Din kardeşliğinin önemi

 

Uhuvvet yani İslam kardeşliği nedir?

CEVAP

İslam kardeşliği deyimi çok geniş ve anlamlı bir deyim. İtikad yönünden, sevme, yardımlaşma veya başka yönlerden de ele alınabilir. Genel sorulduğu için biz de genel olarak izah etmeye çalışalım:

 

İslam dinine inananları, yani müslümanları müslüman olduğu için sevmek, inanmayanları yani kâfirleri kâfir oldukları için sevmemek çok önemlidir. Bazı İslam âlimleri bunu yani hubbi-i fillah, buğd-i fillahı imanın şartlarından önce olması gereken iki şarttan biri olarak bildirmişlerdir. Diğeri de gaibe iman etmek, yani görmeden inanmaktır.

 

Müslümanları sevmek şarttır. Ancak müslüman olabilmek ve müslüman kalabilmek için, doğru itikad bilgilerini bilmek ve buna göre inanmak da şarttır. Nasıl ki bugünkü hıristiyanların İsa aleyhisselamla, yahudilerin Musa aleyhisselamla bir alakalarının olmadığı gibi, kendilerine müslüman diyen bir kısım insanların da İslamiyet ile alakaları yoktur.

 

İnanmak önemli değildir, doğru inanmak ve bu doğru inancı, itikadı muhafaza etmek önemlidir. Yapmak önemli değildir, doğru yapmak önemlidir. Bu yüzden dinimizi, doğru olarak ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeliyiz. Sapıkların anladığı gibi veya kendi anladığımız gibi değil, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi yapmak mecburiyetindeyiz.

 

Bugün, bütün dünyadaki müslümanlar, üç fırkaya ayrılmıştır. Birinci fırka, Eshab-ı kiramın yolunda olan hakiki müslümanlardır. Bunlara (ehl-i sünnet) ve (Sünni) ve (Fırkai naciyye) Cehennemden kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Eshab-ı kirama düşman olanlardır. Bunlara (Şii) ve (Fırka-i dalle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnilere ve şiilere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhabi) ve (Necdi) denir. Çünkü bunlar ilk olarak, Arabistan’ın Necd şehrinde meydana çıkmıştır. Bunlara (Fırka-i melune) de denir. Çünkü bunların, müslümanlara müşrik dedikleri hem kitaplarda yazmakta hem de herkes bilmektedir. Müslümana kâfir diyene, Peygamber efendimiz lanet etmiştir. Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecektir. Müslümanları bu üç fırkaya parçalayan, yahudilerle ingilizlerdir.

 

Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, ümmetinin başına gelecek bu acıklı hali haber vererek, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. Bunlardan, 72’si doğru yoldan saparak, Cehenneme gidecek. Bir fırkası, benim ve Eshabımın izinde, doğru yolda kalacaktır) buyurdu. Doğru yolda kalan bu fırkaya (Ehl-i sünnet) denildi.

 

Eshab-ı kiramın temiz hayatlarını kendimize örnek edinmeliyiz. Onlar gibi olarak, Allahü teâlânın rızasını kazanmaya çalışmalıyız. Onlar gibi olan müslüman, Allahü teâlânın emirlerine ve devletinin kanunlarına itâat eder. Emre uymamak günah olur. Kanuna uymamak suç olur. Olgun müslüman, günah yapmaz ve suç işlemez. Müslüman, iyi insan demektir. Müslümanların kardeş olduklarını bilir. Vatanını, milletini ve bayrağını sever. Herkese iyilik eder. Gayrı müslimlere, turistlere, kâfirlere de hiç kötülük yapmaz. Onların mallarına, canlarına, ırzlarına, namuslarına a(s.a.v.)aldırmaz. Kötülük yapanlara nasihat verir. Kimseye hile, hıyanet yapmaz. Münakaşa etmez. Herkese karşı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Devamlı çalışır. Din bilgilerini ve fen bilgilerini iyi öğrenir. Çocuklarına, tanıdıklarına da öğretir. Gıybet, dedikodu yapmaz. Hep faydalı şeyler söyler. Helal kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz. Böyle olan müslümanı Allah da sever, kullar da sever. Rahat ve huzur içinde yaşar.

 

Bu ön bilgiyi verdikten sonra, müslümanları sevmek, kâfirleri sevmemek, müslümanlara ve insanlara iyilik etmek hususlarında çeşitli okuyucu suallerine verdiğimiz cevapları aşağıda arz ediyoruz.

 

Yabancılarla dostluk

Gayri müslimlerle alışveriş yapıyoruz, iş icabı da olsa dostluk kuruyoruz. Neye dikkat edelim? Birisi papa için (şerefli) dedi, ben de her türlü şeref İslamiyet’tedir, dışında şeref bulunmaz dedim. Bu hususta da açıklama yapar mısınız.

CEVAP

Gayrı müslimlerle ticaret yapılır. Fakat onları şerefli kabul etmek caiz değildir. Peygamber efendimizin düşmanı olan papa veya papaz, asla şeref sahibi olamaz.

 

Hz. Ömer, (Biz, zelil kimselerdik. Allahü teâlâ, bizleri Müslüman yapmakla şereflendirdi) buyuruyor. İslamiyetin, her çeşit fazilet ve şeref kaynağı olduğunu bilmeyen papaz, nasıl şerefli olur? Şeref kelimesi sözlükte, yükseklik, büyüklük, yüksek mertebe, insanlar arasında geçerli ve makbul olma, cenab-ı Hakka itaat ve yüksek hizmeti ile çok ihsana kavuşma demek olup, gerçek şeref, yalnız Müslümanlıktadır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı kerimde buyurdu ki:

(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]

(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10]

 

(“Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın, peygamberinin ve müminlerindir.) [Münafikun 8]

(Allah indinde en üstününüz, en şerefliniz takvada en ileri olandır.) [Hucurat 13]

[Takva, Allah’a ve Resulüne inanıp, emirlerine riayet etmektir.]

 

(Kur’an-ı kerim, şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.) [Hakka 40, Tekvir 19]

(Yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere [Cennete] koyarız.) [Nisa 31]

 

(De ki, mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz, şerefli; dilediğini de zelil edersin.) [Al-i İmran 26]

 

Allahü teâlâ, son âyet-i kerimede insanları dört sınıfa ayırmıştır:

1- Hem mülk, hem de şeref verdikleri. [Süleyman aleyhisselam gibi]

2- Mülk verip, şeref vermedikleri. [Firavun, Nemrut gibiler]

3- Şeref verip, mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her Müslüman böyledir]

4- Şeref ve mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her kâfir böyledir]

 

Peygamberimiz de, (Şeref ve üstünlük, mal ile değil, ilim ve irfan iledir) buyuruyor. Üstünlük, şeref, büyük bir zatın yakını olmakta da değildir. Kan bakımından daha yakın olan, daha üstün olsaydı, Hz. Abbas, Hz. Ali’den daha üstün olurdu. Kan bakımından çok yakın olan Ebu Leheb’de ise, şeref ve üstünlük hiç yoktur.

 

Hz. Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der. Hz. Ömer buyurur ki: (Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözün, buradaki insanlar için çok zararlıdır. İşitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta ve ibadet yapmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Allahü teâlânın verdiği bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslamdadır. İslamın ahkamına uyan, aziz olur. Bu ahkamı beğenmeyip, izzeti, şerefi, saadeti başka şeylerde arayan zelil olur.)

 

Bu olay da, şerefin yalnız Müslümanlıkta olduğunu göstermektedir. Kâfirlerle dostluk kurmak caiz değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslama olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]

 

Cehennem sonsuzdur

Kâfir dostu biri, "Cehennem sonsuz değil, çok manasına sonsuz denmiş" diyerek kâfirlerin de Cennete gireceğini yazıyor. Cennet-Cehennem sonsuz değil midir?

CEVAP

Cehennemin ve Cennetin sonsuz olduğuna dair birçok âyet-i kerime vardır. Mesela Bekara 25, A.İmran 116, Maide 85, Enam 128, Tevbe 68, Hud 107.

Âyet-i kerimede Cehennem için de, Cennet için de (Hüm fiha halidun = Onlar orada ebedi kalırlar) buyuruluyor. (Bekara 81, 82)

 

Eğer "halidun" kelimesi tevil edilirse, Cennetin de sonsuz olmadığı ortaya çıkar. Halidun kelimesini Cehennem için tevil edip de Cennet için niçin tevil etmiyor? Sizin de bildirdiğiniz gibi, Yahudi ve Hıristiyanları Cennete koymaya çalıştığı gibi, şimdi de bütün kâfirleri Cennete koymaya çalışıyor. Şeytanın yoldaşları ne yapsa faydasızdır.

 

Allah’ın dost ve düşmanları

Allah indinde en kıymetli amel, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmektir. Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını sevmemek.) [Taberani]

(Kişi, dünyada kimi severse, ahirette onun yanında olur.) [Buhari]

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

(Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, aşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz.) [c.4, m.29]

 

(Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbte, bir arada yerleşemez. Cem’i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir.) [m. 165]

 

(Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür.) [m. 163]

 

Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:

(Kâfirleri sevmemek Kur’an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur’an-ı kerime uymamız farzdır.) [m.29].

Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyle:

(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabâsı olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]

 

(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Â.İmran 28]

(Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 54]

(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin, onları sevmeyin!) [Mümtehine 1]

 

(Kâfirlerle, münafıklarla cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık yap!) [Tevbe 73]

 

Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye

övmektedir. (Feth 29)

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâyı sevmeyen ve Onun düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ.Ahmed]

(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilen iman-ı kamil olur.) [Ebu Davud]

 

(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]

(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]

(Kâfirlere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihad edin!) [R.Muhtar]

 

Halife Ömer’e, (Hire’li bir hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine katip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi

Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e dedim ki:

- Hıristiyan katibim çok işe yarıyor.

- Niçin, bir müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?

- Dini onun, katipliği benim.

- Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma!

- Basra’yı onunla idare edebiliyorum.

- Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir! 

“Ol Cehenneme girse gerek”

Bir yazar, Abduhçu birini överek, (Bu zat, mülhidleri, ateistleri, zındıkları sevdiği için hoşgörünün zirvesine çıkmıştır. Yunus Emre ise, bir taraftan “Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü” diyerek hoşgörülüğünü sergilerken, bir taraftan da, “Beş vakit namaz kılmayan, bilin müslüman olmadı, ol Cehenneme girse gerek” diyerek müsamahasızlık çukuruna düşmüştür) diyor. Yazarın dediği gibi hoşgörülü olmak gerekir mi? Kâfiri seven küfre düşmez mi?

CEVAP

Hoşgörü ne demektir? TDK’nın sözlüğünde, (Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu) deniyor. Dikkat ediniz, her şey deniyor. Yine TDK’da, Mezhebi geniş ifâdesini tarif ederken, (Namus konusunda aşırı hoşgörülü davranan kimse) deniyor. Yazara göre, hoşgörü denilen şeyin bir sınırı yoktur. Ne kadar hoş görülürse, o kadar iyidir.

 

Halbuki sınırsız hürriyet gibi, sınırsız hoşgörü de çok yanlıştır. Kötüler hoş görülür mü? Anarşistler ve diğer suçlular hoş görülürse, cemiyetin nizamı nasıl sağlanır?

 

Kâfirleri sevmemek lazım ise de, dinimizin emri gereği, onlara eziyet etmek, kalblerini incitmek haramdır. Zaruret olunca, onlara dostluk göstermek de caizdir. Sevmemek ayrı, onları üzmek ayrı şeydir. Kâfir sevilmez. Din adına, kâfirin, kâfirliğini hoş görmek tehlikelidir. Allahü teâlâ, bu yazarın anladığı manada hiçbir müslümanı hoşgörünün zirvesine çıkarmasın!

 

Müslüman, dinimizin izin verdiği ölçüde hoşgörülü olur. Bunun azı da, çoğu da zararlıdır.Yunus Emre hazretlerinin, “Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü” diyerek yetmiş iki millete aynı gözle bakması, dinimize aykırı değildir. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i şerifte, (İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri gibi eşittir) buyurulmuştur. (İbni Lâl)

 

Bunun için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün görmek caiz değildir. Çünkü kâfir, müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir, müslüman da, maazallah küfre düşüp Cehennemlik olabilir. Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, (Gel, gel, her kim olursan ol gel, müşrik, mecusi olsan veya puta tapsan da gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tevbeni yüz defa bozmuş olsan da gel) diyor. Manası, (Gel sana müslümanlığı öğreteyim de gerçeği gör) demektir. Çünkü Allah için olmayan sevgi ve düşmanlığın hiç önemi yoktur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubbi-i fillah, buğd-i fillahtır.) [E.Davud]

 

(Yani, müslümanları sevip, onlara yardım ve hayır dua etmek ve din-i İslamı beğenmeyenleri, İslamiyete ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemek ve imana, hidayete kavuşmaları için dua etmektir. Buğd, sevmemek, düşmanlık etmek demektir. Buğd-i fillah, Allah için sevmemek, Allah için düşmanlık etmek demektir. Bunun zıddı ise “Hubb-i fillah”tır. Allah için sevmek, Allah için dostluk etmektir.)

Resulullah buyurdu ki:

(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.]

 

Allahü teâlâ, Hz.Musa’ya sordu:

- Ya Musa, benim için ne işledin?

- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim, zikrettim.

- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekatlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?

- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?

- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?

Musa aleyhisselam, Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı. (MektubatMasumiyye)

 

Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya da vahyetti ki:

(Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet]
 

İyi kimseleri sevmek 

Ahirette, kişi sevdikleri ile beraber olacağına göre, bir kimse, hem Cennete gidecek iyileri, hem de Cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?

CEVAP

İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım pis olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehilin itikadını sevse Cehenneme gider.

(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]

 

Allahü teâlâyı ve Onun peygamberini sevmek, emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçmak demektir. Allahü teâlâyı sevmenin alameti, dostlarını sevmek, düşmanlarına düşmanlık etmektir. Hadis-i şerifte, (İbadetin efdali, müslümanı müslüman olduğu için sevmek, kâfiri kâfir olduğu için sevmemektir) buyuruldu. Allahü teâlânın düşmanını, mesela Ebu Cehili sevenin, (Allah’ı da seviyorum) demesi yalan olur. Allah’ın sevdiğini sevmeyen de, Allahü teâlâyı sevmiş olamaz. Mesela Hıristiyanlar, Peygamber efendimizi sevmedikleri için, (Allah’ı ve Hz. İsa'yı seviyoruz) deseler de, faydası olmaz. Yahudiler de, Hz. İsa'yı sevmedikleri için, (Hz. Musa'yı seviyoruz) deseler de,

kıymetsizdir.

 

Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifini şöyle açıklıyor:

Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel işlemeye gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur.

 

Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever, gayrı müslimlerin itikatlarını beğenirse, gayrı müslimlerle birlikte Cehenneme gider. (Kişi sevdiği ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin derecesine kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için, Cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde bulunur. (Mekt. Rabbani, Hadika)

 

Bu yazıdan anlaşılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikadlarını beğenmek, insanı ebedi Cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir.

 

Onları dost edinmeyin!

Bazı gruplar diyorlar ki, (gayrı müslimlerle [bid’at ehli ile] arkadaş olmadan onlara İslamiyeti nasıl anlatacağız? İlk önce onlarla samimi olacağız ki, böylece bizim her sözümüze güvenecekler.) Bu sözleri doğru mudur?

CEVAP

Kâfirlerle dostluk kurmak caiz değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]

 

(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]

 

(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslama olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]

 

(Zalimler, [Kâfirler, İslama olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Takva ehlinin dostu ise Allah’tır.) [Casiye 19]

 

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Kâfir bir kavmi seven veya onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]

 

Peygamberimiz, (Bid'at sahibine düşman gözü ile bakan kimsenin kalbini Allahü teâlâ eman ve iman ile doldurur. Bid'at sahibini kötü bileni Allahü teâlâ, Kıyamet gününün korkularından korur. Bid'at sahibine hakaret edene, Allahü teâlâ, Cennette yüz derece ihsan eder. Bid'at sahibini güler yüzle karşılayan veya ona iyilik eden, Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselama göndermiş olduğu İslamiyeti beğenmemiş olur) buyurdu.

 

İmam-ı Rabbani hazretleri 54. mektubunda buyuruyor ki:

İyi biliniz ki, bid'at sahibi ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekten, kat kat daha fenadır.

 

Mazher-i Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki,

(Kâfirleri ve bid'at sahiplerini ve açıkça günah işlemeye devam eden fasıkları sevmememiz emrolundu. Bunlarla konuşmamalı, evlerine, toplantılarına gitmemeli, selam vermemeli, arkadaşlık yapmamalıdır. Zaruret ve ihtiyaç olduğu zaman, zaruret miktarı kadar, bu yasaklara izin verilmiştir. Bu zaman, onlarla ihtilat caiz olur ise de, kalbin yine onları sevmemesi lazımdır)

 

Müminin kâfiri sevmesi, arkadaşlığı üç türlü olur:

Birincisi, onun küfrünü beğenir. Bunun için sever. Bu muhabbet yasaktır. Çünkü onun dininden razı olmuştur. Küfrü beğenen kâfir olur. Böyle muhabbet, imanı giderir.

 

İkincisi, herkesle iyi geçinmek için, kâfire dost görünmektedir. Bu yasak değildir.

 

Üçüncüsü, ikisi ortasıdır. Onlara meyleder, yardım eder. Dininin bâtıl olduğunu bilerek, akrabalık, iş arkadaşlığı sebebi ile dostluk yapar. Bu muhabbet küfre sebep olmaz ise de, caiz değildir. Çünkü bu muhabbet, zamanla dinini beğenmeye sebep olur. (MektubatMasumiyye c.3, m.55)

 

Şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, bunlar gibi diyalog kurmamışlar. Kitap neşretmişlerdir. Onlara zulmetmemişlerdir. Gerektiğinde Cehenneme gitmeyip, Cennete gitsinler diye kılıçla yola getirmeye çalışmışlar, savaş etmişlerdir.

 

İnsanları sevindirmek

İnsanlara herhangi bir şekilde yardım etmenin dindeki yeri nedir?

CEVAP

İnsanları herhangi bir şekilde sevindirmek büyük sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, bazılarına dünyada çok nimet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına ulaştırırlarsa, nimetleri azalmaz, ulaştırmazlarsa, Allahü teâlâ da, nimetlerini bunlardan alır, başkalarına verir.) [Taberani]

 

(Din kardeşinin bir işini yapana binlerce melek dua eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı affolur ve kendisine kıyamette nimetler verilir.) [İbni Mace]

 

(Din kardeşinin bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve 70 sevap verilir. O iş bitene kadar, böyle devam eder. İşi yapılınca, bütün günahları affedilir. O işi yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennete gider.) [İbni Ebiddünya]

 

(Bir kimse, din kardeşinin rahata kavuşması veya sıkıntıdan kurtulması için hükümet adamlarına gidip uğraşırsa, kıyamette sırat köprüsünden, çok kişinin ayaklarının kaydığı zaman, Allah, onun süratle geçmesi için yardım eder.) [Taberani]

 

(Müslüman kardeşini sevindirmek mağfirete sebep olur.) [Taberani]

(Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya doyurarak veya başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani]

 

(Farzlardan sonra en kıymetli amel, müslüman kardeşini sevindirmektir.) [Taberani]

(Bir müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allah bilir.) [Taberani]

 

(Duasının kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı ferahlandırsın!) [İbni Ebiddünya]

(Kim, arkadaşının ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını karşılar.) [Taberani]

 

(Allahü teâlâ, bazılarını, halkın ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratmıştır. İhtiyaç sahipleri bunlara başvurur. Bunlar için ahirette azap korkusu olmaz.) [Taberani]

(Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle sevindirmektir.) [Taberani]

 

(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizi]

(Kalbler, kendine ihsan edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak şeklinde yaratılmıştır.) [Ebu Nuaym]

 

(Arkadaşın iyisi arkadaşına, komşunun iyisi ise komşusuna iyilik edendir.) [Tirmizi]

(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmeyeceğinden emin olunandır.) [Tirmizi]

 

(Hayra vesile olan, hayır işlemiş gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya düşene yardım edeni sever.) [İbni Neccar]

(Layık olana da, olmayana da iyilik et. Eğer layık olana iyilik edersen ne iyi. Eğer o kimse iyiliğe layık değilse, sen, iyilik ehlinden olursun.) [İbni Neccar]

 

(Cehennemlik biri, Cennetlik birine rastlayınca ona der ki:

- Beni tanıdın mı?

- Sen kimsin?

- Benden abdest suyu istemiştin, ben de onu sana hediye etmiştim.

Cennetlik olan, ona şefaat eder. Yine Cehennemlik biri Cennetlik olana şöyle der:

- Beni tanıdın mı?

- Sen kimsin?

- Bana bir iş söylemiştin, ben de o işini yapmıştım.

Bunun üzerine ona şefaat eder ve şefaati kabul edilir.) [İbni Mace]

 

(Fakire verilen bir lokma, sahibi ne beş şeyi müjdeler:

1- Bir tane iken beni çoğalttın.

2- Küçük idim, büyüttün.

3- Düşman iken, beni dost ettin.

4- Fâni, yok olmak üzere iken, beni sonsuz kalıcı ettin.

5- Bugüne kadar sen beni muhafaza ettin, artık ben seni muhafaza ederim.) [Ey Oğul İlmihali]

 

İnsanların İyisi

Müslümana yardım etmenin, onu sevindirmenin fazileti nedir?

CEVAP

İyi kimse, hem kendisi iyi olan, hem de başkalarının iyi olmasına çalışan kimsedir. Bu husustaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle:

(İnsanların iyisi, insanlara iyilik edendir.) [İ. Ahmed]

(Bir mümini sevindiren, beni sevindirmiş olur.) [Ebuşşeyh]

 

(Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen, kıyamette peygamberlerle emin olarak haşrolur ve 70 şehid sevabına kavuşur.) [Hatib]

(Kim bir mümini ferahlatırsa, Allah da Kıyamette onu ferahlatır.) [İ.Mübarek]

 

(Allah’ın kullarını üzmeyin. Onları ayıplamayın, gizli kusurlarını araştırmayın. Kim müslüman kardeşinin aybını ararsa Allahü teâlâ da onun aybını arar. Hatta öyle ki, evinden çıkmasa da onu rezil eder.) [İ.Ahmed]

 

(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır, en kötünüz ise, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.) [Tirmizi]

(En iyi kimse, kendisi ile alakasını kesenle ilgilenir, kendisini mahrum edene verir ve kendisine zulmedeni de affeder.) [Begavi]

 

(Müslüman, müslümanın kardeşidir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz. Kardeşine yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. Kardeşinin sıkıntısını giderenin, Allahü teâlâ Kıyamet sıkıntısını giderir. Bir müslümanı sevindireni, Allahü teâlâ Kıyamette sevindirir.) [Nesai]

 

(Bir kimse, mümin kardeşini sevindirince, Allah’ın yarattığı bir melek, bu kimse ölünceye kadar hep ibadet eder. Ölüp kabre konunca, yanına gelerek, "Beni tanıyor musun?" der. Ölü, "Hayır, sen kimsin?" diye sorunca, "Bir müslümana vermiş olduğun sevincim. Bu gün seni sevindirmek için, sana gönderildim. Kabirde ve kıyamette sana şefaat edip Cennetteki makamını göstereceğim" der.) [İ.Ebiddünya]

 

(İki şey var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına iyilik etmek, şefkatli olmak. İki şey var ki, ondan daha kötü iki şey yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek.) [İ.Askalani]

 

(Hasene yapınca sevinen, seyyie yapınca üzülen mümindir.) [Ebu Ya’la]

(Hasenen seni sevindiriyor, seyyien de seni üzüyorsa, sen müminsin.) [Diyâ]

[Hasene; iyilik, güzellik, sevap. Seyyie; günah, kötü iş]

 

İyilik etmeli

(İyilik et kele, duyursun seni ele), (İyilikten maraz doğar), (İyiliğe iyilik olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı) atasözleri, iyiliğin mutlaka zararlı olduğunu göstermiyor mu?

CEVAP

Göstermiyor. Bazı kötü kimselere iyilik edince onlardan bazı uygunsuz hareketlerin gelebileceğini gösteriyor. Kötü kimselere de olsa, iyilik etmekten çekinmemelidir! Yapılan iyiliğin zayi olacağından korkmamalı! Allah rızası için yapılanlar zayi olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İyilik zayi olmaz, kötülük unutulmaz. İstediğini yap, ettiğini bulursun!) [Beyheki]

Şu atasözleri de iyilik etmeyi tavsiye etmektedir:

İyilik et, denize at, balık bilmezse Halık bilir.

İyilikten kötülük gelmez.

İyilik eden iyilik bulur.

İyilik etmeye devam etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İnsan, kendine iyilik edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak şekilde yaratılmıştır.) [Ebu Nuaym]

(İyilikler fenalıkları giderir.) [Ebu Nuaym]

 

(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır, en kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.) [Tirmizi]

 

Günaha ortaklık

Bir kimse, yardım ettiği yerlere, okuduğu gazeteye dikkat etmelidir. Para vererek aldığı gazete, iyi ise, o gazetenin iyiliğine ortak olur. Kötü ise, vebali vardır, kötülüğe ortak olmuş olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Her iyilik bir hazinedir. Her hazinenin anahtarı vardır. İyiliği açan, kötülüğü kilitleyen bir anahtara sahip olana müjdeler olsun! Kötülüğü açan, iyiliği kilitleyen bir anahtarı olana da yazıklar olsun!) [İbni Mace]

 

(İyi işe vesile olan, hayatında ve öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.) [Taberani]

 

(Zulmen öldürülen her kişinin günahından Âdem’in ilk oğlunun [Kabil’in] de bir payı vardır. Adam öldürmeye ilk defa o sebep olmuştur.) [Taberani]

 

Şu halde, günah olan işlere yardımcı olmak, o günaha ortak olmak demektir. İnsanlığın dünya ve ahiret saadeti için çalışanlara yardımcı olmak da, onların sevaplarına ortak olmak demektir.

 
Hayırlı iş

Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse, kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete gitme ihtimali çoktur. Onun için iyi kimselerle beraber olmaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, bir kula hayır murad ettiği zaman, dinini kayıran kimseler yanında çalışmayı nasip eder. Şerri murad edilen kul da, dinini kayırmayan kötülerin yanında çalışır.) [Deylemi]

 

İslama hizmet 

Bu zamanda İslama hizmet nasıl olur? Müslüman olarak ne yapmamız gerekir?

CEVAP

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymak için, keramet sahibi olmak, âlim olmak şart değildir. Her müslümanın bunu yapmak için uğraşması gerekir. Fırsatı kaçırmamalıdır. Kıyamette her müslümana bunu soracaklar, "İslama niçin hizmet etmedin?" diyeceklerdir. Dine hizmet için uğraşmayanlara, din bilgilerini yayan kurumlara, kimselere yardım etmeyenlere, çok azap yapılacaktır. Özür, bahane kabul edilmeyecektir.

 

Peygamberler, insanların en üstünleri, en kıymetlileri iken, hiç rahat oturmadı. Allahü teâlânın dinini, seadet-i ebediyye yolunu yaymak için, gece gündüz uğraştılar. Mucize isteyenlere de, (Mucizeyi Allahü teâlâ yaratır. Benim vazifem, Allahü teâlânın dinini bildirmektir) buyurdu. Bu yolda çalışırlarken, Allahü teâlâ da bunlara yardım eder, mucize yaratırdı.

 
Hizmetlerdeki sıkıntı

Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymamız ve kâfirlerin, düşmanların, müslümanlara iftira ve eziyet edenlerin, kötü, alçak, yalancı olduklarını, gençlere, dostlara bildirmemiz gerekir. Bu yolda malı ile, kuvveti ile, mesleği ile çalışmayanlar, azaptan kurtulamayacaklardır. Bu yolda çalışırken, sıkıntı çekmeyi büyük saadet, büyük kazanç bilmelidir.

 

Peygamberler, Allahü teâlânın emirlerini bildirirken, cahillerin, soysuzların hücumlarına uğrardı. Çok sıkıntı çekerlerdi. O büyüklerin en üstünü, seçilmişi, Allahü teâlânın sevgisi olan Muhammed aleyhisselam, (Benim çektiğim eziyet gibi, hiçbir Peygamber eziyet görmedi) buyurdu. (1/193)

Her müslümanın, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmesi ve sözü geçenlere öğretmesi gerekir. Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerini bildiren kitapları ve gazeteleri bulup almalı, bunları gençlere, tanıdıklara göndermeli, okumaları için çalışmalıdır! İnsanlara, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek, kıymetli bir hizmettir. Ancak cenab-ı Hakkın sevdikleri bu hizmet ile şereflenir

 

Dine hizmet

İmam-ı Rabbani hazretleri yine buyuruyor ki:

(İşte bugün, her müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp, İslamiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her müslüman, ahirette mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı halde, yardıma koşmaya özeniyorum. Güçlükleri yenerek, İslamiyete ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. "İyilerin çoğalmasını isteyen de, onlardan sayılır" buyuruldu.) [1/47]

 

(Bugün İslamiyete yardım için az bir şey vermek, binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Hangi talihli kimseye, bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına hizmet eden, cihad sevabına kavuşur. Hele bu zamanda müslümanlara yardım etmek daha güzel, daha sevaptır.) [1/193]

 

Eğer bir müslüman, diğer müslümanlara eli ile, malı ile yardım edemiyorsa, dua ederek yardım etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkından biri, ona gıyabında dua etmektir.) [Deylemi]

 

Dua ordusu

İmam-ı Rabbani hazretlerinin, sultana yazdığı mektup şöyle:

(Kahraman askerlerinize yardım ve zafer ihsan etmesi için Allahü teâlâya dua ediyorum. Dua ordusunun askerlerinin kalbleri kırık olduğu için savaş ordusunun askerlerinden daha ileridir. Dua ordusunun askerleri, gaza ordusunun askerleri, onların bedenleridir. O halde, gaza ordusunun askeri, dua ordusu olmadıkça, iş başaramaz. Çünkü ruhsuz bedene hiç bir yardımın ve kuvvetin faydası olmaz.) [c.3, m.47]

 

Bunun için dünyadaki bütün müslümanlara dua etmelidir!

 

Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek

Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışmanın fazileti nedir?

CEVAP

Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:

Ömür çok kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hale bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünya hayatında, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Ahiret yolcusuna lazım olan şeyleri hazırlar.

 

Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışmak gerekir. Rabbimizin kullarına hizmet etmekle dünyada ve ahirette nimetlere kavuşacağını düşünmek lazımdır! İnsanlara karşı yumuşak olmanın, onlara iyilik etmenin, onların işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmanın Allahü teâlânın sevgisine kavuşturan yol olduğunu bilmek gerekir.

 

İnsanlara iyilik etmenin, ahiretin azaplarından kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olacağında, hiç şüphe etmemelidir. Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak ve onları sevindirmek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Müslüman, müslümanın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyamette en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir kimse bir müslümanın aybını, kusurunu örterse, Allahü teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter.) [Buhari]

 

(Din kardeşine yardımcı olanın, yardımcısı Allah’tır.) [Müslim]

(Bir müslümanın, din kardeşinin bir ihtiyâcını karşılaması on yıl itikaftan iyidir. Allah rızası için bir gün itikaf ise, insanı Cehennem ateşinden pek çok uzaklaştırır.) [Taberani]

 

(Cennetin yüksek derecelerine kavuşmak isteyen, saygısızlık yapana yumuşak davransın! Zulmedeni affetsin! Malını esirgeyene ihsanda bulunsun! Kendisini arayıp, sormayan ahbabını, akrabasını gözetsin!) [Taberani]

 

(Din kardeşine karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokaktaki taş, diken, kemik ve benzeri çirkin, pis ve zararlı şeyleri temizlemek, başkalarına su vermek gibi şeylerin hepsi birer sadakadır.) [Tirmizi]

 

(Farzdan sonra Allah’ın en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani]

[Allahü teâlânın emrine Farz denir. Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, Allahü teâlâ, farz olan ibadetleri yapanı daha çok sever. Allahü teâlânın yasak ettiği zararlı, çirkin işlere, Haram denir. Allahü teâlâ, haramdan sakınanı, farzları yapanlardan daha çok sever. İyi huylu olmak farzdır. Kötü huylu olmak haramdır. Kötülük yapmaktan sakınmak, iyilik yapmaktan daha kıymetli ve daha sevaptır.] (Mektubat c.1, m.147)

Müslümanın kusurunu gizlemeli

Kusur gizlemenin önemi nedir?

CEVAP

Bir müslümanın kusurunu gizlemeye çalışmak çok iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette aybını örter. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allah da onun yardımcısı olur.) [Müslim]

 

(Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da kıyamette onun aybını örter.) [Tirmizi]

(Bir mümin, arkadaşının aybını görmez, onu gizlerse, şüphesiz Allahü teâlâ bu hareketi sebebiyle onu Cennete koyar.) [Taberani]

 

(Kim bir ayıp örterse, diri diri kuma gömen suçsuz kız çocuğunu kurtarmış gibi sevap olur.) [Ebu Davud, Nesai, Hakim]

 

(Kim arkadaşının aybını örterse, Allah da kıyamet günü onun aybını örter. Kim de müslüman arkadaşının aybını açığa vurursa, Allah da onun aybını açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.) [İbni Mace]

 

(Kötülük etmeyin, ayıp araştırmayın! Kim bir müslümanın aybını araştırırsa, Allah da onun aybını ortaya çıkarır ve böyle bir kimse, en gizli bir yerde sığınsa bile, onu rezil eder.) [Tirmizi]

 

(Müslümanların aybını araştıran, onlara kötülük etmiş ve onları kötülüğe itmiş olur.) [Ebu Davud]

(Kim arkadaşını, tevbe ettiği bir günahtan dolayı ayıplarsa, o kimse, aynı günaha müptela olmadan ölmez.) [Tirmizi]

 

Dünyadaki Müslümanlara dua etmek

Bütün dünyadaki Müslümanlar bir ailenin fertleri gibidir. Hatta hepsi bir vücut sayılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!) [Buhari]

 

Müslümanlar dünyanın çeşitli yerlerinde [mesela Bosna’da, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Irak’ta] zulme uğruyor. Diğer Müslümanların bunlara, güçlerinin yettiği ölçüde yardım etmesi, herhangi bir yardımda bulunamayanın da, dua etmesi farz olur. Dünyanın öteki ucundaki bir Müslümanın derdi, bizim derdimiz demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Müslümanların dertleri ile ilgilenmeyen, onlardan değildir.) [Hakim]

 

Yiyecek, içecek, giyecek, barınacak, canını, malını savunacak ve başka ihtiyaçları için Müslümanlara yardım etmek, hem vazife, hem de çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir Müslümanın sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allah affeder.) [Buhari]

(Bir din kardeşinin ihtiyacını gideren, ömür boyu ibadet etmiş gibi sevap kazanır.) [Buhari]

(Din kardeşini savunan Müslümanı Allahü teâlâ, Cehennem ateşinden korur.) [Taberani]

 

(Bir mümini, bir münafığın zulmünden koruyan, Cehennem ateşinden korunur.) [Ebu Davud]

(En kıymetli amel, bir müminin sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmak suretiyle onu sevindirmektir.) [Taberani]

 

(Din kardeşinin aleyhinde konuşulurken, onu savunmaya gücü yeterken, susanı, Allahü teâlâ dünya ve ahirette zelil eder.) [İbni Ebiddünya]

 

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

(İşte bugün, her Müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp, İslamiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her Müslüman, ahirette mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı halde, yardıma koşmaya özeniyorum. Güçlükleri yenerek, İslamiyete ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. "İyilerin çoğalmasını isteyen de, onlardan sayılır" buyuruldu.) [1/47]

 

(Bugün İslamiyete yardım için az bir şey vermek, binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Hangi talihliye, bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına hizmet eden, cihad sevabına kavuşur. Hele bu zamanda Müslümanlara yardım etmek daha güzel, daha sevaptır.) [1/193]

 

(Dua ordusunun askerlerinin kalbleri kırık olduğu için savaş ordusunun askerlerinden daha ileridir. Dua ordusunun askerleri, gaza ordusu askerlerinin ruhu gibidir. Gaza ordusunun askerleri, onların bedenleri gibidir. O halde, gaza ordusunun askeri, dua ordusu olmadıkça, iş başaramaz. Çünkü ruhsuz bedene hiçbir yardımın faydası olmaz.) [3/47]

 

Eğer bir Müslüman, diğer Müslümanlara eli ile, malı ile yardım edemiyorsa, dua ederek yardım etmelidir! Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:

(Müslümanın, Müslüman üzerindeki hakkından biri, ona gıyabında dua etmektir.) [Deylemi]

Hiçbir yardım yapamayan dua etmelidir. Beklemeden her an dua edilebilir. Belli saatlerde toplu yapmak için ona buna mesajlar çekmek uygun değildir. 

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri