Eşit
yaratılmayışın sebebi nedir Bazıları, "İnsanlar, her bakımdan eşit yaratılsaydı, daha iyi olmaz mıydı?" diyorlar. Eşit yaratılmayışın sebebi nedir? CEVAP İnsanın yaratılış gayesi bilinmeyince, dünyadaki hadiselerin sebebi anlaşılamaz. Allahü teâlâ, dünya ve ahireti, sevgil kulu ve Resulü Muhammed aleyhisselam için yaratmıştır. Diğer canlı ve cansız varlıkları da insanoğlunun istifadesi için yaratmıştır. Dünya zevk için yaratılmadı. Ahiret ise, ebedi mükafat ve ceza yeridir. Dünya, ahiretin imtihan yeridir. Herkes her bakımdan eşit olsa imtihanın manası kalmaz, iyi ile kötü ayrılmazdı. Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla çeşitli sıkıntılar çekilecek, itata edenle, isyan eden, birbirinden ayrılacaktır. İnsan cansız varlık gibi, ot veya hayvan gibi değil, kulluk, imtihan için yaratılmıştır.İnsan, ihtiyaçsız yaratılsaydı, imtihan ve dünya manasız olurdu. İnsanların, hayvanların ve kainattaki canlı, cansız diğer yaratıkların hareketleri, akılları durdurucu sistemleri incelenince, her şeye gücü yeten Rabbimizin dünyayı maksatsız yarattığı düşünülemez. Yaratılış gayesi Kâinatta herşeyin yaratılış gayesi aynı değildir. Mesela erkeğe niçin süt vermediği sual edilemez. Çünkü erkek, süt vermek için yaratılmamıştır. İnsan da bu dünyada yalnız zevk, sefa için değil imtihan için yaratılmıştır. İmtihana girecek talebenin, oyunla, eğlence ile meşgul olmayıp, ders çalışması, yerine göre az uyuması, imtihanı kazanabilmesi için çeşitli sıkıntılara katlanması gerekir. (Maksat imtihanı kazanmak olduğuna göre, imtihanı kazanmış olarak yaratılan peygamberler niçin sıkıntı çekmiştir?) denebilir. İmam-ı Rabbani hazretleri, bunun çeşitli sebeplerini anlatmaktadır. Bunlardan biri şöyle: (İnsanlar, dünyada, birkaç gün dert çekmeselerdi, Cennetin sonsuz lezzetlerinin kıymetini anlamazlar, ebedi sıhhat ve afiyet nimetlerinin kıymetini bilmezlerdi. Açlık çekmiyen yemeğin lezzetini anlamaz. Acı çekmiyen rahatlığın kıymetini bilmez.) Herkes, her bakımdan eşit yaratılsaydı, büyük bir felaket olur, cemiyet olmazdı. İnsanlar, boy, renk, şekil, arkıl, zenginlik, sıhhat, kuvvet, güzellik, ahlâk gibi her hususta eşit olunca, bir fabrikadan çıkmış gibi eşit, yani insanlar tıpatıp birbirinin aynı olurdu. Aynı olmazsa eşitlik olmaz. İnsanlar böyle eşit, yani bir birbirinin aynı olunca milyarlarca insanı birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Kadın, kocasını, koca, kadınını tanıyamaz, insan, hanımı ile kızını ayrıt edemez, hayat felç olur. Sırf bu şekil benzerliği bakımından, yüzlerce, binlerce problem ortaya çıkar. Diğer sahadaki eşitlikler görülmeden, yaşanmadan hayat söner. İyi, kötü ile bilinir Herkes bilgi ve kültür bakımından da eşit olunca, gazeteye, kitaba, filme ihtiyaç kalmaz. Güreş, koşu, yüzme gibi sporlar ve yarışlar olmaz. Çünkü, herkes aynı kabiliyettedir. İyinin kıymeti, kötü ile bilinir. Herkes iyi olunca, iyinin kıymeti kalmaz. Çirkinlik olmayınca, güzellik anlaşılmaz. Bir kimse, okuyup her bakımdan mükemmel bir insan olmak ister. Herkes aynı olursa, kim kimden üstün olacaktır? Her hususta eşitliğin zararları sayılamayacak kadar çoktur. Onun için Allahü teâlâ, her şeyi hikmetli ve adaletli yaratmıştır. Adalet olunca işler düzgün yürür. Mesela beş parmağın beşi de aynı olsaydı, baş parmak diğerlerinin arasında olsaydı, bugünkü kadar verimli iş yapılamaz, büyük eksiklik olurdu. Adaletli yaratılmak, eşit yaratılmakla mukayese bile edilmez. Aynı ana-babadan, zekaları, kabiliyetleri farklı çocukların yaratılması, milyarlarca insanın birbirine benzememesi, Yaratıcının kudretinin sonsuzluğunu göstermektedir. Eğer herkes, Allahü teâlânın emrine uyup, hakkına razı olur, imtihanı kazanmaya çalışırsa, dünya ve ahiret saadetine kavuşur. Adalet, eşitlik ve hürriyet Her işte eşitlik, her
zaman tarafsızlık ve sınırsız hürriyet düşüncesi uygun mudur? CEVAP
Bazı kimseler tarafından
sık sık istismar edilen kelimelerden biri
de eşitliktir. Her zaman, her işte eşitlik, bazen zulüm olur. Çünkü
iyi ile kötü, âlim ile cahil, sağlam ile sakat ve bunlar gibi farklı
şeylerin eşit olmasını istemek eşyanın tabiatına aykırıdır. Adalet, çok zaman eşitlikten
farklıdır. Mesela bir patron, 1.5 metre boyundaki işçisine, elbise yaptırmak
için 3 metre kumaş alsa, aynı kumaştan 2 metre boyundaki işçisine 4
metre kumaş alması gerekir. Her iki işçi de aynı kumaştan giyeceği için
adaletli iş yapılmış olur. Fakat her birine 500 bin lira verilse, kısa
olan işçi, uzun olandan daha kıymetli kumaş alır. Patron, eşit para
verdiği için uzun olan, daha kalitesiz kumaşı almak zorunda kalmıştır.
Patronun, her bir işçiye yetecek kadar aynı kumaştan alması adalet,
ikinci misalde olduğu gibi her birine aynı miktar para vermesi eşitlik
olur. Görüldüğü gibi, her
ikisine de aynı parayı vermek eşitlik ise de, bu para ile uzun işçinin
diğerinden daha kalitesiz kumaş alması, bir nevi haksızlık olmuştur.
Aynı kumaştan birine az, diğerine çok verilip eşitsizlik yapılmasına
rağmen, ikisi de aynı kumaştan elbiseye sahip oldukları için adaletle
hareket edilmiş olunuyor. Adalete bir misal Boyu, yaşı ve tahsili
aynı olan ve aynı zamanda işe giren işçiden birisine 7.5 milyon, diğerine
ise, 10 milyon lira aylık veren patron, bunun sebebini şöyle açıklar: (10 milyon lira alan
işçi, günde 500 parça, 7.5 milyon alan ise, 300 parça imal ediyor. Eğer,
10 milyon lira verdiğimiz işçi hakkını alıyorsa, 7.5 milyon verdiğimiz
işçinin, yaptığı işe göre, 5 milyon alması gerekir. Şayet yaptığı işe
göre, 7.5 milyon verdiğimiz işçi, hakkını alıyorsa, 10 milyon alana,
12. 5 milyon vermemiz gerekir.) Misalde görüldüğü gibi,
çok iş yapanla az iş yapana, testiyi dolduranla, kırana eşit muamele
edeceğiz diye, eşit maaş vermek adaletsizlik olur. Israrla tarafsızlıktan
bahsedenler, kendileri tarafsız davranmayı asla istemezler. Başkalarının
tarafsız olmasını isterler. Bunlara göre, iyiye iyi, kötüye kötü derseniz
tarafsız olamazsınız. İyiyi övmemek, kötüyü tenkit etmemek tarafsızlık
değildir. Ülkenin, milletin menfaati nerede ise, o tarafta olmak gerekir?
Hakkın, doğrunun, iyinin yanında olmayı taraf tutmakla suçlamak doğru
olmaz. Yapıcıya göre doğru
ve iyi olan bir şey, yıkıcıya göre, yanlış ve kötüdür; bunun için de
doğrunun, iyinin yanında bulunanı tarafsız olmamakla suçlar. Yıkıcının
fikrinde olmadığınız müddetçe bütün işleriniz tarafsızlığa aykırıdır.
Hürriyet nedir? Hürriyet, başıboşluk,
her istediğini yapabilmek değildir. Suç işleyeni mahkum etmek, hapse
atmak hürriyete zıt değildir. Umumun hürriyetine mani olan birkaç caninin
esir olması, hürriyetsizlik değildir. Sadece başkalarına değil,
kendine bile zararlı olmak hürriyet değildir. Uyuşturucu madde gibi,
vücuda zararlı olan şeyleri yasaklamak, hürriyetsizlik olarak vasıflandırılamaz.
Trafiğin düzgün olması için, çeşitli kaide koyarak, soldan gitmeyi yasaklamak
hürriyetsizlik değildir. Suç işleyene ceza vermek,
onu affetmeyip cezasını çekmesini istemek hürriyetsizlik değildir. Kafesteki yılanı, halkın
içine salmak, yılan için bir hürriyet ise de, insanlık için bir felakettir.
Bir caninin serbest
bırakılması, onun için özgürlük ise de, millet için hürriyet düşmanlığıdır.
Netice olarak, her işte eşitlik, her yerde tarafsızlık ve sınırsız hürriyet
diyerek milletin hakkı zedelenmemelidir! İnsanların eşitliği Müslüman olmayanlara
da, merhamet etmek, saygı göstermek gerekir mi? CEVAP
Allah indinde herkes,
insan olarak eşittir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir.) [İbni Lal] (Rabbiniz bir, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir.
Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı
gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir
milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak takva bakımından biri diğerinden
üstün olabilir.) [İbni Neccar] [Acem, Arap olmayan
milletler demektir.] Bunun için mümin olsun,
kâfir olsun, bir kimseden kendini üstün görmek kibirdir. Kibir ise çok
büyük günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez) [Taberani] Başkalarının kendisine
saygı göstermelerini sevmek de doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Kendisi için ayağa kalkılmasından hoşlanan, Cehenneme gidecektir.)
[Tirmizi] Gayrı müslim de olsa
İkram için, iyi geçinmek
için, müdara için gayrı müslim olsa da ayağa kalkmak caizdir. Buradaki
ölçü, müslüman olmayanlara sevgi beslememektir. Merhamet ile sevmeyi
karıştırmamalıdır. Hz. Aişe validemiz bildirir: Bir gün içeri girmek
için birisi geldi. Resul-i ekrem, (Müsaade
edin, içeri girsin! O kabilesinin en kötüsüdür) buyurdu. O kimse,
odaya girince gülerek karşılayıp iltifat etti. O kimse gidince merak
edip sordum: - Ya Resulallah, kötü
insan dediğiniz halde ona iltifat etmenizin sebebi nedir? Buyurdu ki: - İnsanların kötüsü, zararından korunmak için kendisine ikram
edilendir.) [Buhari] Kâfir-mümin herkese,
hatta bütün hayvanlara merhamet etmek gerekir! Peygamber efendimiz,
(Merhametli olmayan imanlı olmaz) buyurunca,
Eshab-ı kiram sual etti: - Ya Resulallah, hepimiz
merhametliyiz. - Bir arkadaşa merhamet kâfi değildir. Bütün mahlukata merhametli
olmak gerekir. [Taberani] Dinimizde merhametin,
saygının yeri büyüktür. Bu husustaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle: (Büyüğünü saymayan, küçüğüne acımayan bizden değildir.) [Tirmizi] (Yerdekilere merhametli olmayana, göktekiler merhamet etmez.) [Taberani] (İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez.) [Taberani] Görüldüğü gibi, müslümanlara
denmiyor. (İnsanlara) deniyor. O halde bütün insanlara ve hayvanlara
acımak gerekir. "Kâfire, zalime nasıl acınır ki?" denebilir.
Kötülük etmelerini önleyip iyi bir insan, yani salih bir müslüman olmaları
için çalışmakla onlara merhamet edilmiş olur. Kim olursa olsun yaşlıya
saygı göstermelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Yaşlılara saygı göstermek, Allahü teâlâya tazimdendir.) [Ebu Davud] Yaşlı kimse gayrı müslim
ise, ona yapılan saygı dini için değil, insan olduğu içindir. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |