Dini
tabirler ve dili korumak -5 Kelimeleri
yanlış kullanmanın veya dini tabirleri değiştirmenin mahzuru olur mu? CEVAP Kelimeleri
yanlış kullanmak belki hoş görülebilir. Fakat dini tabirleri bozmak
asla hoş görülmez. Çünkü bir söz insanı kâfir edebilir. Dini kelimeleri
yerli yerinde kullanmamak dini bilgilerden noksan olmaktan ileri gelmektedir.
Hatta bazı kimselerin din ile hiç ilgisi olmuyor. Rastgele konuşuyor.
Açlık grevine ölüm orucu deniyor. Müslüman da bunlara
bakarak aynı hataya düşüyor. Müslüman olmayana şehid denmez. Çin ile
Japonya savaşsa, savaşta ölenlere şehid denmez. Şehid
kelimesi gibi, yaratmak, kader, mucize, keramet, sihir, kehanet gibi
bir çok kelime de yerli yerinde kullanılmıyor. Hırsızın, üç kağıtçının
el çabukluğu ile yaptığı harekete, keramet veya mucize denmez. Evliya
harika bir şey gösterse, mesela su üstünde yürüse, buna keramet denir.
Peygamber su üstünde yürüse buna mucize denir. Salih bir müslüman yürüse
buna firaset denir. Bu kimse, fasık ise istidrac,
kâfir ise, sihir denir. Kâfir olan Deccalın da insanları öldürüp diriltmesi
bir sihirdir. Sihir, cisimlerin fizik özelliklerini, şekillerini değiştirir.
Maddenin yapısını değiştiremez. Mucize ve keramet, ikisini de değiştirebilir. Demek
ki Mucize sadece peygamberlerde görülür. Bunun için (mucize indirim)
demek, birisini övmek için (Mucize yarattı) demek, (Yedinci kattan düştü,
mucize olarak kurtuldu) demek, Onun Peygamber olduğunu söylemek olur.
Bunda niyete bakılmaz, söze bakılır. Herhangi bir kimseye peygamber
demek küfür olur. Allahü teâlâdan başkasına yaratıcı demek mesela, eser
yarattım, panik yarattı, yaratıcı bir insan demek müslüman için çok
tehlikelidir. Yaratıcı yalnız Allahü teâlâdır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor
ki: (Yaratmak Allah’a
mahsustur.) [Araf 54] Bazı
kimseler, Allahü teâlânın yarattığı işlere, mesela gözün, kulağın yapısına
mucize diyorlar. Bal peteğinin üstünde Allah yazılı olsa, buna da mucize
diyorlar. Böyle söylemek yanlıştır. Allah’ın kudreti, Allah’ın hikmeti
gibi bir şey demek gerekir. Bir
profesörün, bilimden imana giden yolu açıklayan eserini tavsiye edecektim.
Fakat Allah’ın kudretine mucize dediği için, kıymetli eserini tavsiye
edemedim. Mucize
kelimesini bozmaya çalıştıkları gibi, müslüman kelimesi yerine islamcı veya dinci diyorlar. Dinimiz salih, mücahit, dindar,
mütteki gibi kelimeleri bildirmişken, İslamcı demek bid'attir. Hiç bir
İslam âlimi islamcılıktan bahsetmemiştir.
Türkçe’de genel olarak, cı, cu
ekleri isim ve sıfat üreten bir ektir. İsim olarak, sütçü, balıkçı,
şarkıcı gibi o işin ticaretini yapan kimseye denir. Sıfat olarak pilavcı,
esrarcı makarnacı gibi kelimeler, o şeyi yiyip bitirmekle zevk alana
denir. İslamcı, dinci de bana bunlar gibi geliyor. İslamı ve dini yiyip
bitirmekle zevk alan veya onun ticaretini yapan kimse gibidir. Bunun
için de hiç kimsenin dinci veya İslamcı olmasını tavsiye etmeyiz. Kader
kelimesi de yanlış kullanılıyor. (İşçi kaderine terk edilemez, işi kadere,
şansa bırakmamalı) diyorlar. Kader, insanların elinde değildir. Kader,
şans gibi kelimeleri yanlış olarak tesadüf yerine kullanılıyor. (İşi
tesadüfe bırakmamalı) denir. Fakat (İşi kadere bırakmamalı) denmez.
Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, kulların yapacakları şeyleri
bilmesidir. Allahü teâlânın ilmine kimse müdahale edemez. İntihar eden
de Allah’ın kaderini değiştiremez. (Öldürülen kişinin eceli, o anda,
ömrü ortadan kesilmiş değildir) ifadesini Ahmed Asım efendi, (Öldürülen
kimsenin [ve intihar edenin] o anda eceli gelmiştir. Ömrü ortadan kesilmemiştir.
Herkesin eceli bir tanedir) şeklinde açıklamaktadır. Türk dili bozuluyor Bir
sürü uydurma kelime çıkardılar. Bunlar Türk dilini bozuyorlar. Bazı
örneklerle zararlarını açıklar mısınız? CEVAP Çok
kimse, yanlış olarak, meşhur oldu yerine, şöhret oldu, geçen yıl yerine,
geçtiğimiz yıl, ucuzluk yerine, şok indirim veya mucize indirim diyorlar. İlim
sahibi olana âlim oldu denir, ilim oldu denmediği gibi, şöhret sahibi
olana da, şöhret oldu denmez,
meşhur oldu denir. Meşhur yerine, şöhretli
veya ünlü de denebilir. Geçtiğimiz
yıl, geçtiğimiz ay, geçtiğimiz hafta, geçtiğimiz gün denmez. Çünkü biz
zamanı değil, zaman bizi geçmektedir. Şok; kaza, beklenmeyen
kötü bir olay demektir. Fiyatlar ucuzlayınca alıcı niye şok olsun? Fiyatlar
çok yükselince insan şok veya şoke olur. Şoke olmak, birdenbire şaşırmak,
hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak demektir. Hele mucize indirim demek çok yanlıştır. Dil
tasfiyecileri, bir sürü uydurma kelime çıkardılar. Bu kelimeler bilhassa
iki yönden daha zararlıdır: 1- İhtiyaç yokken,
sırf bir kelime başka dilden geldi diye, mutaassıp kelimesini atıp yerine,
hiçbir kaideye uymayan uydurma bir sözcük, mesela bağnaz koymak dilde
anarşiye yol açar. 2- Osmanlı arşivlerini,
lüzumlu vesikaları yıllardır okuyacak kimse bulunamadı. Bu fark edilince
tedbir almaya çalıştılar. Osmanlı eserlerini bugünkü gençliğin anlaması
gittikçe zorlaşıyor. Azerbaycan’dan bir genç geldi. Mızraklı ilmihal’in aslını okudum, rahatça
anladı. İslam’ın koşulu beştir dedim. Anlamadı. Yarın şart kelimesi unutulup yerine koşul gelirse, kimse İslam’ın beş şartını
bilemeyecektir. Bu uydurma kelimeleri tasvip etmemek bu bakımdan din
gayreti olur. Müslüman, dininin unutulması için yapılan böyle çalışmaları
hoş görmemelidir. Mektup,
kitap yabancıdan yani Arapça’dan geldiği için onun yerine Betik kullanılmasını istiyorlar. Eğer bu betikler, topluma hâkim olursa,
artık mektup yazamayacak,
kitap okuyamayacağız. Saptamak
sözcüğünü hançer gibi bağrımıza saplamaktan çekinmediler. Azman,
aşırı şekilde gelişmiş demektir. Kurt azmanı köpekler böyledir. Azman
vezninde yazman ve uzman var. Azmanlar, yazmanlar çoğalır, azmanlaşırlarsa, ortalıkta
kâtip diye birine rastlamak mümkün olmaz.
Azman veznindeki uzmanlar, çoğaldığından, artık mütehassıs elaman bulmak zorlaştı. Bu
bağnaz dilciler, hayvanlardan
esinlenerek [ilham alarak] hayvanlara benzer sözcükler üretmeye çalışıyorlar.
Boğaya benzesin diye doğa,
aygıra benzesin diye uygar sözcükleri
buldular. Herkes uygar olursa,
bir tek medeni kimse bulmak
mümkün olmayacaktır. Kuyruk
hayvanlarda olur. Bunun için kuyruk vezninde uyruk sözcüğü buldular. Köpeklerin hav hav, kedilerin miyav
miyav sesinden esinlenerek sınav diye bir sözcük uydurdular. Hayvanlar
arabaya koşulur. Koşulmak kelimesinin emir şekli koşul’dur. Bu koşulu şart
yerine koymak, kelime
düzenini alt üst etmek olur. Hâkim
kelimesi Arapça olduğu için uydurma bir sözcük aradılar, yargı kelimesinden doğru olarak yargılayıcı veya yargıcı kelimesi mümkün iken, sırf uydurma olsun, kırlangıç’a benzesin diye yargıç sözcüğünü buldular. Yargıç yarma aleti demektir. Mahkemeye
de yargıçevi diyebilirler. İzlemek, takip etmek
iz üzerinde yürümek demektir. Seyretmek, bakmak anlamında kullanılması
yanlıştır. Türkistanlı bir genç, (Televizyon izliyoruz) diyenlere şaşırıp
kalır, (Ne o televizyon kaçtı da onu mu takip ediyorsunuz, izini mi
sürüyorsunuz) der. Gülünç hale düşmenin ne âlemi vardır? FundamentalizmDine
ve bilhassa müslümanlığa düşman olan kimseler, müslümanlara çamur atmak
için yıllardır bazı kelimeler uyduruyorlar. Müslümana müslüman diye
saldırsalar, tepki alacakları için, müslümana gerici, çağdışı, yobaz,
mürteci, dinci diyorlardı. Şimdi de, fundamentalist,
kökten dinci, radikal gibi kelimelerle saldırıyorlar. Fundamentalizm: Temelcilik, esascılık (=kökten
dincilik) 1900-1918
yılları arasında ABD de hıristiyanlığın özüne
dönülmesini savunan broşürler yayınlandı. Burada Kitab-ı Mukaddesin
lafzına sıkı sıkıya bağlı kalınması savunulmuş ve diğer tefsirlere başvurulmasına
karşı çıkılmıştır. Modernistler de bunlara karşı çıkmıştır. 1925 yılında
evrim teorisini okutan bir ilkokul öğretmenine karşı Tennesseede
(ABD) açılan bir dava sonucu dünya bunları tanıdı. 1918de ABD de Worlds Christian Fundomentals Association kuruldu.
Kökten dincilik denilen fundamentalizmin müslümanlıkla
hiçbir alakası yoktur. Zahiriye mezhebi ile mezhepsizliğe benzer yönleri vardır. Radikalizm: Köktencilik - CezriyyeToplumun
siyasi, iktisadi ve ictimai yapısını kökten
değiştirmeyi gaye edinmiş bir fikir cereyanıdır. İngiltere’de 18. asrın
sonunda krallık ve kilise aleyhtarı Whig partisi
için kullanıldı. ABD de 19. asırda kölelik aleyhtarları için kullanıldı.
Fransa’da 1830-1848 arasında laikliğin iyice yerleştirilmesini sağlamak
için krallık ve kilise aleyhtarı olarak çıktılar. 1899da iktidar oldular,
antisosyalist idiler. İsviçre’de 1830da kilise
aleyhtarı olarak ortaya çıkıp iktidara geldiler. Fundamentalizm
gibi, Radikalizmin de müslümanlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Dili korumak, vatanını korumakla birdir Dinde
dilin yeri, önemi nedir? CEVAP Bir
milleti meydana getiren başlıca unsurlardan ikisi, Dil ve Din diye tarif
edilir. Dinde de dilin yeri, önemi büyüktür. Ecdadımızın yazdığı bir
Mızraklı ilmihali okuyamayan genç, dinini nasıl öğrenecektir? İnsan
hakları ile ilgili tapu kayıtlarının önemi büyüktür. Bunları okuyacak
insan sayısı, gittikçe azalmaktadır. Çok zengin olan arşivimizi, kitaplarımızı
okuyup anlayacak kimse kalmayınca ne yapılacak? İrfan hazinemizden faydalanmak
için, uydurmacılığa milletçe karşı çıkmak milli bir vazifedir. Dili
korumak, vatanını korumakla birdir. Dil, vatan gibi, örf ve âdetlerimiz
gibi büyük bir önem arz eder. Milli kültürün esası dildir. Başka dilden
gelen kelimeler, değişikliğe uğrayarak yeni bir özellik kazanmışsa,
o kelime artık yabancı olmaktan çıkmış, o milletin malı olmuştur. Asırlardır
kullanarak öz malımız haline gelen bu kelimeleri atmak, (daha önce bu
topraklar yabancıların olduğu için mesela, İstanbul Bizans’tan gelmedir,
istemeyiz) demeye benzer. İstanbul bizim vatanımız oldu. Hak, adalet,
ilim gibi kelimeler de malımızdır. Malımızın atılmasına göz yumulmamalıdır. Din
ve dilin önemini bilen millet düşmanları, din ve dilimizi bozmak, milli
kültürümüzü çökertmek için dinde ve dilde anarşi meydana getirmeye çalışmışlardır.
Dünyada hiçbir dil, saf olmadığı gibi, saf olması da mümkün değildir.
İngilizce’nin yarıdan fazlası Fransızca’dır. Fransızca’nın, hemen hepsi
başka dillerden gelmiştir. Çoğu Latin ve Grek asıllıdır. En saf olan
Arapça’da bile İbrani, Süryani, Türk ve Avrupa menşeli birçok kelime
vardır. Kamyon,
tren, kravat, sonu ist ile biten sosyalist ve kapitalist, sonu
tör ile bitenler, traktör ve vantilatör,
sonu siyonla
biten enflasyon, istasyon gibi Fransızca’dan
gelen kelimeler; çek, maç, gol gibi
İngilizce’den; fasulye, polis, anahtar gibi Yunanca’dan; nisan, şubat gibi Süryanice’den; kitap, kalem, insan, vatan,
halk gibi Arapça’dan; çoban,
kağıt, çarşaf gibi Farsça’dan
gelen kelimeler ile mazot [Rusça], çay [Çince], makarna [İtalyanca]
gibi kelimeler, dilimize yerleşmiştir. Bunları atıp yerine sözcük uydurmak,
kültür emperyalizmidir, dilimize yapılan bir su-i kasttır. Ağaçtaki
kuru dalları ayıklarken balta ile dal ve kökleri kesmek ağaca zarar
verir. Meyve ağacı balta ile budanmaz. Budama makası gerekir. Budama
gibi, aşılama da rastgele olmaz. Ameliyat bıçağı, aşı bıçağından ayrıdır.
Portakal yaprağı, çam ağacına konsa iğreti durur. Ağaçta da, dilde de
gelişmenin tabii olması, bünyeye uyması şarttır. Dilin de kanunları
vardır. Kanunsuz müdahale, onu dejenere eder. Kuralsız
kelime uydurmak hastalıktır. Psikolog
Ayhan Songar, (Bazı akıl hastaları, durup
dururken kelime uydurur. Bunların konuşmaları, bazen hiç anlaşılmaz
bir uydurma lisan haline gelebilir) diyor. Uydurma
kelimeler, dağdan gelip bağdakini kovarsa ne olur? Devlete İlkut
diyorlar. Eğer İlkut yayılırsa, ortada devlet kalmaz. Özgürlük gırtlağımıza çıkarsa, hürriyetimiz yok oldu demektir. Yaşam
her yeri kaplarsa, hayatımız
sona ermiş olur. Artam, meziyetlerimizi
alıp götürür. Kitap yerine Betik, kütüphaneleri doldurursa kitapsız kaldık demektir. Vicdan yerine
Bulunç ortada gezerse, artık
vicdansız oluruz. Demokrasi denilen Budunbuyrun
zorbası, Meclise de girerse, demokrasi yıkılmış olur. Doygu rızıkmış.
Doygu, egemen olursa, maazallah rızkımız
kesilir. Düzence disiplinmiş. Düzence her yere girerse, hiçbir yerde
disiplin kalmaz. İstikamet yerine Yönelti
yolumuza çıkarsa, istikametimizi şaşırırız. Mut, saadetmiş. Mutlar her yeri kaplarsa,
saadetten mahrum kalırız. Eser, Yapıt olursa, tarihi eserlerimiz
yıkılmış olur. Radyo yaymaçmış. Yaymaç
çoğalırsa radyo dinleyemeyiz, dinlesek de zaten anlayamayız. Ulusçuluk
milliyetçilikmiş. Ulusçuluk borusu öterse, milliyetçilik susar. Nasıl
dil tasfiyecileri kelimeleri bilinçli çıkarmak istiyorsa, sağ duyu sahipleri
de şuurluca uydurukçadan uzak durmalıdır. Dini deyimlerin açıklanmasıDinimizde
kullanılan bazı kelimeler bilinirse, din kitapları daha iyi anlaşılır.
Ateistlere göre de tarifleri yapılmıştır. Allah, Kâinatı yoktan
yaratan ilah. Ateiste göre,
insanların yarattığı hayali varlık. İslamiyet, Allah’ın emir
ve yasaklarının tamamı. Ateiste göre, hurafeler zinciri. Müslüman, İslamiyet’e
uyan kimse. Ateiste göre,
hurafelere uyan gerici. Salih, ibadetleri
yapıp haramlardan kaçan müslüman. Ateiste
göre, tam bağnaz kimse. Fasık, bazı farzları
yapmayan veya birkaç haram işleyen müslüman. Ateiste göre, az bağnaz
kimse. Kâfir, Müslüman olmayan.
Ateiste göre, tam özgür kişi. Münafık, Müslümanları
aldatmak için müslüman görünen kâfir. Ateiste
göre, özgürlüklerinden özveride bulunan yiğit militan. Mürted, Müslümanlıktan
ayrılıp, kâfir olan. Ateiste
göre, tam özgürlüğü seçen ilerici. Mülhid, kendini samimi
müslüman bildiği halde, âyet ve hadise kendi görüşü ile mana vererek,
imanı bozulan, küfre düşen kimse. Ateiste
göre, aydın müslüman. Zındık, Allah’a, helale,
harama inanmadığı halde inanıyor gibi görünen dinsiz kâfir. Zındıklar,
komünist, mason veya ateisttir. Ateiste
göre, özgürlüklerinden özveride bulunan militan. Yobaz, bütün hakikatler
kendisine gösterildiği halde, kabul etmeyen, kendi indi ve hatalı görüşünde
körü körüne ısrar ve inat eden kaba, cahil kimse. Bunun din yobazı,
fen yobazı, devrim yobazı, laiklik yobazı gibi birçok çeşidi vardır.
Yobazların her çeşidi zararlıdır. Ateiste
göre, herhangi bir dine inanan bağnaz. Nikah, Meşru bir aile
kurmak için, sünnete uygun yapılan evlilik. Ateiste göre, bir eşle beraber yaşamaya zorlanan, özgürlükleri kısıtlayıcı,
Sümerlerden kalma yasal baskı. Tesettür, Dine uygun
giyinme. Ateiste göre, özgürlüğü
örten, öcüsel giysi. Ölüm, Müslümanların
Allah’a, kâfirlerin azaba kavuşması. Ateiste göre, insanın yok
olup gitmesi. Körü körüne inat etmekYobaz
ne demektir? CEVAPYobaz,
bütün hakikatler kendisine gösterildiği halde, kabul etmeyen, kendi
indi ve hatalı görüşünde körü körüne ısrar ve inat eden kaba, cahil
kimse demektir. Her mesleğin, her ideolojinin yobazı olur. Mesela din
yobazı, fen yobazı, devrim yobazı, evrim yobazı, siyaset yobazı, laiklik
yobazı gibi çeşitli yobazlar vardır. Yobazların en zararlısı, mal, para,
makam elde etmek için yabancı ideolojilerin, dinde reformcuların ve
mezhepsizlerin propagandalarını yaparak, milletin imanını, ahlakını
bozan, satılmış, din, fen ve siyaset yobazlarıdır. Bu yobazlardan bazılarına
birer misal verelim: 1- Cahil yobaz:
Din
ve dünya bilgilerinden mahrum olanlardır. Bunlar, bölücülük yaptıkları
gibi, din düşmanlarına çabuk aldanıp, zararlı yollara kolayca sürüklenebilir.
Osmanlı tarihini kana boyayan Patrona Halil, Kabakçı Mustafa, mehdiyim
diyen Celali gibi kimseler bu yobazlardandır. 2- Din yobazı: İlimleri biraz
varsa da, sinsi maksatlarına, mala, mevkiye
kavuşmak için, bilmediklerini veya bildiklerinin tersini söylerler ve
yaparlar. İslamiyetin dışına çıkarlar. Kötülükte, dini yıkmakta, cahillere
örnek olur, rehberlik ederler. Dinimizde
büyük yaralar açan İbni Sebe, Şeyh Bedreddin,
vehhabilik fitnesini ortaya çıkaran Necdli Abdülvehhab oğlu, Kahire
müftüsü mason Abduh ile çömezi Reşid Rıza, Hindistanda
İngilizlerin, İslamiyete hücumlarına vasıta olan Ahmed Kadıyani
ve yeni türeyen mezhepsizler hep bu yobazlardandır. Bunlar, müslümanların
din duygularını sömürerek, dinimizi içerden yıkmaya çalışmışlardır. 3- Fen yobazı: Gençlerin imanlarını
bozmak, bunları dinden, İslamiyetten ayırmak için, uydurdukları şeyleri
fen bilgisi, tıb bilgisi, ilericilik olarak
anlatıp, “din kitapları bu bilgilere uymadığı için yanlıştır, bunların
gösterdiği yolda yaşamak gericiliktir” derler. 4- Devrim yobazı:
Devrim
deyimi, Batı dillerindeki revolution deyiminin
çift anlamını taşımakta ve hem dönüşme, hem de zorla değiştirme, [ihtilal]
anlamlarındadır. Diyalektik maddeciliğe göre, evrim ve devrim birbirine
kökten bağlıdır. Devrim, evrimin zorunlu sonucudur. Devrimci yobazlara
göre, bütün dünya, dinden uzaklaşarak mutlaka komünist olacaktır. 5- Evrim yobazı:
Kimi ilk insanın bir hücreden, kimi maymundan, son olarak da ayıdan
geldiğini ileri sürenler çıktı. Bilimsel olarak, bunların (Maymun veya
ayı dölü) olmadıkları ispat edildiği halde, kabul etmez, kendi yanlış
görüşünde körü körüne inat edip, maymun dölü olduğunda ısrar eder. 6- Siyaset yobazı:
Kendisi
iktidarda olmadığı müddetçe, diğer partilerin hepsi demokrasi düşmanıdır,
ülke ise baştanbaşa sefalet ve karanlık içindedir. Muhalifleri iyi bir
şey yapsa da desteklemez. Onun vazifesi iyiye köstek olmaktır. Seçimi
kaybetse de, zafer yine onundur. 7- Laiklik yobazı:
Önce laiklik nedir? Laikliğin ne olduğunu yetkili bir ağızdan, Anayasa
hukuku profesörü Ali Fuat Başgilden öğrenelim:
Ord.Prof. Başgil diyor ki (Laiklik,
Batı hukukunda, din ile devletin ayrılması, devletin din, dinin de devlet
işlerine karışmaması, dinin manevi hayatın nizamı olarak hüküm sürmesidir.
Laikliğe bağlı olarak üç türlü devlet sistemi vardır: a- Laik olan
devlet sisteminde: Din ve devlet birbirinden ayrılır ve biri diğerine karşı muhtar
(autonome) bir vaziyet alır. Devlet din bezirganlığı
yapmadığı gibi, din düşmanı da kesilmez. Böylece laiklik en iyi bir
itidal ve muvazene sistemidir. Din hürriyeti, ancak laik bir devlette
gün görüp yaşayabilir. b- Dine bağlı
devlet sisteminde: Bu sistemde, bir zamanlar Batıda olduğu gibi, din görevlileri
memurlaşır, birtakım hurafe ve taassuba kapılabilir. c- Devlete bağlı
din sisteminde: Diyanet siyasete kurban edilir. İktidar, din adamlarına hakim
olur. Dini kurumları onlar kurup, onlar kapatır. Maaşını, mükafat ve
cezasını onlar verir. Din adamları memurlaştırılarak emir kulu haline
sokulur. Hiçbir muhtariyet ve salahiyeti kalmaz. Dinsizlik, din ve din
adamları ile alay etmek moda haline gelir.) Laiklik
birinci maddede bildirildiği gibidir. Fakat laiklik yobazları, üçüncü
maddedeki sistemi uygulamaya çalışırlar. Din yobazları dine düşmanlık
etmekte, laiklik yobazları da laikliğe düşmanlık etmektedir. Ne
yobazı olursa olsun, yobazlık aşırılıktır. İslamiyet aşırılıktan uzak
orta yoldur. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |