Din
kardeşliğinin önemi Uhuvvet
yani İslam kardeşliği nedir? CEVAP İslam kardeşliği deyimi çok geniş ve anlamlı bir deyim.
İtikad yönünden, sevme, yardımlaşma veya başka yönlerden de ele alınabilir. Genel
sorulduğu için biz de genel olarak izah etmeye çalışalım: İslam
dinine inananları, yani müslümanları müslüman olduğu için sevmek, inanmayanları
yani kâfirleri kâfir oldukları için sevmemek çok önemlidir. Bazı İslam
âlimleri bunu yani hubbi-i fillah, buğd-i fillahı imanın şartlarından önce olması gereken iki şarttan biri
olarak bildirmişlerdir. Diğeri de gaibe iman etmek, yani görmeden
inanmaktır. Müslümanları
sevmek şarttır. Ancak müslüman olabilmek ve müslüman kalabilmek için,
doğru itikad bilgilerini bilmek ve buna göre inanmak da şarttır. Nasıl
ki bugünkü hıristiyanların İsa aleyhisselamla, yahudilerin
Musa aleyhisselamla bir alakalarının olmadığı gibi, kendilerine müslüman
diyen bir kısım insanların da İslamiyet ile alakaları yoktur. İnanmak
önemli değildir, doğru inanmak ve bu doğru inancı, itikadı muhafaza
etmek önemlidir. Yapmak önemli değildir, doğru yapmak önemlidir. Bu
yüzden dinimizi, doğru olarak ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından
öğrenmeliyiz. Sapıkların anladığı gibi veya kendi anladığımız gibi değil,
ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi yapmak mecburiyetindeyiz.
Bugün,
bütün dünyadaki müslümanlar, üç fırkaya ayrılmıştır. Birinci fırka,
Eshab-ı kiramın yolunda olan hakiki müslümanlardır. Bunlara (ehl-i sünnet)
ve (Sünni) ve (Fırkai naciyye) Cehennemden
kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Eshab-ı kirama düşman olanlardır.
Bunlara (Şii) ve (Fırka-i dalle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnilere
ve şiilere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhabi) ve (Necdi) denir. Çünkü
bunlar ilk olarak, Arabistan’ın Necd şehrinde
meydana çıkmıştır. Bunlara (Fırka-i melune)
de denir. Çünkü bunların, müslümanlara müşrik dedikleri hem kitaplarda
yazmakta hem de herkes bilmektedir. Müslümana kâfir diyene, Peygamber
efendimiz lanet etmiştir. Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan
ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecektir. Müslümanları bu üç fırkaya
parçalayan, yahudilerle ingilizlerdir. Resulullah
“sallallahü aleyhi ve sellem”,
ümmetinin başına gelecek bu acıklı hali haber vererek, (Ümmetim 73
fırkaya ayrılacak. Bunlardan, 72’si doğru yoldan saparak, Cehenneme
gidecek. Bir fırkası, benim ve Eshabımın izinde, doğru yolda kalacaktır)
buyurdu. Doğru yolda kalan bu fırkaya (Ehl-i sünnet) denildi. Eshab-ı kiramın temiz hayatlarını kendimize örnek edinmeliyiz.
Onlar gibi olarak, Allahü teâlânın rızasını kazanmaya çalışmalıyız.
Onlar gibi olan müslüman, Allahü teâlânın emirlerine ve devletinin kanunlarına
itâat eder. Emre uymamak günah olur. Kanuna uymamak suç olur. Olgun
müslüman, günah yapmaz ve suç işlemez. Müslüman, iyi insan demektir.
Müslümanların kardeş olduklarını bilir. Vatanını, milletini ve bayrağını
sever. Herkese iyilik eder. Gayrı müslimlere,
turistlere, kâfirlere de hiç kötülük yapmaz. Onların mallarına, canlarına,
ırzlarına, namuslarına a(s.a.v.)aldırmaz. Kötülük yapanlara nasihat verir.
Kimseye hile, hıyanet yapmaz. Münakaşa etmez. Herkese karşı, güler yüzlü,
tatlı dilli olur. Devamlı çalışır. Din bilgilerini ve fen bilgilerini
iyi öğrenir. Çocuklarına, tanıdıklarına da öğretir. Gıybet, dedikodu
yapmaz. Hep faydalı şeyler söyler. Helal kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz.
Böyle olan müslümanı Allah da sever, kullar da sever. Rahat ve huzur
içinde yaşar. Bu ön bilgiyi verdikten sonra, müslümanları sevmek, kâfirleri
sevmemek, müslümanlara ve insanlara iyilik etmek hususlarında çeşitli
okuyucu suallerine verdiğimiz cevapları aşağıda arz ediyoruz. Yabancılarla dostluk Gayri
müslimlerle alışveriş yapıyoruz, iş icabı da olsa dostluk
kuruyoruz. Neye dikkat edelim? Birisi papa için (şerefli) dedi, ben
de her türlü şeref İslamiyet’tedir, dışında şeref bulunmaz dedim. Bu
hususta da açıklama yapar mısınız. CEVAP Gayrı
müslimlerle ticaret yapılır. Fakat onları şerefli kabul etmek
caiz değildir. Peygamber efendimizin düşmanı olan papa veya papaz, asla
şeref sahibi olamaz. Hz. Ömer, (Biz,
zelil kimselerdik. Allahü teâlâ, bizleri Müslüman yapmakla şereflendirdi)
buyuruyor. İslamiyetin, her çeşit fazilet
ve şeref kaynağı olduğunu bilmeyen papaz, nasıl şerefli olur? Şeref
kelimesi sözlükte, yükseklik, büyüklük, yüksek mertebe, insanlar arasında
geçerli ve makbul olma, cenab-ı Hakka itaat ve yüksek hizmeti ile çok
ihsana kavuşma demek olup, gerçek şeref, yalnız Müslümanlıktadır. Cenab-ı
Hak, Kur’an-ı kerimde buyurdu ki: (Kâfirleri dost edinenler, onların
yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca
Allah’a aittir.)
[Nisa 139] (İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki,
izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10] (“Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek,
andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan
çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın, peygamberinin ve müminlerindir.) [Münafikun
8] (Allah indinde en üstününüz, en şerefliniz
takvada en ileri olandır.) [Hucurat 13] [Takva,
Allah’a ve Resulüne inanıp, emirlerine riayet etmektir.] (Kur’an-ı kerim, şerefli bir elçinin
getirdiği sözdür.) [Hakka
40, Tekvir 19] (Yasaklandığınız büyük günahlardan
kaçınırsanız, küçük günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere [Cennete] koyarız.) [Nisa 31] (De ki, mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım!
Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz,
şerefli; dilediğini de zelil edersin.) [Al-i İmran 26] Allahü
teâlâ, son âyet-i kerimede insanları dört sınıfa ayırmıştır: 1- Hem mülk, hem de şeref verdikleri. [Süleyman aleyhisselam
gibi] 2- Mülk verip, şeref vermedikleri. [Firavun, Nemrut gibiler] 3- Şeref verip, mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan
her Müslüman böyledir] 4- Şeref ve mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her
kâfir böyledir] Peygamberimiz
de, (Şeref ve üstünlük, mal ile
değil, ilim ve irfan iledir)
buyuruyor. Üstünlük, şeref, büyük bir zatın yakını olmakta da değildir.
Kan bakımından daha yakın olan, daha üstün olsaydı, Hz. Abbas,
Hz. Ali’den daha üstün olurdu. Kan bakımından çok yakın olan Ebu Leheb’de ise, şeref ve üstünlük hiç yoktur. Hz. Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye
biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için,
köle deve üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde
bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun?
Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için
toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der. Hz. Ömer
buyurur ki: (Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözün, buradaki
insanlar için çok zararlıdır. İşitenler, insanın şerefini, vasıtaya
binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman
olmakta ve ibadet yapmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık.
Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Allahü teâlânın
verdiği bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil
eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslamdadır.
İslamın ahkamına uyan, aziz olur. Bu ahkamı
beğenmeyip, izzeti, şerefi, saadeti başka şeylerde arayan zelil olur.) Bu
olay da, şerefin yalnız Müslümanlıkta olduğunu göstermektedir. Kâfirlerle
dostluk kurmak caiz değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar,
[İslama olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip,
kendine] zulmedenlere hidayet
etmez.) [Maide 51] Cehennem sonsuzdur Kâfir
dostu biri, "Cehennem sonsuz değil, çok manasına sonsuz denmiş"
diyerek kâfirlerin de Cennete gireceğini yazıyor. Cennet-Cehennem sonsuz
değil midir? CEVAP
Cehennemin
ve Cennetin sonsuz olduğuna dair birçok âyet-i kerime vardır. Mesela
Bekara 25, A.İmran 116, Maide 85, Enam 128, Tevbe 68, Hud 107. Âyet-i
kerimede Cehennem için de, Cennet için de (Hüm fiha halidun
= Onlar orada ebedi kalırlar)
buyuruluyor. (Bekara 81, 82) Eğer "halidun"
kelimesi tevil edilirse, Cennetin de sonsuz olmadığı ortaya çıkar. Halidun kelimesini Cehennem için tevil edip de Cennet için
niçin tevil etmiyor? Sizin de bildirdiğiniz gibi, Yahudi ve Hıristiyanları
Cennete koymaya çalıştığı gibi, şimdi de bütün kâfirleri Cennete koymaya
çalışıyor. Şeytanın yoldaşları ne yapsa faydasızdır. Allah’ın dost ve düşmanları Allah
indinde en kıymetli amel, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek,
düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmektir.
Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin
önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: - Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen
onu değiştir! “Ol
Cehenneme girse gerek”
Bir yazar, Abduhçu
birini överek, (Bu zat, mülhidleri, ateistleri,
zındıkları sevdiği için hoşgörünün zirvesine çıkmıştır. Yunus Emre ise,
bir taraftan “Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü” diyerek hoşgörülüğünü
sergilerken, bir taraftan da, “Beş vakit namaz kılmayan, bilin müslüman
olmadı, ol Cehenneme girse gerek” diyerek müsamahasızlık çukuruna düşmüştür)
diyor. Yazarın dediği gibi hoşgörülü olmak gerekir mi? Kâfiri seven
küfre düşmez mi? CEVAP
Hoşgörü ne demektir? TDK’nın sözlüğünde, (Her
şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu) deniyor.
Dikkat ediniz, her şey deniyor. Yine TDK’da, Mezhebi geniş
ifâdesini tarif ederken, (Namus konusunda aşırı hoşgörülü davranan kimse)
deniyor. Yazara göre, hoşgörü denilen şeyin bir sınırı yoktur. Ne kadar
hoş görülürse, o kadar iyidir. Halbuki sınırsız hürriyet gibi, sınırsız hoşgörü de çok yanlıştır.
Kötüler hoş görülür mü? Anarşistler ve diğer suçlular hoş görülürse,
cemiyetin nizamı nasıl sağlanır? Kâfirleri sevmemek lazım ise de, dinimizin emri gereği, onlara
eziyet etmek, kalblerini incitmek haramdır.
Zaruret olunca, onlara dostluk göstermek de caizdir. Sevmemek ayrı,
onları üzmek ayrı şeydir. Kâfir sevilmez. Din adına, kâfirin, kâfirliğini
hoş görmek tehlikelidir. Allahü teâlâ, bu yazarın anladığı manada hiçbir
müslümanı hoşgörünün zirvesine çıkarmasın! Müslüman, dinimizin izin verdiği ölçüde hoşgörülü olur. Bunun
azı da, çoğu da zararlıdır.Yunus Emre hazretlerinin, “Yaratılmışı hoş
gördük, Yaratandan ötürü” diyerek yetmiş iki millete aynı gözle bakması,
dinimize aykırı değildir. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i
şerifte, (İnsanlar [insan olarak]
bir tarağın dişleri gibi eşittir) buyurulmuştur.
(İbni Lâl) Bunun için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün görmek
caiz değildir. Çünkü kâfir, müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir,
müslüman da, maazallah küfre düşüp Cehennemlik olabilir. Mevlana
Celaleddin-i Rumi hazretleri, (Gel, gel, her
kim olursan ol gel, müşrik, mecusi olsan veya
puta tapsan da gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tevbeni
yüz defa bozmuş olsan da gel) diyor. Manası, (Gel sana müslümanlığı
öğreteyim de gerçeği gör) demektir. Çünkü Allah için olmayan sevgi ve
düşmanlığın hiç önemi yoktur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubbi-i fillah, buğd-i fillahtır.) [E.Davud] (Yani, müslümanları sevip, onlara
yardım ve hayır dua etmek ve din-i İslamı
beğenmeyenleri, İslamiyete ve müslümanlara
düşmanlık edenleri sevmemek ve imana, hidayete kavuşmaları için dua etmektir. Buğd,
sevmemek, düşmanlık etmek demektir. Buğd-i
fillah, Allah için sevmemek, Allah için düşmanlık etmek demektir.
Bunun zıddı ise “Hubb-i fillah”tır.
Allah için sevmek, Allah için dostluk etmektir.) Resulullah buyurdu ki: (Cebrail
aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve
kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız
kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.] Allahü teâlâ, Hz.Musa’ya sordu: -
Ya Musa, benim için ne işledin? - Ya Rabbi, senin için namaz kıldım,
oruç tuttum, zekat verdim, zikrettim. -
Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk
vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekatlar, kıyamette,
sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır.
Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın? - Ya Rabbi, senin için ne yapmak
gerekirdi? -
Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi? Musa aleyhisselam, Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan
en kıymetli amelin, Hubb-i fillah
ve Buğd-i fillah
olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye) Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya da vahyetti
ki:
(Eğer
yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı
sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet] İyi kimseleri sevmek Ahirette, kişi sevdikleri ile beraber
olacağına göre, bir kimse, hem Cennete gidecek iyileri, hem de Cehenneme
gidecek kötüleri severse, nereye gider? CEVAP
İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir.
Karışım pis olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehilin itikadını sevse Cehenneme gider. (Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim] Allahü teâlâyı ve Onun peygamberini sevmek, emirlerini yapıp,
yasak ettiklerinden kaçmak demektir. Allahü teâlâyı sevmenin alameti,
dostlarını sevmek, düşmanlarına düşmanlık etmektir. Hadis-i şerifte, (İbadetin efdali,
müslümanı müslüman olduğu için sevmek, kâfiri kâfir olduğu için sevmemektir)
buyuruldu. Allahü
teâlânın düşmanını, mesela Ebu Cehili sevenin, (Allah’ı da seviyorum)
demesi yalan olur. Allah’ın sevdiğini sevmeyen de, Allahü teâlâyı sevmiş
olamaz. Mesela Hıristiyanlar, Peygamber efendimizi sevmedikleri için,
(Allah’ı ve Hz. İsa'yı seviyoruz) deseler de, faydası olmaz. Yahudiler
de, Hz. İsa'yı sevmedikleri için, (Hz. Musa'yı seviyoruz) deseler de,
kıymetsizdir. Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifini
şöyle açıklıyor: Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip
olup, onun gibi amel işlemeye gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah
düşmanlarını da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte
Cennette olur. Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever, gayrı müslimlerin
itikatlarını beğenirse, gayrı müslimlerle
birlikte Cehenneme gider. (Kişi sevdiği ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin
derecesine kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için, Cennette
onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre
farklı derecelerde bulunur. (Mekt. Rabbani, Hadika) Bu yazıdan anlaşılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikadlarını
beğenmek, insanı ebedi Cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber
olabilmek için, dünyada da onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların
yolundan gitmek gerekir. Onları dost edinmeyin! Bazı gruplar diyorlar ki, (gayrı
müslimlerle [bid’at ehli ile] arkadaş olmadan onlara İslamiyeti nasıl anlatacağız? İlk önce onlarla samimi olacağız
ki, böylece bizim her sözümüze güvenecekler.) Bu sözleri doğru mudur?
CEVAP Kâfirlerle dostluk
kurmak caiz değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Müminler,
kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu
bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28] (Kâfirleri
dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün
izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139] (Ey
iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin!
Onlar, [İslama olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost
edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51] (Zalimler,
[Kâfirler, İslama olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Takva ehlinin dostu ise Allah’tır.) [Casiye 19] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Kâfir
bir kavmi seven veya onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
Peygamberimiz, (Bid'at sahibine düşman gözü ile bakan
kimsenin kalbini Allahü teâlâ eman ve iman
ile doldurur. Bid'at sahibini kötü bileni Allahü teâlâ, Kıyamet gününün
korkularından korur. Bid'at sahibine hakaret edene, Allahü teâlâ, Cennette yüz derece ihsan eder. Bid'at sahibini
güler yüzle karşılayan veya ona iyilik eden, Allahü teâlânın Muhammed
aleyhisselama göndermiş olduğu İslamiyeti
beğenmemiş olur) buyurdu. İmam-ı Rabbani hazretleri 54. mektubunda
buyuruyor ki: İyi biliniz ki, bid'at sahibi ile
konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekten, kat kat
daha fenadır. Mazher-i Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki, (Kâfirleri ve bid'at sahiplerini
ve açıkça günah işlemeye devam eden fasıkları
sevmememiz emrolundu. Bunlarla konuşmamalı,
evlerine, toplantılarına gitmemeli, selam vermemeli, arkadaşlık yapmamalıdır.
Zaruret ve ihtiyaç olduğu zaman, zaruret miktarı kadar, bu yasaklara
izin verilmiştir. Bu zaman, onlarla ihtilat caiz olur ise de, kalbin
yine onları sevmemesi lazımdır) Müminin kâfiri sevmesi, arkadaşlığı üç türlü olur: Birincisi, onun küfrünü
beğenir. Bunun için sever. Bu muhabbet yasaktır. Çünkü onun dininden
razı olmuştur. Küfrü beğenen kâfir olur. Böyle muhabbet, imanı giderir. İkincisi, herkesle
iyi geçinmek için, kâfire dost görünmektedir. Bu yasak değildir. Üçüncüsü, ikisi
ortasıdır. Onlara meyleder, yardım eder. Dininin bâtıl olduğunu bilerek,
akrabalık, iş arkadaşlığı sebebi ile dostluk yapar. Bu muhabbet küfre
sebep olmaz ise de, caiz değildir. Çünkü bu muhabbet, zamanla dinini
beğenmeye sebep olur. (Mektubat-ı Masumiyye c.3, m.55) Şimdiye kadar gelen İslam âlimleri,
bunlar gibi diyalog kurmamışlar. Kitap neşretmişlerdir. Onlara zulmetmemişlerdir.
Gerektiğinde Cehenneme gitmeyip, Cennete gitsinler diye kılıçla yola
getirmeye çalışmışlar, savaş etmişlerdir. İnsanları
sevindirmek İnsanlara herhangi bir şekilde yardım etmenin dindeki yeri
nedir? CEVAP
İnsanları herhangi bir şekilde sevindirmek büyük sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ,
bazılarına dünyada çok nimet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak
için yaratmıştır. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına ulaştırırlarsa,
nimetleri azalmaz, ulaştırmazlarsa, Allahü teâlâ da, nimetlerini bunlardan
alır, başkalarına verir.) [Taberani] (Din kardeşinin
bir işini yapana binlerce melek dua eder. O işi yapmaya giderken, her
adımı için bir günahı affolur ve kendisine kıyamette nimetler verilir.)
[İbni Mace] (Din kardeşinin
bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve 70
sevap verilir. O iş bitene kadar, böyle devam eder. İşi yapılınca, bütün
günahları affedilir. O işi yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennete
gider.) [İbni Ebiddünya] (Bir kimse,
din kardeşinin rahata kavuşması veya sıkıntıdan kurtulması için hükümet
adamlarına gidip uğraşırsa, kıyamette sırat köprüsünden, çok kişinin
ayaklarının kaydığı zaman, Allah, onun süratle geçmesi için yardım eder.) [Taberani] (Müslüman
kardeşini sevindirmek mağfirete sebep olur.) [Taberani] (Allahü teâlânın
en sevdiği iş, elbise vererek veya doyurarak veya başka bir ihtiyacını
karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani] (Farzlardan
sonra en kıymetli amel, müslüman kardeşini sevindirmektir.) [Taberani] (Bir müslümanın
sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sıratta
o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allah bilir.) [Taberani] (Duasının
kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı ferahlandırsın!)
[İbni Ebiddünya]
(Kim, arkadaşının
ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını karşılar.) [Taberani] (Allahü teâlâ,
bazılarını, halkın ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için
yaratmıştır. İhtiyaç sahipleri bunlara başvurur. Bunlar için ahirette
azap korkusu olmaz.) [Taberani] (Amellerin
en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını
karşılamak suretiyle sevindirmektir.) [Taberani] (Her iyilik
sadakadır.) [Tirmizi] (Kalbler, kendine ihsan edene sevgi, kötülük edene de nefret
duyacak şeklinde yaratılmıştır.) [Ebu Nuaym] (Arkadaşın
iyisi arkadaşına, komşunun iyisi ise komşusuna iyilik edendir.) [Tirmizi] (En iyiniz,
kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmeyeceğinden emin olunandır.)
[Tirmizi] (Hayra vesile
olan, hayır işlemiş gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya düşene yardım edeni
sever.) [İbni Neccar] (Layık olana
da, olmayana da iyilik et. Eğer layık olana iyilik edersen ne iyi. Eğer
o kimse iyiliğe layık değilse, sen, iyilik ehlinden olursun.) [İbni Neccar] (Cehennemlik
biri, Cennetlik birine rastlayınca ona der ki: - Beni tanıdın
mı? - Sen kimsin? - Benden
abdest suyu istemiştin, ben de onu sana hediye etmiştim. Cennetlik
olan, ona şefaat eder. Yine Cehennemlik biri Cennetlik olana şöyle der: - Beni tanıdın
mı? - Sen kimsin? - Bana bir
iş söylemiştin, ben de o işini yapmıştım. Bunun üzerine
ona şefaat eder ve şefaati kabul edilir.) [İbni Mace] (Fakire verilen
bir lokma, sahibi ne beş şeyi müjdeler: 1- Bir tane
iken beni çoğalttın. 2- Küçük
idim, büyüttün. 3- Düşman
iken, beni dost ettin. 4- Fâni,
yok olmak üzere iken, beni sonsuz kalıcı ettin. 5- Bugüne
kadar sen beni muhafaza ettin, artık ben seni muhafaza ederim.) [Ey Oğul
İlmihali] İnsanların
İyisi Müslümana yardım etmenin, onu sevindirmenin
fazileti nedir? CEVAP
İyi kimse, hem kendisi iyi olan,
hem de başkalarının iyi olmasına çalışan kimsedir. Bu husustaki hadis-i
şeriflerden bazıları şöyle: (İnsanların
iyisi, insanlara iyilik edendir.) [İ. Ahmed] (Bir mümini sevindiren, beni sevindirmiş olur.) [Ebuşşeyh] (Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen, kıyamette
peygamberlerle emin olarak haşrolur ve 70
şehid sevabına kavuşur.) [Hatib] (Kim bir mümini ferahlatırsa, Allah da Kıyamette onu ferahlatır.) [İ.Mübarek] (Allah’ın kullarını üzmeyin. Onları ayıplamayın, gizli kusurlarını araştırmayın.
Kim müslüman kardeşinin aybını ararsa Allahü teâlâ da onun aybını arar.
Hatta öyle ki, evinden çıkmasa da onu rezil eder.) [İ.Ahmed] (En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır,
en kötünüz ise, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.) [Tirmizi] (En iyi kimse, kendisi ile alakasını kesenle ilgilenir, kendisini mahrum
edene verir ve kendisine zulmedeni de affeder.) [Begavi] (Müslüman, müslümanın kardeşidir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz. Kardeşine
yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. Kardeşinin sıkıntısını giderenin,
Allahü teâlâ Kıyamet sıkıntısını giderir. Bir müslümanı sevindireni,
Allahü teâlâ Kıyamette sevindirir.) [Nesai] (Bir kimse, mümin kardeşini sevindirince, Allah’ın yarattığı bir melek,
bu kimse ölünceye kadar hep ibadet eder. Ölüp kabre konunca, yanına
gelerek, "Beni tanıyor musun?" der. Ölü, "Hayır, sen
kimsin?" diye sorunca, "Bir müslümana vermiş olduğun sevincim.
Bu gün seni sevindirmek için, sana gönderildim. Kabirde ve kıyamette
sana şefaat edip Cennetteki makamını göstereceğim" der.) [İ.Ebiddünya] (İki şey
var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına
iyilik etmek, şefkatli olmak. İki şey var ki, ondan daha kötü iki şey
yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek.) [İ.Askalani] (Hasene yapınca
sevinen, seyyie yapınca üzülen mümindir.) [Ebu Ya’la] (Hasenen seni sevindiriyor, seyyien de seni üzüyorsa, sen müminsin.) [Diyâ] [Hasene; iyilik, güzellik, sevap. Seyyie; günah, kötü iş] İyilik etmeli (İyilik et kele, duyursun seni ele), (İyilikten maraz doğar),
(İyiliğe iyilik olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı) atasözleri, iyiliğin
mutlaka zararlı olduğunu göstermiyor mu? CEVAP
Göstermiyor. Bazı kötü kimselere iyilik edince onlardan bazı
uygunsuz hareketlerin gelebileceğini gösteriyor. Kötü kimselere de olsa,
iyilik etmekten çekinmemelidir! Yapılan iyiliğin zayi olacağından korkmamalı!
Allah rızası için yapılanlar zayi olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İyilik zayi
olmaz, kötülük unutulmaz. İstediğini yap, ettiğini bulursun!) [Beyheki] Şu atasözleri de iyilik etmeyi tavsiye etmektedir: İyilik et, denize at, balık bilmezse Halık
bilir. İyilikten kötülük gelmez. İyilik eden iyilik bulur. İyilik etmeye devam etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki: (İnsan, kendine
iyilik edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak şekilde yaratılmıştır.) [Ebu Nuaym] (İyilikler
fenalıkları giderir.) [Ebu Nuaym] (En iyiniz,
kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır, en kötünüz,
kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.) [Tirmizi] Günaha ortaklık Bir kimse, yardım ettiği yerlere, okuduğu gazeteye dikkat etmelidir.
Para vererek aldığı gazete, iyi ise, o gazetenin iyiliğine ortak olur.
Kötü ise, vebali vardır, kötülüğe ortak olmuş olur. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki: (Her iyilik
bir hazinedir. Her hazinenin anahtarı vardır. İyiliği açan, kötülüğü
kilitleyen bir anahtara sahip olana müjdeler olsun! Kötülüğü açan, iyiliği
kilitleyen bir anahtarı olana da yazıklar olsun!) [İbni Mace] (İyi işe
vesile olan, hayatında ve öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap
kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun
günahı yazılır.) [Taberani] (Zulmen öldürülen her kişinin günahından Âdem’in ilk oğlunun
[Kabil’in] de bir payı vardır. Adam
öldürmeye ilk defa o sebep olmuştur.) [Taberani] Hayırlı
iş
Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
Bir kimse, kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete
gitme ihtimali çoktur. Onun için iyi kimselerle beraber olmaya çalışmalıdır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ,
bir kula hayır murad ettiği zaman, dinini kayıran kimseler yanında çalışmayı
nasip eder. Şerri murad edilen kul da, dinini kayırmayan kötülerin yanında
çalışır.) [Deylemi] İslama hizmet
Bu zamanda İslama hizmet nasıl olur?
Müslüman olarak ne yapmamız gerekir? CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki: (Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymak için,
keramet sahibi olmak, âlim olmak şart değildir. Her müslümanın bunu
yapmak için uğraşması gerekir. Fırsatı kaçırmamalıdır. Kıyamette her
müslümana bunu soracaklar, "İslama niçin
hizmet etmedin?" diyeceklerdir. Dine hizmet için uğraşmayanlara,
din bilgilerini yayan kurumlara, kimselere yardım etmeyenlere, çok azap
yapılacaktır. Özür, bahane kabul edilmeyecektir. Peygamberler, insanların en üstünleri, en kıymetlileri iken,
hiç rahat oturmadı. Allahü teâlânın dinini, seadet-i ebediyye yolunu
yaymak için, gece gündüz uğraştılar. Mucize isteyenlere de, (Mucizeyi Allahü teâlâ yaratır. Benim vazifem, Allahü teâlânın dinini
bildirmektir) buyurdu. Bu yolda çalışırlarken, Allahü teâlâ da bunlara
yardım eder, mucize yaratırdı. Hizmetlerdeki
sıkıntı
Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymamız
ve kâfirlerin, düşmanların, müslümanlara iftira ve eziyet edenlerin,
kötü, alçak, yalancı olduklarını, gençlere, dostlara bildirmemiz gerekir.
Bu yolda malı ile, kuvveti ile, mesleği ile çalışmayanlar, azaptan kurtulamayacaklardır.
Bu yolda çalışırken, sıkıntı çekmeyi büyük saadet, büyük kazanç bilmelidir.
Peygamberler, Allahü teâlânın emirlerini bildirirken, cahillerin,
soysuzların hücumlarına uğrardı. Çok sıkıntı çekerlerdi. O büyüklerin
en üstünü, seçilmişi, Allahü teâlânın sevgisi olan Muhammed aleyhisselam,
(Benim çektiğim eziyet gibi,
hiçbir Peygamber eziyet görmedi) buyurdu. (1/193) Dine hizmet
İmam-ı Rabbani hazretleri
yine buyuruyor ki: (İşte bugün, her müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp,
İslamiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her müslüman, ahirette
mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı halde, yardıma koşmaya özeniyorum.
Güçlükleri yenerek, İslamiyete ufacık bir
hizmet edebilmek yolunu arıyorum. "İyilerin çoğalmasını isteyen
de, onlardan sayılır" buyuruldu.) [1/47] (Bugün İslamiyete yardım için az
bir şey vermek, binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Hangi talihli
kimseye, bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına
hizmet eden, cihad sevabına kavuşur. Hele
bu zamanda müslümanlara yardım etmek daha güzel, daha sevaptır.) [1/193] Eğer bir müslüman, diğer müslümanlara eli ile, malı ile yardım
edemiyorsa, dua ederek yardım etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Müslümanın,
müslüman üzerindeki hakkından biri, ona gıyabında dua etmektir.) [Deylemi] Dua ordusu
İmam-ı Rabbani hazretlerinin,
sultana yazdığı mektup şöyle: (Kahraman askerlerinize yardım ve zafer ihsan etmesi için Allahü
teâlâya dua ediyorum. Dua ordusunun askerlerinin kalbleri
kırık olduğu için savaş ordusunun askerlerinden daha ileridir. Dua ordusunun
askerleri, gaza ordusunun askerleri, onların bedenleridir. O halde,
gaza ordusunun askeri, dua ordusu olmadıkça, iş başaramaz. Çünkü ruhsuz
bedene hiç bir yardımın ve kuvvetin faydası olmaz.) [c.3, m.47] Bunun için dünyadaki bütün müslümanlara dua etmelidir! Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışmanın fazileti
nedir? CEVAP
Muhammed Masum hazretleri
buyuruyor ki: Ömür çok kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı
şeyler, dünyada yaşadığı hale bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen
bir kimse, kısa olan dünya hayatında, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya
sebep olan şeyleri yapar. Ahiret yolcusuna lazım olan şeyleri hazırlar.
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışmak gerekir.
Rabbimizin kullarına hizmet etmekle dünyada
ve ahirette nimetlere kavuşacağını düşünmek lazımdır! İnsanlara karşı
yumuşak olmanın, onlara iyilik etmenin, onların işlerini güler yüzle
ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmanın Allahü teâlânın sevgisine kavuşturan
yol olduğunu bilmek gerekir. İnsanlara iyilik etmenin, ahiretin azaplarından kurtulmaya
ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olacağında, hiç şüphe etmemelidir.
Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak ve onları sevindirmek çok sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Müslüman,
müslümanın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Kim bir müslümanın sıkıntısını
giderir, onu sevindirirse, kıyamette en sıkıntılı zamanlarında, Allahü
teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir kimse bir müslümanın aybını, kusurunu
örterse, Allahü teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter.) [Buhari] (Din kardeşine
yardımcı olanın, yardımcısı Allah’tır.) [Müslim] (Bir müslümanın,
din kardeşinin bir ihtiyâcını karşılaması on yıl itikaftan iyidir. Allah
rızası için bir gün itikaf ise, insanı Cehennem ateşinden pek çok uzaklaştırır.) [Taberani] (Cennetin
yüksek derecelerine kavuşmak isteyen, saygısızlık yapana yumuşak davransın!
Zulmedeni affetsin! Malını esirgeyene ihsanda bulunsun! Kendisini arayıp,
sormayan ahbabını, akrabasını gözetsin!) [Taberani] (Din kardeşine
karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasını
önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokaktaki taş, diken,
kemik ve benzeri çirkin, pis ve zararlı şeyleri temizlemek, başkalarına
su vermek gibi şeylerin hepsi birer sadakadır.) [Tirmizi] (Farzdan
sonra Allah’ın en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani] [Allahü teâlânın emrine Farz denir. Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor
ki, Allahü teâlâ, farz olan ibadetleri yapanı daha çok sever. Allahü
teâlânın yasak ettiği zararlı, çirkin işlere, Haram denir. Allahü teâlâ,
haramdan sakınanı, farzları yapanlardan daha çok sever. İyi huylu olmak
farzdır. Kötü huylu olmak haramdır. Kötülük yapmaktan sakınmak, iyilik
yapmaktan daha kıymetli ve daha sevaptır.] (Mektubat
c.1, m.147) Müslümanın
kusurunu gizlemeli
Kusur gizlemenin
önemi nedir? CEVAP
Bir müslümanın kusurunu gizlemeye çalışmak çok iyi olur. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette
aybını örter. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allah da onun
yardımcısı olur.) [Müslim] (Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da kıyamette onun aybını
örter.) [Tirmizi] (Bir mümin, arkadaşının aybını görmez, onu gizlerse, şüphesiz
Allahü teâlâ bu hareketi sebebiyle onu Cennete koyar.) [Taberani] (Kim bir ayıp örterse, diri diri
kuma gömen suçsuz kız çocuğunu kurtarmış gibi sevap olur.) [Ebu Davud, Nesai, Hakim] (Kim arkadaşının aybını örterse, Allah da kıyamet günü onun
aybını örter. Kim de müslüman arkadaşının aybını açığa vurursa, Allah
da onun aybını açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.) [İbni Mace] (Kötülük etmeyin, ayıp araştırmayın! Kim bir müslümanın aybını
araştırırsa, Allah da onun aybını ortaya çıkarır ve böyle bir kimse,
en gizli bir yerde sığınsa bile, onu rezil eder.) [Tirmizi] (Müslümanların aybını araştıran, onlara kötülük etmiş ve onları
kötülüğe itmiş olur.) [Ebu Davud] (Kim arkadaşını, tevbe ettiği bir günahtan dolayı ayıplarsa,
o kimse, aynı günaha müptela olmadan ölmez.) [Tirmizi] Dünyadaki
Müslümanlara dua etmek Bütün dünyadaki
Müslümanlar bir ailenin fertleri gibidir. Hatta hepsi bir vücut sayılır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Birbirine
karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir
yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi
ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!)
[Buhari]
Müslümanlar
dünyanın çeşitli yerlerinde [mesela Bosna’da, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Irak’ta] zulme uğruyor. Diğer Müslümanların
bunlara, güçlerinin yettiği ölçüde yardım etmesi, herhangi bir yardımda
bulunamayanın da, dua etmesi farz olur. Dünyanın öteki ucundaki bir
Müslümanın derdi, bizim derdimiz demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Müslümanların
dertleri ile ilgilenmeyen, onlardan değildir.) [Hakim] Yiyecek,
içecek, giyecek, barınacak, canını, malını savunacak ve başka ihtiyaçları
için Müslümanlara yardım etmek, hem vazife, hem de çok sevaptır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Bir Müslümanın
sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allah affeder.)
[Buhari] (Bir din
kardeşinin ihtiyacını gideren, ömür boyu ibadet etmiş gibi sevap kazanır.)
[Buhari] (Din kardeşini
savunan Müslümanı Allahü teâlâ, Cehennem ateşinden korur.) [Taberani] (Bir mümini,
bir münafığın zulmünden koruyan, Cehennem ateşinden korunur.) [Ebu Davud] (En kıymetli
amel, bir müminin sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını
doyurmak suretiyle onu sevindirmektir.) [Taberani] (Din kardeşinin
aleyhinde konuşulurken, onu savunmaya
gücü yeterken, susanı, Allahü teâlâ dünya ve ahirette zelil eder.) [İbni Ebiddünya] İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: (İşte bugün, her Müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp,
İslamiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her Müslüman, ahirette
mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı halde, yardıma koşmaya özeniyorum.
Güçlükleri yenerek, İslamiyete ufacık bir
hizmet edebilmek yolunu arıyorum. "İyilerin çoğalmasını isteyen
de, onlardan sayılır" buyuruldu.) [1/47] (Bugün İslamiyete yardım için az
bir şey vermek, binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Hangi talihliye,
bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına
hizmet eden, cihad sevabına kavuşur. Hele bu zamanda Müslümanlara yardım
etmek daha güzel, daha sevaptır.) [1/193] (Dua ordusunun
askerlerinin kalbleri kırık olduğu için savaş
ordusunun askerlerinden daha ileridir. Dua ordusunun askerleri, gaza
ordusu askerlerinin ruhu gibidir. Gaza ordusunun askerleri, onların
bedenleri gibidir. O halde, gaza ordusunun askeri, dua ordusu olmadıkça,
iş başaramaz. Çünkü ruhsuz bedene hiçbir yardımın faydası olmaz.) [3/47] Eğer bir Müslüman, diğer Müslümanlara eli ile, malı ile yardım
edemiyorsa, dua ederek yardım etmelidir! Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor
ki: (Müslümanın,
Müslüman üzerindeki hakkından biri, ona gıyabında dua etmektir.) [Deylemi] Hiçbir yardım
yapamayan dua etmelidir. Beklemeden her
an dua edilebilir. Belli saatlerde toplu yapmak için ona buna mesajlar
çekmek uygun değildir. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |