İmansız ölmemek
için
İmansız
ölmekten çok korkuyorum, imansız ölmemek için nelere dikkat etmem gerekir?
CEVAP
İmansız ölmeye sebep olan şeyler çoktur. Haramları işlemek ve farzları
yapmamak, imansız ölmeye sebep olur. Bunlardan bazısı şöyledir:
1- İmansız ölmekten korkmamak ve Müslümanlığı
öğrenmemek. [İmansız ölebilirim diye çok korkarak, dinimizi iyice öğrenip
tatbik etmeye çalışmalı. İman ile ölmek için, her gün dua etmeli.]
2- Bid’at ehli yani itikadı bozuk olmak.[Önce itikadı
düzeltmek gerekir. İtikat düzgün değilse, yapılan ibadetlerin, kılınan
namazların, tutulan oruçların hiç kıymeti olmaz.]
3- Namaza önem vermemek, vaktinde kılmamak. [Mesela sabah
namazını güneş doğduktan sonra kılmak] Namazı çoluk çocuğa öğretmeye
önem vermemek.
4- İnsanlara ve hayvanlara eziyet etmek, kalb kırmak.
[Eziyet; sıkıntı vermek, zulmetmek demektir. Kâfir olsa da eziyet etmemeli,
kalbini kırmamalı.]
5- Müslüman
olduğuna şükretmemek. İyilik edene teşekkür etmemek. [Allah’a şükretmek
demek, İslamiyete
uymak demektir. Uymayan şükretmemiş olur.]
6- Müslüman ana babanın dine uygun olan emirlerini yapmamak,
asi olmak.
7- Kibirlenmek, ilim ve ibadeti ile
kendini üstün görmek. [Kibirli, başkalarını beğenmez. Cennetlik olduğumuzu
bilmeden kendimizi beğenmemizin ne önemi vardır? Kibirlenmek kötüdür.
Hadis-i şerifte, (Kalbinde zerre
kadar kibir olan, Cennete giremez)
buyuruldu. (Müslim)
8- Büyük günahlara, mesela içkiye, zinaya,
faize, yalana, hırsızlığa, namahreme bakmaya, müzik dinlemeye, gıybete,
söz taşımaya devam etmek, bunlara tevbe etmemek.
9- Günahını küçük görmek, küçük günahı işlemeye devam
etmek.
10- Haramı haram, helali helal bilmemek.
11- Allah’ın rahmetinden ümit kesmek
[ben Cehennemliğim demek], azabından korkmamak [ben Cennetliğim demek]
12- Allahü teâlânın sevdiklerini sevmemek; sevmediklerini
sevmek.
13- Fuhuş söz söylemek, fuhşu yaymak,
tuvaletteki pisliği adı ile söylemek.
14- Salih olan mahrem akrabayı ziyaret
etmemek.
15- Doğru olsa da çok yemin etmek.
16- Haset etmek, Müslümanları çekememek.
17- Tecrübe etmeden bir kimseye iyi demek.
18- Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından
uzak durmak, dinini öğrenmemek.
19- Dünya işleri için, çok sinirlenmek.
20- Falcıya, fala inanmak.
21- Müslümana üç günden fazla kin tutmak.
22- Karısının, kızının ve nasihat vermek
hakkına sahip olduğu kadınların açık giyinerek sokağa çıkmasına ve kötülerle
görüşmesine razı olmak.
23- Para, rütbe ve şöhrete düşkün olmak.
İmanı kurtarmanın çaresi
(Dinin onda birini yapan kurtulur) anlamında bir hadis varmış. Yani on farzdan birini
yapan ve on haramdan birinden kaçan kurtulacak mıdır?
CEVAP
O hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Ey eshabım, siz öyle bir zamandasınız ki, dinin emir ve yasaklarının onda
birine uymazsanız helak olur, Cehenneme gidersiniz. Öyle bir zaman gelecek
ki, emir ve yasaklarının onda birine uyabilen, Cehennemden kurtulur.) [Tirmizi, Taberani]
Bir
başka hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Siz öyle bir zamandasınız ki, âlimleri
çok, hatipleri azdır. Bugün bildiğinin onda birini terk eden helak olur.
Bir zaman gelecek ki, bilenler az konuşanlar çok olacaktır. O zamanda,
dinin emir ve yasaklarının onda birine uyan kurtulacaktır.) [İ. Ahmed]
İmam-ı
Türpüşti diyor ki:
Bu
hadis-i şerif, emir olunanların hepsi için değildir. Çünkü dinin aslında
bildirildiği gibi öyle emirler vardır ki, müminlerden hiçbir fert onu
terk edemez. Onu ihmal etmek için özür makbul olmaz. O farzlar muaf
olamaz. Bu hadis-i şerif emr-i maruf ve nehy-i münker içindir. Yani,
siz öyle bir zamandasınız ki, emr-i maruf ve nehy-i münkerden birini
terk etseniz helak olursunuz. Çünkü din kuvvetlenmiş, hak meydana çıkmıştır.
Dinin yardımcıları çoktur. Hiçbiriniz mazur olmaz. Gevşeklik özür olmaz.
Fakat, fitne fesat zamanında, hak gizli olur. O zaman böyle değildir.
Müslümanların
kimsesiz kaldığı bir zamanda. İslamiyet için, azıcık yardım etmek, binlerce
altın vermiş gibi sevap olur. Hele dinsizlerin, Müslümanlarla alay edenlerin
çoğaldığı, Müslüman evlatlarını dinden çıkaran propagandaların yayıldığı
zamanda yapılan az bir ibadete, kat kat çok
sevap verilir.
Büyük
bir âlimin açıklaması da şöyledir:
Bu
hadis-i şeriften maksat, imanı kurtarabilmektir. İmanı kurtarabilmek
yani imanla ölmek için de iki şey lazımdır:
1- Doğru imana yani Ehl-i sünnet itikadına sahip olmak.
2- Salih amellere sarılmak. İman, muma benzer, ibadetler
mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, İslamiyet’tir.
Olmazsa fener, mum çabuk söner. İmansız İslam olmaz, İslam olmayınca,
iman da yoktur. Bunun için Kur’an-ı kerimde, (İman edip salih amel işleyenler) ifadesi geçmektedir. Demek ki imanı
muhafaza edebilmek için, salih ibadetlere sarılmak şarttır. Salih ibadetlere
sarılabilmek için de fıkhı iyi bilmek şarttır. Çünkü bilmeden yapılan
ibadet boşa gider.
Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Her şeyin dayandığı bir direk vardır.
Dinin temel direği, fıkıh bilgisidir.) [Beyheki]
(Allah, iyilik etmek istediği kulunu
fakih yapar.) [Buhari]
(Allah indinde en üstün kimse fakihtir.)
[M.Zühdiyye]
(Fakih = fıkhı bilen)
(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek
ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr]
(Her şeyin dayandığı direk vardır.
Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.) [Beyheki]
(Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.)
[İ.Maverdi]
(Fıkhı bilmeden ibadet etmek, gece
karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkmak gibidir.) [Deylemi]
(Az fıkıh bilmek çok ibadetten iyidir.
İhlasla ibadet edene fıkhı öğrenmek nasip
olur.) [Taberani]
Fıkıh
bilmeden Allah’ın varlığını ispata çalışmakla iman kurtarılmaz. Küfre
düşürücü söz ve hareketleri bilmeyen her zaman küfre düşer. Mesela Allah
düşünür demek veya İslamiyet bir düşünce sistemidir demek, ilahi şuur
demek küfürdür. Allahü teâlâ, (İman
edip salih amel işleyenler hariç herkes zarardadır) buyurdu. (Asr suresi)
İmanı korumak için
İmansız
ölmemek için imanı nasıl muhafaza etmelidir?
CEVAP
İmanı
muhafaza için:
1- Gayba iman etmiş olmalı.
Melekleri, Cenneti, Cehennemi gösterseler, gözümüzle gördüğümüz için,
"Cennet, Cehennem vardır" demek iman olmaz. Gayrı müslimlerin
hepsi, ölürken Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik" diyecekler;
fakat kabul olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara
3)
2- Gaybı yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek, cin
gaybı bilmez. Ancak
Allahü teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan mucizeyi, kerameti inkâr
etmek caiz değildir.
3- Haramı haram, helalı helal bilmek. Harama helal, helale
haram diyen kâfir olur.
4- Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından
çok korkmak gerekir. Kur'an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların,
Onun azabından emin, garantili olmadığı bildiriliyor. (Mearic 27-28)
5- Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini
yüzde yüz Cehennemlik bilmemeli. Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Kulum, göklere ulaşacak günah işlese;
fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilerse, affederim.)
[Tirmizi]
Kur'an-ı
kerimde de buyuruldu ki:
(Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini affeder. O
sonsuz mağfiret ve nihâyetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]
6- Hem Allah’ın azabından emin olmamalı, hem de Onun rahmetinden ümit kesmemeli!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında
bulunursa, Allahü teâlâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan
onu emin kılar.) [Tirmizi]
7- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini
Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(İmanın temeli müslümanları sevmek
ve kâfirleri sevmemektir.) [İ.Ahmed]
Cenab-ı
Hak, Hz.İsa’ya buyurdu ki:
(Yer ve göklerdeki bütün mahlukatın
ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık
etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet]
Bugün
birçok fırka, grup var. Hepsi doğru olan biziz, ötekiler yanlış yolda
diyor. Bu konuda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: [Tirmizi’nin
bildirdiği] (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si Cehenneme
gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın
yolunda gidenlerdir) hadis-i şerif, 72 fırkanın Cehennemde azap
göreceğini fakat, Cehennemde sonsuz kalacağını bildirmiyor. Sonsuz kalmak,
imansızlar yani kâfirler içindir. 72 fırka, Cehennemde itikatlarının
bozukluğu kadar yanar. Yalnız Ehl-i sünnet Cehennemden kurtulur. Bunlardan
kötü iş yapanların günahları tevbe veya şefaat ile affolunmadı ise,
bunlar da günahları kadar Cehennemde kalırlar. (3/38)
Ehl-i Sünnet itikadına uymayan bozuk, sapık inançlara bid’at
ve dalalet yolları denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uymayan,
her mana yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur’ana ve hadise uyduğunu iddia
eder. Kısa görüşü ile, bunlardan yanlış manalar çıkarır, doğru yoldan
kayar. Allahü teâlâ, (Kur’an-ı kerimde verilen misaller, çok kimseyi
saptırır, çok kimseyi de doğru yola iletir) buyurdu. (Bekara 26)
Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıkları manalar doğrudur. Çünkü,
bu manaları, Eshab-ı kiramdan ve Tabiinden almışlardır. Kurtuluş yolunu,
yanlış yollardan ayıran onlardır. Onların hidayet ışıkları olmasaydı,
bizler doğru yolu bulamazdık. İslamiyeti bozulmaktan
koruyan onların çalışmasıdır. Onlara uyan kurtulur. Onlara uymayan sapıtır,
herkesi de sapıtmaya çalışır. (m.
286)
Kâmil iman sahibi olmak için
İmanın
yenilenmesi, parlaması, yani kâmil imana sahip olmak için yapılacak
işler vardır. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Kimde şu 3 şey bulunursa, imanı kâmil
hâle gelir: Allah rızası için yaptığı işlerde kınanmaktan korkmaz, riyadan
kaçınır, biri dünyaya, diğeri ahirete ait iki işle karşılaştığı zaman,
ahiret için olan işi, dünyalığa tercih eder.) [Deylemi]
(İmanın efdali Allah için sevmek, Allah
için buğzetmek, diliyle de Allah’ı anmak,
kendisine hoş geleni, başkasına da hoş görmek, istemediği bir şeyi başkası
için de istememek, hayır konuşmak veya susmaktır.) [Taberani]
(Şartlarına riayet ederek namaz kılan
imanlıdır.) [İ.Neccar]
(İmanın tadını bulmak isteyen, sevdiği
kişiyi yalnız Allah için sevsin!) [Beyheki]
Kibirli
hakkı kabul etmez
Asıl
düşman içerdedir, bu da nefsimizdir. En büyük düşman, insanın nefsidir.
Nefsinin arzularına tâbi olanın, Allahü teâlâya kul olması zordur. Nefis
daima kötü şeyleri ister. Haram işlemek nefse esir olmayı gösterir.
Nefis, bütün iyiliklerden süzülmüş, sadece bütün kötülüklerin bulunduğu
en ahmak yaratıktır. Nefis bir kötülük deposudur. Kendini iyi zanneder,
halbuki süper cahildir. Her istediği aleyhinedir. Gıdası haramlardır.
Asıl arzusu ilah olmaktır. Tatmin olmaz kötülük yaptırmakla, rahat bulur
kendine taptırmakla.
Büyük
küçük herkeste nefis vardır. Hiç kimse emir almak istemez. Küçük diye,
çocuk diye geçmemeli, onun gururu ile oynamamalı. Ankara’ya yeğenimi
ziyarete gitmiştim. Yeğenimin 2-3 yaşlarında kızının ayakları çıplaktı.
Bir ayağı betonda bir ayağı halının üzerindeydi. Ona, betona basma,
öteki ayağını da halının üstüne koy dedim. Sen bana ne karışıyorsun,
ben kârımı zararımı bilmez miyim, der gibi, bana ters ters
baktı. Sonra hışımla, inatla halıdaki ayağını kaldırıp betondaki öteki
ayağının yanına sertçe koydu. Çocuk olduğu için tepkisini gizleyemedi.
Büyükler de aynen o tepkiyi gösteriyorlar, fakat ayıplanacağız diye
tepkilerini belli etmemeye çalışıyorlar. Bir arkadaş anlattı: Kime sabah
namazına gel dediysem herkes bir mazeret buldu, inşallah geliriz diyen
kimse çıkmadı. Kimisi, (Sen yatsıya gelmiyorsun biz de sabaha, sen önce
kendine bak. Hem biz evde çoluk çocukla cemaat yapıyoruz) dedi.
Halbuki
haklı bile olsalar, geçerli bir mazeretleri bulunsa bile, tepki göstermemeleri
gerekirdi. Doğru söz kimden gelirse gelsin inat etmeden kabul etmek
gerekirdi. Mazeretinden dolayı gelemiyorsa, (İnşallah) da denemez miydi?
Nefis, kibir hepimizde mevcuttur. Bunu azaltmaya çalışmak lazımdır.
Dinin her emrine uymak ve yasak ettiği her şeyden kaçmakta mutlaka nefsi
kırma payı vardır. Buna riyazet ve mücahede denir. Riyazet, nefsin arzularını
[haram ve mekruhları] yapmamaktır. Mücahede, nefsin istemediği şeyleri
[ibadetleri] yapmak demektir.
Kibir,
şirkin kardeşidir. Kibir taşıyan kafada, akıl bulunmaz. Nefsi aradan
çekmeli, kendimizi beğenmemeliyiz, kendimizden iğrenmeliyiz, kendinden
tiksinmeyen kurtulamaz.
Bir
kimseye emri maruf yapınca, Allah’tan kork şunu yap, şunu yapma denince,
eğer kabul etmezse o kişi nefsine mağlup olmuş demektir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Allah’tan kork diyene, sen önce kendine
bak diyeni Allahü teâlâ sevmez.) [Beyheki]
Hakkı,
doğruyu kim söylerse söylesin kabul etmek gerekir. Doğru olan bir şeyi
kabul etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan
nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, haset etmek gibi sebeplerden ileri
gelir. Hakkı, düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Allah’ın en sevmediği kimse, hakkı
kabul etmekte inat edendir.) [Buhari]
(Kişi, inadından vazgeçene kadar Allah
ona gazap eder.) [İ. Ebiddünya]
(Küçük, büyük, iyi kötü veya hoşlanmadığın
biri, hakkı söylerse, kabul et.) [Deylemi]
(Din kardeşine itiraz etme!) [Tirmizi]
Fudayl bin İyad hazretleri “Tevazu, ister cahilden,
ister çocuktan duyulsa da hakkı tereddütsüz kabul etmektir. Kabul edemeyen
kibirlidir” buyuruyor. Abdülkadir Geylani
hazretleri de, (Kardeşinin yaptığı öğüdü kabul et. Ona itiraz etme)
buyurdu.
Kibrin zararı: Günaha bir tevbe yeter, taata
bin tevbe yetmez. Günah işleyen, tevbe ederse Allah affeder. Fakat ibadet
eden, ucba kibre kapılabilir. Buna bin tevbe
bile yetmez. Beni İsrailden bir fasık vardı.
Bir âbid de ibadetiyle ile şöhret bulmuştu. Fasık, bu âbidin yanından geçerken, "Gideyim, şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine
beni affeder" diye düşündü. Gidip âbidin
yanına oturdu. Âbid ise, üzerinde bulutun
gölgelendirdiği bir zat olduğu için, böbürlenip, "Bu fasık, benimle
oturamaz" diyerek ondan yüzünü çevirdi. Yüz bulamayan fasık da
çekip gitti. Fakat Âbidin üzerindeki bulut, fasıkla
beraber gitti. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine (İnsanlara niyetlerine göre muamele ederim. Fasıkın
günahlarını, onun bu iyi niyetinden dolayı affettim. Âbidin
ibadetlerini de kibri sebebiyle yok ettim) diye vahyetti.
İmanı
tehlikeye sokan günah
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her günah imanı tehlikeye sokmaya sebep olabilir ama şu üç günahın tesiri
daha kuvvetlidir:
1- İman nimetine şükretmemek,
2- İmanın gitmesinden korkmamak,
3- Müminleri incitmek, kalblerini kırmak. Hadis-i şerifte (Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan
daha kötüdür) buyuruluyor. İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın
kalbini incitmemeli. Allahü teâlâyı en çok inciten küfürden sonra, kalb
kırmak gibi büyük günah yoktur. Büyük zatlar buyuruyor ki:
Hakiki müslüman hiç gönül kırmaz.
Bilir bundan büyük bir günah olmaz.
*
Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse
mümin sıfatlı değildir. Müslim Gayrimüslim herkese karşı güler yüzlü
olmalıdır. Başkasının kötü ahlakından şikayet eden kimsenin kendisi
kötü ahlaklıdır. Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak bu kendimizin
kötü olduğunun alametidir. Güzel ahlak, eziyetleri sineye çekmektir.
*
Müminin alameti güler yüzdür. Münafığın alameti çatık kaşlı olmaktır.
Allahü teâlâ ihsan ettiği nimeti göstermemizi sever. Müslüman olmak
nimetini nasıl göstereceğiz; güler yüzümüzle, tatlı dilimizle,
merhametimizle,
şefkatimizle.
*
Bir Müslüman diğerini hakir göremez. Çünkü Müslüman, Allah’ın sevdiği
insan, Allah yanında kıymeti büyük olan insan demektir. Müslümanı
hakir görmek, Allah’ın kıymet verdiğine değer vermemek olur.
* En büyük günah, günahı bilmemektir. Ondan büyük
günah, günahı ibadet olarak yapmaktır.
*
Güzel ahlak, kimseye yük olmamak, fakat herkesin yükünü çekmektir.
*
Mertlik demek, herkes ile iyi geçinmektir.
*
Herkese iyilik yapamayız; fakat, hiç kimseye kötülük yapmaya hakkımız
yoktur.
*
Müslüman demek, hasreti çekilen
insan demektir. Bir kimsenin hasreti çekilmiyorsa, son nefeste imanı
tehlikededir.
*Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasıyla ölçülmez, doğru iman ile yapılan
sahih ve salih amele bağlıdır. Salih amel, ihlaslı
amel demektir. Kur’an-ı kerimin çok yerinde “Salih amel” tabiri geçmektedir. (Ancak salih amel işleyenler kurtulacaktır) buyurulmaktadır.
*
Allahü teâlâdan, kendisini, kıyamet gününde Cehennem ateşinden korumasını
isteyen bir kimse, müminlere karşı çok merhametli ve nazik olmalıdır.
* Köpek olan eve rahmet melekleri girmez. Kalbe de köpek mizaçlı kötü huyları
sokmamalıdır. Özellikle şu dört kötü huy daha tehlikelidir: Kibir, kıskançlık,
öfke, şehvet.
Demek
ki kendini beğenmek, başkasındaki bir nimeti kıskanmak, öfkelenmek ve
şehvete kapılmak tehlikelidir.
*
Herkese sıkıntı veren kibirlidir. Kimseyi beğenmemesi, herkesi şikayet
etmesi kibrindendir. Mütevazi demek ölü demektir.
Ölü kimseyi şikâyet etmez, ölüyü de şikayete gerek duymazlar.
* Fizikte bir kaide vardır. Artı artıyı, eksi
eksiyi iter. Zıt kutuplar birbirini çeker. İki kişinin ikisi de ben
haklıyım derse netice de kavga çıkar, huzursuzluk başlar. Birisi sen
haklısın derse kavga biter.
Karı kocadan biri de diğerine sen haklısın derse
geçim olur. İkisi de ben haklıyım derse geçim olmaz. Peki, ikisi de
sen haklısın derse ne olur? O evde ilahi aşk başlar.
*
İki şeyi unutma: Allah’ın seni her yerde
gördüğünü ve ölümü hiç unutma. İki
şeyi de unut: Yaptığın iyilikleri ve sana yapılan kötülükleri unut.
İhtiyatı elden bırakmamalı
Hz.
Ali, dirilmeye inanmayan bir ateiste, “Biz
inanıyoruz. Diyelim ki senin dediğin gibi tekrar dirilmek olmasaydı,
inanıp ibadet etmekle bizim hiç zararımız olmazdı. Ya
bizim inancımız doğru ise, sen sonsuz olarak ateşte yanacaksın”
diyor. Ateist ölünce, kendi inancına göre, yok olacak. İslamiyet’e göre
ise, kâfir Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan da, sonsuz nimetler
içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden elbette,
ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimal bile olsa, bunu
hangi akıl kabul eder? Halbuki, ahiret hayatı, bir ihtimal değil, apaçık
bir gerçektir. O halde aklı, ilmi olanın, Allah’a ve ahirete inanması
gerekir. İnanmamak, ahmaklık, cahillik olur. İbadetlerde de ihtiyata
riayet etmemek ahmaklık olur. Birkaç örnek verelim:
1- Biz, sahih delillerle diyoruz ki, Hanefi mezhebinde
ağzın içini gusülde yıkamak farzdır. İğne ucu kadar kuru yer kalsa gusül
sahih olmaz. Bunun için diş dolgusu olanların, gusülde ağzın içini yıkamak
farz değil diyen Maliki veya Şafii mezhebine uymaları gerekir. Bizim
naklettiğimiz yanlış bile olsa, bunun hiçbir zararı olmaz, üstelik,
hak olan başka bir mezhebin şartlarına da uyduğumuz için sevap kazanırız.
Zaten her Müslüman, kendi mezhebinin şartlarına uyar, diğer mezhebin
şartlarını da gözetmeye çalışırsa, müstehab olur. Eğer Hanefi mezhebinden naklettiğimiz husus
doğru ise, inanmayanlar bir ömür boyu cünüp gezer, namazı da sahih olmaz.
2- Biz, fıkıh kitaplarından nakil yaparak diyoruz ki:
Zekat, ya ticareti yapılan maldan veya değeri
altın olarak verilir. Başka mal veya kağıt para verilmez. Nakledilen
bu hüküm, kesinlikle doğrudur. Böyle bir hüküm olmasa bile, zekatı bizim
bildirdiğimiz gibi vermekte hiç mahzur yoktur. Doğru ise, zekatını başka
mal veya kağıt para olarak verenlerin zekatları sahih olmaz.
3- Biz ilmî [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye gazetesinin
esas aldığı,150 yıldan beri ecdad tarafından
uygulanan namaz vakitleri doğrudur, 1982’den beri uygulanan vakitler
temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa bile, namazı vakti girdikten
5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsakten 10-20 dakika önceden
yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru ise, namazı
vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.
4- İlahileri müzik eşliğinde söylemek caiz değildir diyoruz.
Caiz olsa bile, ilahileri müziksiz dinlemenin bir zararı olmaz. Ya müzikle ilahi okumak caiz değilse, küfre girmek gibi büyük
tehlike nasıl göze alınır ki? Bunun gibi, İslam düşüncesi, islam felsefesi demek küfürdür. Caiz olsa da, kullanmamanın
mahzuru olmaz
5- Bilimsel olarak diyoruz ki, hoparlörle namaz kılmak
sahih olmaz. Sahih olsa bile, hoparlörsüz namaz kılmakta mahzur yoktur.
Ya gerçekten sahih değilse, kılınan namazlar boşa gider.
Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki: Allahü teâlâ, İslamiyeti
doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz verdi. Rabbimiz
sözünden dönmez. Bunun için, (Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni ve Peygamberlerini seviyorum.
İslâm bilgilerini doğru olarak öğrenmek istiyorum. Bunu bana nasip et
ve beni, yanlış yollara gitmekten koru) diye dua etmeli, istihare
yapmalı! Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir. Şu anda çeşitli gruplardaki
insanların da, böyle dua etmekten çekinmemeleri gerekir. Hâşâ Allahü
teâlâ yanlış bir iş yapmaz. Belki yanlış yoldadır. Bunun için (Ya Rabbi hangi grup doğru yolda ise, senin
rızan hangi grupta ise, bana onu nasip eyle!) diye dua etmelidir.
Eğer grubu doğru ise, duanın bir zararı olmaz. Grubu yanlış ise doğruya
kavuşmuş, kurtulmuş olur.
|