Allah’tan korkmak ne demek

 

Allah’tan korkmak ne demektir?

CEVAP

Allah’tan korkmak, bir zalimden korkmak gibi değildir. Bu korku, saygı ve sevgi ile karışık olan bir korkudur.

 

Âşıkların mâşuklarına karşı yazdıkları şiirlerde, böyle korku içinde olduklarını bildiren beyitleri az değildir. Mâşukunu kendinden pek yüksek bilen bir âşık, kendini o sevgiye layık görmeyerek, hislerini böyle korku ile anlatmaktadır. İnsan, sevdiği kimseyi, herhangi bir şekilde üzmekten korkar. Allahü teâlâyı ise, herkesten çok sevmek lazımdır. Allah’ı çok seven bir kimse, herhangi bir yanlış iş yapıp, Onu üzerim diye çok korkar. Bizleri yoktan var eden ve çeşitli nimetler ihsan eden Rabbimizi elbette çok sevmek lazım olduğu gibi, bu sevgiyi kaybetmekten de çok korkmak lazımdır. Allah’tan korkmak büyük derecedir.

 

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allah indinde en kıymetliniz, O’ndan en çok korkanınızdır.) [Hucurat 13]

(Allah’tan korkun! Biliniz ki Allah’ın azabı çok çetindir.) [Bekara 196]

(Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.) [Maide 100]

 

Âlimler ve arifler buyuruyor ki:

Allah’tan korkanın kalbi hikmetle dolar. Kalbinde Allah korkusu bulunmayan kalbler harap olmuştur. Allah’tan korkmanın alameti, kendini hasta görüp, ölüm korkusuyla bütün isteklerinden kaçınmaya çalışmaktır. Allah’tan korkan kimse, Allahü teâlânın rahmetinin çok bol olduğunu bilir.

 

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kim günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, mağfiret dilerse, Allah’ı çok affedici, çok merhametli bulur.) [Nisa 110]

(Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; çünkü kâfirlerden başkası, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.) [Yusuf 87]

 

Allahü teâlânın azabı şiddetli olduğu gibi, rahmeti daha boldur.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Rabbinizden bahsedince, korku verecek şey söylemeyin!) [Beyheki]

(Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani]

(Eğer kul, Allah’ın ne kadar affedici olduğunu bilseydi, haram işlemekten çekinmezdi. Azabının da ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hep ibadet eder, hiç günah işlemezdi.) [Nesefi]

(Günah işlemeyen olsa, Allahü teâlâ günah işleyecek kimseler yaratır, sonra onları mağfiret ederdi. Zira Allahü teâlâ, gafururrahimdir.) [Taberani]

 

İnsanları Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşüren, onlara zorluk gösteren bir kişiye, Kıyamet günü Allahü teâlâ, (Sen kullarıma rahmetimden ümit kestirdin. Bugün sen de rahmetimden mahrumsun) buyuracaktır.

 

Peygamber efendimiz de buyurdu ki:

(Allah’ın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirene lanet olsun!) [Şir’a]

Allah’ın rahmeti, dünyada mümin-kâfir herkesedir. Ahirette, kâfirlere rahmetin zerresi yoktur. (Rahmetim her şeyi kaplamıştır) buyurulduktan sonra, (Rahmetim, benden korkup, haramlardan kaçan ve zekatlarını veren ve Kur’an-ı kerime inananlar içindir) buyuruluyor. (Arâf 156)

(Havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur) Hadis-i Şerifini düşünmeli, Allahü teâlânın azabından korkup, rahmetinden de ümit kesmemelidir! (Tirmizi)

 

Bir insan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Hatta azılı bir kâfir bile tevbe edip "La İlahe illallah Muhammedün Resulullah" dese, bütün günahları affolur, tertemiz bir insan olur. Yani dünyada iken Allah’ın affetmediği günah yoktur. Tevbe edince şirki yani kâfirliği de affeder. Öldükten sonra kâfirlere af yoktur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah bütün günahları affeder.) [Zümer 53]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki: "Dünyada iken bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın") [Tirmizi]

(Kâfir Allah’ın rahmetinin çokluğunu bilseydi, Cennetten ümit kesmezdi.) [Buhari]

 

Azabı şiddetlidir

İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar. Yani kâfir olur. Ebedi Cehennemde kalır. Günahların hepsi Allah’ın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte, (Çok küçük bir günahtan kaçmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. Tevbe edilmeyen günahların cezası verilirse, bu cezaya katlanmak çok zordur. Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Bir günah yüzünden büyük azaba maruz bırakabilir. Yüz bin sene ibadet eden makbul bir kulunu ebediyen Cehenneme koyabilir. Mesela iyi yüz bin sene itaat eden İblis, kibredip secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu, bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için malı ile helak oldu.

 

O halde her günahtan kaçmaya çalışmalıdır. Günah işleyince de ümitsizliğe kapılmamalı, hemen tevbe etmelidir. Mümin hem Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemeli, hem de Ondan çok korkmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ onu umduğuna kavuşturur, korktuğundan da emin eder.) [İbni Mace]

 

Yani bir mümin, Allah’ın azabından korkar, rahmetinden de ümidini kesmez, haramlardan kaçıp ibadetlerini yapmaya çalışırsa Cennete gider. (K. Saadet)

 

İnsan ne kadar çok günahkâr olursa olsun Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemelidir! İmanı olan kimse, er-geç mutlaka Cennete girecektir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allah’ın rahmetinden ümidini kesen, dalalet ehlidir.) [Hicr 56]

 
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri