Dinimizde ilmin
önemi İlmin
ve âlimin dindeki yeri nedir? CEVAP İlmin önemi çok büyüktür. Yaratılış
gayesine uygun yaşamak, dinimizin emrettiği faydalı işleri yapmak, zararlı
şeylerden kaçmak için ilim sahibi olmak gerekir. Kur'an-ı kerimde buyuruldu
ki: (Allah
iman edenleri yüceltir; bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları
ise, kat kat derecelerle yükseltir.) [Mücadele 11] (De
ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.)
[Zümer 93] (Kulları
arasında Allahü teâlâdan en çok korkan âlimlerdir.) [Fatır 28] Hadis-i şeriflerde de buyuruldu
ki: (İlim
öğrenmek, kadın-erkek her müslümana farzdır.) [Beyheki] (İlim
Çin’de de olsa, talep ediniz!) [Beyheki] (Hikmet,
[fen
ve sanat] müminin kaybettiği
malıdır. Nerede bulursa alsın!) [İbni Asakir] (Beşikten
mezara kadar ilim öğrenmeye çalışınız!) [S.Ebediyye] (Bilerek
yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir.)
[Şir’a] (Allah’ın rezil
etmek istediği kul, ilim ve edepten mahrum kalır.) [İbni Neccar] (Bir müslüman,
arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden kurtaracak hikmetli
bir sözden daha iyi bir hediye veremez.) [Ebu Ya’la] Hz. Lokman, oğluna buyurdu ki: (Âlimlerle otur, hikmet sahiplerinin
sözlerini dinle! Allahü teâlâ, bahar yağmuru ile toprağa hayat verdiği
gibi, ölü kalbleri hikmet nurları ile diriltir.) İlim, Cennete giden bir yol, gurbette
arkadaş, yalnızlıkta sırdaştır. İlim, iki cihanda kurtuluş, düşmana
karşı siperdir. İnsan için haya, gözler için ziyadır. Hz.Ali buyurdu ki: (İlim, maldan hayırlıdır. Çünkü malı sen korursun; fakat
ilim seni korur. Mal harcamakla azalır, ilim sarfetmekle
çoğalır.) Hz. İbni Abbas da, (Hz. Süleyman;
mal, ilim ve hükümdarlık arasında muhayyer bırakıldı. O ilmi tercih
etti ve bu sayede diğer ikisine de malik oldu) buyurdu. İmam-ı Gazali hazretleri
de, (İnsanın diğer mahlukattan üstünlüğü ilmi iledir, güç ve kuvvetiyle
değildir. Çünkü deve insandan kuvvetlidir. İrilik bakımından da değildir.
Çünkü fil insandan çok iridir. Cesaret bakımından da değildir. Çünkü
aslan insandan cesurdur. Çok yemesiyle de değildir. Çünkü mandanın karnı,
insanın midesinden daha büyüktür. Şu halde ilim çok üstün bir vasıftır)
buyurmaktadır. İlim öğrenmek ve öğretmek çok mühimdir.
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Allahü
teâlâ ilim verdiği âlimlerden de Peygamberlerden aldığı misak
gibi, ilimlerini saklamayıp insanlara açıklamaları için, söz almış ve
"Rabbinin
yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et!" buyurmuştur.) [Ebu Nuaym] (En
güzel hediye, hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır.) [Taberani] (Heves
edilecek iki kimse vardır: Biri, Allahü teâlânın verdiği ilimle amel
edip başkasına da öğreten, ikincisi de, Allah’ın verdiği serveti hayra
sarfedendir.) [Buhari] (Bir
saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadetten daha sevaptır.) [Deylemi] (İlim
yolunu tutana, Allah Cennet yolunu açar.) [Tirmizi] (Melekler,
ilim talebesinden memnun oldukları için kanatlarını onların üzerine
gererler.) [İ. Abdilber] (İlimden
bir mesele öğrenmek, dünyadaki her şeyden kıymetlidir.) [Taberani] (Ya âlim, ya öğrenci, ya dinleyici veya bunları seven olun.
Yoksa helak olursunuz.) [Beyheki] (Tecrübeli yaşlılarla
oturup kalkın. Âlimlere sorun. Hikmet sahipleri ile beraber olun.) [Taberani] (Âlim olmayan
veya ilim öğrenmeye çalışmayan bizden değildir.) [Deylemi] (Bir âlimin,
yanına oturarak, bir saat ilimle meşgul olması, bir âbidin 70 yıl ibadetinden
hayırlı olabilir.) [Deylemi] (İşlenen bir
günah, âlime bir, cahile iki olarak yazılır. Âlim, günahı için azap
olunur. Cahil ise hem günahı, hem de öğrenmediği için azap olunur.) [Deylemi] (Allah, dünya
işlerinin âlimi, ahiret işlerinin cahili olana buğz
eder.)
[Hakim] (İlim öğrenmek,
namaz, oruç, hac ve Allah yolundaki cihaddan
daha kıymetlidir.) [Deylemi] (Bir saat ilim
öğrenmek gece sabaha kadar ibadet etmekten kıymetlidir. Bir gün ilim
öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan kıymetlidir.) [Ebu Nuaym] (Bir kimse, ilim
öğrense, bununla amel etmese bile; bin rekat namaz kılmasından daha
fazla sevap alır. Eğer öğrendiği ilimle amel eder veya başkasına öğretirse,
hem bunun sevabını alır, hem de Kıyamete kadar bununla amel edenlerin
sevabını alır.) [Hatib] (Farzlarda ihmallik
yapan bir derde müptela olur.) [İ. Ahmed] İlim
âlimden öğrenilir Bir
talebenin, ilim öğrenebilmesi ve doğru yolu bulabilmesi için, bir öğreticiye
ihtiyacı vardır. Çünkü hadis-i şerifte, (İlim
üstaddan öğrenilir) buyuruldu. (Taberani)
Kur'an-ı
kerimde ise, (Eğer bilmezseniz,
bilenlerden sorun!) buyuruldu. (Nahl 43) Allahü
teâlânın rızasına kavuşmak için de sebeplere yapışmak, bir âlimin gösterdiği
yolda gitmek gerekir. Kur'an-ı kerimde (Ey
iman edenler, Allah’tan sakının ve Onun rızasına kavuşmak için, vesile,
vasıta arayınız!) buyuruluyor. (Maide 35) Bu
âyet-i kerimeden de bir öğreticiye ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Bir
kimsenin rehberi olmazsa, şeytan ona rehber olur. Şeytan rehber olunca
da, kendisine tâbi olanı uçurumdan uçuruma atar. [Bu yüzden, mezhepsiz,
reformcu zatları dinlememeli, sözlerine inanmamalı, kitaplarını okumamalı,
yaralı aslandan kaçar gibi bunlardan uzaklaşmalıdır. Nakli esas alan
kitapları okumalıdır. Hakikat Kitabevi’nin yayınladığı kitaplar, ehl-i sünnet âlimlerinin
kıymetli eserlerinden derlenerek hazırlanmıştır. www.hakikatkitabevi.com adresinden
okunabilir ve temin edilebilir.] İlim bulunan yerde müslümanlık vardır Ehl-i
sünnet itikadını ve ilmihalini öğrenmeyen ve çocuklarına öğretmeyenler,
müslümanlıktan ayrılmak, küfür felaketine düşmek tehlikesindedir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İlim bulunan
yerde müslümanlık vardır. İlim bulunmayan
yerde müslümanlık kalmaz.) Ölmemek
için, yiyip içmek gerektiği gibi, kâfirlere aldanmamak, dinden çıkmamak
için de, dinini, imanını öğrenmek gerekir. Ecdadımız her zaman toplanı,
İlmihal kitaplarını okur, dinlerini öğrenirlerdi. Ancak böyle müslüman
kaldılar. İslamiyet’in zevkini aldılar. Bu saadet ışığını bizlere, doğru
olarak ulaştırabildiler. Bizim
de müslüman kalmamız, yavrularımızı içimizdeki ve dışımızdaki kâfirlere
kaptırmamamız için, birinci ve en lüzumlu çare, her şeyden önce Ehl-i
sünnet âlimlerinin hazırladığı ilmihal kitaplarını okumak ve öğretmektir.
Çocuğunun müslüman olmasını isteyen ana-baba, çocuğuna Kur'an-ı kerim
öğretmelidir. Fırsat elde iken okuyalım, öğrenelim ve çocuklarımıza,
sözümüzü dinleyenlere öğretelim! (Herkese
Lazım Olan İman) İlim öğrenirken nelere dikkat etmeli? İmam-ı
Gazali hazretleri buyuruyor ki: İlim
talebesinin bazı vazifeleri şunlardır: a- Kalbini bütün
fena hâllerden temizlemelidir. Hadis-i şerifte, (Din, temizlik üzerine kurulmuştur) buyuruldu. Buradaki temizlik,
sadece dış temizliği değil, aynı zamanda bâtın temizliğidir. Başka bir
hadis-i şerifte de, (Köpek bulunan
eve rahmet melekleri girmez) buyuruldu. Kalbi bir eve benzetelim.
Bu eve melekler gelir. Gazap, kin, haset, kibir gibi kötü huyları havlayan
köpek kabul edelim! Böyle azgın köpeklerle dolu eve rahmet melekleri
girmez. Allahü teâlâ ilim nurunu kalbe melekler vasıtası ile akıtır.
Rahmet meleklerinin girmediği kalb ilimden mahrum kalır. b- Bütün gücünü
ilme bağlamalıdır! Başka şeylerden alakayı kesmelidir! Dağınık fikir,
suyu bölünen ırmağa benzer. Sağa sola aktığından bahçeyi sulayamaz. c- İlmiyle kibirlenmemelidir!
Hiçbir İslam âlimini küçük görmemelidir! Cahil ve aciz bir hastanın,
mütehassıs bir doktoru kabul etmesi gibi islam âlimlerini kabul etmelidir.
Talebe, şahsi fikrini bir tarafa atmalı, islam âlimlerinin öğüdüne kulak
vermelidir! İslam âlimlerinin hata gibi görünen işini, kendi doğrusuna
tercih etmelidir! d- Faydalı ilimleri
öğrenmeye çalışmalıdır! İlimden gaye, kalbi kötü huylardan temizleyip,
faziletlerle süslemektir. e- Zorluklara karşı
sabırla göğüs germelidir. İlim ve diğer nimetleri acı ilaçlarla kaplamışlardır.
Akıllı olan, bunların içine yerleştirilmiş tatlıları görür. Üzerindeki
acı örtüleri de tatlı gibi çiğner. Acılardan tat alır. Hasta olan onun
tadını duyamaz. Hastalık, Allah’tan başkasına gönül vermektir. İlimden istifade
edebilmek için: 1- Önce niyetini düzeltmeli, cahillikten
kurtulmayı düşünmelidir! Allahü teâlâ, (Hiç
bilenle bilmeyen bir olur mu) buyurdu. 2- İnsanlara faydalı olmayı düşünmelidir!
Hadis-i şerifte, (İnsanların
hayırlısı, insanlara faydalı olandır) buyurulmaktadır. 3- Öğrendikleri ile amel etmeye çalışmalıdır.
Çünkü, (Amelsiz ilim vebal, ilimsiz amel sapıklıktır) buyurulmuştur. 4- İlim öğrenmekten maksat, Cenab-ı Hakkın
rızasını talep olmalıdır. Allahü teâlâ, ihlâsı, salih ameli övmektedir. 5- Üstüne lazım olmayan şeye karışmamalıdır.
Hz.Lokman'a, (Bu dereceye ne ile kavuştun?)
diye sual ettiler. (Doğruluk, emanete riayet ve bana lazım olmayanı
bırakmakla) diye cevap verdi. 6- Biri ile münakaşa ederse, ona karşı insaflı
olmalı, yumuşak davranmalıdır ki kendisi ile cahil arasındaki fark belli
olsun. Hadis-i şerifte, (Allah
refiktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka
hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder) buyuruldu. 7- Sabırlı olmalıdır. İbni Abbas hazretlerine, (Bu ilmi ne ile elde ettin?) diye sual
ettiler. Cevabında, (Darlıkta, genişlikte sabretmekle, sual sormakla
ve yorulmayan bir azimle) buyurdu. Yine büyük bir zat aynı suale, (Erken
kalkmakla, son derece alçak gönüllü olmakla, kuvvetli azim ve sabırla)
diye cevap verdi. 8- İlim talebesi, herkesle iyi geçinmelidir!
(İnsanların hayırlısı onlarla iyi geçinen, insanların şerlisi de onlarla
çekişen) buyurulmuştur. 9- Çok edepli olmalıdır. 10- Büyük bir âlime, ilmi ne ile elde
ettiği soruldu. Cevabında, (Hocamın her sözünü dinlemekle) buyurdu. Âlimler
buyuruyor ki: (İlim talebesi,
ilme ve ilim öğreten hocasına hürmet etmedikçe, öğrendiği ilmin faydasını
göremez.) [Bu yüzden, mezhep ve itikad imamlarımıza ve ehl-i sünnet âlimlerine
saygı ve hürmette kusur etmemelidir.] İlmin başı Peygamber efendimiz,
ilmin inceliklerini, acaipliklerini soran
köylüye buyurdu ki: - İlmin başını öğrendin mi? - İlmin başı
nedir ki? - İlmin başı, Allah’ı hakkıyla tanımaktır. Bu da Onun, misli,
benzeri, zıddı, dengi, eşi olmadığını, vahid,
evvel, ahir, zahir ve bâtın olduğunu bilmektir.
(Şir'a) Görüldüğü gibi
ilmin aslı marifetullahtır, yani Allahü teâlâyı
tanımaktır. İlmin veya başarının
başı sabır denebilir. İbadet için de böyledir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (İbadetin başı sabırdır.) [Hakim] Sabrın önemi
birçok işten büyüktür. Bu bakımdan, (Her işin başı sabırdır) denebilir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki: (İlimden bir şey öğrenmek, dünya ve içindeki herşeyden daha iyidir.) [Taberani] (Öğretmek için ilimden bir mesele öğrenen 70 sıddık sevabı
alır.) [Deylemi] (İlim öğrenmek amelden kıymetlidir.)
[Hatib] (İlim, islamın hayatı, imanın direğidir.)
[Ebuşşeyh] (İlim, benim ve diğer peygamberlerin mirasıdır. Bana mirasçı
olan da, Cennette benimle beraber olur.) [Deylemi] İlimden zarar
gelmez. Ölünceye kadar ilim öğrenmeye çalışmalıdır! Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (Hiç kimse cahillikle aziz, ilimle de hor olmaz.)
[Askeri] İlmin faydalısını
öğrenmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah’tan faydalı ilim isteyin ve fayda vermeyen ilimden Allah’a
sığının!) [İ.Mace] İlim silah gibidirİlim
silah gibidir. Düşman elinde zararı, dostun elinde faydası olur. Yani
ilim, kibirlinin kibrini, tevazu ehlinin tevazuunu artırır. İlim yağmur
gibidir. Yağmur, temiz olarak yağar, bitkilerin kökleri bu suyu emer,
kendi vasfına çevirir. Aynı yağmur suyu, biberi acılaştırırken, karpuzu
tatlılaştırır. Temiz olan ilim de, kibirliyi azdırır, mütevazının
da tevazuunu artırır. Kabül Ahbar hazretleri "Malın azdırdığı gibi ilim de azdırabilir"
buyuruyor. Az da olsa, bir şey bilen insan cahillerin yanlışlıklarını
görünce, ben onlar gibi değilim diye kendini beğenir. İlim sahibi de,
ekseriya, kendini cahilden üstün görür. Âlim, kibirden kurtulmak için
şu iki şeyi bilip ona göre amel etmelidir: Birincisi: Allahü teâlâ
katında âlimin mesuliyetinin daha fazla olduğunu bilmesidir. Çünkü,
günah olduğunu bilerek isyan eden ile, bilmeyerek o günahı işleyenin
cezası elbette bir olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kıyamette bir
din adamı getirilip Cehenneme atılır. Cehennemdeki tanıdıkları ona, "Sen dünyada
dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün?" derler. O da, "İnsanlara, günahtır,
yapmayın" der, kendim yapardım.
"Şu ibadeti yapın" der, kendim yapmazdım. Bunun cezasını
çekiyorum" der.) [Buhari] (Mirac gecesi
ateşten makaslarla kendi dudaklarını kesen insanlar gördüm. Cebrail
aleyhisselama bunların kim olduğunu sordum. "Kendileri yapmadıkları halde
"yapın" diyen vaizlerdir"
dedi.) [Müslim] (Kıyamette en
şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen din adamınadır.) [Beyheki] (Cehennemde azap
çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü kokular, diğerlerine ateşten
daha fazla azap verir. "Sen ne günah işledin ki, öyle pis koku çıkarıyorsun?"
diye sorulunca, "Ben
din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım" der.) [İ.Ahmed] İblis, âlim idi. Fakat ilmi ile amel etmedi.
Dağda kalan kimsenin yanında, çeşitli silahlar bulunsa, bunları kullanmasını
iyi bilse ve çok cesur olsa, kendine hücum eden aslana karşı kullanmadıkça,
bu silahların faydası olur mu? Elbette olmaz. Bunun gibi, din bilgilerinden
yüzbin mesele öğrense, bunları kullanmadıkça
faydalarını görmez. Bir hasta, derdine en faydalı ilacı bulsa, kullanmadıkça
faydasını görmez. Bilip de amel etmeyenler, Cuma suresi
5. âyetinde eşeğe, Araf suresi
175. ve 176. âyetlerinde ise köpeğe benzetilmiştir. Ne zaman ki,
bir âlim, cahile nispetle kendini üstün görmeye başlarsa, içinde bulunduğu
bu büyük tehlikeyi düşünmelidir! Bunu düşününce, cahile göre mevkii
üstün olduğu gibi, tehlikesinin de o nispette büyük olduğunu anlar.
Bu âlim, hayatı tehlikede olan hükümdar gibidir. Hükümdarı yakalayıp
öldürecekleri zaman Keşke bir hizmetçi olsaydım da bu tehlike ile karşılaşmasaydım der.
Nice âlimler var ki, kıyamette, ilmi ile kibirlenmenin cezasını görünce,
keşke cahil olsaydım diyecektir. İşte bu tehlikeleri düşünmesi, âlimi
kibirden korur. İkincisi: Kibrin büyük
günah olduğunu, insan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde
kıymetinin o kadar yükseleceğini, kendine kıymet verenin, Allah katında
kıymetinin olmayacağını bilmesidir. İlmi olduğu halde, kibrin zararını
bilmeyene âlim demek yanlış olur. İnsanın ilmi arttıkça, Allah’tan korkması
da artar, günah işlemeye cesaret edemez. Lüzumsuz sualler
Okuyucularımız,
çok zaman faydalı sual soruyorlar. Biz de araştırıyor, ehline soruyor,
cevabını yazıyoruz. Böylece o okuyucu ile birlikte, diğer okuyucularımız
da bundan istifade ediyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İlim bir hazine,
sual ise anahtardır. Sorun ki öğrenin! Bir sual sayesinde dört kişi
sevap alır. Sual soran, cevap veren, dinleyen ve bunları sevenler.) [Ebu Nuaym] Okuyucularımızdan
bazıları ise, Hz. İbrahimin
kestiği koçun etini kimler yedi?, Falanca âlimin anasının adı neydi?,
Yunus aleyhisselamı yutan balık, erkek miydi? gibi sualler soruyorlar.
Dürr-ül-muhtarın Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki: (İnsanın
bilmesi gerekmeyen şeyleri münakaşa etmesi mekruhtur. Öğrenilmesi emredilmemiş
olan şeyleri sormak caiz değildir. Mesela Hz. Lokman peygamber midir?
Cin, insanlara nasıl görünür? Hz. İsa gökten ne zaman inecek? Buna benzer
şeyler sormamalı, çünkü bunları öğrenmekle emrolunmadık.) Bugün
çok kimse, Ehl-i sünnet itikadını bilmiyor. Öğrenmesi farz-ı ayn olan
bilgilerden habersizdir. Faiz çeşitlerini, hatta yemeğin farzlarını
bile bilmez iken, dünya ve ahirette gerekmeyen şeyleri soruyorlar. Biz
de (Bilmiyoruz) diye cevap verince, (Bir bilene sor) diyorlar. Zaten
biz, bilmediklerimizi bir bilene soruyoruz. Fakat bilinmesi gerekmeyenleri
sormak lüzumsuzdur. Dünya ve ahirete yaramayan sualleri sormak ve her
suale cevap vermeye kalkmak ve (Ben bilirim) demek doğru değildir. Kur'an-ı
kerimde de mealen buyuruldu ki: (Her ilim sahibinin
üstünde, daha iyi bilen vardır.) [Yusüf
76] Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Âlimim diyen
cahildir.)
[Taberani] (Çok sual sormaktan
sakının! Sizden öncekiler, bu yüzden helak oldu.) [İ. Maverdi]
(Sizi çok sual
sormaktan nehyediyorum.) [Taberani] (Allah rızasından
başka bir maksatla ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden
Cehenneme gidecektir.) [Tirmizi] (İlmi, âlimlerle
yarışmak, cahillerle münakaşa edip susturmak ve insanlar yanında itibar
kazanmak için öğrenen Cehenneme gidecektir.) [Tirmizi] Şu
halde, lüzumsuz sual ve başka maksatlarla sual sormak doğru değildir.
İmtihan gayesiyle karşısındakini sıkıştırmak için sual sormak da uygun
değildir. Hadis-i şerifte, (Öğrenmek
için sual sorun! Kötü maksatla sual sormayın!) buyuruldu. (Deylemi) Suali
uygun sorabilmek, o kişinin ilmini gösterir. Hadis-i şerifte, (Güzel sual, ilmin yarısıdır) buyuruldu.
(Taberani) İlmi,
öğrenip amel etmek isteyen kimseye öğretmelidir! İlmin kıymetini bilmeyen,
laf olsun diye öğrenmek isteyene, ilim öğretmek doğru olmaz. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (İlmi, ehli olmayana
öğretmek onu kaybetmek demektir.) [İbni Ebi
Şeybe] (Bazı kavimler gelecek, fakihleri, ince ve karışık meseleleri
ele alacak, halkı şaşırtacaklardır. İşte bunlar, ümmetimin şerlileridir.)
[Taberani] Ayıp olur diye sormamak Bir genç kızım.
Mahrem konuları sormaktan utanıyorum. Ne yapayım? CEVAP Bir kız, mahrem
konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, (Babamdan öğren) der.
Babası da bilmezse, babasının, bilen birisine sorması gerekir. Babası
yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar
da öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil
de, (Bir kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir)
şeklinde sormak daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip
hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir.
Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz. Hz.
Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini
sorarken utanması üzerine, Hz. Âişe, (Ensar
kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor)
buyurdu. (Buhari) Demek
ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır.
Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi) Aynı
anlamda âyet-i kerime de vardır: (Allahü teâlâ,
gerçeği söylemekten çekinmez.) [Ahzâb 53] Bilmediğimiz
şeyler oluyor. Sormaya fırsat bulamıyoruz veya çekiniyoruz. Sormamanın
vebali var mıdır? Bir de sorduğumuz kimse bildiği halde bilmiyorum derse
ona da vebal olur mu? CEVAP
İhtiyaç
halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de bilgisini gizlememelidir!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Âlimin bildiğini
söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir. Çünkü
Allahü teâlâ, "bilmiyorsanız, ilim ehline sorun" buyuruyor.) [Taberani] (İlmini
[bildiğini] gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa kadar her şey lanet eder.)
[Darimi] Okuma alışkanlığı kazanmak Ülkemize
gelen turistlere dikkat edin, bavullarının yarısında elbise, geri kalan
yarısında kitaplar var. Oysa biz seyahate çıktığımız zaman aklımıza
en son gelen şey kitaptır. Okuma sevgisi ve alışkanlığını kazanmamız
hususunda tavsiyeniz nedir? CEVAP Bilginin
kaynağı kitaptır. En güzel, en sağlıklı ve en kolay bilgi kitap okuyarak
öğrenilir. Sessiz bir öğretmendir kitap. Anlamadığınız yeri defalarca
okuyabilirsiniz. Anlayamadığınız için kızmaz size. Aşağılamaz ve şevkinizi
kırmaz... Kitap
okurken hem yeni bilgiler öğrenir, ufkunuzu genişletir, hem de günlük
sıkıntılarınızdan az da olsa uzaklaşmış olursunuz. Çok kitap okuyanların
konuşması düzelir. Güzel ve anlamlı cümleler kurar. Fikrini sağlıklı
bir şekilde aktarabilir muhatabına. Fazla gaf yapmaz. Hadiseleri daha
geniş açıdan ele alarak değerlendirir. Kolay öfkelenmez, sabrı öğrenir.
Anlayışlı ve hoşgörülü olur... Tabii
kitap derken, her kitap bunları sağlar demiyoruz. Kitabın da doğrusu,
güzeli, faydalısı var. Bunun tersi de mümkün. Bazı kitapları okuduğunuz
zaman; ister istemez olumsuz yönde etkilenebilirsiniz. At,
otu yemeden önce koklar. Eğer zehirli ise, şüphelenirse yemez. Kitap
da öyledir. Kitap hakkında önceden bilgi sahibi olmak, kitabın yazarı,
müellifi hakkında fikir sahibi olmak gerekir. Bozuk
bir besin yediğimiz zaman midemiz nasıl bozuluyorsa, bozuk bir kitap
okuduğumuz zaman beynimiz de o şekilde etkilenir. [Bu yüzden mezhepsizlerin,
reformcuların kitaplarını okumamalı.] İnsanın
en esef duyacağı şey, öğrendiği lüzumsuz ve yanlış bilgidir. Lüzumsuz
bilgi nedir? Dünya
ve ahiretine yaramayan, sadece bazı tartışmalarda ve bilgiçlik taslamada
işe yarayabilen bilgi türüdür. Mesela, 1980 yılının en hızlı koşan adamının
ismini ezberlemek gibi. Maalesef günümüzde genel kültür dendiği zaman
bu tür şeyler akla geliyor. Bilime ve insana hiçbir faydası olmayan
bir sürü ıvır zıvır bilgiler...Konuyu fazla dağıtmayalım. Kitap
okumanın faydalarını saymakla bitiremeyiz... Bizim
asıl değinmek istediğimiz konu; kitap okuma alışkanlığıdır. Bu
alışkanlık, küçük yaşlarda kazanılırsa, daha etkili, daha güzel ve daha
kalıcı olur. Çocuklara
ve gençlere okuma alışkanlığı kazandırmak lazımdır. Peki, bu nasıl mümkün
olabilir? Çocukların
ve gençlerin okudukları zaman heyecan duydukları çizgi romanlar, kısa
hikayeler, meraklı çocuk romanları, kelime hazinesini geliştiren bulmacalar,
bilmeceler, çocuklar ve gençler için hazırlanmış mecmualar bu iş için
biçilmiş kaftandır. En
güzel okuma alışkanlığını bu bahsettiklerimiz sağlayacaktır. Yoksa,
çocuklara direkt bilginin verildiği ders kitaplarının ve ağır kitapların
okutulması çok zordur. Ülkemizde bu işi en güzel yapan ve başarılı olan
kuruluşlardan bir tanesi Türkiye
Çocuk Dergisi’dir. Yıllardan beri profesyonel ve uzman kadrosu ile
çocukları ve gençleri geleceğe hazırlıyor. Ülkemizde
okuma alışkanlığının çok yetersiz düzeyde olduğunu kabul etmek zorundayız.
Dünya ülkeleri ile kıyaslandığımız zaman, çok geri saflarda kalıyoruz. Televizyon
ve radyo gibi cihazlardan edinilen bilgiler, uçucudur. Çok bilgi verilse
dahi, bunları hatırımızda tutmak zordur. Çünkü, bu bilgilere erişmek
için hiçbir emek harcanmamıştır. Ama
kitap öyle değil. Belli bir emek harcanarak edinilen bilgilerin unutulma
ihtimali daha düşüktür. Bazıları
dini ve ilmi diyorlar. Din ilimden ayrı mıdır? CEVAP İslamiyet,
ilmin ta kendisidir. Kur'an-ı kerimde birçok yerde, ilim emredilmekte,
ilim adamları övülmektedir. Mesela, (Bilen
ile bilmeyen hiç bir olur mu, bilen elbette kıymetlidir) buyurulmaktadır.
(Zümer 9) Peygamber
efendimizin ilmi öven ve teşvik buyuran sözleri o kadar çoktur ve meşhurdur
ki, gayrı müslimler dahi bunları bilmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki: (İlim, Çin’de
de olsa alınız!) [Beyheki] (Beşikten mezara
kadar ilim öğrenmeye çalışınız!) [S.Ebediyye] (Yarın ölecekmiş
gibi ahirete, hiç ölmeyecek gibi dünyaya çalışın!) [İbni Asakir] (İlim öğrenmek
amelden, ibadetten kıymetlidir.) [Hatib] (İlim, islamın
hayatı, imanın direğidir.) [Ebuşşeyh] (İlim, benim
ve diğer peygamberlerin mirasıdır. Kim de bana mirasçı olursa, Cennette
benimle beraber olur.) [Deylemi] (İlimle az amel
faydalı olur, ilimsiz çok amelin kıymeti olmaz.) [Deylemi] İslam
dininde kadın, kocasının izni olmadan nafile hacca gidemez. Sefere çıkamaz.
Fakat kocası öğretmezse ve izin vermezse, ondan izinsiz, kendisi için
lüzumlu ilmi öğrenmeye gidebilir. Allah’ın sevdiği hacca izinsiz gitmesi
günah olduğu halde, ilim öğrenmeye izinsiz gitmesi günah olmuyor. Hadis-i
şerifte, (Nerede ilim varsa, orada müslümanlık vardır. Nerede ilim yoksa, orada kâfirlik vardır)
buyuruluyor. Burada da ilmi emretmektedir. Her müslümanın, önce
din, sonra dünya bilgilerini öğrenmesi gerekir. (Herkese Lazım Olan
İman) İlim,
dinden ayrı değildir. İslam ilimleri ikiye ayrılır: 1- Akli ilimler, 2- Nakli ilimler. Fizik,
kimya, matematik, edebiyat gibi tecrübi ilimlere,
akli ilimler denir. Tefsir, kelâm, hadis, fıkıh gibi ilimlere de nakli
ilim veya din ilimleri denir. "İslamiyet,
ilmi, fenni emreder" demek bile yanlış anlaşılabilir. İslamiyet’in
kendisi ilimdir. Fen
ilimleri, İslamiyet’in bir koludur. Din [İslamiyet] denince, içine ilim
de girer. Bunun için, dini ve ilmi demek yanlıştır. Fen, dinden ayrı
değildir. "Dini, ilmi, edebi ve ahlaki yayın"
gibi tabirler kullananlar, böyle konuşup yazanlar, ya dinimizi iyi bilmiyorlar
veya mezhebi kabul etmiyorlar. Bütün ilimler, İslam bilgileri içinde
incelenir. Dini, ilimden ayıranlar, Batılı yazarların tesiri altında
kalan kimselerdir. Dinimizde ahlak da var, edeb
de var, edebiyat da... Bu bakımdan
"Dini, ilmi, edebi, ahlaki yayın" tabiri doğru değildir. Dini
denilince, diğerleri kullanılmaz.
Dini kelimesi kullanılmadan diğerlerinin hepsini kullanmakta mahzur
yoktur. İlmin
önemi hakkında hadis-i şerifler çoktur. Birkaçı şöyle: (Bir saat ilim
öğrenmek, sabaha kadar ibadet etmekten daha sevaptır.) [Ebu Nuaym] (Sabah-akşam
ilimle meşgul olmak, cihaddan efdaldir.) [Deylemi] (İlimden bir
mesele öğrenmek, yüz rekat [nafile] namaz kılmaktan kıymetlidir.) [İ.Abdilber] (Fen ve sanat
müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!) [İbni Asakir] (İlim Çin’de
de olsa talep edin! Öğrenin!) [Beyheki] Çin,
eskiden olduğu gibi yine müslüman değildir. Çin’den alınacak ilim, elbet
fen ilmidir. Her türlü teknolojidir. Bu bakımdan hiç kimsenin, İslamiyet’in
ilme, tekniğe karşı olduğunu söylemesi mümkün değildir. Kadın
ve erkeğe farz olan ilimler nelerdir? CEVAP Dinimizde
farz olan ilimler ikiye ayrılır: Farz-ı kifaye,
Farz-ı ayn olan ilimler. Dünya
işlerini tanzim için gereken tıb, ziraat,
terzilik, siyaset gibi ilimler, farz-ı kifayedir. Bu
ilimleri bilen kâfi miktarda insan varsa, diğer insanların bu ilimleri
öğrenmesi farz olmaz. Yani bu ilimleri bilmediği için diğer insanlar
mesul olmazlar. Farz-ı
ayn olan ilimleri her müslümanın bilmesi farzdır.
Mesela namaz, oruç gibi ibadetleri her müslümanın bilmesi farzdır. En
başta da Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek her müslümana farz-ı ayndır.
Ancak zekat verecek zenginin zekat ilmini bilmesi farz-ı ayn iken, fakirin
bilmesi farz değildir. Evlenecek
kimsenin evliliğe ait lüzumlu bilgileri bilmesi farzdır. Evlenmeyecek
kimsenin evliliğe ait bilgileri bilmesi farz değildir. (Hadika) Dinimi
daha iyi öğrenebilmem için çok çeşitli kitap okumanın zararı olur mu? CEVAP Çok
kitap okumak, çok ilim öğrenmek yerine faydalı ilim öğrenmek gerekir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allah’tan faydalı
ilim isteyin ve fayda vermeyen ilimden Allah’a sığının.) [İbni Mace] (İlmin faydası,
ibadetleri doğru ve makbul yapmakla görülür. Haramlardan sakındırmayan,
zühdü artırmayan ilim, ancak Allah’ın gazabını artırır.) [Deylemi] (İlmi çoğaldığı
halde, ahlakı düzelmeyen kimse, Allah’tan uzaklaşır.) [Deylemi] İlim
öğrenmenin şartı falan var mı? CEVAP
İlim
talep edene öğretilir. Talep etmeden ilim öğrenilmez. Bir şeyler ezberleyebilir,
durumu idare edebilir ancak faydasını pek göremez. İlim öğrenmenin ilk
şartı talep etmektir. Günah
işleyerek ilim öğrenilir mi? CEVAP Öğrenilmesi lazım
olan ilim bile, günah işleyerek öğrenilmez. Okulda
bulunduğumuz ve evde ders çalıştığımız her an, hiç durmadan sevap almamız
için nasıl niyet etmeli? CEVAP Şöyle niyet edilebilir:
(Okula, eğitimim bitince, müslümanlara, insanlara hizmet etmek için
gidiyorum ve derslerime onun için çalışıyorum. Ya Rabbi bana faydalı
ilim nasip eyle.) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |