Vesvese ve şeytanın
taktikleri
Abdestte, namazda, temizlikte ve
niyette vesvese ediyorum. Kurtuluş çaresi nedir? CEVAP
Vesvese, zararlı olan
şüphe, kuruntu demektir. Hadis-i şerifte, (Vesvese
şeytandandır. Abdest alırken, guslederken ve necaset temizlerken, şeytanın
vesvesesinden sakının) buyuruldu. (Tirmizi) Vesvese etmek günahtır.
Vesvese eden imamın arkasında namaz kılmak mekruhtur. Vesvese, suyu
israf etmeye sebep olur. İsraf ise haramdır. Vesvese, namazı geciktirmeye,
cemaati, hatta namaz vaktini kaçırmaya sebep olur. Vakti, ömrü zayi
etmeye sebep olur. Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necis olmasından
şüphe eder ki, müslümanlara suizan haramdır. Kendini ihtiyatlı sanıp,
kibirli olur. Abdestin, taharetin
ve namazın şartlarını, sünnetlerini, mekruhlarını bilmeyen, vesvese
hastalığına yakalanır. Bunları bilip, yerine getirince, şüpheye düşmemeli,
iyi ve tamam yaptığına inanmalıdır! Böyle inanmak ihtiyat olur. Şüpheye
düşmek vesvese olur. Vesvese sahibi, ruhsat ile amel etmelidir! Kalbi,
kötü ahlaktan temizlemekte, kul haklarını gözetmekte ve haramlardan
sakınmakta, vesvese olmaz. Vera ve takva olur. (Hadika, Berika) Bilen
vesvese etmez
Vesveseden kurtuluş
çaresi, hangi meselede vesvese ediliyorsa dinimizin o konudaki hükmünü
iyi bilmektir. İyi bilen vesvese etmez. Her müslüman, haramlardan, şüpheli
şeylerden, hatta mubahların fazlasından da kaçmalıdır! Buna azimetle
hareket etmek denir. Günah olmayan, caiz olan işleri yapmaya, ruhsatla
hareket etmek denir. İhtiyaç olmadıkça, ruhsatla amel etmemelidir! Azimetleri
yani güç gelen işleri yapamayanın, ruhsatla yani kolay olan, izin verilen
işi yapması, azimeti yapmak gibi sevap olur. İmam-ı Rabbani hazretleri,
(Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalıdır. Allahü teâlâ, insanlara güç
gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insan
zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor. İmam-ı Şarani hazretleri buyurdu ki: İhtiyaç halinde ruhsatla amel
etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allah’ın verdiği kolaylıklardan, ruhsatlardan istifade edin!)
[Buhari] (Ruhsatlardan istifade etmeyen, Arafat dağı kadar günah işlemiş
olur.) [Taberani] (Allahü teâlâ, azimetle hareket edilmesini sevdiği gibi, ruhsatla
da amel edilmesini sever.)
[Beyheki] (Bir zaman gelecek, insanlar temizlikte fazla titiz hareket
edecek, [vesveseye düşerek] dinde haddi aşacaklardır.) [Ebu Davud] Şeytan namazı kıldırmak
istemez. Namaz kılana da "Madem namaz kılıyorsun, güzel abdest
al, doğru namaz kıl, kuru yer kalmasın, iyi yıka, namazın olmadı, yeni
baştan kıl!" gibi vesveseler verip sıkıntıya sokar. İbadetler mekruh
olmakla kalmaz, ruhi bunalıma yol açar. Dinimiz, kolaylıklar,
ruhsatlar dinidir. Mesela, abdest aldığını bilip sonra bozulduğunda
şüphe edenin abdesti var demektir. Abdest aldıktan sonra, kuru yer kalmıştır
zannıyla yeniden abdest almak icap etmez. Tekrar abdest alması mekruh
olur. Abdest aldıktan sonra, iç çamaşırında yaşlık görüp, idrar mı,
su mu diye şüphe eden, abdestten önce çamaşırına su serpmelidir! Sonra
orada bir yaşlık gördüğü zaman "Bu benim serptiğim su" demelidir.
Hatta o yaşlık idrar bile olsa, onun idrar olduğu kesin olarak bilinmediği
için yıkamak gerekmez. Yaş ayakla necis yerde yürünse, yer kuru ise ayaklar necis olmaz. Elbisenin
veya vücudunun bir yerine necaset bulaşsa, burayı bulamayıp, zannettiği
yeri yıkasa, necaseti temizlemiş kabul edilir. Hatta namazdan sonra
necasetli yer meydana çıksa, bir kavle göre kıldığı namazı iade etmesi
gerekmez. Çocuk ceketin
sağ koluna işemiştir, fakat biz sağ kol olduğunu bilmiyoruz, galiba
sol kol diyerek ceketin sol kolunu yıkasak idrar bulunan sağ kol da
temiz gibi kabul edilerek namazımız sahih olur. Önemli olan kuru yerin
kalmaması değildir. Kuru yer kalsa da biz bunu bilmiyorsak bu tamamdır.
Ölçü yapılıp yapılmadığını bilmemektir. İmam-ı Gazali hazretleri gıdalarda
domuz yağı gibi necis şeyleri anlatırken diyor ki: Allah bize
necis olmayan gıdaları yemeyin demiyor, necis
olduğunu bilmediğiniz gıdaları yiyin buyuruyor. Eğer necis olmayanı
yiyin deseydi bu çok zor, hatta imkansız olurdu. Abdest ve
gusül için de kuru yer kalmasın demiyor, kuru yer kaldığını bilmiyorsak,
kuru yer kalsa bile, her yer ıslanmış kabul edilir. Abdestte
kuru yer kalsa, fakat kuru yer kaldığını bilmeyen o kısmı yıkamaz. Ben
burada kuru yer kaldığını bilmiyorum öyle ise burası yıkanmıştır demelidir
ve orayı artık yıkamamalıdır. Yine kalbde burası yıkanmadı galiba diye
zan kalabilir, kalsın ona itibar edilmez. Dinimiz böyle emrederken niye
dinimizin tersini yapalım ki? Kuru yer kaldı zannı ile tekrar yıkamayı
dinimiz emretmiyor, aksine yasaklıyor. Yani insan yıkandığına kanaat
getirmese de, dinimiz kanaate varmayı istemiyor. Kalbin tatmin olmasını
istemiyor. Benden istenen üç kere yıkamak demeli ve kuru yer kaldığını
bilmeyince bilmemek ölçüdür. Bu ölçüyü unutmamalı. Ben kuru yer kaldığını
bilmiyorum, o halde abdestim tamam demelidir. Kalbin tatmin olmasını,
kanaat hasıl olmasını beklememeli. O zaten kolay kolay ele geçmez. Bunun gibi imam ateisttir, fakat biz onu
bilmediğimiz için onunla kıldığımız namazlar sahihtir. Şüphe
etmemeli
Abdestten sonra, "Acaba
başımı mesh ettim mi?" veya "Abdestim var mı?" diye şüphe
etmek, namaz kıldıktan sonra "Elbisem temiz mi idi?" veya
"İftitah tekbirini almış mıydım?" gibi şüpheler vaki olan
kimse, yeniden abdest almaz, elbisesini yıkamaz, namazını iade etmez. İbadetlerimizi eksik
yapmakla, hâşâ Allahü teâlânın bir kaybı, fazla yapmakla da bir kazancı
olmaz. Bunun için, dinin emrine uyularak noksan veya fazla yapılmış
olsa mahzuru olmaz. Mesela sabahın farzını kılarken (İki mi, bir mi
kıldım?) diye şüphe eden, bir rekat daha kılsa ve kıldığı üç rekat olsa,
namazı sahih olur. Fakat kasten üç kılsa namazı sahih olmaz. Bir kimse
de dört kıldım zannıyla üç rekat kılsa, kıldığı namaz sahih olur. Cenab-ı
Hak, "Niçin yanlış zannettin?" demez. Gücümüzün yetmediği
işleri bize emretmez. (Hadika) Kalbe
gelen düşünceler
İnsanın kalbine, melekten,
şeytandan ve kendi nefsinden de çeşitli düşünceler gelir. Bunların birbirinden
farkı nasıl bilinir? Hadis-i şerifte, (Melekten gelen ilham, İslamiyete uygun olur. Şeytandan gelen vesvese,
İslamiyetten ayrılmaya sebep olur) buyuruldu. O halde vesveseyi
ilhamdan ayırmak için dinin emrini iyi bilmek gerekir. Şeytan, hayırlı, iyi
bir işe mani olmak için daha az iyi olanı yaptırmak maksadıyla vesvese
verir. Büyük günaha sürüklemek için küçük iyilikleri yaptırmaya çalışır.
Dinini bilen kimseyi, şeytan, asla aldatamaz. Her insan Allah’ın kulu
olduğu halde, dinini bilen, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eden
kimseler için Kur'an-ı kerimde, şeytana hitap edilirken, (Benim
kullarıma senin sultan [hakimiyetin] yoktur)
buyuruluyor. (İsra 65) Şeytanı
kovmak için
Şeytanın vesvesesine
aldanmamak için Allahü teâlânın, (Benim Kulum) dediği kimselerden olmalı,
yani düzgün bir itikada ve ilme sahip olmalı ve ilmi ile amel etmelidir!
"Mesela şeytan vesvese verince, onu hemen uzaklaştırmalıdır! Hadis-i
şerifte, (Şeytan vesvese verir.
Allah’ın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse, vesveselerine
devam eder) buyuruldu. (Ebu Ya’la) Sünnete uygun abdest
almasını bilmeyen kimse, iyi abdest alayım diye fazla su kullanır.
Bu ise vesvesedir. Vesvese eden kimse,
dine iyi uymak niyetiyle yeni bir şeyler çıkarır, bu ise bid'attir.
Bid'at ise haramdır. Başkalarının yiyecek ve içeceklerinin, giyeceklerinin
temiz olup olmadığında şüphe eder. Bu da suizanna sebep olur. Müslümana
suizan ise haramdır. (Ben her gıdayı yemem, ihtiyatlı davranırım) diyerek
kibre düşer. Halbuki zerre kadar kibri olanın Cennete girmesi zordur. Fatır suresi 6. âyet-i kerimesinde mealen, (Elbette şeytan size düşmandır. Onu düşman edinin!) buyuruluyor. Vesvese
eden, şeytanı kendine dost ve kardeş edinmiş olur. Sünnetleri, mekruhları
ve diğer emir ve yasakları bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır.
Bunları bilip yerine getiren şüpheye düşmemelidir! Vesvese eden, ruhsatlarla
amel etmelidir! Üzerinde necaset görünmeyen her şey temiz kabul edilir.
Şüphe etmekle necis olmaz. Gıdalarda necis maddeler var zannı ile gıda
almamak vesvesedir, aşırılıktır. Hadis-i şerifte, (Aşırı
gidenler helak oldu) buyuruldu. (Müslim) İfrat ve tefritten yani
aşırılıklardan uzak olmak ve orta yolu tutmak gerekir. Deylemi’deki
hadis-i şerifte, (İşlerin hayırlısı
vasat olanıdır) buyuruldu. (Hadika) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |