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir. Dinimiz hakkında yeterli bilgiye sahip olur. Din düşmanlarının hilelerine aldanmaz. Her müslümanın dinimizi çok iyi bilmesi şarttır. Dinini bilmeyenin dini yoktur buyurulmuştur. 1248 sayfalık bu dev eseri, her müslümanın okuyup, çoluk çocuğuna da okutması gerekir. En güzel hediye, en güzel mirastır. Bu kitap, www.hakikatkitabevi.com adresinden okunup temin edilebilir.]

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri